Unnamed: 0
int64 0
916
| category
stringclasses 3
values | topic
stringlengths 3
74
| text
stringlengths 2.18k
77.7k
| num_tokens
int64 792
28.2k
|
---|---|---|---|---|
900 | Tedavi Yöntemleri | Tedaviye Dirençli Ritim Bozukluklarında Stereotaktik Radyoterapi | Ventrikül taşikardisi (karıncıktan köken alan ritim bozukluğu) kalp kası hasarı varlığında önemli oranda ölüm riski taşımaktadır. Onkoloji alanında katı tümörleri yüksek hassasiyet ve etkinlikle tedavi etmek için rutin olarak kullanılan stereotaktik radyoterapi, ritim bozukluğunun tedavisinde de gerektiğinde kullanılabiliyor. Son zamanlarda uygulanmaya başlanan bu tedavi yöntemi her türlü ilaç tedavisine dirençli ve yakma tedavilerine rağmen tekrarlayan ritim bozukluğu olan hastalarda, çarpıntının köken aldığı bölgeye ulaşılamayan hastalarda ve kalp krizi sonrası nedbe (skar) dokusundan gelişen çarpıntıları olan hastalarda uygulanabiliyor. Bilgisayarla desteklenmiş 3 boyutlu ışınlama yeteneği olan cihazlarla, noktasal ışın gönderilerek gerçekleştirilen stereotaktik radyoterapi tedavisi ile hastaların yaşam süresinin uzaması ve yaşam konforunun sağlanması hedefleniyor. Memorial Ankara Hastanesi Kardiyoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Ali Oto, ritim bozukluğu tedavisinde stereotaktik radyoterapi yöntemi ile ilgili bilgi verdi. Ritim bozukluğu tedavisinde stereotaktik radyoterapi yöntemi nedir?Özellikle kalp krizi geçiren hastalarda ölen kalp dokusunun yerine gelişen bağ doku ve canlı doku arasında oluşan hızlı atma şeklindeki, hayatı tehdit eden ve karıncıktan gelişen çarpıntıların normalde ilaç tedavisi veya sonrasında gerekirse ablasyon tedavisi ile ortadan kaldırılması söz konusudur. Bu yıllarca uygulanmış bir yöntemdir. Ancak bazı hastalarda, hastaların daha önce geçirdiği koroner bypass ameliyatı, kapak ameliyatı gibi ameliyatlar nedeniyle özelikle de kalbin dış yüzünden kaynaklanan ritim bozukluğu durumlarında, ritim bozukluğunun çıktığı bölgeye ulaşma zorluğu veya ulaşılamaması nedeniyle o bölgenin kaynağına ulaşıp tedavi etmek zorlaşır. Ulaşılması zor olan ritim bozukluğu kaynağı bölgesinin, özel radyoterapi yöntemi ile bilgisayarlar aracılığıyla ışınlanmasına yani tedavi edilmesine 3 boyutlu stereotaktik radyoterapi yöntemi denilmektedir.Ritim bozukluğu tedavisinde stereotaktik radyoterapi yöntemi hangi durumlarda uygulanır? Ritim bozukluğunda stereotaktik radyoterapi yöntemi; her türlü ilaç tedavisine dirençli ve yakma tedavilerine rağmen tekrarlayan ritim bozukluğu olan hastalarda, çarpıntının köken aldığı bölgeye ulaşılamayan hastalarda ve kalp krizi sonrası nedbe dokusundan gelişen çarpıntıları olan hastalarda uygulanmaktadır.Ritim bozukluğu tedavisinde stereotaktik radyoterapi yöntemi nasıl uygulanır? Solid (Katı) tümörlerin tedavisinde başarılı ve etkin bir şekilde kullanılan stereotaktik radyoterapi yöntemi, son zamanlarda ilaç ve ablasyon tedavisine dirençli olan kalp ritim bozukluklarının tedavisinde de kullanılmaya başlandı. Ablasyon yöntemi ile çarpıntının çıktığı bölgeye ulaşılamadığı durumlarda uygulanmaya