poet
stringlengths 3
47
| title
stringlengths 1
168
| poem
stringlengths 3
159k
|
---|---|---|
Ali Dilki | Yürekli Kadın |
Eşim Havva'ya
Ne yokluklar gördün ne çile çektin
Yinede tırsmadın, yürekli kadın
Ne de zalimlere boynunu büktün
Kendini sarsmadın, yürekli kadın
Dağlardan büyüktür çektiğin çile
Bir kez getirmedin derdini dile
Dedikodulara bir kere bile
Hiç kulak asmadın, yürekli kadın
Bu aşka çok emek verdin sultanım
Hak ettin kalbime girdin sultanım
Gözümde göklere erdin sultanım
Kendini kasmadın, yürekli kadın
Kalemime ilham oldun yıllarca
Dertlerime derman buldun yıllarca
Sayende tütüyor evimde baca
Hiç surat asmadın, yürekli kadın
ALİ der ki, büyük aşkın bitmesi
Gül yüzünden güzelliğin gitmesin
Tanrı başımızdan eksik etmesin
Bir defa küsmedin, yürekli kadın.
|
Mehmet Kemal Işık | Yürekli Yiğidim |
Aldılar elinden kültürünü özünü
Bu millet gördü artık hainler sürüsünü
Yüreği yaralı yiğidim ecdadın öldü denilirken diril'din
Aydınlatırken bin yıllık geçmişin gökyüzünü
Bütün dünya bilir ecdadımın hoşgörüsünü adaletli geçmişini
Gurur duyarım selahattin eyyübi'nin kudüsü alparsalnın malazgirti yavuzun çaldıran zaferi fatihin istanbul'un fethi ecdadımın şanlı zaferleri
Artık yeter herkes görsün bütün gerçekleri
Geçmişini inkar eden avrupa hayranı hamam böceklerini
|
Ulaş Dahi | Yüreksiz Kadın |
Bir kadın dedi ki beynine,
Sev yüreğini sev
Çünkü bilinmez aksamlar çağırıyor onu
Ardında Azrail dans ediyor
Saçları yangınlara yüzüyor
Bir kadın dedi ki beynine
Sev yüreğini sev, okşa onu
Sımsıkı tut, ısıt ellerinde
Yoksa her şey bitebilir....
Bir kadın seslendi yüreğine
Sev dedi beynini sev
Çünkü bilinir aksamlar çağırıyor onu
Ardında melekler dans ediyor
Saçları denizlere yüzüyor
Bir kadın dedi ki yüreğine
Sev beynini sev, anla onu
Belki bir şey başlayabilir.....
(Alıntı-yazarı bilinmiyor)
|
Yusuf Tellioğlu | Yüreksiz Dava |
Yüreksiz davaya baş koyan ahmak
Davasız yüreğine kim sahip çıkacak
Senin bu yaptığını hayvan bile yapmaz
Kendini üç kuruşluk namerde satmaz
Yüzünde yüz kalmadı ortalıkta gezecek
Kim görse seni yüzüne küfredecek
Çıkarına hizmet edersen şerefsiz
Bu gün yüzsüz kaldın yarında dilsiz
|
Yakup Selçuk | Yüreksiz Kaldım |
Yürümedi ayaklarım sessiz kaldım,
Karanlık sokağında ışıksız kaldım,
Pencerenin karanlık köşesinde gözlerin vardı,
Bakamadı gözlerim yüreksiz kaldım.
|
Zennehar Yılmaz | Yüreksiz Özlem |
Kalemim dondu akmaz
Hırçınlığı anlatılmaz
Rüyada görsen bile
Gerçeğe sayılamaz
Kapkara olur dağı
Ormanı dolu avı
Kıymayın ceylanıma
Rize den ayırmayın
Kopmuş filiz tami dan
Yüreğim yarıldı sevdalıktan
Kör olsa da gözlerim
Geçmez gönül yangınından
Kuru çamın dalını
Çıra yapar tutuşur
Sözlerin yüreğime
Hançer gibi sokulur
Açmasın likapalar
Yemişi gözlü yarın
Tatmayınca dillerim
Ne bilsin acı tatlı
Kıymayın can özüme
Mil çeksinler gözüme
Beni yarsız bırakanlar
Kalsın dünya yüzüne
Cenneti olmasın
Sevdasız yüreklerin
Gecemi gündüzüme
Kattım yar özümü beklerim
Dağdağa olmaz meşe
Yansa ömür gidişe
Bu yüreğe girenin
Düşüşü olmaz gidişe
Açmasın begonyalar
Dalıma toprağıma
Sarmalar beden canı
Ölür vermez salına
Kuru soğan olmaz cücüksüz
Yürekler sevgisiz olmaz
Gönüle düşen yangın
Denizler dökülse son bulmaz
Koptum düştüm yoluna
Kavuştum kavuşayım
Böyle derin sevdayı
Yar nerelerde bulayım
Kim anlar beni derim
Sevmeyeni sevene derim
Aç kalmış yürekleri
Sevgiyle aşkla beslerim
Dumanı tüter katarım
Suya dilek para atarım
Umudu elden değil
Yaradan dan anlarım
Dolmasın boş kalsın yerin
Sevmeseler sevmeyin
Yüreğime gam yükü yükleyenin
Gözyaşını hiç silmeyin
Kimsesiz çocuk gibi
Lokmam yok ki doyacak
Elinden oyuncağı
Alsan o an ağlayacak
Kum eser savrulur mu?
Gönül gülle avunur mu?
İçimi açsan bir görsen
Yangınlar son bulur mu?
Kıy canıma şanıyla
Sevdalık dilde şarkıyla
Sözlere gerek kalmaz
Yeter sesi çalgıyla
Yarına düşmez kokum
Solup ta eser rüzgara
Öyle yaralar açtın
Hiç çekilir mi zımpara
Soluk dalım yaprağım
Susuz kaldı toprağım
Deminde almaz çayım
Sevda çeker ırağı
Kuytular kararacak
Bu iş böyle olacak
Kapansa tüm kapılar
Gönül yar arayacak
Kıpramasın komar yaprağı
Estirmesin yılları
Salımı saldım suya
Görmez gözüm ırağı
Kim derki yürek sevdasız yaşar
Gönlüme giren dolar taşar
Gözümde yansıman yok ama
İçimde doldun da taştın
|
Necla Argüz | Yürekte Açan Çiçektir Kadın (prenses ortak şiiri) |
YÜREKTE AÇAN ÇİÇEKTİR KADIN
Başını kaldır omuzun dik yürü kadın
Bize sunulan övgüye layık ol kadın
Dünya yükü seni ezmesin gururla taşı
Yürekte açan çiçektir KADIN......Necla Argüz
Sen,şahısın kadınların kadını
Kimse benzemez, sen ulusun kadın
Anaların anasısın kadın
Önünde ne kadar eğilsem azdır anamsın KADIN....Şenses Us
Şarkılara,türkülere konu olmuş adın
Oysaki tek dileğin, tek muradın
-Bitmesindi gönüllerde saygınlığın-.
Sen, bir tek gün'le anılmamalısın KADIN! ! ! ....MİMOZA SARIŞIN..
Yüreğin ne kadar güzel, şefkat saçar
Narin ellerini tutsam içime sevgi akar
Özlemin her daim, bağrımı yakar
Canımın içindesin, sensiz olmaz kadın.... Ahmet Bektaş
Kadın baş tacıdır sevip sayalım
Her zaman ona biz saygı duyalım
Onu hep biz baş üstüne koyalım
Şefkatli bir anadır canımdır KADIN......İsmihan Erdoğmuş
Erkeğine eştir, çocuğa ana,
Sevmekte şevkatli, can katar cana.
Kadın ar demektir, insan olana.....
Evlerde başların tacıdır KADIN......Adnan Özkan
Her ne olursa olsun adın
Anasın eşsin bacısın kadın
Bir elmanın yarısı ne ise öyle
Erkeğin başının tacısın KADIN...........Mustafa Sina Arıncı
Mecnunla ferhatı aşık ettı kendıne
girdi gönüllerden gönüllere
efsane oldu aşıkların dılınde
dunyanın en zarid en asil varlıgıdır KADIN....... gökçe demır
Bir kadın sevdim güneş gibi yüzü vardı
Yüzüne dokunmaya kıyamazdım cizilir diye
Elleri bir başka güzeldi öpemezdim kırlenır diye
Gülüşünde güldümü inasını ısıtan güneş gibi
Ve gözlerine baktığımda kömür karası gözleri
Bir şelale gibi akar gözümde yaşlar
Ve öyle bir kadınki beni aşkıyla yakıp kül eden
Eriyen bir mum gibi yanar sevdalı yüreğim
Ben böyle bir kadını aşık oldum____________Baki Ortak
Anadolu mun toprağında çatlar ellerin
Trakyamın üzüm bağında geçer günlerin
Baharda açar bahçende rengarek güllerin
Sen bir bacı sen bir abla Anasın sen KADIN....Hikmet Atiş
Omuzu dayanağım dizi yastığım
Sevdalanıp yüreğime bastığım
Adını en tepeye gururla astığım
Sevgi denizidir benim kadınım...M.M.REVANLI
Sanki bir elmanın iki yarısı
Onlar bir çiçek erkeğin yarısı
Bekarların başına da darısı
Evlerin olmaz güzel süsü KADIN.....Feyzullah Kırca
Çocuğ'a güneş,adam'a eş olursun
Hayat telaşında yorulur,kaybolursun
Sevgisiz yaşamda sürekli boğulursun
Değerini bilenlerle yaşa sen hep KADIN! ! ! ...MİMOZA SARIŞIN..
Şiir,yeni bir sevdanın en iyi bir nimetidir.Bu nimet Hakkın yüceliğidir.Oyücelik derin bir güzelliktir.O güzelliğe muhtacız! ! ! Ogüzelliklerin içinde eğitilerek değer verilmiş kadınlarımız vardır.Elleriden saygı ile öperim.
Nazır ÇİFTÇİ,Ankara,06.03.2010
Bu coğrafyada yok hala adın
Ne zaman öğrenirsek
Adamdır kadın
O zaman adam olacağız biz de KADIN
Şiirin Kızı 07/03/2010 20:29
Anadır,yardır, çileli başı kadın
Çıkan tüm engeli aşan kadın
Tahta gözü olmayan, başarıda gözü kadın
yasada, kanunda kabullenmiş sınırlanmış kadın..Bir damla gözyaşı bana kalan
Dost'um; yazan kaleminiz hiç durmasın.
Gül yüzünüzden gülücük eksik olmasın.
Gözleriniz sevinçle parlasın, hiç yaş olmasın.
Prensesler de prenslerde mutlu olsun......Yılmaz Kalpaklı
Kadın bizim baş tacımız
Bilemedik çok suçumuz
Ağlasak anlar acımız
Fedakardır, candır KADIN....İsmihan Erdoğmuş
7.3.2010..19:45
Gecenin içinde şimal yıldızıyım ben
Uçurumlardan delice uçarak gelen
Sevdayım ben
Yalnızlığı çırılçıplak kucaklayan
Hazin bir öyküyüm ben
Mevsimler bitmiş son ateşler sönmüş
Bir ölümle örselenmiş
Kadınım ben...
SERAP ATAY
Namus adına töreye kurban giden sensin
Şiddete maruz kalarak susan yine sensin
Sen ise sadece sevgiyi görmek istersin
Zordur işin çünkü senin adın KADIN…...Feride SERİN
Ellerinde bereket hasat bitmez BAĞ GİBİ,
Yuvasının üstünde, süzme çelik AĞ GİBİ,
Erinin arkasında yıkılmaz bir DAĞ GİBİ,
ERİŞİLMEZ YERLERE ERENSİN TÜRK KADINI.....Şefik Tiryaki.
İnsanların hamurunu yoğuran
Kendi yanıp,evladını çağıran
Ol Yüce Resulu bile doğuran
Eli öpülesi anadır Kadın...Ozan Coşkun
HAYATI GÜZELLEŞTİREN,
ÖMRÜMÜZÜ MUTLULUKLA ZENGİLEŞTİREN,
RUHLARI GENÇLEŞTİREN,
HAVA VE SU KADAR;
TENEFFÜS EDİLMESİ,
KANA KANA İÇİLMESİ GEREKEN,
YÜREKLERDE SOLMAYAN ÇİÇEK,
SEVDALARDA VAZGEÇİLMEYEN SEVGİ,
UĞRUNA ÖLÜMÜNE SEVİLEN YARDİR.
KADINLAR.
ZÜLFİKAR KARAKOÇ
8 MART DÜNYA KADINLAR GÜNÜ ANISINA
.08 03 2010
|
Özlem Şahin | Yürekte Kalan Şiir |
Şairin yüreğindeki şiir gibi
çırpınıyordun insanlık için.
“İnsanlara özgürlük getireceğiz” diyordun.
Özgürlük yolunda sen de tutsak edildin.
Cezalar alıp, zindanlara atıldın.
Özgürlük denildiğinde en öne atılan sen,
Kavgalara atılır gibi atıldın zindanlara.
Sen de özgürlük yolunda susturuldun.
Ağzından düşmeyen özgürlük türküleri
Artık anlamını yitirdi.
Oysa ben,
seni hep şairin isteyip de yazamadığı
düşünüp de mısralara dökemediği şiir gibi
‘anlaşılmaz ve tanınmaz,
tutsak alınmaz’ sanıyordum.
Helâl olsun seni de aldılar ya…
Seni de özgürlüğünden kopardılar ya…
Helâl olsun
Senden ve senin yazdıklarından korkanlara!
Helâl olsun ülkenin ihtiyaç duyduklarına bir bir kıyanlara
Helâl olsun aydınlığı karartmaya çalışanlara!
|
Sevinç Kavuk | Yürekte Aslan |
Zahmet etme hiçbir şey ile emek armut şiş ağzıma düş demek
En büyük değerdir, düşünürün var olduğunu bilmek
Haydi aslan yürekler verin taze bir ses, ses, ses...
Yürekliği solumayan yürekte aslan kendini kükremez
Ocak 2009
|
Gülseven Aksoy | Yürekte bir heyecan.. |
tut ki hiç gitmedik birbirimizden
hala adım seslerini bekleyen o kadınım ben..
sense gelmek için sabırsızlanan o adam..
ve yine mevsimlerden temmuz
günlerden cumartesi..
saatlerden akşamın sekizi..
sofrada sevdiğin yemek,
dolapta buz
buzda rakı
odada
bi telaş..
bi telaş..
bütün ışıklar sönmüş
sadece titrek bir mumun alevi
duvarda raks eden gölgeler
ve siyah saçlarını savuran
bir kadın..
bi eda
bi işve...
tut ki hiç gitmedik birbirimizden
günlerden cumartesi
ve saatlerden
aşk..
yürekte
bi heyecan...
bi heyecan..
Gülseven AKSOY____09.04.2015___düzeltme 15.04.2015
|
Zergül Kağan | Yürekte Ağlar |
Bulutlandı yürek,
Sağanak göz yaşlarımda saklı...
Ağlama bebeğim!
Bu yağmurda geçecek
Geride enkaz bırakarak
İzmir/2001
|
Yusuf Tuna | Yürekte açan mor menekşesin sen |
Senin nazlı nazlı duruşun başka,
Yürekte açan mor menekşesin sen.
Duruşun kalbimi düşürür aşka,
Yürekte açan mor menekşesin sen.
Aşkınla yüreğim yapıyor yankı,
Seni aşkla seviyorum inanki.
Senin sevdan gönül gülüdür sanki,
Yürekte açan mor menekşesin sen.
Aşkla topladım gönül çıkısını,
Sevdayla çiçek yaptım takısını.
Sümbüller senden almış kokusunu,
Yürekte açan mor menekşesin sen.
Deli gönül yüreği eken mimzer,
Sevdalı yüreğin balıdır Anzer.
Ak nergizin çiçeği sana benzer,
Yürekte açan mor menekşesin sen.
Yusuf sensiz yaşayamazmış meğer,
Seni sevmek var ya her şeye değer.
Lale senin yanında boyun eğer,
Yürekte açan mor menekşesin sen.
|
Nizamettin Korucu | Yürekte Saklı |
Azgın dalgalı umutlarımız
Sevda sırmalı sükutlarımız
Hazan olurken serüvenimiz
Yaşadık aşkı yürekte saklı
İki yol var gidip geldiğimiz
Gerçeğimiz ve hayallerimiz
Sessiz çığlıkla feryatlarımız
Harcadık aşkı yürekte saklı
Ayrılık vakti vedalarımız
İncecik yağmur özlemlerimiz
Yolda yırtılır avazlarımız
Bitirdik aşkı yürekte saklı
Gün dönecektir olacak gece
Şafak sökerken irkileceğiz
Bir gurup vakti tükeneceğiz
Ne varsa hepsi toprakta saklı
Erzurum - 09.02.2006
|
Fazlı Çoban | Yürekte Yakılan Şehir |
Diyar, ürkek yıldızlar
Sustu dolunay
Engerekler, çıyanlar
Ve zehirler …
Güvercin kanadıyla geldi canlar
Kentler taşındı kente
Bağlama ozan ömrü
Kalem usta öykü
Yaktı kin ateşini iki ayaklı
Ateş köpüklerine karıştı
Kalemin çığlıkları
Kentte
Ozanın sazı
Ustamın ak yazısı kaldı
Koca dağlar
İndi toprağa
Temmuz sıcağında
|
Osman Velioğlu | Yürekteki Kızıl Gül |
Ay gülüm, ay gülüm, nerelerdesin?
Silinmiş hayalin, duyulmaz sesin
Kanatır durursun, yüreğimdesin
Tenhadan saldığım kelam geldi mi
Rüzgara yazdığım selam geldi mi
Ay gülüm, ay gülüm, yollar yarılmış,
Yarılan yollara yıllar serilmiş,
Bakışlar durulmuş, gönül yorulmuş,
Vuslat perdelenmiş, aralanır mı
Gözlerin gözümde sıralanır mı
Ay gülüm, ay gülüm, sensiz olmuyor,
Dilim açılmıyor, yüzüm gülmüyor,
İçimden eğlenmek, gülmek gelmiyor,
Yaşamın renkleri seçilmez oldu,
Yalnızlığa kefen biçilmez oldu.
.
Ay gülüm ay gülüm, yoklukta varsın
Varlığın içinde bir ayrı sırsın
İsterdim ki senle bir ömür sürsün
Öyle bir hasret ki kavurur beni
Buradan oraya savurur beni
Ay gülüm, ay gülüm bahar mı dersin?
Yoksa bir yalancı seher mi dersin?
Bu arzu gönlüme sığar mı dersin?
Bir tatlı esriktir, bırakta sürsün,
Bırakta gönüller tahtını bulsun.
|
Tuba Gürdere | Yürekten Bakabilmek |
Düşünceyi aşabilmektir sanat
Çünkü o düşünceden kalbe yoldur.
Sanatın yansıması kendimize dokunacak kadar yakındır
Çünkü kendi içinden bizi varedendir o.
En büyük hak; özgür yaşayabilme sanatıdır.
...En büyük sanat hayattır ki;
yaşarken sanatı, çoğu kez sanatlaşabilmek başka bir yaşamdır.
Bakışımızda ki küçük ayrıntılarda ki büyük duyuşlardadır sanat.
Önemli olan yürekten bakabilmek.
|
Tutku Mürsel Karay | Yürekteki hesaplaşma |
Yürekteki hesaplaşma.
Hata mıydı yaşadıklarım?
Dürüstçe, içten ve ölümüne yaşadığım,
Yüreğimin en dip köşesine kadar sızan çoşku,
İçimde en küçük bir günah sezisi hissetmediğim,
Ölümü göze aldığım o günler haya mıydı?
Rüya mıydı?
Yaşamın tadını doyasıya hissettiğim,
Dünyayı bir başka gözle gördüğüm,
Damarlarımda kanımın dolaştığını duyduğum,
Melodilerin yüreğime sızdığı o anlar rüya mıydı?
Hayır, asla!
Ne hata, ne de rüya değildi.
Bence açık, başkalarınca gizli addedilen bir gerçek.
Asla şüphe duymadığım,
Şüpheyle karşılanmaktan bir türlü kurtulamadığım,
Sonu rüya, belki hata olabilecek bir gerçek.
|
Mehmet Sıddık Şengül | Yürekteki Özü gör |
Dost dost dediğin yüzü
Ol dünyada düşte gör.
|
Tuba Gürdere | Yürekten Gülümseyerek |
Gözyaşı tek bir düşünce için akar. Düşünce ise sonsuzca akandır herşeye.
Düşünce ile tek bir gözyaşına dokunmak, bin kez ağlamak kadar ıslanmaktır ancak yürekten gülümseyerek.
|
Cemalettin Turan | Yürekteki Yangının Dumanı Yok Külü Yok |
Yürekteki yangının, dumanı yok külü yok
Derdi olan insanın, çilesiz bir günü yok
Çileyi çeken bilir, anlatılmaz; dili yok
Derdi olan insanın, çilesiz bir günü yok
28 Haziran 2015 - Kaletepe
|
Tuba Gürdere | Yürekten Bakanlar İçin |
Aşkın sesi sükutta en derin sestir.
Ve yaşam bürünür aşkla içten bir seslilik.
