text
stringlengths 0
159
|
---|
İmanın aslı bu olmakla beraber bir engel hal bulunmadığı takdirde kalb ile kabul edilip |
inanılan bu hükümleri dil ile söylemek ve şahadette bulunmak lazımdır. Çünkü inanılması |
gereken şeyleri kalb ile benimseyip kabul eden kimse, bunları dili ile söylemezse, onun |
iman durumu insanlar tarafından bilinmez, onun müslüman olduğuna hükmedilmez. |
Kalb ile doğrulamak, dil ile söyleyip ikrar etmekle meydana gelen imanla beraber |
namaz kılmak ve oruç tutmak gibi ameller de gereklidir. Çünkü biz, bu görevleri |
yapmakla sorumluyuz. Bu görevleri yapmak imana kuvvet verir, imanın kalbdeki nurunu |
çoğaltır. İnsanı azabdan kurtarır. Yüce Allah'ın ihsan ve ikramlarına kavuşturur. |
8- "İslam" sözüne gelince; Lügat manası bakımından İslam, teslim olmak, boyun |
eğmek ve itaat etmektir. Din teriminde ise, Yüce Allah'a ve O'nun peygamberine itaat |
etmek, Peygamber Efendimiz'in din adına bildirmiş olduğu şeyleri kalb ile kabul edip dil |
ile söylemek ve onları güzel görmektir. İslam aynı zamanda din manasına gelir. |
9- Gerçek din ile İslam arasında esasta bir fark yoktur. Her gerçek din İslamdır. Her |
İslam da gerçek bir dindir; Buna müslümanlık da denir. |
Allah Teala'nın dinine sadece "din" denildiği gibi, millet şeriat, İslam ve İslam dini de |
denir. Bununla beraber "İslam" sözü, bazen güzel ameller manasında, bazen da İman |
manasında kullanılır. Şeriat sözü de, ibadetler ve insanlar arasındaki ilişkilerle ilgili olan |
hükümlerin tümünde kullanılır. |
İman ile İslamın Şartları |
10- İslam dininde Yüce Allah'a, meleklere, Allah'ın kitablarına, peygamberlere, ahiret |
gününe, kaza ve kadere iman etmek esastır. Bunları bilip kabullenmek imanın temel |
şartıdır. Onun için imanın şartları altıdır, denilir. Bu şartlar müslümanlıkta kesinlikle |
mevcut esaslardır. Bunlara, inanılması zorunlu din ilkeleri denir. Bunlara inanmak |
mecburiyeti vardır. Bunları doğrulamadıkça iman gerçekleşemez. Bunlardan herhangi |
birini inkar etmek -Allah korusun- insanı hemen dinden çıkarır. |
Biz bu imanımızı; "Amentü billahi..." sözlerini okumakla daima açıklıyor ve isbat |
ediyoruz. Bu sözleri okuyan şöyle demiş oluyor: |
"Ben Yüce Allah'a, O'nun meleklerine, O'nun kitablarına, O'nun peygamberlerine, |
ahiret gününe, kaderin (iyi ve kötü her şeyin yaratılışı) Allah'dan olduğuna inandım. |
Öldükten sonra dirilip mahşerde (hesab yerinde) toplanmak hakdır ve gerçektir. Şahidlik |
ederim ki, Allah'dan başka ilah yoktur ve yine şahidlik ederim ki, Hazreti Muhammed |
(sallallahu aleyhi ve sellem) O'nun kulu ve peygamberidir." |
11- İslamın şartları ise, beştir. Peygamber Efendimiz'in bir hadislerinin manası şudur: |
"İslam dini beş şey üzerine kurulmuştur: Şahadet sözünü getirmek (Eşhedü en lâ İlahe |
İllallah ve Eşhedü enne Muhammeden Resûlüllah, demek), namaz kılmak, zekat vermek, |
ramazan ayı oruç tutmak ve hac etmek." |
İşte bu beş şey İslam'ın şartıdır. Bu şartları gözetip onları yerine getiren insan, İslam |
şerefine ermiş, Müslüman rütbesini kazanmış olur. |
"Eşhedü en lâ İlâhe İllallah ve Eşhedü enne Muhammeden Abdühu ve |
Resûlühu = Allah'dan başka ilah olmadığına şahidlik ederim. Yine Muhammed'in (a.s.) |
Allah'ın kulu ve elçisi olduğuna şahidlik ederim." sözlerine "Kelime-i Şehadet" denir. "La |
İlâhe İllallah, Muhammed'ün Resûlüllah" sözüne de "Kelime-i Tevhid" denir. Biz bu |
mübarek kelimeleri daima okuruz. |
Yüce Allah'a ve O'nun Sıfatlarına İman |
12- Yukarda yazılı olduğu üzere imanın temelini teşkil eden altı şart vardır. Bunlardan |
birincisi Yüce Allah'a iman etmektir. Şöyle ki: "Allah Tealâ (Yüce Allah) diye ismini |
andığımız şanı büyük olan Yaratıcı vardır. Eşi ve benzeri olmayan o varlık bütün kemal |