başlanan streotaktik radyoterapi yöntemi ile bilgisayar destekli 3 boyutlu cihazlar aracılığıyla çok hassas ışınlama yapılarak, bu tür çarpıntıların tedavisi sağlanabilmektedir. Ritim bozukluğunda kullanılmaya başlanan ve radyasyon onkologları ile kardiyologların ortak ekip çalışmasıyla gerçekleştirilen stereotaktik radyoterapi tedavisi için önemli bir hazırlık süreci gerekmektedir. Bu işlemde kalp krizi sonrası gelişen nedbe (skar) dokularından köken alan bu tür taşikardilerin öncelikle kaynak bölgesinin haritalanması yapılır ve kaynağın yeri belirlenir. Daha sonra bu bölge kardiyak MR, bilgisayarlı tomografi gibi diğer ileri radyolojik yöntemlerle kesinleştirilir. Sınırları belirlenen bu bölge radyasyon onkologları tarafından işaretlenir. Sonrasında işaretlenen bu bölgeye bilgisayarla desteklenmiş 3 boyutlu ışınlama yeteneği olan cihazlarla, noktasal ışın gönderilerek tedavi uygulanır.Ritim bozukluğu tedavisinde stereotaktik radyoterapi yönteminin avantajları nelerdir?Diğer tedavilerin uygulanamadığı ve çaresiz kalındığı durumlarda uygulanan bu yöntem hastanın ömrünü uzatmaktadır. Ritim bozukluğunda sterotaktik radyoterapi yöntemi çok fazla hastaya uygulanmadığı için henüz uzun süreli sonuçları bilinmemekle beraber, umut verici bir yöntem olarak kabul edilmektedir.RİTİM BOZUKLUĞU TEDAVİSİNDE STEREOTAKTİK RADYOTERAPİ YÖNTEMİ İLE İLGİLİ SIK SORULAN SORULAR Ritim bozukluğu tedavisinde stereotaktik radyoterapi yönteminin uygulanmasında yaş sınırı var mıdır? Bu yöntemin uygulamasında her hangi bir yaş sınırı bulunmamaktadır. Koşulları karşılayan bütün hastalara uygulanabilir.Stereotaktik radyoterapi yöntemi ritim bozukluğunda son çare midir? Çözülemeyen ve hayati önemi olduğu için ventriküler taşikardisi olan hastaların hastaneden çıkabilmesini ve yaşayabilmesini sağlayan bir yöntemdir. Bununla birlikte hayati önemi olan çarpıntıya sahip olan ve şok cihazı takan hastalara şok verilmesini azaltarak da yarar sağlıyor.İşlemden önce hastaların dikkat etmeleri gereken noktalar var mıdır? Bu yöntemin uygulandığı hastalar genellikle yoğun bakımda yatan ve hayati tehlikesi bulunan hastalardır. Bu sebeple hastaların dikkat etmesi gereken bir nokta bulunmamaktadır. Ventrikül taşikardisi nedir? Ventrikül taşikardisi neden kaynaklanır? | 1,899 |
901 | Tedavi Yöntemleri | Tüp Mide Ameliyatı | Midenin boyutunu küçültmek, yemek miktarını azaltmak için çeşitli yöntemler uygulanabilir. Obezite cerrahisinde kişiye göre farklı ameliyat yöntemleri kullanılabilir. Bu prosedürler sayesinde kilo verme desteklenir ve ek olarak hormonal değişiklikleri de hareket geçirmektedir. Hormonal değişiklikler, kalp hastalığı ve yüksek tansiyon obezite ile bağlantılı olduğundan bu hastalıkların da önüne geçmesinde etkili olur. Tüp Mide (Sleeve Gastrektomi) Ameliyatı Nedir?Tüp mide yani Sleeve Gastrektomi ameliyatı midenin cerrahi işlemle bir tüp (boru) haline getirilmesidir. Sindirim sistemi incelendiğinde bu sistemin hemen hemen bütün organlarının boru şeklinde olduğu görülür. Yemek borusu, bağırsaklar bunların hepsi ince uzun