Sessizlik yaşam olurken aynı dilde,
Sesliliği duyanlar aşka duyuş oluyordu sessizce.
Ve kelimelerde duygu olan heceler özde dile geliyordu
yürekten bakanlar için.
|
Halil Çolak | Yürekten diyemiyor vatan sağ olsun |
Ana etmiyor şehidini vatana emanet
Vatanın her tarafını sarmış ihanet
Şehidini ediyor Allaha emanet
Vatan elden gidiyor büyük gaflet
Yürekten diyemiyor vatan sağ olsun
Nasıl bir millettik ne hale duşluk
Uç beş çapulcuyla boğuştuk durduk
Vatanı savunanı hapislere attık
Vatan hainleriyle protokol yaptık
Yürekten diyemiyor vatan sağ olsun
Uyan ey millet gafletten uyan
Vatan bölünüyor ediliyor talan
Topraklarda yatan şehittir atan
Kendine gel ecdattan utan
Yürekten diyemiyor vatan sağ olsun
Halil ÇOLAK 02.07.2011
ANKARA
|
Cengiz Çetik | Yürekten Gelen Sevgisin / DENEME |
Ah Ata'm ah! Bugünler de seni daha çok arar ve daha çok anlar olduk. Seni anlamaktan aciz insanlarla birlikte yaşar olduk. Öyle ki son günlerde eserlerin bile yanlış yorumlarla çarpıtılarak, yanlışları doğru diye söyletmeye çalışanlarla birlikte yaşamaya başladık. Düşünce ve eserlerini adım adım kemirenlerle dolu günlerle sık sık karşılaşır olduk. Seni yürekten anlayamayanların sözleriyle seni tanımaya çalıştık. Acılarımızı, dertlerimizi içimize attık da seni anlamaktan aciz insanları beynimizden atamadık. Geçmişi aşan düşüncelerinle, sanki geleceği görmüş gibi anlatışını hayranlıkla okuduk. Öyle onur ve gurur dolu sözlerin var ki, onlar bizim yolumuzu aydınlatan ışık olsun.
Ah Ata'm ah! On kasımlar geldiği gün bir hüzün kaplıyor içimi... Sana olan hayranlığım azalmıyor çoğalıyor. Kim ne derse desin. Senin eserlerin ve düşüncelerin onların cılız seslerini her zaman yok etmeye yeter. Bu ülke senin dediğin gibi şartlar ortaya çıktığı gün, yeni MUSTAFA KEMALLER göreve hazır olacak ve vatan için kendini adayacaktır. Seni bir Türk anası dünyaya getirdi. Gerekirse bin defa daha getirir bu vatan için.
“BİZ KİMSENİN DÜŞMANI DEĞİLİZ.YALNIZ İNSANLIĞIN DÜŞMANI OLANLARIN DÜŞMANIYIZ”,“BİLELİM Kİ MİLLİ BENLİĞİNİ BİLMEYEN MİLLETLER BAŞKA MİLLETLERE YEM OLURLAR.” Bu sözün üstüne ne söylenebilir ki Atatürk'üm.
“NE KADAR ZENGİN VE MÜREFFEH OLURSA OLSUN,İSTİKLALDEN MAHRUM BİR MİLLET,MEDENİ İNSANLIK KARŞISINDA UŞAK OLMAK MEVKİİNDEN YÜKSEK BİR MUAMELEYE LAYIK SAYILMAZ.”Atatürk. Öyle anlamlı sözlerin var ki; senin sözlerini anlamaya çalışmaktan kendimizi alamıyoruz. “Milli egemenlik öyle bir nurdur ki,onun karşısında zincirler erir,taç ve tahtlar batar, mahvolur.Milletlerin esirliği üzerine kurulmuş müesseseler her tarafta yıkılmaya mahkumdurlar.”M.K.Atatürk.
“Özgürlük ve bağımsızlık benim karekterimdir.Ben milletimin en büyük ve ecdadımın en değerli mirası olan bağımsızlık aşkı ile dolu bir adamım. Çocukluğumdan bugüne kadar ailevi,hususi ve resmi hayatımın her safhasını yakından bilenler bu aşkım malumdur.Bence bir millete şerefin,haysiyetin,namusun ve insanlığın vücut ve beka bulabilmesi mutlaka o milletin özgürlük ve bağımsızlığına sahip olmasıyla kaimdir.Ben şahsen bu saydığım vasıflara,çok ehemmiyet veririm.Ve bu vasıfları kendimde mevcut olduğunu iddia edebilmek için milletimin de aynı vasıfları taşımasını şart bilirim.Ben yaşayabilmek için mutlaka bağımsız bir milletin evladı kalmalıyım.Bu nedenle milli bağımsızlık bence bir hayat meselesidir.Millet ve memleketin menfaatleri icap ettirirse,insanlığı teşkil eden milletlerin her biriyle medeniyet icabı olan dostluk ve siyaset münasebetlerini büyük bir hassasiyetle takdir ederim.Ancak,benim milletimi esir etmek isteyen herhangi bir milletin,bu arzusundan vazgeçinceye kadar,amansız düşmanıyım.” AB için herşeyi yapmaya çalışan ilgililere, birşeyler yapmadan önce bu sözleri okumalarını öneririm. Atatürk'üm sanki bugünü anlatıyor sözleriyle; ulus olmanın, onurlu kalmanın ne demek olduğunu bizlere...
Sen bizlere manevi miras olarak akıl ve bilimi bıraktın.Bizler bu mirasa layık olabildik mi? Bilemiyorum.Çünkü akıl ve bilimden yoksun insanlar çoğaldıkça, yanlış davranışlar da çoğalır.Ve yanlış olanlar doğruymuş gibi bizlere empoze edilme hakkını kendilerinde görürler. Ama bilmedikleri bir şey var ki; AKIL ve BİLİM her zaman galip gelir.
Seni daha iyi anlamak için; Yaşadıklarını hissetmek,eserlerine sahip çıkmak, sözlerini okumak ve anlamak; yeniden,yeniden, yeniden...
Senin dilinden, seni anlatabilmek; “İki Mustafa Kemal vardır:Biri ben et ve kemik,geçici Mustafa Kemal... İkinci Mustafa Kemal, onu 'ben' kelimesiyle ifade edemem; o ben değil, bizdir! O, memleketin her köşesinde yeni fikir,yeni hayat ve büyük ülkü için uğraşan aydın ve savaşçı bir topluluktur. Ben onların rüyasını temsil ediyorum. Benim teşebbüslerim, onların özlemini çektikleri şeyleri tatmin içindir. O Mustafa Kemal sizsiniz, hepinizsiniz. Geçici olmayan, yaşaması ve başarılı olması gereken Mustafa Kemal odur.”ATATÜRK. Onun içindir ki Mustafa Kemal ölmez. Mustafa Kemaller bitmez, tükenmez,ölümsüzdür. O daima aramızda yaşar. O'nun bıraktığı emanetlerle, emin adımlarla yolumuza devam ediyoruz, edeceğiz de...
CENGİZ ÇETİK-2006-ANTALYA
|
Hasan Sancak | Yürekten saygı sevgi-o kemal Atatürk’e Cumhuriyet hürriyet-hep kazandırdı Türk’e |
Alnımızın akıyla-aştık yüce dağları
Hürriyete kavuştu-bahçe ile bağları
Çocuk gençler amcalar-nine dede dayılar
O düşman geçemedi-hep tutuldu kıyılar
Yürekten saygı sevgi-O Kemal Atatürk'e
Cumhuriyet hürriyet-hep kazandırdı Türk'e
Demir dağları deldik-bizler murada erdik
Vatan ve bayrak için-zorluğa göğüs gerdik
Anayurdu dört yandan-çevirdik ruhumuzla
Dağlar taşlar eridi-çekilen ahımızla
Yürekten saygı sevgi-O Kemal Atatürk'e
Cumhuriyet hürriyet-hep kazandırdı Türk'e
Bütünleştik dirildik-doluştuk dört tarafa
Mutluluk ve sevgiyi-hemen yaydık etrafa
Saygıyı esenliği -birlikte bizler gördük
Sıkıntılar kayboldu-düşüncemizle ördük
Yürekten saygı sevgi-O Kemal Atatürk'e
Cumhuriyet hürriyet-hep kazandırdı Türk'e
Bilgiyle kültür ile-yarına koşuyoruz
Çocuk gençler el ele-zorluğu aşıyoruz
Türk Milleti cesurdur-merttir ve kahramandır
Geçmişten geleceğe-hem şanlıdır yamandır
Yürekten saygı sevgi-O Kemal Atatürk'e
Cumhuriyet hürriyet-hep kazandırdı Türk'e
Bombalar ve füzeler-yıldıramaz bizleri
Daim takip ederiz-yerde duran izleri
Göğsümüzü gereriz-memleket sınırına
Tek hedefte birleştik-gidiyoruz yarına
Yürekten saygı sevgi-O Kemal Atatürk'e
Cumhuriyet hürriyet-hep kazandırdı Türk'e
Bize durmak yaraşmaz-kanımız volkan gibi
Azimli kararlıyız-anne baba ve abi
Tarihlere şan veren-Türk'e durmak yaraşmaz
Ruhlarımız coşuyor-idealimiz şaşmaz
Yürekten saygı sevgi-O Kemal Atatürk'e
Cumhuriyet hürriyet-hep kazandırdı Türk'e
Cumhuriyet hürriyet- ileri hep daima
Erken davran kardeşim-büyümesin o yama
Emanet gençliktedir-çalış oku ve öğren
Hasan size seslenir-tembellik hırsını yen
Yürekten saygı sevgi-O Kemal Atatürk'e
Cumhuriyet hürriyet-hep kazandırdı Türk'e
|
Cafer Akyol | Yürekten Sesleniş |
Seni nakış nakış beynime işledim bir tanem
Gözlerimde nur oldun pırıl pırıl rengareg
Kalbimde sevgi oldun özlem oldun
Hasret oldun can oldun
Ben sen oldum bir tanem ben sen oldum
|
Fatih Dursun | Yürekten sevdim |
Yoktur içimde sana karşı nefret
Aşkımıza etsende ihanet
Yoktur bende kadere lanet
Bu yürek ne acılara dayandı bunada daynaır ELBET..
Yalanmıydı verdigin o sözler
Dilinden dökülen o nameler
Sensiz bana hayat haram diye,
Göz yaşı dökmeler..
Ben seni tek yürek sevdim
Sen gibi aşkıma ihanet etmedim
Oysa seni canıma can ettim
Varsa bende tek suç seni YÜREKTEN ama YÜREKTEN SEVDİMM..
|
Vildan Uyar | Yürekteydi Aslında Yürek |
gün batımı bir martının, kanadındaydı özlem...
sahile vuran bir balığın, çırpınışındaydı ümit...
yağan yağmurun ilk damlalarındaydı sevgi...
gökyüzünün, yüzündeydi gözleri...
yıldızları koynuna alan gecedeydi düşler...
yürekteydi aslında, yürek...
senin hiç tahmin edemediğin kadar...
şiirin hikayesi:
------
anlamak; bazen gözüne bakınca,
bazen omzuna yaslanınca...
bazen de yüreğe yavaşça akınca
anlam kazanır.'
Anlam kazandığında, 'gerçek sevgi' daha bir yaşanır...
yaşandığında, yürekte ki yürek dile gelir...
|
Seyfi Karaca | Yuroamerikan Narkozkeş |
Kafasına yuro-amerikan sinemasalından yapıştırma kesme kareler püskürtülen
Ve cennet,
Cennet,
Yalancı dünyanın cennet, bi cenneti ki diye,
Uçuş kaçış bir olunan Yuro-amerikan
Onun küçüğünden olacağız ille diye milimetrik zentralist Mendireksiz Mendereslerle
En çalkantılı bulaşıklara ara vermeksizindünden bugüne varıp
En az kırk milyon kişisi aç ve susuz köprüaltı hayatlarında hayatına tükürüyormuş
Cennet cennet denen Amerika..
Ve yalnızca dörtyüz kişinin cebinde tomarlanmış banknotmuş baştansona Amerika
Son yıllarda Türkiye sıralamasıyla eş,
Zenginlerinin varlığına üç kat daha varlık katan kazzıkla
Almanya bir milyon kayıtdışı sayılacak derecede
Sözleşmesi sıfır insan sülüklüyormuş
Rusyanın arka sokakları içkiyle kafasını arındıran zamane mahkumu çar-baron
Çin..
İnsanlarının etinden kemiğinden satarak para- pul desteleyen hin-hayin
Ve Türkiye bu cehennem kusan devin boğazında herzamanı hazır yutumluk
Pürsüz pürüzsüz çıtır lokmacık
Nufusunun yarıdan fazlası (elli milyona yakını)
Pişir kurtar mutfağından kafaya sıkılan artist hayatların özendirdiği borç batağındaymış
Kata
Atsız arabaya
Eceli kişnemiş lükse
Kasnağı kırık mamüle
Ve Fridom House Arap sudistanından
Yeni Gine den
Somaliden filan azbir fazlalığı olan
Kısmen Özgürdür demiş, Türkiyeye...
Ekmeğine kan doğranarak insanlığın canına kıyılan
Cehennemden beter
Cennetliklere bakar mısın... ?
Seyfi Karaca.........Ocak / 12
|
Nazır Çiftçi | Yürekten Sevgi |
YÜREKTEN SEVGİ
Dünya yıkılmaz,dünyamız yıkılır
Nefsin korursun, tasadan bıkılır,
Özün topraktır, toprağa bakılır
Yürekten sevgi , sevgi ürettirir.
/*
Aç kollarını, kucakla kucakla
Gözde büyütme,yaşayın ocakta
Dar günümüzde her köyde bucakta
Yürekten sevgi, sevgi ürettirir!
/*
Yanardağ gibi çok yandın tutuştum
Çölden çöllere nefsinle atıştım,
Düşüncen farklı, milletle yatıştım,
Yürekten sevgi, sevgi ürettirir.
/*
Sevda bilmeden elbise giydiren
Onur yüklenir duvara siyinen!
Kalsın diyorum, hukuka değinen,
Yürekten sevgi, sevgi ürettirir!
/*
Gözleri doymaz arsayla saraydan,
Millet parası çıkmıştır bu raydan,
Vaz geçmiyorlar ,bıkmazlar halaydan
Yürekten sevgi, sevgi ürettirir.!
/*
Nazır'ım gerçek bir liman olmalı
Yaşayan insan, limana dolmalı,
Gazeteci olan gerçeği bulmalı
Yürekten sevgi, sevgi ürettirir!
NAZIR ÇİFTÇİ,
16.6.2019 Ankara
*** Bu şiirimle de BABALAR GÜNÜNÜ KUTLUYORUM.Saygılarımla.
|
Seyfi Karaca | Yuroamerikan Rus Deyyuslamali Kirlipazar Kiyim Ortakligi |
Deyyusa bak deyyusa…..Rus….!
Rus, öteden beri dünyanin kökünü kurutup insanligin soyunu tüketmekle Hitler`den zerrece farki olmayan soygun sömürü savas isgal yagma ganimet zulüm ölüm sirketlesmesinden türlü danisikli dögüsler etrafinda hem hasim hem de her kosulda vaszgecilmez ortaklik ettigi Yuro-amerika agirlikli Japon Cin Avusturalya vesairler haydutluguyla el elde kafa kafaya yan yana dip dibe birlikte beraber ajkil fikr plan proje pusukurgu oyun ve desiseler yapip yürüterek….
Tipki birinci ikinci dünya savaslari sirasinda oldugu gibi….
Soguk savas silahlasma restlesmellerinde oldugu gibi aynisinin aynisini…
Bugüne BOP ana merkezli dünya kapsamindaki yagma zulüm siddet salgin ölüm isgal tecavüz soygun sömürü gasp savas tehdit korku kabus kavga kargasa bölünme parcalanma soguma kizisma ayrisma catisma insanlik buzullasmasini SURiYE baslikli cehennem girdabina daraltip bütün insanlik disiligini ortaya sergileyen azmis sapmis kabarmis kudurmuslugu kamcilayip `sen Iraktan ben Suriyeden ` parolasiyla kamcilayip kiskirtirken, ettikleri kanli kirli katilligin yükünü vebalini onlara sinirsiz sorgusuz hizmet etmeyi kendilerine onur sayan ISID ve PEKAKA gibileri en basta olmak üzere ismarlandiklari siparise göre her türlü sicili bozukluga vaziyet alan küresel –yöresel usaklara bitligin ve hainligin en seckin sabikaliligini bindirip güncelleyerek kaydetti.
Oysa yasamin hayat buldugu her yerde kisi kendini kararli saglikli tedarikli akilli güvenli huzurlu mutlu dirayetli inancli deneyimli birikimli yetkili bilincli bilgili davranis tutum hak ve söz sahipliligine egitip büyütürken, ciktigi yasama sevinci kesfinde olasi hatalarindan düsünüp danisip eleyip süzüp tartip ölcüp sorup sorguladigi topyekün kazanim ve cikarimlarla cesurca sarfettigi tüm emeklerin karsiligi özgürlesir, özgüveni artar, sevgiyle bagli oldugu yasama sevincini kimsenin kulu köpegi olmadan yönnlendirip yönetmenin tükenmez kaynagina ulasir….
Bu gayret…
Bu ölümsüz caba…
Bu ezelden sonsuza kadar heryerde ve her kosulda insan dogup insan kalip insan gelip insan gitmek inanc ve itibarliligi, hayatin akis yönünde(bazan kizgin katran yaz bazan ayaz buza kesen kis kiyamet) akil fikir düsünce tutum bilinc bellek davranis cesaret atilganlik emek ve zahmetler yürüterek yani klasik deyimle `devrimci ` olarak günün tüm ihtiyac duydugu geregini eksiksiz (degisen kosullara üstesinden gelebilecek yetenekliligi ve esnekligi göstererek) yerine getirme gayretinin yaninda, hic degismesi mümkün olmayan sevgi,saygi, özgürlük, saglik, onur, hukuk, hak, vicdan, aidiyetlilik, emek, üretim, caba, huzur, güvenlik, itimat, sadakat, soy, nesil….gibi degismez degistirilemez degerlerle yani yine klasik deyim `milliyetcilik` le insana kisiligini kazandiran karakterliligin kopmaz ayrismaz eksik kalan bütünselligini saglar.. böylesi hassasiyet her türlü siyasi ve sosyolojik sebeplerle dengesi degisen dünya kosullarinda zamana birebir taniklik edip tüm olup biten tarihsel devinimlere klavuzluk eden biz Türk`lerde en gerekli akil düsünce fedakarlik sorumluluk cesaret fikir sevgi heybe kab kacak katar kervanlarini insan yürekli sirtina sararak daha huzurlu ve güvenli kosullarda nerde nasil yasayacaginin yeryüzü kesfine cikarken, harfi harfina ilim bilim sahibi, yani klasik deyimle devrimciydi…bütün bu ve böylesi varligina bedel adanmis ugurda hic kimselere siparis etmedigi (durduk yerde her cagiranin her asli var yoga finoluk etmekten kalip ve kisilik kotaran degisim budalasi olmaksizin) özgürlügünü soyunu namusunu emanetini sevgisini paylasimini hukukunu hakkini merhametini vicdanini bilgisini bellegini emegini üretimini birikimini dirligini birligini….aldigi nefes yudumladigi hayat kadar özünde ve itibarinda yasayip yasattigiyla da `milliyetci´ydi…
Burasi Yigitligin ve Yurt sahibi olma kavraminin en temel ´aslolan tirnaginda getirir ` hesabiyla devlet üstüne devlet kurdu, erisilmez ulasilmaz cografyalara adini duyurup cismini silinmesiz kütüklere yazdirdi, dünya icinde dünyalar gezdi, dagar gördü,ovalara indi, doruklara ciktiti, köprüler kurdu, topraklar ekip isledi…nice sonra bugün Türkiye`yi Türkiye Cumhuriyet ile onurlandiran Atatürk sevgisiyle, tüm soyut silik sekilsel tapinilasi görselliklerin disinda ve uzaginda bilimi akli düsünceyi hukuku vicdani cesareti saygiyi güveni huzuru özgürlügü barisi dayanismayi özgüvenliligi kisiligiyle kalbimize karakterlesmis olan devrimcilik –milliyetcilik temelinde yuvamiz yurdumuz diye ülkelesti.
Ne yazik ki bugünlerde bugün….
Tarla toprak kent maden orman deniz yol huzur sevgi bilgi kültür saglik ilgi iletisim doga tabiat duyum emek üretim paylasim aile toplum onur inanc beceri birikim egitim ulasim diye saymakla bitmeyen yasam kaynagini hicbir kural kanun nizam ölcü ve vicdan tanimayacak doyumsuzluk derecesiyleezip bozup cöllestirip kendi cikarini hersyin üstünde tutanlarin yagmasina talanina isgaline sömürüsüne soygununa kendi kendine ihale eden haram hirsiz yolsuz vurgunlar ittifaki cullanip tipki ARTViN misali cöreklenmeyle, kokusmus cürümüs hurda harabesine ceviren evrim cevrimi kendine ahbap muhatap kilan BOp…
`ülkenizde Yuro-amerika karsitligi aleyhtarlik had safhada, ulusalciliksa ayni dengede en üst düzeyde bu kabul ediemez durumu acilen tersine cevirmeniz gerekir `diye ferman buyurdugu ofisine cagirarak BOP esbaskanligini madalyonlandirip cesaretlendiren ISRAiL merkezli küresel cehennem cellaligi hal ve gidislerinde bugünlerde bugün….
