text
stringlengths 0
159
|
---|
Artık bu kadar yararlı olan bu güzel eserlerin, ilim, kudret ve hikmet sahibi olan ezelî |
bir yaratıcıya muhtaç olmadığını kim söyleyebilir? |
Şimdi biz, bütün bu dış alemdeki varlıklardan bakışlarımızı çevirip kendi nefsimize ve |
duygularımıza bakalım. Vücudumuzun her parçası ve hücresi, vicdanlarımızın bütün |
duygu ve kavramları, şanı çok yüce olan büyük bir Allah'ın, yaşatıp rızık veren bir |
yaratıcının varlığına daima şahidlik edip durmuyor mu?.. |
O halde şübhe yok ki, kendi varlığını ve sorumluluğunu yitirmedikçe, hiç kimse, Allah'a |
iman inancından, bir yaratıcının var olduğu düşüncesinden asla yoksun olamaz. |
"Gökten ve yerden size rızık veren Allah'dan başka bir yaratıcı var mı?" |
Peygamberlere İman |
30- Bütün Peygamberlere iman etmek müslümanlıkta esastır. Lügat manası |
bakımından peygamber, haber veren kimse demektir. Dini teriminde ise, Allah Tealâ'nın |
kullarına dinlerini bildirmek için görevlendirdiği seçkin insanların her birine "Peygamber" |
denir. Bu zatlar Yüce Allah'ın birer elçisi demektir. Bunların Allah'ın Peygamberleri |
oldukları, kişiliklerindeki yüksek vasıflardan ve Allah tarafından kendilerine verilen |
mucizelerden sabit olmuştur. |
31- Mucize; Başkalarının meydana getiremeyeceği olağanüstü şeylerdir. Bir |
peygamberin gerçek peygamber olduğunu doğrulamak için Yüce Allah o işi Peygamberinin |
eliyle ortaya çıkarır. |
32- Keramet; Bir kısım olağanüstü işlerdir. Yüce Allah'ın kudretiyle veli kulları |
tarafından meydana getirilir. Bu kerametler de, o velinin bağlı bulunduğu Peygamber için |
bir mucize sayılır. Çünkü o Peygamber gerçek Peygamber olmasaydı, kendisine bağlı |
olanlardan böyle kerametler ortaya çıkamazdı. |
33- Meunet-İstidraç; Peygamberlik davasına kalkışmayan ve Peygamberin sünneti |
üzere yürümeyen bazı bayağı kimselerden meydana çıkan ve olağanüstü bir halde |
görülen birtakım olaylardır ki, o şahsın büyüklüğünü göstermez ve hiç bir zaman keramet |
ve mucize derecesine varamaz. |
Fakat yalan yere peygamberlik davasına kalkışan kimselerin elinden ne mucize, ne |
keramet ve ne de başka olağanüstü işler çıkar. Böyle yalancı kimselerin mucize veya |
harika diye meydana koyacakları şeyler, bir gözbağcılıktır veya bazi ilmî kurallara |
dayanan bir san'at eseridir. Bunların asıl maksadları hemen meydana çıkar. Onların |
yaptıklarından daha güzelini başkaları da yapabilir. |
Yalan yere peygamberlik davasında bulunanların nasıl bir sonuçla karşılaştıkları, |
yalanlarının nasıl meydana çıktığı tarihlerde bellidir. |
34- Peygamberlere Nebî de denir. Resûl de denir. Bununla beraber yeni bir kitab ve |
şeriatla bir ümmete gönderilmiş olan zata Resûl, başka bir Peygamberin şeriatına bağlı |
olarak gelen Peygambere de Nebî denmiştir. Buna Resûl veya Mürsel denmez. Nebî |
isminin çoğulu Enbiya'dır. Resûl'ün çoğulu Rusül'dür. Mürsel'in çoğulu da Mürselîn'dir. |
35- Yüce Allah'ın ilk Peygamberi Hazret-i Âdem aleyhisselâm'dır. Son ve en büyük |
Peygamberi de, bizim sevgili Peygamberimiz Hazret-i Muhammed aleyhisselâm'dır. Son |
Peygamber olduğu için Peygamber Efendimize Hatemu'l-Enbiya (Peygamberlerin |
sonuncusu) denmiştir. Bu iki Peygamber arasında, sayılarını ancak Allah'ın bildiği çok |
Peygamber bulunmuştur. Kur'an'da bu Peygamberlerden sadece şu yirmi beş |
Peygamberin adı geçer: |
Âdem , İdris, Nuh, Hud, Salih, İbrahim, Lût, İsmail, İshak, Yakub, Yusuf, |
Eyyüb, Şuayb, Musa, Harun, Davud, Süleyman, İlyas, Elyase, Zülkifl, Yunus, |
Zekerriya, Yahya, İsa, Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem). Bunlardan başka |