borular şeklinde organlardır. Bu sistemde bir istisna olan mide daha çok gıda alabilmesi ve depo oluşturabilmesi için boru şeklinde değil kese şeklindedir. Ameliyatla midenin büyük bir kısmı geri dönüşü olmayacak şekilde çıkarılarak yemek borusunun devamı ve bağırsaklarla devam eden bir sistem haline getirilmesi tüp mide ameliyatıdır. Mideye bir tüp veya başka bir yabancı cisim yerleştirilmemektedir. Midenin şekli tüp şekline benzediği için tüp mide ameliyatı olarak isimlendirilir.Tüp mide ameliyatının tek etkisi midenin hacminin küçültülmesi üzerine değildir. Mide küçültülerek tüp şekline getirilirken mideden salgılanan açlık hormonu üzerinde de ciddi etkisi bulunmaktadır. Yemeğe karşı istek azalır, beyin daha az açlık hisseder yani tüp mide ameliyatı sadece mekanik etki değil hormonal etki de oluşturmaktadır.Tüp Mide ( Sleeve Gastrektomi) Ameliyatı Hangi Hastalıklarda Kullanılır?Tüp mide birincil olarak bir morbid obezite tedavisidir. Morbid obeziteye eşlik eden birçok hastalık tip 2 diyabet dâhil, bu cerrahi tedaviden yüksek oranda fayda görür. Ancak asıl hedef obezite değil de tip 2 diyabet olduğu durumlarda bypass gurubu ameliyatların başarısı daha yüksektir.Ayrıca tüp mide ameliyatı ileri derece obezite hastalarında bir geçiş ameliyatı olarak da kullanılabilir. İleri derece obez hastaları bypass grubu ameliyatlara hazır hale getirebilmek için tüp mide ameliyatı kullanılabilir.Tüp Mide ( Sleeve Gastrektomi) Ameliyatı Nasıl Yapılır?Tüp Mide Ameliyatıyla İlgili Sık Sorulan Sorular Tüp Mide Ameliyatı Hangi Hastalar İçin Uygundur?Tüp mide ameliyatı günümüzde morbid obez hastalar için uygulanan cerrahi teknikler arasında en sık tercih edilen yöntemdir. Klasik metabolik cerrahi olarak gecen veya mide bypass ameliyat grubu kadar etkili olmasa da Tip 2 diyabeti düzeltmek konusunda da olumlu sonuçlar alınmaktadır.Kontrol altına alınamayan diyabet veya ileri derece reflü problemi olan obezite hastalarında tüp mide ameliyatı önerilmemektedir. Obeziteden ziyade diyabet hedefteyse daha etkili yöntemlerin var olduğunu söylemek mümkün. Tüp mide ameliyatını ilerleyen dönemde diğer ameliyat tekniklerine dönüştürme şansı bulunmaktadır. İkinci bir cerrahi ile tüp mideyi mide bypası veya Duodenal Switch gibi metabolik cerrahi tekniklerine dönüştürmek daha kolay bir yoldur.Tüp Mide Ameliyatı Öncesi ve Ameliyat Günü Nelere Dikkat Edilmelidir?Tüp mide ameliyatı öncesinde hastalar çok geniş tetkiklerden geçmektedir. Tüp mide ameliyatına engel olabilecek mide ülseri, kalp rahatsızlığı gibi sorunların olup olmadığı değerlendirilir. Öncelikle ameliyata engel sorunlar giderilerek hasta cerrahiye uygun hale getirilir. Bazen cerrahi öncesi uygulanan bu tedaviler aylarca sürebilmektedir. Bunun yanında diyet uzmanları, psikoloji ve psikiyatri uzmanları da hastayı kontrol edip ameliyata uygun olup olmadığını değerlendirmektedir. Önemli olan hastanın obezite ameliyatına sorunsuz girmesidir.Hasta genellikle ameliyat günü hastaneye yatmaktadır. Ameliyattan sonra da hastanede kalma süresi 2-3 gündür.