Öteden beri alisageldikleri bölen parcalayan ayiran ayristiran kiyamet yikimlarin harita mühendisligini katlayarak canavarlastiklari vahset dehset korku sürgün sefalet esaret katilliklerle gecmiste oldugu gibi bugün de Rus-Yuroamerika agirlikli paylasim yayilmaciligina imar ve icat ederlerken, hatalarindan hic birikim bilgi fikir akil düsünce bellek yol yordam onur itibar cikarimlari yapamayan ve yalnizca en seckin (ben olmazsam baskasiyla stratejik ortaklik esbaskanligi yapar saplantisina kapilan) tasoron yahut en kisiligi yatkin piyonlara `seni bütün bu enkazin kral –paisahi yapacagim yeter ki hizmette kusur isleme ` unsur ve elemanciligini kendine kaynagi tükenmez dayanak bildi…
Bundan sonra Ulusalcilik (yani milliyetcilik) özel kanunname karariyla `tehlikelidir` tespit tutanagina sicillendirilip, Ergenekon isimlendirmeli (yani degisen dünya kosullarina göre Türk`ün akil fikir vicdan düsünce davranis cesaret sevgi yigitlik gösterme devrimciligi) inanctan güvenceye i egitimden kültüre güvenlikten huzura hukuktan özgürlüge varan tüm ülke ve inanlik degerlerimiz, özel BOP özellesmesi MEDYALAMA kiralik kahpelik-züppligiyl afyonlandi, hasar gördü, zarara ugradi, itibarsizlastirildi ve ziyan edildi…
Ardindan CeKkic Güc`le evvelden sürüme sokulan Cia- ossad ve diger benzerleri ortakliginda kurgulu HOLLIWOOD katliam, Saddam`i bizzat kendi askerlerinin kümese tikip ihbar ettigi yerden onlara gelecekte devlet olma sözü verilerek ISID ölüm makinasi icat edildi ki….tam dalga Pekaka kilifinda kinindan cikarilmisligin Barzani modelli ayni yolun usaklik piyonluk yolcusuydu…
Günlerce ve aylarca TELAFER, Birlesmis Milletler`in kapisina kimseyi koymadigi bekcilikle yakildi yikildi silindi süprüldü evi dünyasi basina dar dilerek kusursuz bir ETNiK TEMiZLEME tecavüzüne yuvasindan yurdundan KÜRT DEVLETI kotarma talaninin tarumarina ugradi…Türkiye`ye ÖZAL`ile baslayan bütün bölgesel BOP yikimlari tasaronundan HANEDAN HiSSESi kapma veren Stratejik Ortaklik ayarlama ve uyarlamaciligi, aslinda `artik senden vazgectim yepyeni ve daha karakteri bozuk her dedigime aninda heye diyen kaypak firildagini buldum ` ilanatli Yuro-amerika bildirimi, üstüne basa basa görmez duymazdan gelinen TELAFER KATLIAMI`yla tedavüle sürülmüstü…
Simdi artik hic saklamayacak derecede bagira cagira aciktan aciga ve defaaatlerce sorulup belki baska söyler umuduyla dolasip dönen mevcut Türkiye Bop esbaskanligiin resmen yüzüne okunup bildirilmis olunan `seninle degil, daha heveslisini buldugum YEPEGE-PEKAKA küresel kusatmalar kara ordusu ile ahbap ve ortaklik tutaktayim ` bültenini hergün daha da artan siddette (ankara patlamasi) duyurup bildirip meydan okuyan Yuro-amerika-Israil birikteligi….
Rus deyyusunun Suriye`li Esad`a…….
`ben seni koruyup kurtarmak icin degil kendi cikarlarimi önde ve üstün tutmak icin buradayim, öyle kafadan Suriye`nin hepisini geri alacagim demek sökmez bana, biz orayi Yuro-amerikayla bir olup Kürtlere devlet diye ayirip böldük parcaladik…` …dedigine yakinen ve iliskin, ülkesinde olabilecek CECEN yahut UKRAYNA yahut GÜRCISTAN eksenli ic veya dis savasi Yuro-amerika Irail ortakligiyla Suriye`ye tasiyarak Rus Deyyusu…
Her kurdugu ortaklikta daha büyük yikim iliskisi doguran, isledigi hatalardan zerrece tutarli cikarimlar edinip kazanamayan kendi beylik sultanlik TÜRKIYE CUMHURIYETI yagma ve talan yollu hesap ve kurgulardan baska hicbirseyi öneme saymayip, herseyi düsüne kapildigi bu ihtirasa göre uydurup ayarlayan mafya medya tefeci vurguncu soyguncu sömürücü siyaset borsa banka iktidar iradeliligi, yikimin BOP tescilli Yeni Türkiye belgesi olarak Yeni Anayasa masasini Oslo`dan Dolmabahceye Cehepe Mehepe Akepe Hedepe Pekaka Barzani Biden Kerry Putin Medredev Fethul metal gibi tüm ekip ve elemanlariyla yükleyip tasiyarak ülkemizin heryerinden her an saldirip hucum etmekteler…
Yenilmez yikilmaz gibi gözüken Yuro-amerka yahut Rus isgal yayilma manyaklarinin bilinmelidir ki piyonlsri olmadan bir dakka dahi hicbir savasi yapip yürütme sanslari yoktur ve cürümleri, gücüne ihtiyac duyduklari usaklik dalkavukluk ktilligi kadardir. Onlarin hic kimsenin olmadigi kadar zayiflari ve yumusak karinlari vardir, bu yüzden tüm iktidar eksikligi ve yönetim zaafiyetine ragmen Türkiye, bugünkü attigi cesur adimlar kararliliginda dursun…!
Cünkü üstünde oynadiklari tarih onsuz hic mi hic yazilamayan yigitligin cesaretin hukukun barisin paylasimin emegin onurun fedakarligin vicdanin sevginin özgürlügün cesaretin aklin devrimciligin ve milliyetciligin kisiliginde bir olup, karakterindebirebir harmanlandigi Türk´tür, Türkiye`dir ve Atatürk sevgisidir, öyle tüm yeryüzü kahpelikleriyle kenardan dolanip Dünya hayatini herseye ve insanliga cehennem eden HACLI SEFERCi gelenekli insanlik sapkini dünkü soygun sömürü yetmesinin elinde rehin vasat kesat kalici degildir yani, insanliksa kendisinden sorulan biz iken bize, ne mutlu…!
Seyfi Karaca……………..Subat / 16
|
Reyhan Tataroğlu | Yürrüü...Ense tıraşı... |
İnsanlık çağ atlıyor,tiraj üstüne...tiraj
Barbarlık dağ katlıyor,tıraş üstüne...tıraş
|
Seyfi Karaca | Yuro Dolar Dolayli Küresel Esir Pazari |
cehennem cinneti gibi hayatin heryerini kusatip devleti kapai ve calismaz daireler gisesine evirip ceviren aciktan aleni KARABORSALALA GASPI hesabini gören DOLAR-YURO yüksek kur süksesi niye yahut nicin mi azdi köpürdü böylesine böylemesi…? ?
Hep `her mahallede bir milyoner yaratma yahut kücük Amerika olma ` gayret güdücülügün bugüne bugün nice küresel baglamli uygun usaklik tasaronculugunu devamli daha etkin-yetkin IRADESIZLIGE devrederek BOP tecavüz ve isgallerine daha yüksek kalite kazasndiran gise maliyetli yüklü yükümlü islem görücülügün haciz kafasiyla herseyi SERBEST PIYASA ekonomiciliginin otamatigine talan, taciz, tarumar ve teslim edisi yüzündendir, üretimi olmayan ve varolan üretkenligini ARAP BAHARCIKLI Avrupa Birligine grime rüyalariyla süsleyerek bütün isgallere, sömürülere, tecavüzlere, soygunlara, vurgunlara, haramlara, hirsizlara pesges ceken sanal yapili servet saltanat düskünlügü iradesindeki Yuro-Dolar tükürügünden ekonomi idareleyen haciz yekunu.
Serbest düsünmek ve özgün davranmak; akla, fikre, inanca, güvence, sorumluluga, sevgiye, hukuka, paylasimciliga, emege, egitime, ulasima, ilime, bilime, sorgulamaya, samimiyete, katilimciliga, ilgiye, belege, bilince, kültüre ve nice diger insani degerden iletisime dayali ÖZGÜR IRADELILIGIN özü ve esas itibariydi….Oysa altin ve bison avcilarinin, server düskünlerinin, köle tüccarlarinin, kita isgalcilerinin, toprak ve kültür yagmacilarinin acligindan nefesi kokanlarla ayni gemilerde sanki sonu gelmedik tufanlara dirilircesine kasirgasi kiyameti PAYLASAMAYAN INSANLIK ÖLÜMÜNDEN kopmus huzursuz mutsuz kacakligin kesintisiz MÜLTECI ÜLKESIYDi yerlilerini ISA ADINA carmiha gererek insanliga bela ve lanet okuyan bugünkü son hali dehset vahset korsan küresel sembollü ve tüm SERBEST PIYASALAR kuluk kölelik bayicisi AMERIKA´nin ta kendisi…
Sabikali yollardan suikastci gaspci el izlerinden varligini ayni kiyametin kaynak saglayip sebep aktaran esasi ve özü olarak AVRUPA; zaten ayni cins karakterliligin eskiyen yüzüne kendini AMERIKA yahut AVUSTURALYA olarak yenileyen haydut haramiligin tüm dünyayi ÜRETIMSIZ kilarak, sürekli kendi ürettigi kimyasal ve sanal dünyasizligi DOLAR –YURO yüksek seans cerahat cerrahligiyla körükleyip kiskirtan baskidan tüketip kapis kapis kölelige kulluga tüm dünya insanligini mahkumlayan esaret veyagma dükkanciligiydi…
Yetmedigi yerde kargasalar, catismalar, bozgunlar türlü türlü yikimlar kundaklayarak özel ve seckin usaklari sayesinde hali harabeye dönüsmüs dünya sokaklarinda siginacak birdilim huzur, bir nefes can, bir kuyu yahut duvar dibi cirilciplak sigintiya ARAP BAHARLI süslü rüyalar satarak…
Dolar-Yuro hic kizginligi düseyen yüksek baskili küresel kur ayarini bu yüzden missal, Türkiyede PEKAKA Bop esbaskanligi dairesel ekseninde yüksek seviyelerde Piyasa Ekonomiciliginin herseyi kendiliginden düzeltecegini yaygaralayip Boplamakta…
Sorunun temel ana kaynagina cirim ciglik ve tüm insanligin cipcirkin yüzünü disa vura vura; Avrupa-Amerika kovulmus ve kilitalti kapilaina mülteci akinlari hucum edip en rezil rüsva insanlik disi sigintilara herseyini ölü bir mezar gibi teslim eden köleligin zirve yaptigi piyasadan, mahrum ve haraba kitlik kiyametlilik harci etmekte…
Türkiyedeki bütün bu Bop seyir düzenek eksen üzeri….Altili sayisali buluncaya kadar misali saray saltanat bölme parcalama küresel buyruklu fermandan kükremis dolar azmis kudurmus yuro kirbacinda ve Bop hususisi PEKAKA kiralik katilligi gardiyanliginda yürütülenTürkiye Cumhuriyeti yikimi tahvilli secimlerin aslini faslini, varin gayri siz düsünün….!
Keske hayirli bayramlar olaydi, bütün bunlarin aksine günümz gündemimiz..
Seyfi Karaca…………Eylül / 15
|
Vedat Akdeniz | Yurt |
YURT
İkinci el özlemlerle değil
Daha kullanılmamış bir sevdayla
Dayandım kapına çaresiz
Sahipsizdi ellerim
Bir göçebenin yurtsuzluğu gibi
Gezgin hasretler çekmedim
Yurt aradım gözlerinde
Yurt aradım katar katar sevgime.
24.03.2004
www.akdeniz.orgfree.com
|
Sevgili Özbek | Yurt Dışından İzlenimler 1 |
Paris
Yurt dışi gezilerimin değerlendirmesini sizlerle paylaşmak istedim. Bir nebze de olsa notlarımdan alıntılarla, Paris gözlemlerimi anlatmaya çalışacağım..
Aşklar diyarı ve medeniyetin doğduğu yer dediğimiz bu koca kent, sanki tüm dünyayı, içine almış. Paris’i daha önceleride bir kaç kez ziyaret etmiştim. İlk defa görüyorum gibi, her şey farklı bir şekilde dikkatimi çekiyor. Demek ki insan isterse, çok iyi tanıdığı yerleri bile, farklı yönleriyle, farklı güzelliklerin ve farklı renklerini görebiliyor.
Hepimizin bildiği bu başkent, dünyanın tüm insanlarını, ırk ve renk ayırmaksızın yüreğinin şehrinde barındırmış; birlikte yaşıyorlar… Merkezindeki göçmenler, kendi kültürlerini adeta orada, kendi aralarında yaşarken, kendilerine özgü farklılıklarını da sunmaktalar. Gerçektende geçerken sanki, Paris’in içinde ama, başka başka yerleri ziyaret ediyorsunuz.
Sokaklar, her ulusun kendi öz grafik yazılarıyla dolu. Her sokakta, onları tanıtan tabelalar, lokantalar, marketler vs. Öyleki bu yabancılık yadırganmıyor. Gerçektende güzel…
İnsanlar, bu farklılıklara hayranlıkla bakıyor. Yabancı uyruklu lokantalar, tıklım tıklım dolu… Her ulustan insanlar, bu kendi gibi olmayan göçmen insanların, yemeklerini tanımak ve lezzetini bilmek için adeta yarışıyorlar. Marketlerinde ki eşyalar dahi sanki bir daha göremiyeceksiniz gibi insanı büyüleyen bir nitelikte. Bu insanlar öz kültürlerinin ağırlığında, modern bir dünyanın atmosferinde, diğer insanlarla yaşamayı biliyorlar.
Bu güzellikler içerisinde dikkatimi çeken bir başka farklılıkta, Türk mahallesiydi. Sokağa girdiğinizde, İstanbul’un her hangi bir caddesindesiniz sanki! Marketler Türk usulü dizilmiş, meyve ve sebzeler gene aynı. Ekmek fırınları vs. İnsan öz kültürüne ait bir şeyleri gördüğünde ise hayranlıktan öte, sevinçli duygular hissederek sonsuz mutlu oluyor. Ve hayretle ‘aa bakın, Türk fırını, Türk marketi’ gibi ifadeler kullanarak mutluluğunu dile getiriyor. Memleketten uzak kalmanın simgelerinden biridir bu hayretler. Bu farkındalıkların içerisinde, biraz özlem, biraz, hasret, biraz da serzeniş var.. Gurbet dediğimiz bu yerlerde yaşam böylesine simgesel sürüp gidiyor.
Evet, burda dikkatimi çeken diğer bir güzellikte, Tunceli’li bir kardeşimizin ticaret evi. Oldukça büyük bir yer; bir kısmı kitaplık olarak hazırlanmış, masalar oturup okuyabileceyin bir köşe... Bir kısmı, oturmak, sohbet etmek, yemek yemek için ayrılmış. Hemen yanında internetle uğraşmak için bilgisayarlar yerleştirilmiş. Oldukça güzel. Rahat edebileceğin bir yer. Duvarlar desenli kilimlerle, çoraplarla süslenmiş, geleneksel duvar süslemeleri insanı mutluluk içerisinde sarhoş ediyor.
Garson oldukça genç ve oldukça iyi görünen ve Anadolu terbiyesini almış şirin bir arkadaşımız. Tanıştıktan sonra, daha bir kaynaşıyoruz. Ticaret evi aynı zamanda buluşup sohbet edebilecekleri bir alan… Buralarda genelde Türkiyeli vatandaşlarımızın en çok bildikleri ticaret alanı « dönercilik,» ama böylesine farklı kültürel içerikli bir yer görünce ben çok seviniyorum…
Bu koca yerde oldukça, doğudan göç etmiş kardeşlerimiz var. Bu genç arkadaşlarımızın ilticacı olduklarını öğreniyorum. Hepsinin hallerinden anlaşılıyor yüreklerinde ki vatan özlemi… Sohbete başlıyoruz. Şurdan burdan derken, genç düşünceler anlaşılıyor. Hayata ve yaşama tek taraflı baktıklarını anlıyorum. Genel olarak ben, evrensel bakışımla fikirlerimi, her yerde birlikte yaşayabilmenin koşullarını vs. açıklıyorum. Çoğunluğu bana katılıyor… Aralarda ‘ama’lar ekleniyor. Yurt dışına çıkışlarını, doğup büyüdükleri yerlerden uzak kalışlarını da bu ‘ama’lara bağlıyorlar.
Nerede olursa olsun insan daima kendi öz kültürünün mayasında var olduğunu anlıyorum.
Dünya kalbin tam ortasındadır. Ne yana çeksek, ne etsekte yaşam orda atıyor.“Sacrecoeur”den Paris’i bir kez daha izliyorum. Yine cıvıl cıvıl, yine renk renk şirin animasyonlar…Bir çiçek bahçesi sanki! İçinde yaşayan her ulustan göçmen veya yabancı kökenli insanlar, her çiçeğin kendine özgü has rengi gibi, her gülün kendine özgü has kokusu gibi ve, kendilerince gülistana renk katarak güzelleştiren papatyalar gibi… Asıl güzellik ve asıl zenginlik bu olsa gerek diyorum kendime.
Ve asıl yücelik dünyanın her yerinde bu güzellikleri yaratabilmek ve barındırabilmektedir diye düşünüyorum..
10/09/2008
|
Rıdvan Yamuç | Yurt Sevgisi (2) |
Yurt Sevgisi (2)
Karadenuzun temelusun
Fadimeyu seviyusun
Balıklaru yeyusun
Üç büyüklere kafa tutuyusun
Yeşilliklere büründün
Çayıda her zaman büyüttün
Müteahitliğide kimseye kapturmadun
Karadeniz de Rizesiz olmaz dedun
İzmirimin Sıcağı
Yürek yakar kızları
Kordonda gezer faytonları
Bornavada vardır askerleri
Aydınımın efesi
Her yerde oynar zeybeği
Mideleri bayram ettirir incirleri
Bembeyazdır pamukları
Denizlimin tüccarı
Her zaman yapar ihracatı
Turist çeker kaplıcaları
Uzun öter horozları
Üzüm, tütün ekmek kapısı
Orman yangınlarıda baş belası
Şehsadelerinde eğitim sahası
Manisam da egenin güzellik aynası
Uludağı bir başka güzel
Fabrikaları bir başka değer
Yeşillikleri ömre bedel
Somuncu Babası Manevi alemde gezer
16.10.2008
Rıdvan Yamuç
|
Cahit Külebi | Yurt |
Tokat'la Niksar arasında
Bir küçük ev görünür uzaktan
Kütükten duvarlı, önünden çeşme akar
Yeşermiş gibi topraktar
Yağmur yağar camlarına dökülür
Benim yüzümdür çizilencamlarda
Yalnızlığın sesidir, rüzgar değil....................
|
Ahmet Said Taştekin | Yurt Sevgisi |
Dört tarafın başka,
Emsalin yoktur yurdum.
Ankara, Konya,
En güzel de İstanbul
Her yerin cennet yurdum,
Seni daima koruyacağım.
Dünyalara değişmem senin,
Bir karış toprağına.
Denizli'de Pamukkale,
Bodrum çeker en çok turisti.
İstanbul'a ne demeli,
Avrupa başkenti.
|
Bedrettin Naim Arslan | -*- Yurtkur Marşı |
Aydınlık Türkiye, emin gelecek
Payidar bir devlet, yüzler gülecek
Budur gerçeğimiz dünya bilecek
Yurtkur da söylenir bizim türkümüz
Yurtta ve dünyada barış ülkümüz
Eğitim öğretim gayemiz birdir
Gençlerde söz hakkı fikrimiz hürdür
Sahip ol vatana atanı güldür
Yurtkur da söylenir bizim türkümüz
Yurtta ve dünyada barış ülkümüz
Tek çatı altında nefes alırız
Zirveden inmeyiz orda kalırız
Bir bayrak bir vatan öyle tanırız
Yurtkur da söylenir bizim türkümüz
Yurtta ve dünyada barış ülkümüz
Eğitim adına doğan güneştir
Aile aratmaz yüzler güleçtir
Yurtkur tohum yoksa toprak kıraçtır
Yurtkur da söylenir bizim türkümüz
Yurtta ve dünyada barış ülkümüz
08.01.2009 / 03.05
|
Vasfi Mahir Kocatürk | Yurt Türküsü |
Güzel yurdum, dağlarım
Uzaktan göresim gelir
Keskin esen yellerine
Kendimi veresim gelir.
Gözümde tüter damların,
Sakız kokulu çamların,
Türkü söyler akşamların;
Bana kendi sesim gelir.
Su içtim kaynaklarından,
Gölgelerinde uyudum,
Kuşlarının söylediği
Şen türkülerle büyüdüm.