sıfatları ile vasıflanmıştır. Bütün noksanlıklardan beri (münezzeh) dir. Bütün âlemleri |
yoktan var eden O'dur. O'nun kudret ve büyüklüğüne denk hiçbir şey yoktur. Bizleri ve |
bizim gördüklerimizle görmediğimiz sayısız âlemleri yaratan, yetiştirip besleyen ancak |
O'dur. |
Yüce Allah'ın "Rahman, Rahim, Halık, Rezzak, Hakîm, Rabb, Mübdî, Azîz, Gaffar, |
Tevvab, Hak" gibi daha birçok mübarek isimleri ve büyük sıfatları vardır. Özellikle Vücud |
(Varlık) sıfatı vardır. Bundan başka mübarek sıfatları iki kısma ayrılır. Bir kısmı Selbi |
Sıfatlar'dır ki, Kıdem, Beka, Havadise Muhalefet (hiç bir yaratığa benzer olmamak), |
Kıyam Bizatihi (varlığı kendiliğinden oluş), Vahdaniyet (ortağı olmamak) sıfatlarından |
ibaret olmak üzere beştir. |
Diğer kısmı da Sübut Sıfatları dır ki, bunlar Hayat, İlim, İrade, Kudret, Semi, |
Basar, Kelâm, Tekvîn sıfatları olmak üzere sekizdir. Bu sıfatların hepsine birden "Kemal |
Sıfatları" denir. |
İşte biz, böyle kemal sıfatları ile vasıflı bulunan şanı yüce bir Allah'a ve O'nun bu |
büyük sıfatlarına iman ederiz. Bu büyük sıfatlarla ilgili biraz bilgi vereceğiz. |
13- Vücud: Allah Tealâ'nın varlığı demektir. Allah Teala'nın varlığı hakdır ve en büyük |
varlık O'na mahsustur. O'nun varlığı, yarattığı şeyler bakımından yaratıkların hepsinden |
daha açık ve zahirdir. Çünkü Yüce Allah olmasaydı, hiç bir şey olmazdı. Gerek bizim |
varlığımız ve gerekse herhangi bir şeyin varlığı Yüce Allah'ın varlığına birer şahiddir. |
Biliyoruz ki, bu alemde hiçbir şey kendiliğinden var olacak bir durumda değildir. |
Bunlardan hiç biri ne kendi kendine var olabilir, ne de kendi kendine yok olabilir. Başka |
bir deyişle, hiç bir şey kendi kendine yokluktan varlığa gelemez. Varlıkdan da yokluğa |
gidemez. Hiçbir yaratık da ne bir zerreyi var edebilir, ne de onu yok edebilir. İçinde |
yaşadığımız bu dünya ile beraber sonsuz alemler meydana gelmiş, birbiri ardınca vücuda |
gelip devam etmektedir. Nice şeyler de varken yok olmuştur. |
İşte bütün bunları yokluktan var eden ve sonra yok eden, kuvvet ve hikmet sahibi |
Yüce bir yaratıcının varlığından asla şübhe edilemez. |
14- Yüce Allah'ın varlığını isbat için Kelam (Akaid) ilminde felsefe kitablarında pek çok |
delil yazılıdır. Bunlardan bir kısmını "Muvazzah İlm-i Kelam Dersleri" adındaki eserimizde |
açıklamış bulunuyoruz. Şimdi burada: |
"Şübhe yok ki, göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün |
değişmesinde akıl sahibleri için (Allah'ın varlığını, kudret ve azametini |
gösteren) büyük işaretler vardır." (Ali İmran: 190) ayetini okuyup yüksek anlamını |
düşünmek yeterlidir. |
Bu ayet-i kerîme güzelce düşünülürse, Yüce Allah'ın varlığına, kuvvet ve kudretinin |
büyüklüğüne dair sayısız deliller önümüze çıkar. Bizim bu eserimiz onları açıklamaya |
yeterli değildir. Ancak astronomi, kozmoğrafya, biyoloji, kimya, ruhiyat (psikoloji) ve |
anatomi gibi ilimlerin verdiği bilgileri göz önüne getirenler, bu ayet-i kerîmenin işaret |
ettiği delillere pek güzel akıl erdirebilirler. Her sağduyu sahibi insan düşündükçe, Yüce |
Allah'ın varlığını kabule mecbur olur. |
İşte yukarda Türkçe anlamını verdiğimiz ayet-i kerîme, bu gerçekleri haber veriyor ve |
bizi uyarıyor. Bundan sonra gelen: |
"Akıl ve anlayış sahibleri o kimselerdir ki, ayakta iken, otururken, yanları |
üzere yatarken (her hallerinde) Allah'ı anarlar; göklerin ve yerin yaratılışı |
üzerinde düşünürler (ve derler): Ey Rabbimiz! Sen bunları boşuna yaratmadın. |
(Boşuna bir şey yaratmaktan) sen münezzehsin. Bizi ateş azabından koru." |
anlamındaki ayet-i kerime, gerçek anlayış ve akıl sahibi kimler olduğunu bize bildiriyor. |
Bütün bu ayetler, İslam dininde aklın ve düşüncenin ne kadar büyük önem taşıdığını |
da bize göstermiş oluyor. Bir hadisi şerifde de: |
Subsets and Splits