Çok ciddi kilo problemi olan ve özellikle karaciğer yağlanması ön planda bulunan hastalarda ameliyattan önce 10- 15 günlük özel bir diyet programı uygulanabilmektedir. Bu özel diyet programı ile karaciğeri küçülterek ameliyatın daha risksiz hale getirilmesi hedeflenmektedirTüp Mide (Sleeve Gastrektomi) Ameliyatının Yaş Sınırı Bulunmakta mıdır?Genel olarak bakıldığında beyinsel ve kişisel gelişimini tamamlamamış bireylerde yani 18 yaştan önce tüp mide ameliyatı dâhil obezite cerrahi tercih edilmemektedir. Ancak çok nadir durumlarda; uzunca bir süre çocuk psikiyatristi, beslenme, endokrin ve çocuk gelişim uzmanı denetiminde olmasına rağmen yeterli kilo veremeyen, ciddi obezite sınırlarını geçen buna bağlı olarak da erken dönemde ciddi metabolizma sorunları yaşayabilen çocuklarda cerrahi düşünülebilir. Ancak bu çok küçük bir hasta dilimidir.Bu istisnai durumun haricinde 18 yaşından önce tüp mide ve diğer obezite cerrahileri yapılmamaktadır.Üst sınır ise klasik bilgiye göre 65 yaş olarak kabul edilmekle birlikte genel durumu iyi, cerrahi işlemi kaldırabilecek ve beklenen hayat süresi uzun olan hastalarda daha ileri yaşlarda da tüp mide ameliyatı yapılabilmektedir.Tüp Mide (Sleeve Gastrektomi) Ameliyatı İçin Uygun Kilo Aralığı Nedir?Tüp midenin de içinde bulunduğu obezite ameliyatlarına cerrahi işleme karar verilirken fazla kilo değil vücut kitle indeksi (VKİ) üzerinden hesaplama yapmak daha uygun bir yoldur. Vücut kitle indeksi hastanın kg. cinsinden ağırlığının metre cinsinden boyunun karesine bölünmesidir. Bu hesaplama sonunda çıkan rakam 18-25 arasındaysa vücut kitle indeksi normal olarak kabul edilir. 25-30 arası VKİ’ine sahip kişiler obez olarak kabul edilmezler, bu guruba fazla kilolu denilmektedir. Ancak vücut kitle indeksi 30 ve üzerindeki kişiler obez olarak kabul edilmektedir. Obez olarak adlandırılan her hasta tüp mide veya diğer obezite cerrahi ameliyatları için uygun hastalar olmayabilirler. Vücut kitle indeksi 35 ve üzerinde olup beraberinde obezitenin getirdiği rahatsızlıkları ve hastalıkları yaşayan hastalar tüp mide ameliyatına uygundur. Vücut kitle indeksi 40 ve üzerinde olan hastaların hiçbir rahatsızlığı olmasa bile tüp mide ve diğer obezite ameliyatları için uygundur.Bu hesaplamalarda kontrolsüz diyabet istisnadır. Hastanın diyabeti tüm diyet ve medikal tedavi denemelerine rağmen kontrol altına alınamıyorsa hastanın vücut kitle endeksi 30-35 arasında olursa dahi metabolik cerrahi için uygundur.Tüp Mide Ameliyatında (Sleeve Gastrektomi) Kilo Verme Nasıl Sağlanır?Tüp mide ameliyatında mide yemek borusunun devamı gibi tüp haline getirilerek hacmi küçültülür. Midenin hacminin küçülmesinin yanında açlık hormonu olarak bilinen Ghrelin salgılanması da ciddi oranda azalır. Hem midenin hacim olarak küçülmesi hem de açlık hormonunun daha az salgılanması iştahı etkiler. İştahı azalan, çok çabuk doyan ve daha az beslenme ihtiyacı hisseden hastalara ameliyat öncesi ve sonrası doğru beslenme ile ilgili bilgi verilmelidir. Hastalar çok az gıda ile doydukları için bu gıdaların kaliteli, yani protein, mineral ve vitamin içeriği