Ninniyle salladın beni,
Şefkatle kolladın beni,
Sevginle bağladın beni;
Güzel yurdum, güzel yurdum.
|
Hamdi Korkmaz | Yurtsavar Baykuşun Rüyası |
Zumlanmış enstantaneleri
Optik kaydırma becerisiyle
Farklı resimlere dönüştürme gayreti
Sanırım şeceat seğil
Kalpazanlık mahareti.
Bırakın artık bu ihaneti
Şeytanın ruhunuza üflediği
Menhus kehaneti:
Yurtsever olmakla
Yurtsavar olma arasındaki farkı
Göremiyecek kadar gafil
Vatan perverlikle, ten perverliği
Ayıramıyacak kadar sefil
Hele ki; eli kanlı çetelere
Arka çıkabilecek kadar kefil
Bu nasıl bir çetrefil? ? ! !
İnsanın kanını donduran bir manzara!
Aman! ! gelmiyesiniz nazara
Ne olur ne olmaz kazara
Düşüverirsiniz mazallah
Kazdığınız mezara.
|
Salih Eryılmaz | Yurtta Sulh Cihanda Sulh |
Dünya'Ya Yaşamak İçin GönderiLDik
SavaŞ,KavGa İçin DegiL
İnsanLarı SevDik,Saydık,HoŞ Gördük
İsraiL,Amerika Gibi öLDürmeDik
EziLDik,HorLandıK Ama YıLMadık
Irak,FiLisTin Gibi
ŞimDi HerKez EL ELe SavaŞa,ZuLMe KarŞı
|
Ali Dost Aydın | Yurtta Barış Dünyada Barış |
Yurtta Barış Dünyada Barış
Düsturumuz olamadı
Bu haykırış
Dünya yine kan gölü
Yurdumda her gün onlarca ölü
Karıştırır durur dünyayı
Karıştırır durur yurdumu
Emperyalist puşt dölü
Çomak sokmuş yurduna
Savunmasız bırakmış
Asırlık çınarı
Birkaç ağaç kurduna
Gelmeyin bu oyuna
Türkü Kürt’ü Alevi’si
Laz’ı Çerkez’i Sünni’si
Ele el’e kenetlenin
Kılın aklı egemen
Bozun bu kirli oyununu
Emperyalistlerin
Bakmayın o şeytanın
Öyle heybetli durduğuna
Fiske vursan devrilir
Koskoca bir kıtanın
Soyunu kuruttular
Dirilse Kızılderililer
Hepsi mum’a çevrilir
|
Jale Ateş | Yurtta Barış Dünyada Barış |
Ne yurdumdaydı barış ne de dünyada
Cinayetler işleniyordu her gün
Yeni bebekler doğuyor
Yeni cinayetler işleniyordu
Demleniyordu karanlık odalarda bir şeyler
Anlamıyorum olan biteni
Anlamıyordum hangi haktı bizi düşman eden
Kahramanlar kahraman gibiler
Kimdi onları kahraman yapan
Kimdi bizi bu yanılgılara düşüren
Kendi derdimizdeydik oysa
Bizim ciğerimiz değildi ateşin düştüğü yer
Geride kalan, yüzümüze yansıyan karanlık
Sevgiliye yazılmış son mektuptu kulağımızda
|
Bayram Kaya | Yurtta Sulh Cihanda Sulh |
Bu yazı kurtuluşun felsefesi yazı dizim içeriğindeki bir bölümdür.
Söz gelimi, Atatürk; "yurtta sulh cihanda sulh" derken, asla pısırıklık ifade etmemişti. Cephelerden gelen biri, bu konuda pısırık olamaz. Aksine böylesi savaşçı ortam içinde gelen birisinin tutumları, sizi; savaşçı heveslere tutuşturabileceği dahi, değerlendirilebilirdi.
Pısırıktı deme yorumu, hem izanı kıtların, hem kışkırtıcıların; hem de söylenen söz şartlarının uzağında olmanın rahatlığıyla söylenmiş olur. Sözü güncel bağıntılarından koparılışla, şimdiki güncel durumların ahkamı içinde anlamlandırılmayla söylenmiş, saptırılmış olur. Bu gibi söylemler akıldan, bilimsellikten, tarihsellikten yoksun söylem olurlar.
Neden mi? Siz Atatürk’ün anı olmuş siyasi hayatını bilmeseniz de, olası tarih bilincinizle; bir önderin açık gizli söylemlerinin, konjonktürle bağıntılı olma alakasını rahatça kurabilirsiniz. Üstekik elinizde kuruluşun felsefesi olan tarihi dökümanlarınız da var. Sizin aydın oluşunuz da zaten buradadır. Değilse aydınlık keramet değildir.
Atatürk gibi bir önder, hem tarihselliği olmayan, hem halin şartı olmadan; bir sözü alenen söylemez. Cumhuriyetin içindeki mücadele edilen ikilemlerden biri, Osmanlıcılık hülyasıydı. Diğeri de yine çağdışı kalmış imparatorluk yapıları gibi davranır olmanın şiarıyla; sizden bakiye coğrafyalara karşı, sizin; farklı psikoloji ve tutumlarla yaklaşır olabilmenizin doğal tavrıydı. Osmanlı hilafet ve saltanatını, yeniden dayatmaların politika hevesleriydi.
Bu güncel sertliğin sürüp gittiği demlerde, Bu ikilemlere karşı Gazi, Osmanlıcılığı hem güncel olmayışıyla; hem güncel şartlarıyla taşınamayacak bir devasa oluşuyla; hem de Osmanlıcılıkla şimdiki zaman arası köprü altında; çok suların akmış olmasından kaynaklı bilinci ve kararlılığından ötürü; eskiyi ihya etmek gibi bir macera hevesiyle savaşmaya dönük tasavvur ve tavırlarının olmayacağına ilişkin bir beyanıydı.
Bu özlü söz o günkü güncelliğe istinaden yutta barış, Dünya'da barış olmanın sınırıyla söylemiş olacağı vakıadır. Üstelik savaş sonrasının hem düşmanlara algılattığı bir cumhuriyet vakarı ortada vardı. Hem de misakı mili oluşla kimi yerlerin misakı milli sınırları içinde olmamasının kabarttığı durumlar ortada vardı. Bu konularda nasıl açık olup, içe ve dışa karşı güvencede olmanın sözünü verebilirdiniz?
İşte bu güzel sözle devlet politikanızı o kaotiklik içinde berrakça ortaya koyardınız. Yani izaha muhtaç alanları açığa kavuşturmak için genç cumhuriyetin bu sözdeki açık politikayı ilan etmesi gerekiyordu. Oysa günümüz coğrafya ve ekonomik politik şartları ve siyasi girdapları düzey düzlemleri ve dünya konjonktörü oluşla dünya koalisyonları şartlarında, yurtta barış dünyada barış kurallarınız, bambaşka koşulara denk düşer.
Yine çok değerli bir meslek adamı oluşla ama konjonktürü okumadaki nakiseleriyle beyhude hareket olacak olan Enver Paşa’nın siyaseti; genel olarak bu bağlam üzerinde o günkü gündemin salt turani hareket ve düşünme oluşuyla hem tartışılmasıydı hem de açık açık eylemiydi. Bu sözü söylemeğe giden somut yollardan diğer birisi de buydu.
Ha keza Ulusal meclisle ve düzenli orduyla, bağlantılı olan siyasetini koparan; yine konjonktürü kavrayamamaktan malul, çok değerli kişilik; uzun vadede saman alevi olacak kendi usulleriyle kurtuluşa olanca katkın olmuş Çerkez Ethem; İstanbul hükümetine sığınırken de, gerisin geriye yine bu sözü söyletmenin şümulü içindeydi.
Biz tüm bunlardan bağımsız oluşla bir önderin açık deklarasyonunu kendi zamanın dışına taşırsak; başta akıl, olmak üzere çok şeyleri kaybederiz. Bu veciz sözdeki siyasetçe söylenen zeminin; konjonktüründeki süren durumun kimisi bunlardı. Bu tartışmalara noktayı koyan, kendi politikasını açıklıkla ortaya koyan bu özlü cümlenin, bu şartlarla ifade edilmiş olması çok çok kuvvetli olasılıktır.
İşte insanlar kendisine yabancılaştığı gibi böylesi düşünceleri kendi zamanları dışına esneterek de bu kabil ifade olan sözlere de insanları yabancılaştırmaktadırlar. Yani o düşünceyi kendisine yabancılaştırıp, sözlerin güncel zeminine olur mesajıyla kendi arasındaki mesafeyi kaldırırlar. Sanki güncele bir hitapmış gibi ortaya koyarlar.
Biliyoruz ki çoğu barış, savaşmaktan geçtiği gibi çoğu savaşta barışnı yapmadan durulup kesikli sürekli olamaz. Şartları okuyup davranmaksa sizin güncel olup olmama bahtınızadır!
Bir sözü zamanlar üstü oluşla ileri görüşlü olma türünden ambalajlayıp göstermek, bu hezeyanın tam da kendisidir. Zamanının olgularıyla anlaşılmayan bir söz, başka zamanların pek pek ifadecisi olamazlar. Üstelik ayak bağınız olurlar. Siz de kendi zamanınızın sorunlarına tümden o günler muhatapmışçasına günceli o zamanlara indirgemekle o zamanları küçültürsünüz.
İşte ileri görüşlülük bu bir kaçıçıkarımla bu çıkarımların da ötesini sezen kavrayışın günceliğinde güncel oluşla davranmaktır. Bu bağlamda bir sözü kendi zamanının dışında oluşla zamanlar üstü gibi gösterme yanılgısı olan keşme keşliği içinde oluşla; güzide İslam dini de, bu kabil söyletilmelerden pek çok mustariptir.
İslam’ın başlanışında, vahiy indiğinde; herkes vahyi anlıyordu. Kimse kimseye pek pek bu nedir diye sormuyordu. Bu anlaması yüzden Ebucehil gazaba geliyor, Ömer’ de Müslüman oluyordu.
O günün Kuranı anlayan insanları bu günkü insanlardan eğitimce ve bilgice; sosyo ekonomik ve sosyo toplumsal bilgi ve teknoloji kullanımıyla olmanın anlama, yorumlama gibi geniş şümüllü izanı içinde olmaktan haliyle daha da geriydiler. Ve buna rağmen vahyi gayet güzel anlıyordular. Oysa bugünün insanları sakızın orucu bozup bozmadığını danışıyorlar!
Kuran, rehber olarak gelmişti. Ve zaman zemin sistematikli devinimlerini sizlere rehber kılıyordu. Rehberlik o günle bir son değildi. Aksine islami alan devinimi içinde, kendinizi yeni yeni işletişlerinizle süreci bir ilkeler manzumesiyle ileri zamanlara doğru başlayışınızdı. Tıpkı insanlığın Arşimet'i bilmeyle, Arşimet'in o bilgi ve öğretisine sahip oluşuyla, Arişimet'in düzey ve düzleminde kalmamanın inanç ve becerisi gibi tavır olmalıydı bu.
Bu alan zemin devinmesi içinde illa o günün sözleri bire bir olması gerkmiyor. O alan içi İslam'i ruhun imgesiyle sizlerin zamanı eğip büken kişisel üretimlerinizi de yapabilmenizin bir dinamizmidir İslamilik. Oysa şimdi Kuran bizlere açıklanıyor. Kuran'ın boy boy tefsirleri yapılıyor. İlahiyatçılar mide gazının oruca etkisini açıklıyor. Ama değerli Müslüman insanlarda ne bir icraat, ne bir üretimin islami başarısı vardır.
Siz dışarda bünyenize sürekli vitamin (birinin birşeyleri hep açıklamasını beklenti) verirseniz, vücudun vitamin üretimini (beynin düşünmesini kadük edişle) engellersiniz. Bu da din olarak gelen güzide İslamın şiarı değildir.
|
Leyla Gülsüren | Yurtta Sulh |
Chp lideri Kılıçtaroğlu ve Chp’li Metin Fevzioğlu, Ak Sarayda yapılan adli yıl açılışına "yargı bağımsızlığına gölge düştü" diyerek katılmadılar.
Yargı kimden bağımsız olacak Türkiye’den mi?
Kılıçtaroğlu ve Fevzioğlu ve onların bu itirazına destek olan Medya ve yorumcular "Yeni Kapı ruhu da, bir yere kadar, artık muhalefet yapılmalı" diyenler şunu anlamalı;
"15 Temmuz gecesinde ve Yeni Kapı Mitinginde, Türkiye! Devleti ve Milletiyle, bütün terörist guruplara ve onları yöneten ülkelere, yani Türkiye’de başka bir Türkiye isteyenlere "Hodri Meydan, Ben Esaret Kabul Etmem! "dedi.
Yani Türkiye Cephesi belli oldu, Türkiye’ye Paralel olan düşman Cephesi de belli oldu.
Gazi Mustafa Kemalin dediği gibi ""hatt-ı müdafaa yoktur, sath-ı müdafaa vardır. o satıh, bütün vatandır..."
Türkiye’de şu an Yargı dahil bütün kurumlar, siyasilerde dahil olmak üzere ya Devlet ve Milletten yanadır, ya da Türkiye düşmanlarından yanadır. Geçmişte olduğu gibi günümüzde de Savunulan tek bir hat değil, bütün satıh’dır. O satıh, bütün Vatandır, Vatanın bütün Kurumlarıdır.
Söz konusu Vatansa! Türkiye’de Yargı, Türkiye Devleti ve Milletinden bağımsız değildir. Ak Sarayda açılış yapan yargı Mensupları Türkiye’den ve Milletten yana olduğunu göstermiştir.
Bütün tehlikeler bitene kadar, Devleti ve Milleti ve Kurumlarını ayrıştıracak siyaset yaparsanız, Türkiye ve Halkını terk etmiş, düşman cephesine geçmiş olursunuz.
Bu nedenle, Sizlerin, yeni Kapı Mitinginde durduğunuz çizgiye geçmenizi istiyoruz. Yani, Milletin Devletinin ve Milletin kendisinin yanında durmanızı istiyoruz.
Siz anlaşılmadınız, görünmediniz sanıyorsunuz oysa Millet görüyor, anlıyor haberiniz olsun.
Gazi Mustafa Kemal’in bir sözünü daha söylerdiniz ya, "Yurtta Sulh" Cihanda Sulh"
Bunu’da hatırda tutarak Milletle ve Milletin Devletiyle gerçek bir barış yapmanızı canı gönülden istiyoruz. Artık kararlı bir duruş gösterin. Allah’a ve O’nun adaletine emanet olun.
|
Bayram Kaya | Yurttaşlık Ve Halk Kavramı 3 |
Açıkçası otomobili ortaya koyan nesnel ilişki ve bağıntılar; otomobil üretim ilişkisini halka dek ilişki olmaktan çıkarır. Tüketime verilir otomobil ancak insanların öznel kullanması için vardır. Ancak böyle bir zaman içinde elma insanların yemeleri için, araba insanların hizmetleri için var olan bir nimettirler.
İnsanın insana ve insanın kendisine yabancılaşmasına dek anlama ve anlatımları, öznel ve özel hayatın bu tür çarpıtılan anlamalarıyla ortaya çıkar. Baş ve son ilişkisi böylesi çevrim sel ilişkilerde baş olan sonda, son olan başta gibi birbirinin yerini alırlar. Yani sonda olan, başta olan bir amaç gibi çalışır. Sonda olan bir ön determine, bir neden gibi çalışabileceği gibi; başta olan sonda oluşla bir nimet olma konumuna düşer.
İlk otomobil ilk başta bir nimet olarak üretilemez. Kendi pozitif şartlarının, ayrı ayrı bağıntı ve entegrasyonlarıyla ve zaman içinin birçok katkılarıyla ortaya konur. Otomobil seri üretimle bir kez ortaya kondu mu da, artık sondaki nimet olan düşünce başta otomobili bir nimet olarak tasarlayıp üretmeye ve kullanmaya başlar. Yabancılaşma budur. Yabancılaşma ilk başta doğanın işleyişine yabancılaşmadır.
Yabancılaşma toplumsal gücü göremeyerek, toplumsal gücü bir başka güç sanışla ona atfen nimet verdi gibi anlamlar yükleyerek yabancılaşma, yabancılaşmanın bir başka aşaması oluşla karşımıza çıkar. Yani artık erken dönemde beri ilkte olan öznel sanı kanıcı anlamalar nimet, rızk, gönenç gibi özneci anlamalar üretimden sonra olur.
Seri üretim aşamasından sonra gönenci olan rızkı olan anlama ve düşünmeler seri üretimin başına alınarak çevrimsel üretim yapılmaya başlanınca ilk olan üreten güç, üreten nesnel güç unutulur. Artık üretim gönenç oluşla söz gelimi insanlar tarlayı traktörle sürsünler diye üretilir.
Oysa buğu gücü buhar kazanına uygulanırken ya da içten yanmalı motorlar dizayn edilirken şimdiki nimet olan traktör anlayışı o zamanlar hiç ortada yoktu. Ne akla hayale böylesi bir nimet gelirdi. Ne de böylesi bir nimet öngörülebilirdi.
Böylesi bir nesnel girişmeler sonunda öznel olan irade devreye girer ve sonda olan yararcı olan nimet düşüncesini başta tasarım olarak ele alıp otomobili ya da traktörü nimet olarak düzenlemeye başlar. Bundan böyle sonda olan yarar, gönenç gibiler de başta olur. Ama asla ilk olan unutulmamalıdır. İşte toplum bu kabil unutmamanın bilinci ve garanti referansıdır.
Çünkü sistem kendi düzeltmesini, kendisini hatalardan ve kör dövüşünden arındırmasını; bu kabil ilk olana göre referans edilip, bağıtlanacaktır. Aksi halde sistemin gönenci ilki oluşla ele aldığında sistem kendisinin düzeltmesini yapamaz. Tencerede kaynayan suyun tencere kapağını kaldırıp kaldırıp indirmesinin kezler kere keslerce olan gözlemi yapıldı.
Ama bu tür gözlem, bir noktada bir kişiye buğu gücünü kullanmayı düşündürttü. Böylece şimdilerdeki insanlık, uzayda iyon devinimi yapmanın bambaşka süreç ve kullanımı içine girdiler. Bu muktedirlikti gönençle insan, yeni hayaller kurmanın yaşantı laması içine girdiler.
Söz gelimi başörtüsüne selam durmak gibi çocukça bir siyasi söylem vardır. Söz toplumsal olanı bilmeyenin ya da bilmezden gelmenin çocukluk hastalığı düzeyince hitap edişin aldatan kirli bir siyasettir. Bu sosyal olanı, toplumsa olanla karıştıran vasatlık düzlemine ithaftır. Ve at izi ile it izini karıştırır olmanın kandıran, kişisel siyasal yararcılığıdır.
İşte böylesi seslenmeler bilmezi yurttaşlar olama bilincine seslenmenin sakatlığıdır. Ya da kendisine söylenenin ne anlama geldiğini bilmeden, “ben yurttaşsam her şeyi talep ederim; ben yurttaşım, bunu da isterim”, demenin bilmezlik bağnazlığıdır. “Eğer toplum bende vergi alıyorsa, başörtüme de karışamazsınız” demenin bilmezi saflığıdır! Bir kere vergi türbanlı ya da türbansız olduğunuz için alınmıyor. Türbanlı da olsanız, türbansız da olsanız; vergi alınır.
Dünyada; ‘ben yol istiyorum, ben sağlık istiyorum, ben dokunmuş pırtı istiyorum vs.’ demeler, toplumsal ilişkili girişmelere bağlı oluşla hak etmenin, her bir talepleri vergiler karşılığındadır. Başımı açacağım, başımı örteceğim demenin vergilendirilmesi yoktur. Verginin bir üretim-tüketim ilişkili zorunlu yüküm seldi bağıntılarsan olduğunu, hem duydum hem de biliyorum!
Reel sistem ilişkisi bu iken; başörtüsünün yani kumaşın kişisi örtünmeli kullanım şeklinin; ne üretim ilişkisiyle bağıntılı olduğunu; ne de toplumsal ilişkilerle bağıntılı tüketim yapar olmanın yükümlersen vergilenmesi olduğunu; ne duydum ne biliyorum ne de olup biteni sosyo-toplum gerçeğine göre hafızam alıyor. Bir yaşıma daha girdim dostlar!
Toplumsa bağıntılardan ötürü üretilen araba, yine araba rengi arabanın kullanım tercihi olurla ortaya çıkar. Araba renginin arabaya dek üretsen olan teknik ve iç nedenli işleyişine ne etkisi varsa; başörtüsünün de topluma o etkisi vardır.
Genel siyaset, toplumu ilişkileyen işlerden ötürü vardır. Saygı topluma taalluk eden işlerde vardır. Bir şeyin saygın olabilmesi için toplumun istediği yükümlenmenin karşılıklı bağıntısı içinde olması gereklidir. Başın örtüsü, burnun hızması benim ne saygıma karşılık gelir. Ne de saygısızlığımdır. Umurum bile değildir. Çünkü bunlar toplumsa ilişkilersen bir bağıntı değil iken de, bunlar toplumsal hak da değildirler. Sosyal kullanımlı bir tercihtirler. Bunu kullanırlar.
