text
stringlengths 0
159
|
---|
A. Fikri YAVUZ |
1. Bölüm: İtikat |
Gerçek Dinin Esasları ve Başlıca Dinler |
1- Gerçek din, Yüce Allah'ın bir kanunudur ve birtakım sağlam hükümlerin kutsal bir |
mecmuasıdır. Allah bunu, peygamberleri aracılığı ile insanlara ikram ve ihsan, buyurmuştur. Bu |
kanun, insanları hayırlı olan şeye götürür. İnsanlar, bu Allah kanununun buyruklarına kendi güzel |
irade ve arzuları ile uydukça, doğru yol üzerinde bulunur ve hidayete ermiş olurlar. Hem dünyada, |
hem de ahirette mutluluğa ve selamete kavuşurlar. |
2- Dinler başlıca üç kısma ayrılır. |
Birincisi: Hak dinlerdir. Bunlar yukardaki tarife uygun olanlardır. Yüce Allah tarafından konulup |
peygamberler aracılığı ile insanlara bildirilen dinlerdir. Bunlara "İlahî ve Semavî" dinler de denir. |
Semavî dinlerin hepsi esas bakımından birdirler. Yalnız bazı ibadetler ve hukuk kuralları |
bakımından aralarında ayrılık olmuştur. |
Hazret-i Adem'den Hazret-i İsa'ya kadar gelen bütün mübarek peygamberlerin insanlara |
bildirmiş oldukları dinler, iman esaslarında bir olup yalnız bir Allah'a iman etmeye dayalı iken, |
bunlar sonradan bozulmuş ve asılları kaybolmuştur. Yüce Allah en son ve en büyük Peygamberi |
olan Hazret-i Muhammed'i Sallallahu aleyhi ve Sellem'i bütün insanlara Peygamber olarak |
göndermiştir. Onun aracılığı ile de hak dinlerin en sonu ve en mükemmeli, olan İslam dinini |
kullarına Allahü Teala ihsan etmiştir. İşte bugün yeryüzünde hak din olarak kıyamete kadar |
yaşayacak olan yalnız bu İslam dinidir. |
İkincisi: Asılları değişmiş ve bozulmuş olan dinlerdir. Bunlar, yukarıda söylendiği gibi asılları |
bakımından birer gerçek din iken sonradan bozulmuş, İlahî niteliklerini kaybetmiş olan dinlerdir. |
Üçüncüsü: Batıl dinlerdir. Bunlar asılları bakımından da gerçek din ile ilgisi bulunmayan dinlerdir. |
Bunlar birtakım milletler tarafından ortaya konmuş olan uydurma inançlardır. Bunlarda akla ve |
mantığa uygun olan bazı hükümler bulunsa bile konuluşları itibariyle İlahî olmak şerefinden yoksun |
olup hiç bir bakımdan din kutsallığını taşımazlar. Ateşe, yıldızlara ve putlara tapan milletlerin dini |
bu türdendir. |
Gerçek Bir Dinin Vasıfları ve Yararları |
3- Gerçek bir dinin belirgin vasıfları, kendini diğer dinlerden seçkin kılan özel nitelikleri pek |
çoktur. Özetle diyebiliriz ki, gerçek din insanlara yalnız bir Allah'ın varlığını bildirir, yalnız bir Allah'a |
ibadet edilmesini emreder, bütün kainatın Allah'dan başka yaratıcısı bulunmadığını haber verir. |
Bütün peygamberlere ve bütün semavî kitablara ayırım yapmaksızın inanılmasını ister. Sonsuz olan |
bir ahiret hayatının varlığını anlatır. İnsanları bir düzen içinde birleştirir ve aralarında bir kardeşlik |
meydana getirir. İnsanların yaratılışında eşitlik bulunduğunu gösterir. Allah katında üstünlüğün |
takva ve güzel ahlakla olduğunu öğütler. Her yönü ile akla ve hikmete uygun bulunur, insanların |
kurtuluşuna ve mutluluğuna vesile olur. |
İşte bütün bu niteliklere sahib olan din, bugün yeryüzünde var olan ve kıyamete kadar devam |
edecek olan yalnız İslam dinidir. |
4- Hak dinin yararlarına gelince:Bu yararlar çoktur ve pek önemlidir. Böyle bir din sayesinde |
insanların kazanacakları yararları ve mutlu halleri anlatmaya hiç bir kalem yeterli değildir. Şu |
kadarını bildirelim ki, insan hak bir din sayesinde ne için yaratıldığını öğrenir, kendisini yaratıp |
büyüten, sayısız nimetlere eriştiren mukaddes kutsal mabudunu tanır. Allah'ın seçkin kulları olan |
Peygamberlerin varlığına inanır ve onların güzel huyları ile hayatını aydınlatmaya çalışır. Böylece |
insanlığa yaraşır bir yaşayışla yaşar ve ölünce de sonsuz bir mutluluğa kavuşur. |
Şunu da arz edelim ki, gerçek bir din, insana güç verir, onu hayata hazırlar, onu en düşünceli ve |
en üzüntülü günlerinde teselli eder. Böylece insanın gelecekteki hayatını korumuş olur. |