zengin besinler olması gerekmektedir.Tüp Mide Ameliyatı Hangi Hasta Grubu İçin Uygun Değildir?Aktif kalp hastalığı, kanser ve ileri akciğer yetersizliği gibi hastalıları olan, başka ameliyatlar için de uygun olmayan hastalar için tüp mide ameliyatı (aslında tüm obezite ve metabolik ameliyatları) uygun değildir. Bunun yanında özel olarak belli bir bilinç seviyesinde olmayan hastaların da bu tür ameliyatları olmamaları gerekir. Kendi iyiliğini bilmeyen, bilinç düzeyi (doğuştan veya sonradan oluşan hastalıklar nedeniyle) düşük olan hastalar için bu tür ameliyatlar tavsiye edilmemektedir. İleri derecede reflüsü olan hastalar ve ameliyat sonrası beslenme kurallarını kabul etmeyen hastalar da tüp mide ameliyatı için uygun değildir.Tüp Mide Ameliyatının(Sleeve Gastrektomi) Avantajları Nelerdir?Tüp mide ameliyatının avantajlarını 2 ayrı grupta değerlendirilir.-Ameliyat olmamaya göre avantajları: Hiçbir ilaç, diyet veya spor yöntemi obezite cerrahisi kadar obezitenin tedavisinde başarılı sonuç vermemektedir. Bu hastalarda tüp mide veya diğer obezite cerrahi teknikleri ile yapılan ameliyatların sonuçları her zaman diğer yöntemlerden daha iyi sonuç vermektedir. -Diğer cerrahi yöntemlere göre avantajları: Obezite cerrahi adına eksiden uygulanan kelepçe gibi yöntemlerle kıyaslandığında tüp mide ameliyatının etkinliği daha yüksektir. Zaten tüp mide ve diğer obezite cerrahi yöntemlerinin gelişmesiyle günümüzde kelepçe ve benzeri daha eski sayılan tedavi yöntemleri çok az uygulanmaktadır. Tüp mide ameliyatı beslenme sırasında gıda geçişinin normal seyrini bozmamaktadır. Yani normal insanlardaki gibi besin yemek borusu, mide ve bağırsaklar sıralamasıyla ilerlemektedir. Bu yönüyle insan anatomisi ve sindirim sisteminin doğal işleyişine daha uygun bir cerrahi yöntemdir. Cerrahi teknik olarak kolay ve kısa süren bir ameliyattır. Hızlı yapılabilen, anestezi süresi kısa olan ve anesteziye bağlı olabilecek komplikasyon oranlarının bu nedenle daha az olduğu bir cerrahi yöntemdir. Bütün dünyada en çok uygulanan obezite cerrahi tekniğidir.Tüp Mide (Sleeve Gastrektomi) Ameliyatı Riskleri Nelerdir?Tüp mide ameliyatı riskleri 3 ana başlık altında toplanabilir.-Obez hastaların ameliyat olma riskleri: Obez hastaların ameliyatlarında kalp, akciğer, emboli atma, akciğerin sönmesi, böbrek yetmezliği veya kas yıkımı gibi riskler bulunmaktadır. Bu riskler sadece tüp mide ameliyatı için değil, obez bir bireye uygulanan bütün cerrahi işlemler için geçerlidir.Genel cerrahi komplikasyonları: Cerrahi işlemlerin tümünde bütün hastalarda yaşanabilecek riskler bulunmaktadır. Ameliyat olan her hasta kanama gerçekleşmesi veya enfeksiyon oluşması gibi risklerle karşı karşıyadır. Aynı riskler tüp mide ameliyatı olan hastalar için de düşük oranlarda da olsa geçerlidir.Tüp mide ameliyatının kendisine ait riskler:Tüp Mide Ameliyatı Sonrası Kacak Belirtileri Nelerdir?Tüp mide ameliyatında kaçak belirtisi genellikle karın ağrısı ve ateştir.Tüp Mide (Sleeve Gastrektomi) ameliyatından Sonra Kaçak Tedavisi Nedir?Tüp mide ameliyatından sonra kaçak yaşandığı