Sosyal hayat içinde benim giyinmeme, benim baş örtünmeme ne saygı duymalısınız, ne de saygısız olup nefret etmelisinizdir. Çünkü bu sosyal tavrım yansızlıkla (nötr-etkisiz) olunan bir bağıntısızlıktır. Başınız açık ya da örtük olduğu için değil de hoşlanırsam size yaklaşırım. Hoşlanmaz isek arkadaşlığımız yeğlenmez. Burada hiçbir zorunlu yükümse bağıntı yoktur.
Hâlbuki toplumsal olanın tümü zorunlu ve genel kabulle bir bağıntıdır. Toplumsa olanın hiç biri sizin hoşlanma ya da hoşlanmamanızın ölçütü değildir. Toplum, kişi sel inancınızı özel hayatınızı yaşanılaşışla temsil etmeyi taşımanın ölçüsü ve ölçütü değildir. Asla olamaz da. Söz gelimi toplumsal yaşanışta sizin bacaklarınız varsa, aman canım tekerlekli sandalye üretmeyi ben mi düşüneceğim diye, kişisel bencillikle ya da kişisi hoşlanmayla tercih etmenin içinde olamazsınız.
Oysa toplum bunu düşünür. Sizde bu düşünme için üreterek katkı verirsiniz ya da vergi vererek toplumsal mesainin katkısını yaparsınız. Bu özgeciliktir. Buna saygı duyulur. Daha doğrusu buna saygı duymak zorundasınızdır. Çünkü kör olan sizlere de toplum, zorunlulukla Kiril alfabesini amade kılmayı tam da bu nedenle sunar. Yükümlensinli olan tutumlu şeyler saygındırlar. Girişen ilişkiler saygındırlar. Gözünüze gözlük taktınız diye saygın olunmaz. Göze süs için, keyif için, öyle istediği için takılan gözlük, toplumsal bir girişen ilişki değildir.
Başörtüsü ne özgecil olandır. Ne yükümleriler olan bir tavır olmamakla toplum içinde de ne de saygındır. Ne de saygısızlığın konusudurlar. Ne de kişisel tercihlerin toplum da talep edilmesi olası değildir. Yurttaşlık bilinci de bunu gerektirir. Toplum başörtüsünü değil üreten ilişkileri ve hayatın temel sağlananlarını düzenlemeyi ister. Başörtüsü ne üreten ilişkidir ne hayatın temel sağlasan zorunluluğudurlar. Yani başörtüsü özel hayatın konusudur. Toplum konusu değildir.
Eğer siz başörtüsünün bir yurttaşlık bağ ve bağıntısı olmadığını biliyorsanız; eğer siz kişi sel başörtüsünün üreten bir ilişki olmadığını biliyorsanız; eğer siz imanı bağlamda başörtüsünün hiçbir eğitim öğretim ve üretim ilişkisinin genel geçer kural ve kaidesi olmadığını biliyorsanız; eğer siz özel hayatın toplum içinde yaşanan bir durum olmadığını, özel hayatın toplum içine taşınamadığını biliyorsanız; özel hayatın toplumda tercih edilmediğini biliyorsanız; bu söz sizlere toplum sal bir hak ve hakkaniyet oluşla söylenemez.
Çünkü bu tür “ başörtülü de vergi veriyorsa” sözünü söyleyen kişi bu tür konuştuğu anda karşıda bir bilmezi konuşuyor durumuna düşer. Dinleyende de alkış değil bir kahkaha patlar. Patlamıyorsa bu da gariptir. Sizin bencilliğiniz ya da sizin hoşlanmanız toplumun ölçütü ve saygı duyulanı değildir. Toplumda saygı duymak için saygı duyulanın toplumsal bir nedeni olmalı. Başörtülü vergi verdiği için Marmaray’ı talep eder, boğaz köprüsünü talep eder vs.
Başını açtı ya da başını örttü diye saygı duymanın ya da saygısız olmakla anlamsız olmanın âlemi var mıdır? Eğer siz sosyal hayatta, baş açmayı ya da baş örtmeyi benzer duyguyla ve benzer anlayışla benimsiyorsanız bu kabil tutumlara sosyal yönde bağıntılılık içinde saygı duyabilirsiniz. Bu da, kimsenin umurunda değildir. Sosyal hayatta saygı, bir ilişki başlatmanın bağıntı ve selamlaşmasıdır. Oysa toplumda ‘zorunluluklar’ daha baskındır. Zorunluluklara zorunlu oluşla bir saygı vardır.
Sürecek
|
Yüksel Nimet Apel | 'Yurtta sulh cihanda sulh' tatlıya bağlanmayacak ne var hayatta |
Bir gün o da bitecek ne dağda duman kalır
ne hain sinsi düşman ne onda güman kalır
kahır bitecek elbet sürmez bu sonsuzadek
inananlar göğsünde şehadet iman kalır
1/Eylül/2012/Cumartesi/Bodrum
|
Abdil Işık | Yürü Be Çocuk |
Devrik sevdalar kuşanan çocuk,
Yürü!
Yürü dikenleri kanatsa da dar patikaların,
düşe kalka,salına salına hiç durman menziline,
direnci kırılsa da gün ışığının içinde ki aydınlıkla yürü,
öksüz yurtların, güz bakışlı analarının koynundan emdiğin sütle yürü,
tarih sayfalarında yerini almamış bir coğrafyanın dudaklarına kondur,
en içten öpücüğünü, yağmur mevsiminden önce serpiştir barış tohumlarını,
Tanrılar savaşa tutuşmadan.
23.07.2012 DİYARBAKIR
|
Zeki Çelik | Yürü |
Bir kaza sonucu sakat kalmışsın,
Kalçadan aşağı darbe almışsın,
Yüreğe hüzünlü acı salmışsın,
Umutsuz yaşama eriyeceksin.
Hedefi daima yüksekten tuttur,
Dile damağına lezzeti tattır,
Annenin sunduğu sevgi şefkattır,
Fiziğe devamet dirileceksin.
Bedende kireçler tez çözülecek,
Sende ki enerji de sezilecek,
Spor aletleri de dizilecek,
Kolları açarak gerileceksin.
Koltuk deynekleri artık gereksiz,
Sibel Kula güçlü olmaz yüreksiz,
Hayata tutunmak zordur dileksiz,
Caddede,sokakta görüleceksin.
Seni tanıyalı dualar sonsuz,
İnan üzülürüm yatarsan cansız,
Gücü aktarırım bırakmam kansız,
Zeki'ye koşarak yürüyeceksin.
21-3-1-2009
|
Şerafettin Muş | Yürü be Dost Şeref yol seni bekler |
Yürü be Dost Şeref yol seni bekler
Umudumuz yarın yarınsa bahar
Yürü be Dost Şeref yol seni bekler
Yatıp uyumak yok sabaha kadar
Yürü be Dost Şeref yol seni bekler
Derelerde sular gibi dolaşmak
Hasret ile özlem ile buluşmak
Ne güzeldir hayaline kavuşmak
Yürü be Dost Şeref yol seni bekler
Emek alın teri değer istiyor
İnsan haklarıyla gülmek istiyor
Yarına güvenip gelmek istiyor
Yürü be Dost Şeref yol seni bekler
Çalışmak ibadet dedim koyuldum
Bir sandal misali suda bulundum
Ne dinnendim nede yolda yoruldum
Yürü be Dost Şeref yol seni bekler
Bu günle yarını besler dünlerim
Vicdanımla nasırlaştı ellerim
Beni benden alıp giden günlerim
Yürü be Dost Şeref yol seni bekler
Acep insanlığın başkenti nerde
Sevgi derman imiş her türlü derde
Kırıldımda eğilmedim namerde
Yürü be Dost Şeref yol seni bekler
Acılarla hamur gibi yoğruldum
Bulanıktım aka aka duruldum
Tökezledim düşer iken doğruldum
Yürü be Dost Şeref yol seni bekler
Dünyada sevginin sembolü güldür
İnsansan insanın yüzünü güldür
Ne demek efendim yaşamı öldür
Yürü be dost şeref yol seni bekler
Aşk ile sevdayla ömrüm ahu zar
Nedemek efendim sitem intizar
İnsanlığa ödenecek borcum var
Yürü be Dost Şeref yol seni bekler
Bu günler yarına beni taşırken
Dost Şeref’im yaramızı kaşırken
Tan yeri sökerken güneş ışırken
Yürü be Dost Şeref yol seni bekler
Hayatın verdiği rolü bir düşün
Yaşam uğraş ise bitermi işin
Yarınlara doğru yönün dönüşün
Yürü be Dost Şeref yol seni bekler
12.05.2009
Dost Şeref
Kimden: miyar
Kime: Dost Şeref
Tarih: 16.05.2009 09:37 (GMT +2:00)
Konu: Yn: [sair-kazim-oztu..] Yürü be Dost Şeref yol seni bekler
Yürü be Dost Şeref yol seni bekler. Şiiri ni okudum samimi duyguların yoğun ifadesini yansıtıyor teşekkürler tebrikler.Mehmet Tekmen.
Kimden: CEMREDE (Bay, 49)
Kime: Dost Şeref
Tarih: 16.05.2009 09:44 (GMT +2:00)
Konu: Yn: [kultur-edebiyat..] Yürü be Dost Şeref yol seni bekler
.NAMUSLU DİZELERİN İÇİN ELİNE EMEĞİNE YÜREĞİNE SAĞLIK DOST ŞEREF..SEN YİNE DE BU YOLDA DEVAM ET...
Ne dinnendim nede yolda yoruldum SATIRINDA HATA VAR DOST SELAMLAR....
Kimden: Erdal Dursun (Bay, 39)
Kime: Dost Şeref
Tarih: 16.05.2009 11:51 (GMT +2:00)
Konu: Yn: [dunya-sairler-b..] Yürü be Dost Şeref yol seni bekler
Dost şerif geliyor çekilin yoldan
Barikat kurulu geçmesin soldan
Neyin hesabını soruyor kuldan
Yürü be Dost Şerif Kim Tutar seni
Hayal kur gelecek gün ve aylara
Yaz bahar ayında çık yaylalara
Leyla mecnunundur bak aylalara
Yürü be Dost şeref kim tutar seni
Erdal’ın da nazı geçer dostuna
Bak insan bürünmüş ayı postuna
İyi koş ta muhtaç olma bastona
Yürü be Dost Şerif kim tutar seni
|
Recep Uslu | -------Yürü Be Süleyman |
Geldi sessizce koltuğa oturdu
Darbeyi yapıp başkanı bitirdi
Yönetime isteğini getirdi
Yürü be Süleyman kim tutar seni
Yanına aldı Yılmazla Bilgici
Biri top tutar öbürü çalgıcı
Ağayı bilirim o da belgeci
Yürü be Süleyman kim tutar seni
Dernekte oturup çayını içer
Herkesle konuşmaz adamı seçer
Dürüstlük hünerdir her yerde geçer
Yürü be Süleyman kim tutar seni
Futbol maçlarına komser gönderir
Gideni beğenmez teftiş bindirir
Rapor ister de yazanı sindirir
Yürü be Süleyman kim tutar seni
Ak gömleğe al kıravat takar
Gözlüğünün üstünden kurnaz bakar
Cebinden çıkarıp cigara yakar
Yürü be Süleyman kim tutar seni
Sporun başkanı bakmış yaşına
Süleyman da düşmüş onun peşine
Soğan doğramış pişmemiş aşına
Yürü be Süleyman kim tutar seni
Saltanat uzun sürmez bak bilesin
Dünyada güldün ötede gülesin
Zahmetsizce kırk katırla gelesin
Yürü be Süleyman kim tutar seni.
|
Çiğdem Selçuk | Yürü be yüreğim... |
içim kıpır kıpır bu gün..
içimdeki noktalar kıvrım kıvrım kıvrılmak,virgül olmak istiyor isyanla
aşık olmak isitiyorum ben yeniden
hiç vurmadığım kıyılara vurmak yakamozlarıyla öpüşmek istiyorum
elimin beş hiçliğine beş çokluk katıp
yüreğime sevgilerimi katıklayıp özlemek istiyorum yeniden
kulağıma değen bir sesten heyecanlanmak
bir çocuk gibi utanıp kızarmak bile belkide
şımarmak istiyorum,naz yapmak..
hiç ummadığım bir zaman ummadığım bir yüzde gülümseyiş olmak istiyorum
özlenen... vazgeçilmeyen olmak belkide...
olmassa olmazı olmalıyım bekleyenin..
aşık olmak dört nala..şaha kaldırmak tüm unutmuşlukları
ötelerden çok ötelerden çağırmak istiyorum gizlediğim beni
yürü be yüreğim...
ne olur yürü sevgilere...
bırakma artık kendini hiçliklere
26/11/2006/EDİRNE
Çiğdem SELÇUK
|
Yusuf Tuna | Yürü be dünya minnetim yok sana |
Bunca derdi sardın benim sırtıma,
Yürü be dünya minnetim yok sana.
Bundan gayri uymuyorum şartına,
Yürü be dünya minnetim yok sana.
Girmeyeceğim senin gibi hana,
Senin dertlerin yük geliyor cana.
Yeter ettiğin yeter inan bana,
Yürü be dünya minnetim yok sana.
Saçıma ak düştü istersen tanı,
Hayatta nasıl unuturum bunu.
Dertler ile artık kocattın beni,
Yürü be dünya minnetim yok sana.
Sıkışınca yan çizip verme bel,
Sakın insana eziyet etme gel.
Dünya isen sen dünyalığını bil,
Yürü be dünya minnetim yok sana.
Yusuf olarak ben sözünü tutmam,
Senin aklın ile bir yere gitmem.
Bundan sonra sana eyvallah etmem,
Yürü be dünya minnetim yok sana.
|
Karacaoğlan | Yürü Bire Yalan Dünya 1 |
Yürü bire yalan dünya
Sana konan göçer bir gün
İnsan bir ekine misal
Seni eken biçer bir gün
Ağalar içmesi hoştur
O da züğürtlere güçtür
Can kafeste duran kuştur
Elbet uçar gider bir gün
Aşıklar der ki n'olacak
Bu dünya mamur olacak
Haleb'i Osmanlı alacak
Dağı taşa katar bir gün
Yerimi serin bucağa
Suyumu koyun ocağa
Kafamı alin kucağa
Garip anam ağlar bir gün
Yer yüzünde yeşil yaprak
Yer altında kefen yırtmak
Yastığımız kara toprak
O da bizi atar bir gün
Bindirirler cansız ata
İndirirler tuta tuta
Var dünyadan yol ahrete
Yelgin gider salın bir gün
Karac'oğlan der nasıma
Çok işler gelir başıma
Mezarımın baş taşına
Baykuş konar öter bir gün
|
Hüseyin Demircan | Yürü bre ehli deve |
yürü bre ehli deve endamını göreyim
sen dağıt saçları savur at ben tekrar öreyim
mecnun bir aşk yüzünden dağlara kaçmış diyorlar
olabilir az öte yanaşta bende göreyim
mesafeler uzak ise fazla sıkma canını
bekleki vakitler vakfetsin uygun bir anını
başım üstünde yer tutar yer çekimi kanunu
ciddeten akarsular mecrasına göreyim
hakikat arar kimse bürünür kuzu postuna
her daim güvenmez düşmanı kadarda dostuna
öğüt ister isen mantık ve felsefe üstüne
adamına rasladınki tam kafana göreyim
huzuruna nazır oldum davalarda hayli hakimin
arasında doğmuşum aylardan eylül ekimin
boy pos bağlamında kurbanıyım soya çekimin
iki seksen ebat yok normal insana göreyim
hiç yanaşmaz iken necmiye canan nihallere
acımadı kodu vefasız beni bu hallere
mecnun gibi bir aşk yüzünden düşmüşüm çöllere
dalalım göllere yeşil başlı suna göreyim
ancak büyüyünce başka yere kaçacak
yoksa anası çocuğun ömrü nerde geçecek
balık ol deniz derya içre bağrını açacak
çinekop kefal ile lüfer kofana göreyim
çok kutsal makam var tok tutar doyurur açları
kralı gelsin vermez herkese başta taçları
senin ile şenlenip canlanır oda içleri
açılsın avuçta al kırmızı kına göreyim
ziyaret iptali kolaydır aptalı bönüne
anneler günü der sapar o batıl yönüne
mümkün ise günlük gelim eftal evin önüne
yakın olda damın orda birde dana göreyim
sana mani olanımı var yoksa herhangi bahaneniz
fırça alsa ele boyasa zatı şahaneniz
güzel oluyor beyaza bulanınca haneniz
duvarı kireç ile kapla badana göreyim
arada uğrayıp çorbayla aşını yesene
canım annem oğlun seni çok seviyo desene
bol hediye alacaksanda güvenip kesene
yılda bir hatırlasan yetinir ana göreyim
yılda bir gün ayırım kutsal değere sövgüdür
gerdanına taktığın kendi kendine övgüdür
bir ananın evladından istediği sevgidir
gönülden inanmış buna merdanını göreyim
yürü bre ehli deve endamını göreyim
ayağın yara ise altına merhem süreyim
galiba mecnununda ayağı yaralı imiş
mecnununda süreyim seninde süreyim...
|
Aşık Dertli | Yürü Gönül Yürü Dostundan Kalma |
Yürü gönül yürü dostundan kalma
Daim hatırını soruver gitsin
Eski düşman sakın dost olur sanma
Arkasından bıyık buruver gitsin
Eğer arif isen dünyadan el çek
Yalan meydan aldı tükendi gerçek
Baktın bir düşmanın seni serecek
Sakalına piyaz veriver gitsin
Ey Dertli bu alem dost düşman olur
Kişi sevdiğine son pişman olur
Öfke baldan tatlı çok ziyan olur
Hayr et yüzün hake sürüver gitsin
|
Şemsi Yastıman | Yürü Güzel Yürü Saçın Sürünsün |
Yürü güzel yürü de saçın sürünsün
Eşim aman aman sebeb aman aman gel gel aman
Aç beyaz gerdanı da sinen görünsün aman aman
Aman olsun badeler de dolsun
Bize düşman olan Allah'dan bulsun
Yürü güzel yürü de yolundan kalma
Eşim aman aman sebeb aman aman gel gel aman
Her yüze güleni de dost olur sanma aman aman
Aman olsun badeler de dolsun
Bize düşman olan Allah'dan bulsun
|
Ufuk Yöney | Yürü Gülüm |
yürü gülüm bahar ardın sıra gelsin
eteklerinde çiçeklerle
dağ dağ yayla yayla
memleket koşsun peşinde
ama sen aldırma uzaklara
uzaklar dediğin kaç saatlik ara
yürü gülüm yağmurlar yıkasın saçlarını
inceden bakışların ıslansın
inceden sesin değsin soluğuma
kuşlar peşinsıra uçsun
ürkek gülüşlerinle bak hayata
titrek ellerinle tut yakasından
ben bu haline tabirler düzerken
gel gülüm ardınsıra ümit gelsin
ardınsıra hasret erisin
dudağımda başlanmamış şarkı gibi kalma öyle
|
Münevver Şenol | ** Yürü Dostum Anca Gidersin |
Kumandaya pil takmış uzaktan yönetiyorsun
Aklın sıra iyilik yapayım derken kötülük üretiyorsun
Kendine hayrın yok ki kime ne öğretiyorsun?
Buraları bırak koçum sen yaşadığın yere bak.
Yürü dostum anca gidersin.
Kötülük yapmaktan suratının Besmelesi silinmiş
İnsan desem değilsin Haşa insanlık yakışmıyor sana
Şeytan bile az kalır senin yanında
ALLAH aşkına sen şeytanlardan önce mi geldin dünyaya?
Buraları bırak koçum sen yaşadığın yere bak
Yürü dostum anca gidersin
12.10.2006
Sevgili dostlarım hayatta kabullenemediğim tek şey kötü ruhlu insanların kendi egolarını tatmin etmek için dostlarıma zarar vermesi dir herkes gibi aman bana ne diyemiyorum benimde tek gücüm kalemime yetiyor işte
|
Mahmut Cantekin | Yürü Kardeş |
Yeter artık bitsin gurbet,
Yürü kardeş haydi yürü…
Annen baban sana hasret,
Yürü kardeş haydi yürü…
Annen çıkmış yolun gözler,
Bu ayrılık yürek közler,
Geçit verir dağlar düzler,
Yürü kardeş haydi yürü…
Yeşil yeşil olmuş bağlar,
Renk renk olmuş yüce dağlar,
Bacı kardeş bekler ağlar,
Yürü kardeş haydi yürü…
Tatlı söze doyum olmaz,
Anan bacın saçın yolmaz,
Gül benizler artık solmaz,
Yürü kardeş haydi yürü…
Cantekin der; gurbet bırak,
Gönlüm buruk yollar ırak,
Sıla candır güzel durak,
Yürü kardeş haydi yürü…
|
Kamil At | Yürü Kulum |
Yüce dağda duman var herkes bilir
Ben doğruyum diye, rezil övünme
Dağda dumanı silmeye niyetler gelir
Sen kendine gelirmisin sevinme.
Kendini büyük görün, siz maşasınız
Amerika yürü kulum, birer paşasınız
Bahardan güzgelir yazdan kışasınız
Örttüğün açığa çıkacak dövünme.
Bu işler gözle görünmez ki izi bilinir
Vaktiniz doğunca gidenleriniz salınır
İnsanlar doğranır yalanmı size gelinir
Şakşak köpekler satılıktır güvenme.
