text
stringlengths
0
159
köprüdür. Bunun üzerinden Allah'ın iyi kulları çok kolaylıkla geçer. Öyle ki, bir kısmı
şimşek çakar gibi aniden geçer ve Cennet'e girer. Kafirler ile müminlerden bağışlanmamış
kimseler geçemeyip Cehennem'e düşeceklerdir. Kafirler ebedî olarak orada kalacaklar,
müminler ise cezalarını doldurduktan sonra Cennet'e gireceklerdir.
5) Cennet, hatır ve hayale gelmeyen maddî ve manevî nimetleri içinde toplayan, hiç
bir zaman yok olmayan ve bugün mevcut olan sekiz bölümlü bir mükafat alemidir.
Bulunduğu yeri ancak Allah bilir.
6) Cehennem, bütün kafirlerle bazı günahkar müminler için yaratılmış olan yedi aşağı
tabakaya bölünmüş bir azab kaynağıdır. Burada kafirler ebedî olarak kalacaklar ve azab
çekeceklerdir. Günahkar müminler ise, bir müddet azab çektikten sonra bağışlanarak
Cennet'e konulacaklardır. Cehennem'in bulunduğu yeri de ancak Yüce Allah bilir.
7) Kevser Havuzu, Mahşer günü Yüce Allah tarafından peygamberimize ikram
buyurulacak olan gayet büyük bir havuzdur. Bunun çok tatlı ve berrak suyundan
müminler içecekler. Mahşerin dehşetinden ileri gelen hararetlerini gidereceklerdir.
8) Şefaat, ahiret günü bir kısım müminlerin bağışlanmaları ve bazı itaatli müminlerin
de yüksek derecelere ermeleri için peygamberimizin ve diğer bazı büyük zatların Yüce
Allah'dan dilek ve yalvarışta bulunmalarıdır.
Ahirette bütün insanlara ait hesaba çekilme işinin bir an önce yapılması için en büyük
şefaatta bulunacak kimse, Hazreti Peygamber Efendimizdir. Onun bu şefaatına Şefaat-ı
Uzma (En büyük Şefaat) denir. Peygamberimizin sahib olduğu Cennetteki yüksek
makama da Makam-ı Mahmud (Övülen Makam) denir.
Bütün bu saydığımız şeylerin aslını ve özünü ayrıntıları ile bilmek ancak Yüce Allah'a
mahsusdur. Ahiretle ilgili bütün bu olayların var olduğunu kabullenmek, Yüce Allah'ın
kudret ve azametini düşünüp sezebilenler için asla uzak ve imkansız görülemez. Yüce
Allah'a hamd olsun ki, biz bunların hepsine inanmış ve iman etmiş bulunuyoruz.
"Allah her şeye gücü yetendir." (Kehf: 45)
Ahiretin Varlığındaki Hikmet
64- Bilindiği gibi, Yüce Allah'ın varlığı ezelîdir, ebedîdir. O'nun kudreti de sonsuzdur.
Her işinde de nice hikmetler vardır. O'nun yaratıcılık sıfatı her zaman varlığını
gösterecektir. O'nun yarattığı ve yaratacağı varlıkların bir kısmı devam edecektir. Kimbilir
içinde yaşadığımız bu alemi ne kadar asırlar önce yaratmıştır! Sonra da bu alemde
birtakım ibadet ve görevlerle yükümlü olmak üzere insanları seçkin bir sınıf olarak
meydana getirmiştir.
Bütün bu insanlar ve diğer nice yaratılmış varlıklar boşuna mı yaratılmıştır? Geçici bir
zaman için yaşayıp da sonra tamamen yok olsunlar diye mi, bu kadar mükemmel suretle
meydana getirilmişlerdir?
Hayır, böyle bir iddiaya insanın vicdanı isyan eder. Her zerrede görülen hikmet buna
karşı çıkar.
65- Şübhe yok ki, insanlar bu dünyaya bir imtihan için getirilmiştir. Bu alemde yapmış
olduktan iyi ve kötü amellerinin sonuçlarına ve karşılıklarına başka bir alemde ebedî
olarak kavuşmak için yaratılmışlardır. Bu dünyada herkes yaptığının karşılığını yeter
derecede görmemektedir. Nice saygı değer iyi insanlar sefil bir halde yaşarlar. Nice sapık
ve azgın kimseler de, rahatlık içinde yaşayarak kötü yürüyüşlerinin cezasını dünyada
görmezler.