durumlarda tedavi her zaman cerrahi değildir. Bazı durumlarda endoskopik yöntemler son derece başarılı olabilir. Bazen de radyolojik yöntemlerle kaçak sorunu giderilebilir.Tüp Mide Ameliyatı Ne Kadar Sürer?Tüp mide ameliyatı süresi genellikle 30 - 90 dakika arasında (ortalama bir saat) değişmektedir. Hastanın anatomisi ve cerraha göre bu süre değişebilmektedir. Obezite ameliyatlarında zamanla yarışılmamaktadır. Ameliyatı en ideal şekilde yapmak önemlidir.Tüp Mide Ameliyatı Olan Kişi Sosyal Yaşamına Ne Zaman Dönebilir?Ameliyattan sonra hastanede kalma süresi 2-3 gün arasındadır. Ameliyatı başarılı geçen ve kendisini iyi hisseden hastalar tercihlerine göre ameliyattan 5 gün sonra iş hayatlarına dönebilmektedir. Hatta hasta isterse arkadaşlarıyla gece dışarı çıkarak sinema veya benzeri yerlerde zaman geçirebilir. Ancak bu süreçte ameliyat sonrası beslenme kurallarına uyulması çok önemlidir.Tüp Mide Ameliyatı (Sleeve Gastrektomi)Sonrası Mide Büyür mü?Tüp mide ameliyatından sonra midenin bir miktar büyümesi doğal bir süreçtir. Ancak midenin hacminin çok fazla büyümesi verilen kiloların tekrar alınmasına neden olabilmektedir. Hastanın eski kilosuna dönmesi için midenin eski hacmine dönmesine gerek yoktur. Tüp mide ameliyatından sonra doğru beslenme kurallarına uyulmaması ve yaşam şeklinin düzenlenmemesi midenin büyümesine zemin hazırlamaktadır. En önemli beslenme hatası ise gazlı içeceklerin tüketilmesi ile katı ve sıvı yiyeceklerin aynı anda alınmasıdır.Tüp Mide Ameliyatından Sonra Ağırlık Kaldırmak Sakıncalı mıdır?Laparoskopik yani kapalı gerçekleştirilen tüp mide ameliyatlardan sonra uzun vadede ağır kaldırmanın bir zararı yoktur. Ancak ameliyatın ilk günlerinde hastanın çok ağır yüklerin altına girmesi uygun değildir. Hastanın çanta taşıması, merdiven inip çıkması gibi normal günlük aktivitelerini yerine getirmesinde erken dönemde bile sorun bulunmamaktadır. Tüp Mide Ameliyatından Sonra Ne Zaman Spora Başlanabilir?Hasta; vücut yapısı, yandaş hastalıkları, yaşı ve spor alışkanlıklarına göre yaklaşık 1-1,5 ay sonra aktif spor hayatına dönebilir. Sporda ömür boyu sürecek bir kısıtlama bulunmamaktadır. Sadece ameliyat sonrası erken dönemde ağır spor yapılması tavsiye edilmemektedir. Bu konuda sıklıkla fizik tedavi uzmanlarından yardım alınmaktadır.Tüp mide ameliyat sonrası spor yapılacaksa spor hocası ve fizik tedavi uzmanı önerisinde bazı kurallar koyularak yapılabilir.Tüp Mide Ameliyatından Sonra Cinsel İlişki Nasıl Olmalıdır?Hasta, tüp mide ameliyatından 1 hafta sonra cinsel hayatına geri dönebilir.Tüp Mide Ameliyatı(Sleeve Gastrektomi) Fiyatını etkileyen faktörler nelerdir?Tüp mide ameliyatı fiyatını belirleyen birkaç etken bulunmaktadır. Tüp mide ameliyatının ardından yaşanabilecek komplikasyonlar için donanımlı bir hastanenin tercih edilmesi önemlidir ve bu hastanelerin giderleri doğal olarak daha yüksektir. Ayrıca kullanılan malzemenin kalitesi tüp mide ameliyatının fiyatını etkilemektedir. Ameliyattan sonra hastanede ve yoğun bakımda kalış süresi de tüp mide ameliyatı fiyatını etkileyen faktörler