Kamil At papazlar safta namaz kılar
Kim üstün, dinler aynı davuldan çalar
Kaçanınız korkaktır kendi izi yakalar
Fiyatınız belli gitmeden zora sinme.
|
Halil Çolak | Yürü koçum kim tutar seni,Türk'e hesap vermen yakın.. |
Dilin kemiği yok at palavranı.
Düşünerek konuş düşün yarını.
Aşağı alırlar uzun paçanı.
Yürü koçum kim tutar seni.
Türk'e hesap vermen yakındır.
Tarih asla atfetmeyecek seni.
Meydan boş at attığın kadar.
Milletin malı sat sattığın kadar.
Fırsat elde gül güldüğün kadar.
Yürü koçum kim tutar seni.
Türk'e hesap vermen yakındır.
Tarih asla atfetmeyecek seni.
Çanakkale de oldun milliyetçi.
Siirt'te helal sana oldun Arapçı.
Müslüman yanında oldun ümmetçi.
Yürü koçum kim tutar seni.
Türk'e hesap vermen yakındır.
Tarih asla atfetmeyecek seni.
Dün söylediğini inkar edersin.
Her rolü eminim iyi oynarsın.
Millete bakarak yalan söylersin.
Yürü koçum kim tutar seni.
Türk'e hesap vermen yakındır.
Tarih asla atfetmeyecek seni.
Kimle kardeşsin ben anlayamadım.
Senin gibi dansözü ben göremedim.
Nasıl bulmacasın çözemedim.
Yürü koçum kim tutar seni.
Türk'e hesap vermen yakındır.
Tarih asla atfetmeyecek seni.
Nifakı soktun millet içine.
İtibar edersin apo piçine.
Peygamber ocağının ettin içine.
Yürü koçum kim tutar seni.
Türk'e hesap vermen yakındır.
Tarih asla atfetmeyecek seni.
Adriyatik'ten Çin setdine.
Rastlamadım senin gibi birisine.
İtibar etmem asla senin gibisine.
Yürü koçum kim tutar seni.
Türk'e hesap vermen yakındır.
Tarih asla atfetmeyecek seni.
Sazım yok ki ben anlatamam.
Yirmi dört ayar yalcısın tastamam
Tarihte senin gibi dönek bulamam.
Yürü koçum kim tutar seni.
Türk'e hesap vermen yakındır.
Tarih asla atfetmeyecek seni.
Stalin de senin gibi gürcü soyundan.
Ahıska Türkü inledi gazabından.
Anadolu Türkü çekiyor zulmünden.
Yürü koçum kim tutar seni.
Türk'e hesap vermen yakındır.
Tarih asla atfetmeyecek seni.
Tarihime düşmanlığın var doğuşundan.
Kıskanıyorsun Türkün hür oluşundan.
Defol git benim ata yurdumdan.
Yürü koçum kim tutar seni.
Türk'e hesap vermen yakındır.
Tarih asla atfetmeyecek seni.
Dilerim Allahtan boyun devrilsin.
Türk yurdu yerine evin yıkılsın.
Şeytan İblis olan soyun kurusun.
Yürü koçum kim tutar seni.
Türk'e hesap vermen yakındır.
Tarih asla atfetmeyecek seni.
Milli servetimizi ettin hep talan.
Bırak yakamızı git gemicikle oyalan.
Haramdır damarında dolaşan kan
Yürü koçum kim tutar seni.
Türk'e hesap vermen yakındır.
Tarih asla atfetmeyecek seni.
Birde kabadayılık yapmıştın one munit.
Vallahi yalan onun adı gel munit.
Yahudi'yle dost olduğuna Allah şahit.
Yürü koçum kim tutar seni.
Türk'e hesap vermen yakındır.
Tarih asla atfetmeyecek seni.
Hani sen hak yolunda yürümüştün.
Emin ol sen haram ile büyümüşsün.
El çabukluğu nice vurgun vurmuşsun.
Yürü koçum kim tutar seni.
Türk'e hesap vermen yakındır.
Tarih asla atfetmeyecek seni.
Yeter yedin haram çatlayacaksın.
Senin kokun çekilmez patlayacaksın.
Bu cambazlıkla çok ip atlayacaksın.
Yürü koçum kim tutar seni.
Türk'e hesap vermen yakındır.
Tarih asla atfetmeyecek seni.
Bilmem ölümün nasıl olur.
Ömrü olan o sonu görür.
Zalimler her zaman belasını bulur.
Yürü koçum kim tutar seni.
Türk'e hesap vermen yakındır.
Tarih asla atfetmeyecek seni.
Tarihte her dönemde vardı nemrut.
Kaftanlarını süslerdi değerli zümrüt.
Seni gidi züğürt oğlu züğürt.
Yürü koçum kim tutar seni.
Türk'e hesap vermen yakındır.
Tarih asla atfetmeyecek seni.
Hani Mısırda firavun vardı.
O aptal kendini Allah sanırdı.
Allah onu suda boğdu.
Yürü koçum kim tutar seni.
Türk'e hesap vermen yakındır.
Tarih asla atfetmeyecek seni.
Sultan olamaya heveslisin.
Yalnız sen pasaklısın.
Geçmişinle pek paslısın.
Yürü koçum kim tutar seni.
Türk'e hesap vermen yakındır.
Tarih asla atfetmeyecek seni.
Sultanda biraz asalet olmalı.
Olaylardan çok çok ibret almalı.
Soyu sopu asil ve temiz olmalı.
Yürü koçum kim tutar seni.
Türk'e hesap vermen yakındır.
Tarih asla atfetmeyecek seni.
Bin bir yalan sende bir arada.
Hangi yalanların var sırada.
Bak musalla taşı orada.
Yürü koçum kim tutar seni.
Türk'e hesap vermen yakındır.
Tarih asla atfetmeyecek seni.
Bak benden sana demesi.
Acı olur haram malın kusması.
Cehennemdir onun sonrası.
Yürü koçum kim tutar seni.
Türk'e hesap vermen yakındır.
Tarih asla atfetmeyecek seni.
Gel tövbe et kapanmadan kapısı.
Haramın sağlam olmaz yapısı.
Sonu bil cehennemin ortası.
Yürü koçum kim tutar seni.
Türk'e hesap vermen yakındır.
Tarih asla atfetmeyecek seni.
Şerefsizi ettin dostun.
Bir gün deldireceksin postun.
Nedir Türk'e söyle kastın.
Yürü koçum kim tutar seni.
Türk'e hesap vermen yakındır.
Tarih asla atfetmeyecek seni.
Seni peygamber ettiler haşa.
Daha ne melanet çıkacak paşa.
Paşalar elinde oldular maşa.
Yürü koçum kim tutar seni.
Türk'e hesap vermen yakındır.
Tarih asla atfetmeyecek seni.
Edirne'den Karsa kadar.
Zulmün çıktı arşa kadar.
Senin şahsın on para eder.
Yürü koçum kim tutar seni.
Türk'e hesap vermen yakındır.
Tarih asla atfetmeyecek seni.
Kalemim aciz kalır anlatamam.
Sen nasıl insansın tarif edemem.
Sana fazladan kafa yoramam.
Yürü koçum kim tutar seni.
Türk'e hesap vermen yakındır.
Tarih asla atfetmeyecek seni.
İşte tas işte senin hamam.
Akıbetini pek parlak bulamam.
Milleti uyandırmaktır çapam.
Yürü koçum kim tutar seni.
Türk'e hesap vermen yakındır.
Tarih asla atfetmeyecek seni.
Yürüdüğümüz yollarımızı.
Berbat ettin de sularımızı.
Ağu ettin pişmiş aşımızı.
Yürü koçum kim tutar seni.
Türk'e hesap vermen yakındır.
Tarih asla atfetmeyecek seni.
Ne ekinimiz kaldı ne ağacımız.
Ne öküzümüz ne çubuğumuz.
Sadece sen kaldın öküzümüz.
Yürü koçum kim tutar seni.
Türk'e hesap vermen yakındır.
Tarih asla atfetmeyecek seni.
Zehir ettin her günümüzü.
Allah görüyor zulmünüzü.
Toprak doyursun gözünüzü.
Yürü koçum kim tutar seni.
Türk'e hesap vermen yakındır.
Tarih asla atfetmeyecek seni.
Haram ile helali karıştırdık.
Sığırla tavuğu barıştırdık.
Hakkı bıraktık Batılı seçtik.
Yürü koçum kim tutar seni.
Türk'e hesap vermen yakındır.
Tarih asla atfetmeyecek seni.
Dost dediklerini arkadan vurdun.
Haçlının önünde el pençe durdun.
Ergenekon diye bir çete uydurdun.
Yürü koçum kim tutar seni.
Türk'e hesap vermen yakındır.
Tarih asla atfetmeyecek seni.
Fikrin değişir sabahtan akşama.
Rezillik yayıldı Halep'ten Şam'a.
Gönlünde yatar haçlı kama.
Yürü koçum kim tutar seni.
Türk'e hesap vermen yakındır.
Tarih asla atfetmeyecek seni.
Hayır yerine şeride seçtiniz.
Zevk sefadan kendinizden geçtiniz.
İslam adına fetva uydurdunuz.
Yürü koçum kim tutar seni.
Türk'e hesap vermen yakındır.
Tarih asla atfetmeyecek seni.
Hacca gittiniz kafile kafile.
Haramla hac olmaz o hac nafile.
İnanılmaz iki yüzlü vekile.
Yürü koçum kim tutar seni.
Türk'e hesap vermen yakındır.
Tarih asla atfetmeyecek seni.
Haram olana helal dediniz.
Beytul malı yedikçe de yediniz.
Üstüne de ballı şerbet içtiniz.
Yürü koçum kim tutar seni.
Türk'e hesap vermen yakındır.
Tarih asla atfetmeyecek seni.
Ben pes ettim daha fazla yazamam.
Çok marifetlerin var ben anlatamam.
İblis bile seneden eder elaman.
Yürü yavru kim tutar seni.
Türk'e hesap vermen yakındır.
Tarih asla atfetmeyecek seni.
Anlatsam mısralara sığmazsın.
Millet yüzüne tükürse utanmazsın.
Tarihte eşi olmayan bir alçaksın.
Yürü koçum kim tutar seni.
Türk'e hesap vermen yakındır.
Tarih asla atfetmeyecek seni.
Ne kadar yesen de karnın doymuyor.
Bağırsak isyan etti haramı kaldırmıyor.
Ezaların bile sana isyan ediyor.
Yürü koçum kim tutar seni.
Türk'e hesap vermen yakındır.
Tarih asla atfetmeyecek seni.
Halil ÇOLAK 22.03.2013
ANKRA
|
Hayriye Aygül | Yürü Mehmet Ağa Yürü |
Yürü Mehmet Ağa yürü
Sarı çizmelinin kimliği
Bilinnmez bu ülkede yürü
İnsan hakkı olmaz
Tarlaya tohum ekende
Sel olup toprağın gidende
Çor gelip sarı öküz ölende
Çifte koşacağın umudun olmaz
Yürü Mehmet Ağa yürü
Sarı çizmelinin kimliği olmaz
Ülkede bal tutan parmak yalatmaz
Seni beni kapıdan içeri sokmaz
Yürü Mehmet Ağa yürü
Sarı çizmelinin kimliği olmaz
Yaşadıklarını hiçkimse bilmez
Dertlerine çare merci bulamaz
Yürü Mehmet Ağa yürü
Sarı çizmelinin kimliği olmaz
Kendine vefalı bir dost bulamaz
Beceriksizdir çalıp çırpamaz
Yalan dolan hile hurdayı bilmez
Haram lokma boğazından geçmez
Aklı yetmeyince şansı yaver gitmez
Yürü Mehmet Ağa yürü
23.08.2014 Alanya
|
Mahmut Küçük | Yürü Türk Evladı |
Duydum ki, köpekler yine azıtmış:
Şanlı tarih’imi, sözde kazıtmış!
Doktor’a götürün, kesin tozutmuş;
Yürü Türk evladı, tarih yazmaya! ..
Yardıma muhtaca, şefkatli elin
Çılgın Türk olmaya, hazırdır delin..
Kafa’ya koyarsak, sıradan gel’in;
Yürü Türk evladı, tarih yazmaya! ..
Gaddar coni’lerden çabuk bıkıldı
Seksen yıl’dır boş’sun, canın sıkıldı..
Sayende, Ortaçağ zulmü yıkıldı;
Yürü Türk evladı, tarih yazmaya! ..
Çomar: defol sen git, sahibin gelsin
Öfken’de süpüren azgın bir sel’sin
Zafer’ler tarihin bağrını del’sin;
Yürü Türk evladı, tarih yazmaya! ..
Sabrımızı fazla, zorlamasınlar:
Hasta adam diye, hor’lamasınlar,
Kuduz köpek gibi, hırlamasınlar;
Yürü Türk evladı, tarih yazmaya! ..
|
Kamil At | Yürü Ya Kulum |
Yürü ya kulum
Nerde zayıf görürsen
Kafasına çök
Sırtına kurşun yağdır
Bombalar geliştir
Omuzuna bin
İnsanı ezmekten zevk al
Silah yap patlat
Ezdiğin insanları
Kendine taptır
İnlesin yer hem de gök
Yaşamak isteyen hayvanı
Kes kurban et...
Atom yap kabloları birleştir
Sınır tanıma
Başkasının toprağını
Yurdunu işgal et
Sonra benimdir diye
Gurur yap, kör gurur yap
Kara gurur yap, kör eden
Gurur yap içinden
Çıkılmasın...
Bütün işlerini ağaca as
Bitirmek için maymunlar tırmansın...
Kavurucu güneşte
Yoksullar kavrulurken
Kışta evsiz ettiğin
İnsanlar donda buz kesilip ölürken
İşte teknoloji, ya kulum,
Sen kendine
Soğukta sıcak
Sıcakta soğuk
Klima yak...
Yoksul ettiğin insanlara
Kader var, razı olun
Diye sırıtıp onuda yuttur
Doğruyu söyleyenleri
Müebbet hapisle cezalandır
İşkencede canına oku
Gelişip hızlı hızlı
Geleceğe gidiyorsun
Arkanda pislik bırakarak
İleriye, yürü ya kulum...
|
Cevat Sevil | Yürü yalancı dünya kandırma bizi. |
Dünya sen namertsin olmazsın merdane
Senin güzelliğin cihanda şahane
Seni sevenler sevsin seni bana ne
Yürü yalancı dünya kandırma bizi.
Güzelliğin bende asla beş para
Vallahi bilmezem ak ile kara
Gönlümde saklanmış türlü gevheri
Yürü yalancı dünya kandırma bizi.
Boynuna takmışsın hılu mercanı
Yardımcı olmuşsun nefsu şeytanı
Vallahi sen düşünmezsin dinu imanı
Yürü yalancı dünya kandırma bizi.
Bir zaman bir taştın gördüm seni
Taş hiç kandırırmı hazretu insanı
Üç sefer ağzımla tükürdüm seni
Yürü yalancı dünya kandırma bizi.
Ben kul Hüdavendi’yem halden halere
Benim kötülüğüm dolanıyor dilden dilere
Senin yüzünden düştüm çölden çölere
Yürü yalancı dünya kandırma bizi.
Sana diyorum ey koca dünya
Yanımda yazılı en büyük künye
Emir gelirse vallah kalmazsın bir saniye
Yürü yalancı dünya kandırma bizi.
Karşımda boyatma kahpe sıfatı
Hak Muhammed Mustafa sana etmiş nefreti
Sende kalmamış insanlık süfeti
Yürü yalancı dünya kandırma bizi.
Bir gemisin bir ümyanın üstünde
Her zaman arıyorum senin kastına
Hakikat şarabı içtim oldum mestane
Yürü yalancı dünya kandırma bizi.
Sen kandırırsın türlü canu ayalı
Sen olmuşsun namertlerin hayalı
Namertler tapar sana ben tapmam seni
Yürü yalancı dünya kandırma beni.
Üstünde yaşadı dört büyük millet
Hiç bir eseri kalmadılar oldular ilet
Yetmiş iki Adem geldi eyledi nefret
Yürü yalancı dünya kandırma beni.
Gözüne sırma çekmişsin parmakları kınalı
Yanakları cilalı etmişsin dudakları boyalı
Sana gönül veren gece gündüz kayğulı
Yürü yalancı dünya kandırma beni.
Sen sersemsin sersemleri kandırdın
Bu meydanda nice canlar öldürdün
Çok şahane büyük çıralar söndürdün
Yürü yalancı dünya kandırma beni.
Vurdu kırdı türlü insan canları
Akıl ermez senin kötü halleri
Senin sevgin dolmuş derin yerleri
Yürü yalancı dünya kandırma beni.
Sen olmuşsun dünya perest sultanı
Zaten yoktur o zalimlerin derdin dermanı
Senden yürütür namertlerin kervanı
Yürü yalancı dünya kandırma beni.
Senin aşkından kul gibi satılanı gördüm
O zalim halleri ben senden sordum
Yerden bir taş kaldırdım yüzüne vurdum
Yürü yalancı dünya kandırma beni.
|
Soner Evran | Yürümek |
yürümek
çıplak ayakla kumlarda
su kimi zaman
kimi zaman vaha
yürümek
bir dere kenarında
sal kimi zaman
kimi zaman kurbağa
yürümek
yemyeşil uzun bir yolda
sap kimi zaman
kimi zaman balta
yürümek
sevgiyle kol kola
aşk kimi zaman
kimi zaman veda
yürümek
hak uğruna meydanlarda
dost kimi zaman
kimi zaman kavga
24 10 2013
|
İsmail Cömertoğlu | Yürüdük Üstüne |
Savaş başlı ejderha saldırdı vatana
Sömürgen ahtapot saldırdı vatana
Aldırmadık korkunçluğuna
Savaş başlı ejderhanın
Aldırmadık korkunçluğuna
Sömürgen ahtapotun
Yürüdük üstüne üstüne
Savaş başlı ejderhanın
Yürüdük üstüne üstüne
Sömürgen ahtapotun
Sılahımız inancımızdı
İstiklal savaşına döndü meydan
Kan üstüne kan
Can üstüne can verdik
Kanımız aktıkça kanlandık
Canımız çıktıkça canlandık
Yürüdük üstüne üstüne
Sömürgen ahtapotun
Yürüdük üstüne üstüne
Savaş başlı ejderhanın
|
Mahmut Nazik | Yürü Yalan Dünya Yiğit Değilsin |
YÜRÜ YALAN DÜNYA YİĞİT DEĞİLSİN
Gölgene sığındım döktün yaprağın
Yürü kahpe dünya dürüst değilsin
Güller ektim sele verdin toprağın
Yürü yalan dünya yiğit değilsin
Çöllere düşürdün Mecnun Leyla’yı
Gurbet ettin hasret ettin sılayı
Kan ile beslersin gülü laleyi
Yürü yalan dünya yiğit değilsin
Mazlum ağlar zalim koynunda yatar
Viran olur gönlü baykuşlar öter
Bir gül versen niye dikenin batar
Yürü yalan dünya yiğit değilsin
Görenin gözünü oyup gidersin
Riyayla yağmayla doyup gidersin
Yareni yoldaşı soyup gidersin
Yürü yalan dünya yiğit değilsin
Serçe olsam alıcı kuş olursun
Sevgi desem dönüşsüz düş olursun
Barış desem bir kör döğüş olursun
Yürü yalan dünya yiğit değilsin
Verdiğin sözlerden cayıp gidersin
Su gibi elimden kayıp gidersin
Elleri böğründe koyup gidersin
Yürü yalan dünya yiğit değilsin
Bir güzelin böyle m olur türküsü
Toprağa karışır saçın örgüsü
Yansın bu devranın dili döngüsü
Yürü yalan dünya yiğit değilsin
Sakındım sevdamı dillere düştü
Büyüttüm besledim ellere düştü
Kanadım toprağa güllere düştü
Yürü yalan dünya yiğit değilsin
Sevdamla büyüttüm canan eyledim
Ninniler türküler neler söyledim
Sevmek suç mu sana başka neyledim
Yürü yalan dünya yiğit değilsin
Mahmut Nazik 11 05 2010 Mersin
|
Ruhi Hatunoğlu | Yürüdü |
Memleket soyuldu vatandaş sus pus
İhanet edenler aldı yürüdü
Cumhuriyet gitti çöktü bir kabus
Vatana ihanet aldı yürüdü
***
Bir torba kömürle bir makarnaya
Satıldın ey halkım verdiğin oya
Dönmüşsün bakarsan bir maskaraya
Onurla gururu satan yürüdü
***
Türbana bürünen donsuz geziyor
Namuslu insanlar taciz oluyor
Ülkeye dört yandan yobaz doluyor
Din ile imandan çıkan yürüdü
***
Meclise doluştu bir sürü yobaz
Halkı sorarsanız çoğu oldu kaz
Aptal çok oldukça ne yazarsan yaz
Oy için satılan donsuz yürüdü
***
Paşalar subaylar hep mahkum oldu
Asılsız mesnetsiz ergenekondu
Boşabakan kişi bu yurdu soydu
Benim param ile gemi yürüdü
***
Ruhi böyle yazar hep çekingesiz
Utanmaz arlanmaza der ki dengesiz
Haysiyetten yoksun nice şerefsiz
İhanet ederek çıktı yürüdü
29.11.2013/OLTU
|
Hasan Erdoğan | Yürü Yürü Yalan Dünya |
Yürü yürü yalan dünya
Yalan dünya değil misin
Yedi kez boşalıp gine
Dolan dünya değil misin
Bir od bıraktım özüme
Dumanı girdi gözüme
Bu gözle bugün yüzüme
Gelen dünya değil misin
Yunus Emre'm sür sefayı
Sür sefayı çek cefayı
Ol Muhammed Mustafa'yı
Alan dünya değil misin
|
Mustafa Duyar | Yürümeye devam |
Dag tepe demeden yürüyen insan
Yolun açık olsun gez güle güle.
