text
stringlengths 0
159
|
---|
"Düşünce gibi bir ibadet yoktur." buyurulmuştur. |
Gerçekten İslam dininde aklın ve düşüncenin büyük yeri vardır. İslam dini tamamen |
akla ve hikmete uygundur. Muhakeme ve eleştirme, onun hak ölçülerini değiştiremez. |
İslamiyet düşünen insanların dinidir. |
İşte akıllı insanlar o kimselerdir ki, gökleri, arzı, gece ve gündüzleri, göklerde |
parıldayan ve her biri güneşten binlerce defa daha büyük yıldızların ihtişamını düşünürler, |
yeryüzündeki sayısız canlı ve cansız yaratıkları göz önüne alırlar. Hoş gündüzlerin, sakin |
gecelerin ne kadar sağlam bir düzen ve ölçü içinde yaratılış kanununa uyarak birbirini |
kovalayıp durduklarını düşünürler. İbret bakışları ile yapılan böyle düşünceler sonunda, |
bu aleme bu düzen ve ölçüyü vermiş olan Yüce Allah'ın kudret ve azametini insanlar |
isteyerek ve teslimiyetle kabule mecbur olurlar. |
Hatta böyle büyük varlıkları değil, bir zerreden küçük olduğu halde büyük bir duygu ile |
hayat ve görevini sürdürmeye çalışan bir mikrobu, yine bir zerreden küçük olduğu halde |
başlıbaşına bir kuvvet hazinesi olan bir atomcuğu düşünmek bile, gerçek akıl sahibi bir |
insan için Allah'ın yüce kudret ve hikmetini tasdik etmeye yeterlidir. |
Büyük bir nizam ve intizam içinde yaratılan bütün bu güzel ve acaib varlıklar rasgele |
mi olmuştur? Bunlar bilgi ve hikmetten yoksun olan yahut hayal edilen bir tabiatın eseri |
midir? Asla böyle yanlış bir hükme hiçbir akıl sahibi varamaz. |
15- Yine tekrar ederek diyoruz ki, Yüce Allah'ın varlığını ve büyüklüğünü anlamak ve |
kabul etmek için, bundan önceki maddede anlamını yazdığımız ayet-i kerîmeyi güzelce |
düşünmek yeterlidir. Bunun içindir ki, Peygamber efendimiz (s.a.v.) buyurmuştur: |
"Yazıklar olsun o kimseye ki, bu ayeti okumuş da üzerinde düşünmemiştir." |
16- Kadim: Ezeliyyet, evveli olmamaktır. Evveli olmayana Kadim denir. Sonradan |
meydana gelene de Hâdis denir. Allahü Teala Kıdem sıfatı ile vasıflanmıştır. Çünkü Allah |
ezelîdir, kadîmdir, varlığının başlangıcı yoktur. O'ndan önce yokluk geçmemiştir. O'nun |
varlığı yanında milyonlarca seneler bir saniye bile sayılmaz. Yine gördüğümüz alemler, |
milyarlarca seneden beri mevcut bulunsa, yine Yüce Allah'ın ezeliliği yanında bir saniyelik |
bir hayata sahib sayılmaz. |
Allah Kadîmdir, sonradan var olan şey Allah olamaz. Yüce Allah'dan başka ne varsa |
bunların hepsi hâdistir (sonradan olmuşlardır.) Bunlar Allah'ın kudreti ile yaratılmışlardır. |
Artık şübhe yoktur ki, yaratılanlar yaratana mahsus Kadîm sıfatını taşıyamazlar. Onun |
ezelî varlığı ile beraber hiçbir şey yoktur, alemler sonradan yaratılmıştır. |
17- Beka: Ebediyet, sonu bulunmamak sıfatıdır. Sonu olana "Fânî", sonu olmayana da |
"Bâki" denir. |
Yüce Allah Beka sıfatı ile vasıflanmıştır; çünkü ebedidir, bakîdir, varlığının sonu yoktur. |
O'nun yok olacağı bir zaman düşünülemez. Sonradan meydana gelen bütün varlıklar, |
Allah'ın kudreti ile meydana gelmişlerdir. Yine Allah'ın kudreti ile yok olurlar, yine var |
olurlar ve binlerce değişikliklere uğrayabilirler. Fakat Yüce Allah Bakî'dir, değişiklikten ve |
yok olmaktan beridir. Çünkü O, başkasının kudret eseri değildir ki, onun kudreti ile |
yokluğa gitsin veya değişikliğe uğrasın. Aksine bütün varlıklar O'nun kudretinin birer |
eseridir. Onun için Yüce Allah'ın şanında yokluk ve değişiklik nasıl düşünülebilir. Her şey |
yok olmaya mahkumdur; ancak azamet ve ikram sahibi Allah'ın varlığı kalıcı ve süreklidir. |
18- Havadise Muhalefet: Sonradan var olmuş şeylerden ayrı olmak sıfatıdır. Yüce |
Allah havadise (sonradan var olan şeylere) aykırı ve muhalif bulunmak sıfatı ile |
vasıflanmıştır. Çünkü Allahü Teala yaratılmış şeylerden hiçbirine hiçbir yönden benzemez, |
hepsine muhaliftir. Hatırlara gelen her şeyden Allahü Teala mutlak surette başkadır. |
Mükevvenat ve mümkünat (yaratılan ve yaratılabilen) dediğimiz şeyler değişirler, |
başkalaşırlar, birbirine benzeyebilirler ve sonunda yok olurlar. Bütün bu ölümlü varlıklar, |
her hal ve şekilleri ile asla Allah'a benzemezler. Hiç birinde İlah ve Mabud olma |
sıfatlarından en küçük biri bile bulunmaz. Hiç yaratılan, yokluğa mahkum olan aciz şeyler, |