Bu bakımdan Yüce Allah'ın adaletinin tam manasıyla gerçekleşeceği bir alem lazımdır
ki, herkes yaptığı işlerin karşılığını orada bulsun. Böylece Yüce Allah'ın yaratıcılık sıfatı
kendisini daima göstersin.
66- Şunu da düşünmelidir: Bu dünyada insanlar ve diğer sorumlu yaratıklar iki kısma
ayrılmıştır: Bir kısmı üzerine düşen görevleri yerine getirmekte ve Allah'ın varlığına
değişmez bir inançla sarılmış bulunmaktadır. Bu değişmez ve devamlı inanç sahiblerinin
mükafatları da ahiret hayatında ebedî olacaktır.
Diğer bir kısmı ise, görevlerini kötüye kullandıklarından Yaratıcısını unutmuşlar ve
nefislerine uyarak gittikleri sapık yolun doğruluğuna devamlı bir inançla bağlanmışlardır.
Milyarlarca sene yaşayacak olsalar dahi, kendi inanç ve inkarlarını terketmemek
kararında bulunurlar. Onun için bunların cezası da, kendi inançları gibi ebedî olacaktır.
Ahirette sonu gelmeyen bir azaba düşeceklerdir.
Şunu da ilave edelim ki, Yüce Allah katında güzel iman o kadar makbul ve büyük bir
şeydir ki, onun karşılığı, Allah'ın bir ihsanı olarak sonsuz bir mükafattır. Allah'ı inkar edip
batıla tapınmak da, o kadar büyük bir cinayettir ki bunun karşılığı da, sonsuz bir azabdan
başka bir şey değildir.
"İyi insanlar Naîm'de (Nimet Veren'de), günahkar kimseler de
Cehennemdedirler." (İnfitar: 13-14)
Kaza ve Kadere İman
67- Bilindiği gibi, Yüce Allah'dan başka yaratıcı yoktur. Bu kainatta meydana gelen her
şey, muhakkak Yüce Allah'ın bilmesi, dilemesi ve yaratmasıyla olur. Onun için herhangi
bir şeyin belirli bir şekilde meydana gelmesini, Cenab-ı Hakk'ın ezelde dilemiş olmasına
"Kader" denir. Yüce Allah'ın böyle dilemiş olduğu herhangi bir şeyi, zamanı gelince
meydana getirmesine de "Kaza" denir.
Örnek: Herhangi bir insanın falan günde meydana gelmesini Yüce Allah'ın ezelde
dilemiş olması bir kaderdir. O insanın takdir edilmiş günde yaratılması da bir kazadır.
Bununla beraber kaza sözü, takdir ve hüküm manasına da gelir.
68- Kaza ve kadere iman da, müslümanlarca bir esastır. Bunlara inanmak, Yüce
Allah'a iman esaslarından sayılır. Allah'ın varlığını ve birliğini bilen, O'nun kainata tek
hakim olduğuna inanan bir insan için kazaya ve kadere iman etmemek mümkün olmaz.
Hangi mümkün şey vardır ki, Yüce Allah takdir ettiği takdirde meydana gelmesin? Hangi
şey de vardır ki, Yüce Allah dilemediği halde o meydana gelebilsin?
Onun için biz Allah'ın kaza ve kaderine inanırız, kaza ve kadere razı oluruz. Bu bizim
bir iman borcumuzdur. Fakat kendi irademizin ve kendi kazancımızın neticesi olmak
üzere, Yüce Allah'ın yarattığı bazı işler vardır ki, bunlar Allah'ın rızasına aykırı olması
bakımından, bizim bunlara razı olmamamız gereklidir. Bunlara rıza göstermek caiz olmaz
ve bunlara Makzî (Kulun dilemesi üzerine Allah tarafından gerçekleşmesine hüküm
verilmiş işler) denir.
Örnek: Bir insan bir günah işlemek ister, irade ve gücünü o günah tarafına yöneltir.
Yüce Allah da dilerse, bu günahı o insanın arzusuna göre yaratır. İşte bu günah, Yüce
Allah'ın rızasına aykırı olduğu için, ona razı olamayız. Bunun içindir ki, kazaya rıza
göstermek, Makzî'ye rızayı gerektirmez.
69- Kaza ve kadere imanın faydasına gelince: Şübhe yok ki, insan bu iman sayesinde
Allah'ın yaratıcılığını kudret ve hakimiyetini tanımış olur. Böylece ruhu güç kazanmış olur,
ahlak duyguları yükselir, hayata büyük bir güçle atılır ve başarıdan başarıya ulaşır. Çünkü
Yüce Allah'ın kaza ve kaderine razı olan bir kimse, hiç bir şeyden yılmaz, sebeblere