Saglıklı olmaya fedadır o can
Gönle neşe dolsun gez gülegüle.
Soğukta durmayıp yola et devam
Ulu dağında olan karlıdır ovam
Dizin yorulmasın uygun at devam
Gönle neşe bulsun gez gülegaüle.
Acele etmeyin sabırlı olun
Dağ eteklerini kavrayan kolun
Melekle gidilen açılsın yolun
Gönle nese bulsun gez gülegüle
Beraberce gidin geri kalmayın
Dikkatli yürüyün çukra dalmayın
Sağlıklı gittiniz hünüz salmayın
Gönle neşe dolsun gez gülegüle.
Kangalliyim derim gülen yüzünle
Halimi soransın tatlı sözünle
Gönle hitap ettin gerçek özünle
Gönle neşe dolsun gez gülegüle
Tarih.18 ARALİK 2016
Saat.11.40
|
Eyüp Selahattin Dalkıran | Yürüdüğüm Topraklarda Hıyanet var |
Tut elimden gökyüzü
çek kendine
yürüdüğüm topraklarda
Kırıkı kırık akan gözyaşı var
Hıyanet var.
Bir dokunsalar hepsi
Ağlayacaklar gibiler.
Tut elimden gökyüzü
çek kendine
Yürüdüğüm topraklarda
Her yer acı bir bayram hüznü gibi
Her gördüğümde
bir dudak ucu kül ve ateş var.
Tut elimden gökyüzü
çek kendine
yürüdüğüm topraklarda
Yağmalanmış,yağmalanmakta
olan yürekler var.
Tut elimden gökyüzü
çek kendine
yürüdüğüm topraklarda
Cehennem zebanileri koro
halinde şarkılar söylemekte.
Tut elimden gökyüzü
çek kendine
yürüdüğüm topraklarda
Yüzlere acımazsıca kapanan
kapılar var.
Durun beyler,ağalar
Tüm alemin ellerine
bir sıkımlık hayatlara
Kırlangıç hüzünleri bağlamışsınız sanki.
tut elimden gökyüzü
çek kendine
yürüdüğüm topraklarda
bir sıkımlık koşmalarla,konuşmalarla
kefenlerini giymiş insanlar var
yarı bellerine kadar
sizleri koklamaya hazır vaziyette.
|
Köroğlu | Yürün Aslanlarım Savaş Edelim |
Yürün aslanlarım savaş edelim
Buna kavga derler bey ne paşa ne
Haykırıp haykırıp kelle keselim
Seyreyleyin eli ayağı şaşana
Yürü beyler cenge harbi çalınır
İyi kötü bu meydanda bilinir
Kılıç değer adam iki bölünür
Nusret bizim beyler neci paşa ne
Gürzün kösteğini kola takmalı
Arap atı sağa sola yıkmalı
Kargılar mızraklar birden kalkmalı
Fırsat vermen Arap atlar kaçana
Köroglu der durman edek cengimiz
Bundan belli olsun yiğit hangimiz
Üç saat sürmeli burda hengimiz
Tarih yazın şu dağlara nişane
|
Başak Ulutaş | Yürürsün hoyratça |
En bilge kadında da aynı yürek vardır
En cahilinde de
Yüreğini karalamayacağım kadında yûrûdüm ben
Sende
Kar örttü sanırsın çamurlu ayak izlerin
Yürürsün hoyratça
Terbiyesizliğinle kapkara olur kadın
En bilgesinde de kar gibi yûrek vardîr
En cahilinde de
Ne zaman ilahi yağmuru yağar
Kar bıkar
Kar yıkar kendini kendisiyle
Kar kadın
Gözyaşı ile.
|
Mehmet Soysal | Yürüyen Kuş |
Bugün yolda yürüyen bi kuş gördüm.
Sanırım uçmak değil de ölmekti niyeti..
|
Hüseyin Sönmez | Yürüyelim Çocuklar |
Sevgi var içimizde,
Dostluk var hepimizde,
Atatürk'ün izinde,
Yürüyelim çocuklar.
23 Nisan bugün,
Geride kaldı hüzün,
El ele tutuşalım,
Yürüyelim çocuklar.
Bayraklar elimizde,
Şarkılar dilimizde,
Hep beraber söyleyip,
Yürüyelim çocuklar.
Enerjimiz bitmesin,
Bayrağımız inmesin,
Cumhuriyet sönmesin,
Yürüyelim çocuklar.
Hiç durmadan yılmadan,
Geride hiç kalmadan,
Atatürk'ün yolundan,
Yürüyelim çocuklar.
|
İnayet Koçak | Yürüye bilmek |
bir kalabalığa karışmak
özgürlük talebi olan kalabalığa
yürüyebilmek
slıgan eşliğinde haykırarak
meydanları doldurmak için
bir kalabalığa karışmak
avazı çıkana kadar haykırmak...i.koçak
|
Sinan Oğuzhan | Yürüyen Merdiven |
YÜRÜYEN MERDİVEN
Daha beteri var mıdır bilmem,
Nurlu cananı beklemek kadar
Hayat yürüyen merdiven olur
Aniden durdu sanırsın bir an,
Aslında kalp durur heyecandan.
31.01.2010 10.20
Bursa AVM
|
Kemal Kabcık | Yürüyeceğiz! . |
GÖRDÜĞÜMÜZÜN SORUMLULUĞUNDAYIM! . GÖRECEĞİMİZE HAZIRLANIYORUM! .
BİR GÖRDÜĞÜMÜZ VAR ŞU AN İÇİN! . BİR DE YARIN GÖRECEĞİMİZ VAR! .
HATALARIMA SAHİP ÇIKMAYA ÇABALIYORUM BEN! ÇOK ŞÜKÜRLER OLSUN! .
HATALARIMIZA SAHİP ÇIKMALI; DAİMİLİKLERDEKİ: İLERİ ADIM İÇİN! .
GERİNE BAK; NASIL İZ BIRAKTIN? İLERİNE BAK NEREYE VARACAKSIN? .
{ Metin Yazarı: Kemal KABCIK / ANTALYA / 10 Mayıs 2012 Perşembe 20:48:06 }
|
Zeynep Aydınlıoğlu | Yürüyor yaşlanmış iki diz |
Yürüyor yaşlanmış iki diz
agır- ağır patika yolda
İlerliyor
Karanlık ve taşlı sokaklarda
Ay ışığı aydınlatırken
Köy sokaklarını
Korkusuzca ilerliyor yaşlı beden
Arada bir soluklanıyor
Bükülen belini doğrultarak
Efsane çınar gibi aksaçlı insan
Taş duvarlar a düşen gölgesini
Koruması sayarak
Ayağına takılan taşları
Bastonuyla öteleyerek
Korkusuzca adımlıyor
Karanlık patika yolları
Savaş topunu hala
Omzunda taşıyan yorgun ve cesur insan
Bükülen yaşlı dizler
Ağaran saclarına tarih not etmiş
Memleketi için savaşlar görmüş
Arada bir vatan hainlerine küfür sallayarak
Evinin avlusuna ulaşıyor tarih insan
Masumiyet ve özgürlük kokan sokakları adımlayarak.
Birçok şeyi hatırlatıyor bize...
Değerleri bugün unut sakta biz...
Zeynep aydınlıoglu 2012.11.23
|
Nazım Ercan | Yürüyor zaman |
Yürüyor...!
Zaman ellerimde, mantığım parmak uçlarımda, ayaklarımsa gövdeme ters. Ayaklarım dönüyor,kararan gözlerim ıslak saçlarımı izlerken, suskun dilimse yeniden konuşmayı öğrenmeye çabalıyor. Alaca lacivert bir yürek benimkisi tüm tonlarıyla mavinin dans ediyor, parmak uçlarım beynime hükmederken, devrik olmayan cümleler kurmaya çabalıyorum bu kez de tepetaklak bir kekeleme çullanıyor üzerime. Acıyor yapma. Sustur gözlerini diyor yürek. Ama nafile sabah’ım ben, gece belki de kor karanlık, alaca lacivert asla gündüz değil ama. Bıçak sırtı bir yaşamak hep söz konusu olan. Çullanmışlar yüreğe, parçalanmış, peşmürde ve pişman dönüyor kaburgaların arasına.! Sığınağına.
Zaman...!
Hep gözlerimde ama takipsiz bir imleçten başka ne ki Yelkovan ve Akrep. Takipsiz ama nereye gideceği belli hep. Ve kavga göbek adım benim. Çabası yetmiyor depresyonların en gizlisini saklamaya, belki de! Belki de... en apaçık olanını saklıyor kamufle edip gizlilikle. Masal belki de yaşamak, kötü kalpli. Bazen de melek oluyorum ama ortası yok gene. Sabahları kovalarken gecenin kucağına düşüyorum hep.
Gece...!
Kor karanlık bir suskuntunun içinde. Gözlerimde al beni götür, yüreğini yaşat bana, seni yaşat diyen ben kendi kendine. Dünyaya düştüğü an bilir bir bebek ağlamayı. Ağlamalıyım, ağlamak istiyorum,ben olmak istiyorum bana karşı. Savunmasız, biçare bir yürek benimkisi kekeme bir ritm vurarak atan. Oysa en sevdiğimdi benim gece yürüdükçe masallaşırdı karanlıktan sıyrılabildiğinde ay dede göğsümün bir yerlerinde.
Bende mi geceyim? Yoksa, ağlayamayacak kadar insanlığını yitirmiş gecenin çocuğu muyum yoksa? Ne anlar ki aydınlığı bilmeyen bir yürek gündüzün tadından. Belki de hiç yaşamamışımdır ben.
Bekliyor...!
Yılıştım artık her şeye. Korkuyorum.! Sorularım var daha yazılmamış cevaplara, hadi yazın artık. Bir yaşamak ki benimkisi; aynı anda birkaç gezegenin yörüngesine sıkışmış bir yıldızcık gibiyim. Bağırıyorum, gürültü çok, cevap yok. Yaşamalı mıyım¿
Kuytuda...|
Tiksinilmeyi bekliyorum artık ben. Cesedim çünkü, cesedimsi bir canlı yada. Toprakta mı olmalıyım, kendisimi yoksa toprağın, kim bilir? O kuytuda ben miyim onu bekleyen? Yoksa yoksa gecenin koluna taktığı o dilber mi beni sevdiğini söyleyen? Kaçmalıyım...! Kaçmalıyım belki de.
Kaçıyorum...!
Beraber olmak istiyorum seninle. Sevişemez ki bir ceset derdi bana, yoktur yürekleri çünkü. Kor karanlık, alaca lacivert bir yürek bile olsa, kekeler bir ritmde bile çarpsa bir yürek olmalı derdi. Kim bilir! Belki de o haklıdır? Bak gene başladı. Acıyor. Ne hissederdim rüzgarda savrulmayı becerebilen bir toz zerresi olsaydım eğer. Belki de bendim o dört elle sarılmış yüreğine.
|
Bülent Aydınel | Yürüyene Selam Olsun |
Yıllarla yaş büyüttük
Bir yürek telaş büyüttük
Koyduk sevdayı orta yere
Aşk için savaş büyüttük
|
Ayhan Baydil | Yürüyorum |
Yürüyorum...
Bir akdeniz akşamı
Nisan yağmurun da
Kırık dökük hayallerim
İçimde küçük bir umut olsa da
Yürüyorum...
Bir dağın yamacında
üstümde kara kara bulutlar
yalnızlık,hüzün,hayaller
hepsi de yan yana olsa da
8 Nisan 2017
|
Rahim Recep Akdora | Yürüyordu kadın |
sabahın sonbahar ıslaklığına yeşeren bir yapraktı kadın
yasaklar dikilmiş köprünün her iki tarafına
sanki trafik özel durmuştu manifesto adına kadınlığın
yürüyordu kadın
köprüde
kadınlığı sergiliyordu tek başına
tüm kadınlar gizlenmişlerdi sanki serinliğine sabahın
tek bir kadın tek başına yürüyordu galata köprüsünde
kadınlığın tüm görkemiyle yürüyordu tek bir kadın
adımları tane tane deliyordu bastığı yeri
kesmişti sular nefesini
balıklar dilsizlikleriyle saygı duruşundaydılar
nefes kesmişti rüzgar
kadın kadınlığın
kadın
kadın güzelliğinin ötesinde
yürüyordu
köprünün sessizliğinde mutluluk
yürüyordu önümde
ben gizlenmiştim şairliğimin utanmalığına
kadının her adımı sözlere sığmayan bir dize
mahcupluğum gizlenmişti doğan güneşin allığına
buzul bir hayalettim peşinde
tüm edepsiz erkekler dizilmişlerdi
putlaşmışlardı köprünün korkuluklarında
iç çekişleri suyun kıpırtısında balık dilsizliği
hayasız düşüncelerini yelken yaparak
süzüyorlardı kadında kadınlığın görkemini
her bakış ayrı bir canavar kadına saldıran
soydular kadını en hayasızca
elleri boş
kucakları boş
boştu yatakları
bir düşünce
erkek nazikliğinde okşadılar yokları
boş hayallerin hırsında adım adım uzaklaştı kadın
uzaklaşan adımlarla yalnız kalıyordu erkekler
düşüncelerinin tutarsızlığında
kalplerinin vuruşu sesler çıkarıyordu köprü demirlerinden
kadın yürüdü gitti
umursamadan köprünün üstünden
ezercesine boş hayalleri
ezercesine tüm tacizleri
|
Mustafa Hasoğlu | Yürüyorum |
Yürüyorum adım adım yollarda,
Güç kalmadı, dizim ile kollarda,
Gide gide tozdan artık yoruldum,
Kuş olup uçsam, dinlensem dallarda.
Gezdim gördüm dünya'yı ocak, bucak,
Dünya güzel, ahiret ne olacak,
Ne yaşadım, ne gördüm gibi oldum,
Kimseden destek yok hatır soracak.
Acı, sızı çektim ben duyurmadım,
Kimseyie adaletsiz buyurmadım,
Doğru söyleyenlerin yeri yoktur,
Eller gibi çalıştım yorulmadım.
Birgün ahirete çıkacak izin,
Ölüm hak ahiret hepimizin,
Ahiretde bizim, imanda bizim,
İnanmayanlar herşey olsun sizin.
|
Yavuz Baki Dicle | Yürüyorum |
Yürüyorum bu yolda, yürüyorum kalbimde senden kalan kırıntılarla
Gözlerim ufukta geziniyor, nerdesin şimdi bilinmez
Kalbimin acıdığını bilmiyor musun? İçine acı düşmüyor mu?
Ben zaten her zaman yola revan oldum, içimde senden kalan kırıntılarla
Topallamaya başladı düşlerim
Gözlerim başka diyarlara uzanamaz oldu
Hınç doldu, öfke doldu yalnızlığımın tellal küskünlüğü
Seni götüren trenin ardından nefret kustum
Kaçıyorum, Kumdan tepeler içine yalnızlığımı gizleyerek
Beceremiyorum, hep ele veriyorum sevgimi ve gizlerimi
Yalnız kalıyorum bütün oyunların sonunda...
|
Ayşegül Atmaca | Yürüyorum |
yürüyorum yavaş yavaş ilerliyorum hergün gördüğüm ve bana yabancı gelen caddeler de kafam karmakarışık düşünmekle düşünmemek arasında bir yerde kurumuş ağaç gövdelerine bakıyorum nasıl da yorulmuş bıktırılmışlar hayatlarından ve kurumuş yapraklar kapı önlerinde sıkılıyorum kimsenin konuşası yok bugün ben de mühür vuruyorum dudaklarıma susuyorum içimden gelmese de ağlıyor muyum yağmur mu bu bilmiyorum kafamı kaldırıp gökyüzüne bakıyorum biri benden önce davranıp bütün şehri yakmış sanki her yer duman içime çekiyorum gözlerim yanıyor ciğerlerim soğuğu hissedemiyorum artık öyle bir yangın var ki içim de yürüyorum sadece insanlar görüyorum duvar diplerinde hepsine gülümsüyorum ileriye bakıyorum çocukluğumun geçtiği parka doğru salıncaklara doğru koşuyorum ağır ağır sallanıyorum çocukluğuma dönüyorum çocuk oluyorum
|
Salim Kabasakal | Yürüyorum |
Yürüyorum, İstanbulun adımlarına karışmış adımlarım,
Sessizlik;
Öyleki kulakları sağır edercesine yükselen
bir uğultuda derin sessizlik.
Duruyorum,
yüzüm güneşe karşı ve ruhum kaygısız.
Bir kız çocuğu yüzünde utangaç gülümseme,
gamzesine takılmış hayalleri;
Elma şekeri sarhoşluğunda,
Üşüyorum güneşin sarı saçlı saçlı kollarında
Ve sonra kaçmak, içimdeki tüm tutkulardan uzaklara;
Sığınıyorum bir gölgede üşümekli tutkularıma.
Öyleki, nasırlı ellerimin arasında, dumanını hapsettiğim sigaram gibi,
Özgür bırakıyorum içimde kalan tüm sevdaları
ve de sana söylemediğim sözleri,
Şimdi gülüyorum, gölgesinde kaybolduğum tutkularımla,
Dilimin ucunda kayboluyor, kimliksiz soluklarım gibi kelimeler.
Tutup yüreğimin bir köşesinden; erkeklik gururumu parçalayarak savursaydım,
Değişir miydi?
Değişir miydi? Mavinin rengi, güneşin sarısı ve süt mavisi düşlerimin yankısı.
Kaybetmekten korkarken, hiç sahip olamamak ne zormuş!
|
Mustafa Cemil Dirier | Yürüyorum Bilinmez Yolda |
Ne olur beni al yanına
Yürüyorum bilinmez yolda
Ellerimi açıp yalvardım
Gecenin loş karanlığında
Yağmur yağdı ıslanıyorum
Elimi kaldırıp yalvardım
Elim avuçlarım açıldı
Yağmur damlası biriktirdim
Avuçlarımda birikti yağmur
Neden gidiyorum bu yolda
Ne olur beni al yanına
Gecenin ıssız karanlığında
Yoruldum,tükendim ağladım
Yağmur damlaları yanımda
Avuçlarımda parlıyor
Neden gidiyorum bu yolda
|
Sunay Birinci | Yürüyorum |
yürüyorum rüzgara doğru
yüzüme kırağı çalsa da
gözlerimden kanlı yaş aksa da yürüyorum
yağmur yağıyor umursamıyorum
üzerime kuru bir yer kalmasa da ıslanıyorum
direniyorum son nefesime kadar
hava soğuk yürüyorum
yürüyeceğim yolun sonuna kadar
aynalara bakıyorum dost değiller artık
sacımda aklar yanağımda çizgiler
hergünden herkesten kalan cinsten
acı anılar,sisli düşler yağarken
dışarıdaki yağmurdan daha ıslak
duygularıma umutlarıma sarılıp yürüyorum durmadan
saklanacak korunaklı bir yer bir dost bulmadan,
varabilmek amaç, sırılsıklam ıslanmadan
duygularımı saklayıp etraftan
yürüyorum kaderimin rüzgarına doğru
yürüyorum ve ıslanıyorum
20.02.09 16.00
|
Bahtiyar Teke | Yürüyoruz |
İki ayrı kişiden
Bir erkek bir dişiden
Ne olduğunu bilmeden
Yürüyoruz Gen'e doğru
Aylar haftalar gecti
Ordaki süre bitti
anladım zaman yetti
Yürüyoruz Can'a doğru
Beden her şeye muhtaç
Yok daha kafada saç
Sorma henuz yaşı kaç
Yürüyoruz bir'e doğru
OLduk birer afacan
Kırıldı hep tabak cam
Yaş yedı olduğu zaman
Yürüyoruz bir'e doğru
Zaman çabuk geçti
Okul oyun bitti
Yaş yirmiye yetti*
Yürüyoruz Er'e doğru
Tek yaşanmaz oldu
Gönül birini buldu
Yeni bir yuva kurdu
Yürüyoruz Ev'e doğru
Çoğalır arzu istek
Gerekir tuz ekmek
Bir fazla isteyerek
Yürüyoruz Pul'a doğru
Gelir gecer zaman
Kalmaz güç derman
Yokki dünyada kalan
Yürüyoruz son'a doğru
Değişik yer zamanda
Beklemediğik bir anda
Ecel bizi bulduğunda
Yürüyoruz Sal'a doğru
*erkekler için
|
Erdal Aksüt | Yürüyün Ayaklarım |
Ümitler vardır, biter bugünden
Benim ümitlerim bitmiş dünden
Yürüyün ayaklarım bir meçhule
Sitem etmeyin şu deli Gönlüme
Maziden bir avuç mutluluk aldım
Sonra güldüm, yine sensiz kaldım
Yürüyün ayaklarım bilinmeyene
Sitem etmeyin şu deli Gönlüme
Mazide kalmış en güzel günler
Bekler bu serseri, neleri bekler!