Düşününce şu gerçeği anlarız: İnsan bu dünya hayatında yaratıklardan bir yaratıktır. İnsan bu |
alemdeki yaratıkların yanında bir zerre mikdarıdır. Birçok ihtiyaçlar içinde çırpınmaktadır. Mevcut |
alemin bir takım kuvvetleri karşısında pek aciz bir durumdadır. Sonra da, daha açılmadan solan |
çiçekler gibi bütün varlığını kaybederek ölüp gitmektedir. O halde insanlık bu ölümlü hayattan |
ibaret olsa, insanlar kadar durumlarına acınacak bir yaratık olamazdı. |
O halde bu maddî ve ölümlü hayat bakımından insanın yaşantısı tam bir huzur ve bahtiyarlık |
içinde olamaz. Fakat diğer bir yönden insan çok bahtiyar ve pek mutludur. Çünkü gerçek dine |
sarıldıkça, insan kalben huzur içinde olur. Sonsuz bir mutluluğa erişme hazırlığındadır. Bu geçici |
hayatın sona ermesi, kendisini hiç bir tasaya düşürmez. Böyle bir insan, ebedî bir varlığın kendisini |
rahmeti ile koruyacağından emindir. Hiç bir zaman kaybolmayacak olan bir hayata kavuşmakla |
mutlu olacağına inanmıştır. |
İşte bütün bunlar, gerçek bir dinin insanlık alemine kazandıracağı yararların bir kısmıdır. |
İnsan, ancak böyle bir din sayesinde hayatını kanaat üzere düzenler, büyük yaratıcısına seve |
seve ibadette bulunur, hakları gözetir, ebedî olan cennet mükafatına kavuşma isteği ile dindaşlarına |
ve bütün insanların hidayete ermelerine hizmet etmek ister. Böylece cemiyetin çok kıymetli bir |
organı olur. |
Sonuç: İnsanlığa bu yüksek ruhu veren, bu güzel yaşayış şeklini öğreten, gerçek dinden başkası |
olamaz. |
İslam Dininin Genelliği ve Mutlu Sonuçları |
5- İslam dini, hak dinlerin en sonu ve en olgunudur. Bu kutsal din, yalnız bir millete ve |
bir zamana özgü değildir. Bütün insanlara kıyamete kadar gerekli olan Allah'ın tabii |
dinidir. İnsanların yaratılışlarına ve yaşayışlarına tamamiyle uygundur. Bu yüce din, bir |
kurtuluş ve selamete eriş yoludur, bu mutluluk kaynağıdır. Allahû Teala'nın razı olduğu |
dindir. Cenab-ı Hak buyurmuştur: |
"Allah katında din İslam'dır." (Al-i İmran: 19) |
6- İslamiyetin ortaya çıkışından önce, bütün yeryüzü din bakımından cehalet karanlığı |
içinde kalmıştır. Hak dinler, sönmüş, İlahî ilim ve irfan güneşi batmış, ufukları karanlıklar |
kaplamıştı. İnsanlar yalnız kendi hırsları uğrunda çalışıyor, çırpınıyor ve çarpışıyordu. |
Birbirlerini esir ediyorlardı. Arab yarımadasının halkı ise, büsbütün cehalet içinde kalmıştı. |
İnsanlar kendi elleriyle yaptıkları putlara tapıyorlardı. Bu davranışları onları |
utandırmıyordu. Kız çocuklarını canlı olarak toprağa gömüyorlardı. Bundan da hiç bir |
üzüntü duymuyorlardı. Bayağılık içinde başka milletlerin hakimiyeti altında yaşıyorlardı ve |
bundan da bir tasaları yoktu. Netice olarak güzel inançtan, iyi ahlakdan, yararlı işlerden |
ve yüce duygulardan hiçbir eser kalmamıştı. |
Fakat İslam güneşi doğmaya başlayınca, yeryüzünün birçok yerleri hemen |
aydınlanmaya başladı. İnsanlık alemi hakdan, adaletten, eşitlikten ve kardeşlikten |
haberdar oldu. Putlara tapan, insanların ayaklarına kapanan başlar, yalnız |
noksanlıklardan beri olan bir Allah'a secde etmeye başladı. Ruhlar yükseldi, diller Yüce |
Allah'ı anmakla bezendi. Gözler, büyük yaratıcımızın güzel eserlerini seyretmekten |
meydana gelen uyanıklık nurları içinde kaldı. |
Sonuç olarak; İslam dini sayesinde gerçek bir medeniyet, sağduyulu insaniyet, yararlı |
bir ilerleme ve çok mutlu bir devrim oldu. İnsanlık alemi bu mukaddes dine sarıldıkça |
şüphesiz daima yükselecektir. |
İman ve İslamın Niteliği |
7- İman, lügat manası bakımından, bir şeye inanmak ve bir şeyi doğrulamak demektir. |
"Bu iş böyledir, şöyledir" diye hüküm vermektir. |
Din teriminde ise, Yüce Allah'ın dinini kalb ile kabul edip Rasûlüllah sallallahu aleyhi ve |
sellem'in bildirdiği şeyleri kesin olarak kalb ile doğrulamaktır. |
Subsets and Splits