yok olmaktan beri bulunan yaratıcı Yüce Allah'a benzeyebilir mi? Hiç sonradan meydana |
gelmiş bir nesne Kadîm olan hikmet sahibi Allah'a ortak olabilir mi? Böyle sapık bir |
düşünceye kapılanlar, kendi ölümlü varlıklarını İlah olmaya yükselterek Allah'ın yüce |
varlığını da, kendi değersiz varlıkları derecesine düşürmeye varacak kadar küstahlıkta |
bulunuyorlar. |
İnsanların ve diğer yaratıkların birçok ihtiyaçları vardır. Bunlar mekana, zamana, yeyip |
içmeye, gezip dolaşmaya, doğmaya, doğurmaya ve benzeri hallere muhtaçtırlar. Allah |
ise, bütün bunlardan beridir. O'nun Arş ve Kürsî'si, yedi kat sema denilen daha nice |
alemleri vardır. Fakat o, bunlardan hiç birine muhtaç değildir. Bunlar yok iken O, yine |
vardı. |
Başkasına muhtaç olan ve yaratıkların ölümlü vasıfları ile vasıflanan bir insan İlah |
olamaz. Yüce dinimiz bu gibi yanlış düşüncelerden ve inançlardan kesin surette bizleri |
yasaklamıştır. (Allah'ın benzeri hiç bir şey yoktur; O, her söyleneni işitendir, her yapılanı |
görendir.) |
19- Kıyam Bizatihi: Varlığı ve durması kendi zatıyla olmak manasında bir sıfattır. Bu |
sıfat da Yüce Allah'a mahsustur. Öyle ki, Hak Teala'nin ezelî ve ebedî olan varlığı kendi |
zatıyla kaimdir. Kendi varlığı mukaddes zatının gereğidir, asla başkasından değildir. |
Bunun için Allahü Teala'ya Vacibü'l-Vücud (varlığı kendinden dolayı gerekli) denilir. |
O'nun varlığı, başka bir var edene muhtaç olmaktan beridir. Allah'ı var eden bir varlık |
olsaydı, o zaman var eden o varlık Allah olurdu. Onun için "Allah'ı kim yarattı?" diye |
sorulmaz; çünkü O, kendiliğinden vardır, kadîmdir. Başkasının var etmesine muhtaç |
değildir. Eğer böyle olmasaydı, ne kainat bulunurdu, ne de başka bir şey... Bu gerçek |
kabul edilmeyince, içinde yaşadığımız alemin varlığını izah etmeye imkan kalmaz. |
Allah'dan başka var olan (mümkünat dediğimiz) şeyler ise, hem var olmaya, hem de yok |
olmaya bağlı oldukları için, bir var ediciye muhtaçtırlar. |
Sonuç olarak denilir ki, Yüce Allah'ı var eden bir varlık düşünülemez ve O'ndan başka |
bir yaratıcı varlık da olamaz. "Allah'dan başka bir yaratıcı olur mu?" |
20- Vahdaniyet: Birlik, yalnız başına olmak, benzeri olmamak; çoğalmaktan, |
parçalara ayrılmaktan ve eksilmekten beri bulunmak gibi manaları ifade eden bir sıfattır. |
Bu sıfatları taşıyana "Vahid" denir ki, gerçekte var olan, parçalara bölünmekten ve |
cüzlerin bir araya gelerek toplanmasından beri bulunan zat demektir. Bu sıfat da Yüce |
Allah'a mahsustur. Onun için denir ki, Yüce Allah zatında, ulûhiyetinde, mabudiyetinde ve |
diğer bütün sıfatlannda birdir. Ortaktan, eşi ve benzeri bulunmaktan beridir. Kendisinde |
artmak, eksilmek, cüzlere ayrılmak, başka şeylerle birleşmek gibi haller asla bulunmaz. |
Allahü Teala her yönü ile birdir. Nasıl düşünülürse düşünülsün, sağduyulu bir insan, |
anlayış ve hikmet sahibi bir kimse Allah'tan başka bir İlah bulunduğuna inanamaz. |
Başkasının İlah ve Mabud olma imkanına yer veremez. İki ve daha çok ilahın |
bulunamayacağı kesin delillerle sabit bulunmaktadır. Şu gördüğümüz kainatın varlığı, |
onun devamı ve intizamı hep Allahü Teala'nın birliğine şahiddir. |
Yüce Allah ulûhiyetinde, zatında ve mabudiyyetinde bir olduğu gibi, yaratıcı olmasında |
da birdir. Yaratılmaya ve yok edilmeye mahkum olan ve böylece mümkün adını alan her |
şeyi yaratan ve yok eden ancak Allah'dır. O'ndan başka yaratıcı yoktur. İşte mümkünatı |
yaratıp yaşatmaya ve yok etmeye gücü yetmeyen bir zat ise Allah olamaz. Bunun için |
ikinci bir İlah'ın varlığına asla imkan yoktur. Çünkü iki İlah düşünüldüğü takdirde, |
bunlardan biri kendi başına mümkünatı yaratmaya kadir ise, diğeri fazladan olmuş olmaz |
mı? Fazladan olan yahut aciz bulunan bir zat ise nasıl Allah olabilir? Bu bakımdan akıl |
sahibi hiç kimse, Allahü Teala'nın zat ve sıfatlarında eşit ve benzeri bulunmadığından, bir |
olduğundan şüphe etmez. Birden çok yaratıcıların ve mabudların varlığına inanan milletler |
ise, akla ve hikmete aykırı bir inancın esiri olmuştur. Böylece gerçeği anlama bakımından |
büyük bir cehalet içinde kalmışlardır. |
Subsets and Splits