Yürüyün ayaklarım sizi kim tutar
Ah şu deli Gönlüm hep onu arar
Bu sonu olmayan bir rekabet
Olmadı ne bulduk? neye niyet!
Yürüyün ayaklarım belirsiz sona
Siz gelmessiniz Gönül oyununa
Sadece bir yolcuyum bu hayatta
Anladım sensiz yalnız kalsamda
Siz Yürüyün ayaklarım yarınlara
Gönlüm mahkum olsada yalnızlığa
|
Hayati Yavuzer | Yürüyoruz Dudağımızda Ay |
Necati Zekeriya’nın hikayelerini ilk okuduğum günlerden beri Orhan ve Sevin’i hep merak etmişitim. Özellikle Orhan bir bilinç abidesiydi. Necati Zekeriya’nın, Makedonya Türklüğünün ideal çocuğu olarak ortaya koyduğu Orhan kimdi? Şimdi neredeydi, ne yapıyordu?
Necati Zekeriya, onu kafasında dizayn etmiş, bütün milli ve insani değerlerle donatmış, öksüz/yetim Türk toplumuna ideal bir numune olarak sunmuştu. On yıllar boyu devam eden bir süreçte, Orhan’lı, Sevin’li hikayeler birçok Türk çocuğunun dimağını beslemişti. Ama neredeydi bu gençlik? Uzun bir süre bu soru zihnimi meşgul etti.
...
Futbol dolu günlür yaşıyorduk... Dünya Futbol Şampiyonası bütün dünyayı saran ve sarsan bir heyecan fırtınasına dönüşmüştü. Türk Milli Takımı finale koşuyordu.Bütün Türk dünyası, sınırları hiçe sayan bir ruh beraberliğine ulaşmıştı.
İşte bu günlerden birinde, kanepeme uzanmış, elimdeki “Bizim Sokağın }ocukları”na göz gezdiriyordum. Öylece dalmışım. Hayalle rüya arası bir haldeyim galiba... Bir çayhanedeyim. Üsküp’ün hayat iksiri değerindeki suyu ile demlenmiş limonlu çayımı yudumluyorum. Omzuma bir el dokundu. Dönüp baktım. Beyaz gömleği, desenli fuları ve yukarı kalkık kırlaşmış saçları ile Necati Zekeriya yanımda... Resimlerine ne çok benziyordu! Elinin sıcaklığını omzumda hissettim. Gülümseyen gözlerle “ Bu gece Orhan ve Sevin’i göreceksin. Onları iyi izle. Orhan ruh dünyasının kapılarını açacak sana”
Oturup benimle bir çay içmesini istirham etmek üzere ayağa kalktım... elimdeki kitap yere düşmüş, uyanmıştım. }evreme baktım, ne Necati Zekeriya vardı ne de bir çayhanedeydim.
...
Bir anda telefonlar, cep mesajları yağmaya başladı: “Hocam akşama kutlama var! Konvoylar oluşturulacak! .. Bayraklarızı almayı unutmayın.! ”
...
Üsküp’te ender rastlanan coşkulu bir kalabalık önce Ertaş Mehmet Pa; a konağına doğru akıyor. Bu tür gece kutlamalarının ilk durağı bu konak. Nabızlar burada adeta ayar ediliyor... Ve bu konağa uğramadan şehrin caddelerine dağılmış, kendiliğinden oluşmuş yüzlerce araçlık başka konvoylar.. Biri giderken bir diğeri geliyor. Yediden yetmişe bir katılım. Ama en çok da kızlı erkekli genç gruplar.. Aklımda Necati Zekeriya’nın sözleri.. Bu gece Orhan ve Sevin’i göreceğim.
Şehrin bütün caddelerinde coşkulu bir kalabalık.. Arabalar, bayraklar, korna sesleri.. Arabaların pencerelerinden sarkan eli bayraklı gençler.. Sanki bir anda bir aysbergin bütün varlığıyla su üstüne çıkması gibi onlarca, yüzlerce genç çıkmıştı ortaya. Bu coşkulu kalabalığın içinde Orhan ve Sevin’i nasıl tanıyacaktım?
...
Geceyarısına kadar onları izledim, beraber oldum. Vakit hayli geç olmuştu, eve gelip biraz uzandım. Yine hayalle gerçek arasında bir yerdeyim. Zihnimde, kendileri de bayrak görünümlü, eli bayraklı gençler.. Gözkapaklarım kapandı. Karşımda Necati Zekeriya.. “Bundan sonrasını ben anlatayım mı? ” dedi. Gülümseyerek kalemimi ona uzattım.
...
Biraz öncesine kadar sokakları dolduran davullu- zurnalı, bayraklı kalabalıklar artık yorulmuş, içlerindeki coşkuları ile evlerine çekilmişlerdi. Sevin için de vakit geçti, o da evine gitmişti. Ama Orhan’ın içindeki coşku evine sığmayacak kadar büyüktü. Tekrar sokaklara daldı. Yürüdü.. yürüdü.. }arşıya saptı. Ayakları onu Murat Paşa Camii avlusundaki şadırvana çektı. Şadırvanda elini yüzünü yıkadı, su içti. Üsküp’ün suyundaki lezzeti başka hiç bir yerde bulamadığını düşündü. Kendini sonsuz bir mutluluk içinde hissetti.
Günlerdir yaşanan heyecanlar adım adım mutluluğa yaklaştırmıştı bir çok insanı. Adeta yediden yetmişe herkes futbolcu olmuştu. Hasan’ın, İlhan’ın, Ümit’in ayaklarındaki enerji gücünü bu sokaklardan da alıyordu. Bu sokaklardaki abidelerden, insanlardan... Temizliği, abide değerindeki eserlerle sembolleştiren atalarını düşündü. Onlar hayatın temel dinamiklerini ne kadar isabetli kavramış ve kültürlerine yerleştirmişlerdi! Bu kadar uzun soluklu olmak başka türlü nasıl mümkün olabilirdi ki... “Ben –kültürel anlamda- ben oldukça varım! Ve biz, birlik-beraberlik içinde oldukça, ‘hak’ta biz, vazifede ben’ diyebildikçe var olacağız. Futbolda olduğu gibi bir çok şeyde birlik beraberliğe ihtiyaç vardı. Kültürde, ekonomide, siyasette... Makedonya’da eksik olan, açlığı hissedilen de bu birlik-beraberlik değil miydi?
Ertaş Paşa –ki Yiğit Paşa soyundan yüreği kendinden büyük bir insandı- ne demişti? “Futbol bir ekip oyunudur. Rakibe karşı önce iyi ve tek bir takım olun. Eğer bir takım olmazsanız, her biriniz, ayni sahada en az iki takıma karşı maç yapmak zorunda kalırsınız ve çoğu kez kendi kalenize gol atarsınız.”
Orhan bu düşüncelerle Mustafa Paşa Camiine doğru yürüdü. Mehtap, bu muhteşem abideye bir başka heybet kazandırmıştı ama bu yarı aydınlıkta bile minarenin bir kısmı yaralı birini andırıyordu. Orhan içinde bir sızı hissetti. Bu eserler, kendisi gibi insanlar burada yaşadıkça var olabileceklerdi, ayakta kalabileceklerdi. Oysa hergün birileri göç ediyordu. Burada bir değerken, göç edip milyonlar içinde sıradan biri olmayı içine sindiremiyordu Orhan.
Kaleye doğru baktı, burçları taradı. Bakışları biraz daha öteye kaydı. Ertaş Paşa Konağının üst katında, vakit geç olmasına rağmen, bir ışık yanıyordu. İçinde bir sıcaklık hissetti. Bakışlarını daha yukarı kaldırdı.
Tepede, haleler içindeki ay hilal şeklini almış ve biri çok parlak bir çok yıldızı kucaklıyordu sanki. Hilal’in gülümsediğini hissetti Orhan.
Gecenin serinliğini içine doldurup dudağında bir ıslıkla yıldızlara karışırcasına evinin yolunu tuttu.
(30 Haziran 2002 Üsküp)
|
İslam Yıldız | Yürüyün Düşman Üstüne |
__Kurtuluş Savaşı nedeni ile ülkemize bağımsızlığını kazandıran atalarımızı saygı ve rahmetle anarak__
Yürüyün beyler yürüyün!
Düşman üstüne.
Acımayın vurun düşmanın,
Kanlı gö....................
|
Aşık Mahmut Çelikgün | Yürüyün Gidelim Sevgi Yolundan... |
Verseler kim taşır koca dünyayı
Yürüyün gidelim sevgi yolundan
Vazgeçtim almadım hissem den payı
Yürüyün gidelim sevgi yolundan...
Gün gelir yok olur dermanlar dizde
İnanmak sadece kalmasın sözde
Akıl de sizdedir,fikir de sizde
Yürüyün gidelim sevgi yolundan...
Yuvarlak dünya da binlerce köşe
Bir helâl, bir haram giriyor düşe
Hep omuz omuza, kardeş kardeşe
Yürüyün gidelim sevgi yolundan...
Saadetle sükunete gelelim
Lokmaları kırk parçaya bölelim
Maneviyat zenginliktir bilelim
Yürüyün gidelim sevgi yolundan...
Kötülük yolundan kaç mümin gitmiş
Sultan Süleyman'ın ömrü de bitmiş
Barışı bizlere Hak emir etmiş
Yürüyün gidelim sevgi yolundan...
Kulak ver kardeşim gel bu çağrıya
Tekke çare olmaz Hak'tan eğriye
Her zaman,her yer de,her gün doğruya
Yürüyün gidelim sevgi yolundan...
Mahmut Çelikgün'üm; yorgun dizlerle
Sönse de meşale kalan közler le
Niyet kılavuzdur,iman bizlerle
Gidelim Mevlâ'ya sevgi yolundan....
1988.
|
Mehmet Çoban | Yürüyüş (004 – Ürettiğin din) |
Gönülden yaptığını
Emrimle karıştırma
Biri benim senden istediğim
Diğeri senin bana verdiğin
Senden istediğimi vermezsen
Dinin gider elden
Kendi istediğini vermezsen
Kaybetmezsin dininden
Gönlünden coşan değil din
Sen onu fazladan verdin
Böylece hem kendini
Hem beni sevindirdin
Ama karıştırırsan
Emrimle istediğini
Fark etmezsin şirke girdiğini
Farzı ben emrederim
Sen yaparsın
Nafileyi sen istersin
Sen yaparsın
Karıştırırsan farzla nafileyi
Boşa yaparsın bütün amelleri
Amellerin hepsi güzel olsa da
Farz nafile karışınca
Din kalmaz ortada
Üstün görme nafileyi farzdan
Üstün görürsen nafileyi farzdan
Koyarsan nafileyi farzın yerine
Şirk gelir, inancının yerine
Gördüm ki, farzlarım yok hayatında
Nafile olanlar kavgan olmuş hayatında
Farzlarım yok olmuşsa hayatında
Nafileler olmuşsa hep din kavganda
İnandığın ve yaşadığın din benim değildir
İnandığın din, kendi ürettiğinden başkası değildir! ..
06.01.2006-İzmir
|
Mehmet Çoban | Yürüyüş (012 - Gözünden! ....) |
Ey insan,
Hep kendi gözünden
Baktın dünyaya,
Yaratılışına, yaşayışına
Doğduğun, yaşadığın yere
Tarihine, dinine, kültürlerine
Hayallerine, düşüncelerine
Ve dedin,
Ben en doğruyum
Ben en soyluyum
Ben en üstünüm
Birde,
Tanrının gözünden,
Dünyaya baktığında,
Düşündün mü hiç?
Durum ne olacak?
Durum nasıl olacak?
Çok samimi olarak,
Bir kerecik, ciddi olarak..
Düşündün mü hiç?
İstersen bir bak ne göreceksin..
Dünya'da sekiz milyar insan var..
Ve hepsi tanrının yarattıkları,
Ve tanrı hepsine sevgisini eşit veriyor..
Kimi, Müslüman olarak,
Kimi, Hıristiyan olarak
Kimi, Musevi olarak
Kimi, Budist olarak
kimi, değişik dinleriyle
Kimi, insancıl düşünceleriyle
Tanrısına yükselmeye çalışıyor..
Tanrısını değişik, değişik tanımlıyor...
Ve tanrı hepsini izliyor..
Kimi de; tanrısını inkar etmiş..
Kendine göre felsefelerle uğraşıyor..
Ve hepsi,
En üstün biziz.
En doğru biziz diyor..
Ve tanrı onları izliyor..
Ve onlar insan olarak
Ayrılmışlar birbirinden
Rengiyle, diliyle, doğduğu yerlerle
Yaşamlarıyla, kültürleriyle, düşünceleriyle,
Ve onlar bunlarla birbirlerine üstünlük taslıyor
Birbirlerine düşmanlık besliyorlar,
Birbirlerini yok etmeye çalışıyorlar,
Birbirlerinin kuyusunu kazıyorlar,...
Birbirlerinin haklarını çalmaya çalışıyorlar! ..
Ve tanrı onları izliyor..
Ve tanrı onlara gülüyor..
Ve tanrı onları bekliyor..
Ve tanrı onlara soracak
Ey insan,
Seni bütün insanlarla eşit yaratmışken,
Seni onlardan üstün kılan neydi?
Ve onlara soracak,
Ben demedim mi size?
Ancak üstünlük benim yanımdadır diye?
Ancak üstünlük insanlığa hizmet etmektir diye?
Ancak üstünlük yarattıklarımı eşit görüp sevmendir diye?
Demedim mi?
Kim, yarattığım varlıklara zulüm ederse
kim, yarattığım varlıkları hor ve hakir görürse
Kim, yarattığım varlıklar arasında ikilik çıkarırsa
Kim, yarattığım varlıkların canına haksız kıyarsa
Kim, yarattığım varlıkların haklarını çalıp, çırparsa...
Hesabım çetindir diye! ..
11.05.2006 - İzmir
|
Mehmet Çoban | Yürüyüş (041 - Aş, gel kucaklamaya…) |
Doğarken ölmüştüm
Geldiğim yere göre
Ölürken doğacağım
Gittiğim yere göre
Gelirken öldüğüm yerde
Hayatım çok güzeldi
Cennet bahçeleri içinde
Tanrı hediyesi sürerdi
Tanrıma dedim
Bana verdiğin nimetler
Bana verdiğin özellikler
Şükredilmeye değerler
Dedi,
“Tanrın kim bilir misin? ”
“Tanrım sensin
Senden başka Tanrı bilmem”
“Sözünde durur musun,? ”
“Elbette sözüme sadık biriyim”
Geldim şimdi sözüm üzerine
Tanrımı bilmenin sırrı üzerine
Az bir zamanım var dünyada
Gideceğim geldiğim dünyaya
Gelirken ben ağladım
Etrafımdakiler güldü,
İsterim ki,
Giderken ben güleyim
Etrafımdakiler ağlasınlar
Gelin gör ki,
Gelirken ağladığım gibi
Giderken de ağlayacağım şimdi
Verdiğim sözleri tutamadım
Rabbimle dostluk kuramadım
Rabbimin emrettiği gibi
Özgür insan olamadım
Tanrıyı hepten unutanlar
İnsanları,
Çıkarlarına köle kıldılar
Çıkarlarını,
Kendilerine tanrı kıldılar
Dünya yolculuğumda
Az bir zamanım kaldı
İçinde olduğum gerçekler
Bütün ateşiyle beni yaktı..
Çağırıyor beni derinlerden
İnsanlığın özgürlük çağrısı! ..
Ey insan,
Tanrı,
Özgürlüğe çağırıyor
Zulmü bırak gel diyor
Hak ve eşit insanlığa
Aş, gel kucaklamaya
Eşit haklarla yaşamaya
12.07.2006 - İzmir
|
Mehmet Çoban | Yürüyüş (016 – Karşı çıkılan..) |
İnsanların tanrıya karşı
Tanrının dinine karşı
Tavır ve davranışları
Dikkatimi çekiyor
İnsanları tanrıya
Karşı dururken görüyorum
Ve nedenini merak ediyorum
Gerçekten,
Karşı durulan nedir?
Gerçekten,
Tanrının gücü mü?
Tanrının emirleri mi?
Tanrının sevgisi mi?
Tanrının hesabı mı?
Tanrının yolu mu?
Düşünmek gerekiyor..
Bazen bakıyorum
Ya, insanlar tanrıyı
Emirlerini yolunu
Hiç bilmiyor?
Etrafında gördükleri
Dindarların yaşantılarını
Din zannederek karşı çıkıyor
Ya, biraz öğrenmeye başlayınca
Kendini, Arap kültürünün etkisinde kaldığını zannediyor
Bu sefer Arapçı olacağım endişesiyle geri duruyor
Ya da, genelde yapılan gibi
Tarihteki içtihatları tanrının emri kabul ediyor..
Bakıyor o içtihatların çoğunun zamanı geçmiş
Olaylara yeniden bakış açısı gerekiyor
Böyle düşününce birileri karşısına çıkıyor
Yeniden yorum yapamazsın diyor
Tanrının, insana verdiği
Akıl etme, yorumlama ve fıkıh etme
Haklarını insanların elinden alıyor
Neye göre aldığı belli olmadan
O zaman insan delirip çıkıyor
Bu zamanda böyle şeyler olmaz diye
İçtihatlar uğruna tanrı emirleri gidiyor güme
Gerçek o ki, insanlar tanrıyı seviyor
Tanrıyla arasında gölge istemiyor
İstiyor ki, tanrıyla arasına kimse girmesin
Tanrının sözlerini kendisi okusun öğrensin
Ne zaman tanrısının sözlerini öğrenmeye kalksa
Bazıları hemen dikiliyor insanların karşısına
Hoop, sen kimsin ki, tanrı kitabını okuyacaksın
Kendi aklınla tanrının sözlerini anlayacaksın
Senin ilmin ne, bilgin ne, söyle bakayım
Sana biraz tefsir, biraz usul, okutayım
İnsanın önüne kitapları yığıyorlar
Tanrıyla insan arasına kitapları sokuyorlar
O şöyle dedi, bu şöyle dedi derken
Akıllıysa başlıyor sormaya niçin neden
O zaman kovuluyor hemen insan dinden
İsteniyor ki, geçmişten gelene inanılsın
Görüşler ne olursa olsun sorgulanmasın
Dayatma gelince sorgulamanın önüne
Aklını kullanan ya el sallıyor tanrının dinine
Yâda, el sallıyor Müslümanların geçmişine
Etki tepki derken, bulunmuyor denge
Geçmişten istifade edilecekken atılıyor çöpe
Tanrı diyor insana
Çekil aramdan insanla
Okusun beni kendi aklıyla
Düşünüyorum,
Okudukça tanrı kitabını
Kullandıkça aklımı
Sorguladıkça yanlışlarımı
Edindikçe doğrularımı
Önüme çıkıyor tanrı sevgisi
Kucaklıyor beni onun şefkati
O zaman soruyorum kendime,
İnsanları tanrıdan, dininden iten ne?
Bakıyorum olanlara,
İnsanlar girmiş tanrıyla insan arasına.
İnsanlar bırakmıyorlar insanı
Okusun anlasın serbestçe tanrısını
Hemen okuma kuralları getiriyorlar
Tanrı sözlerini eğip büküveriyorlar
Tanrının okuryazar bilmez topluma indirdiğini
Bu günkü, modern, bilgi çağında anlayamayız diyorlar.
Anlamak için geçmişe müracaat ediyorlar
Geçmişte kalıp bir türlü günümüze gelemiyorlar
Ve günümüzü yaşamak isteyenler,
Geçmişte kalan düşüncelere karşı çıkıyorlar..
Sesleniyorum tanrıya inananlara,
Bırakın insanları ulaşsın tanrılarına
Çekilin aradan, okusunlar, düşünsünler
Kendi kendilerine fikir edinsinler
İnanmıyorlar mı insanlar?
Gökleri yeri yaratanın
Doğayı insanı yaratanın
Her şeye hâkim olanın
Mutlaka hesaba çekecek olanın
Her şeyin sahibi olanın
Allah olduğuna! ...
İnsanları kuşattığına
İnsanları sevdiğine
İnsanlara egemen olduğuna
Elbette inanıyorlar….
O zaman çekilin aradan
Varsa bildiğiniz kitaptan
Söz edersiniz doğruluktan
Anlatırsınız insanlıktan
Unutmayın asla…
Değil tanrı karşı çıkılan
Kurtulamadı bakışınız yanlıştan
Senin yanlış tutumun karşı çıkılan
Tanrı sevgisi, hoşgörüsü yerine
Anlatırsın azabı, cehennemi niye?
Cennetini kendine mi ayırdın söyle?
Hidayet kapısı hep açık ölüm döşeğine
Karalamaya hakkın yok asla biline
Sadece tanrı sevgisi düşsün diline
Davet et insanları iyiliğe güzelliğe
Ama bunlara davet etmelisin kendini ilk önce
Anlayışların engel olmamalı tanrının sözlerine! .....
24.05.2006 - İzmir
|
Subsets and Splits