Kur'an-ı Kerimde adları geçen Üzeyr, Lokman ve Zülkarneyn isimli üç zat daha vardır |
ki, bunların Peygamber veya velî oldukları ihtilaflıdır. Bunların da pek büyük kimseler |
olduğuna şüphe yoktur. Bu saygıdeğer peygamberlere ait bilgi, kitabımızın onuncu |
bölümünde verilecektir. |
36- Peygamberler her türlü güzel sıfatlara sahibdirler. Onlardan her birinin varlığı bir |
olgunluk ve üstünlük örneğidir. Özellikle onlarda doğruluk, emanet, seziş ve anlayış, |
günahlardan korunmuş olma ve şeriatı tebliğ etme vasıfları vardır. Şöyle ki: |
1- Peygamberler sadıktırlar; her hususta doğru sözlüdürler. Kendilerinden asla yalan |
çıkmaz. |
2- Peygamberler emindirler. Gerek peygamberlik konusunda, gerek diğer konularda |
her türlü güvene sahibdirler. Kendilerinde asla hainlik bulunmaz. |
3- Peygamberler son derece yüksek bir anlayışa, tam akla ve kuvvetli bir görüşe, |
üstün bir zekaya sahib bulunmuşlardır. Onlarda gaflet, yüksek duygu ve kavramlardan |
yoksunluk düşünülemez. |
4- Peygamberler masumdurlar. Onlar gizli ve aşikâr her türlü günahlardan, küçük |
düşürücü bayağı işlerden tamamen beridirler, iffet ve ismet sahibidirler. |
5- Peygamberler tebliğ sıfatına sahibdirler. Emrolundukları şeriat hükümlerini, olduğu |
gibi ümmetlerine bildirirler. Şeriat hükümlerinden herhangi birini saklamış veya unutmuş |
olmaları asla düşünülemez. Böyle bir şey peygamberlik şanına yakışmaz. Böyle bir tutum, |
peygamber olarak gönderildikleri hikmete ve Allah'ın iradesine uygun düşmez. |
Sonuç: Bütün peygamberler şu yazdığımız beş sıfatı tamamen kendilerinde |
bulundurmuşlardır. Çünkü bu büyük huylara sahib olmayan kimseler, insanları aydınlatıp |
onlara öncü olamazlar. İşte bütün peygamberlerin böyle tanıyıp doğrulamak imanımızın |
sıhhatı için şarttır. |
37- Peygamberlerin insanları yola getirmek ve onların kötü hallerini düzeltmek için |
Yüce Allah tarafından görevlendirilmiş oldukları güzelce düşünülünce, onlara iman |
etmenin gereği ve önemi kendiliğinden anlaşılmış olur. |
Gerçek şu ki, peygamberlere iman etmek, onların yüksek huy ve vasıflarını bilip |
doğrulamak, onlara son derece saygılı olmak bizim için kesin bir görevdir. |
Peygambelere iman etmeyen bir kimse, Yüce Allah'a iman etmemiş sayılır. Çünkü Yüce |
Allah'a, O'nun razı olacağı bir şekilde iman etmenin yolunu insanlara bildiren ancak |
peygamberlerdir. Kendi değersiz akıllarını öncü edinmek isteyenler, gerçeğe ve Allah'ın |
rızasına ulaşamazlar, sapıklık içinde kalırlar. Yüce Allah'ın, peygamberlere iman edilmesi |
yolundaki emirlerine de aykırı hareket etmiş olurlar. Bu bakımdan hidayetten yoksun |
kalırlar. Öyle ki, peygamberlerden yalnız birine iman etmemek, tümünü inkar etmek |
gibidir. Böyle bir inanç, insanı imansız yapar. Hele Allah Tealâ'nın en büyük peygamberi |
ve peygamberlerin sonuncusu olan Hazreti Muhammed'in (sallallahu aleyhi ve sellem) |
yaşadığı tarih gün gibi meydandadır, insanlar alemi tarafından bilinmektedir. Artık bugün |
hiç bir millet, din konusundaki bilgisizliğinden ötürü özürlü sayılamaz. Bugün her millete |
düşen en önemli görev, bu büyük Peygamberin dinini kabul etmektir. Onun gösterdiği |
doğru yola koyulmak ve kurtuluşa ermektir. Bu görev tam manası ile yerine getirilirse, |
insanlık alemi o zaman dünya felaketlerinden ve ahiret azabından kurtulur. Gerçek |
medeniyete ve ahiretin sonu olmayan mutluluğuna ermiş olur. |
Peygamberlere Olan İhtiyaç |
38- Bilindiği gibi, Yüce Allah, kendisinin kutsal varlığını ve birliğini bilmeleri, kendisine |
ibadet ve itaatta bulunmaları için insanları yaratmıştır. İnsanları diğer birçok yaratıklar |
Subsets and Splits