arasındadır. Yoğun bakımda kontrol altında tutulması gereken hastalar için tüp mide ameliyatının fiyatı değişebilmektedir.Tüp Mide Ameliyatından Sonra Nasıl Beslenilmelidir?Tüp mide ameliyatında sonra beslenme ve hayat tarzı değişiklikleri en önemli iki etkendir.Tüp mide ameliyatı sonrasında beslenmede dikkat edilmesi gereken kurallar vardır.Tüp Mide Ameliyatı ile Gastrik By pass (Mide baypası) Arasındaki Fark Nedir?Gastrik By pass ameliyatında da tüp mide ameliyatında olduğu gibi mide hacmi küçültülmektedir. Ancak Gastrik By pass ameliyatında mide ikiye bölünüp bölünen bir parça bağırsağın ortalarına bağlanmaktadır. Bu cerrahi işlemle yiyecekler 12 parmak bağırsağından geçmemektedir. Tüp mide de ise yiyeceklerin sindirim sisteminde ilerlemesinde bir değişikliği gidilmemektedir.Kilo verme konusunda hem tüp mide ameliyatı hem gastrik by pass ameliyatında başarılı sonuçlar alınmaktadır. Ancak Tip 2 diyabet konusunda gastrik baypas ameliyatı daha etkilidir. Mide reflü problemi olan hastalarda mide baypası operasyonları daha yüz güldürücü sonuçlar vermektedir. Tüp Mide Ameliyatından Sonra İz Kalır mı?Tüp mide ameliyatlarında genellikle kapalı yani laparoskopik yöntem kullanılır. Hastanın durumuna göre laparoskopik cerrahide kullanılan delik sayısı değişebilmektedir. Her bir delik 1-1,5 cm. civarındadır ve delikler estetik yöntemlerle kapatılır. Tüp mide ameliyatından sonra çok küçük bir iz kalabilir ancak bu izler estetik anlamda sorun yaratmamaktadır.Tüp Mide Ameliyatı (Sleeve Gastrektomi) Sonrası Kabızlık Yaşanır mı?Tüp mide ameliyatında sonra kabızlık yaşanıp yaşanmaması beslenmeyle ilgilidir. Hasta ameliyat sorası beslenmesine dikkat ederse kabızlık yaşanmamaktadır. Beslenme düzenine dikkat etmeyen, yeterli su içmeyen ve yeterli lifli gıda almayan hastalarda kabızlık görülebilir. Tüp Mide Ameliyatından Sonra Saç Dökülmesi Olur mu?Tüp mide ameliyatında sonra saç dökülmesi nadir de olsa yaşanabilmektedir. Ancak bu durum saçı besleyebilecek maddelerin yetersizliğine bağlıdır. En önemli nedeni de protein eksikliğidir. Protein eksikliğinin yanı sıra; B vitaminleri, folik asit, demir ve çinkonun eksikliği de saç dökülmesine yol açabilir. Saç dökülmesi durumunda hastanın kan değerleri kontrol edilerek eksik olanın yerine konulması gerekir. Tüp Mide Ameliyatından Sonra Tekrar Kilo Alınır mı?Tüp mide ameliyatından sonra tekrar kilo almak mümkündür. Üstelik ameliyat sonrası takiplerini aksatan ve yeni hayat düzenini kabul etmeyen hastalar arasında kilo alımı çok fazla bildirilmektedir. İnsan vücudu kendini korumak ister. Kendini korumak istediği şeylerden bir tanesi de açlıktan ölümdür. Zaten bu doğal refleksten dolayı obezite hastalığı ortaya çıkmaktadır. Beynimiz vücut depolarımızın dolu olmasını ister. Bu depolar da genellikle yağdır. Vücuda depolayabilecek fazla miktarda enerji verildiğinde yani çok fazla kalori ile beslenildiğinde kilo alımı yaşanmaktadır. Tüp mide ameliyatı sonrasında beslenme bu bakımdan çok önemlidir. Çikolata, dondurma, sütlaç gibi sıvı, az hacim işgal edip çok enerji barındıran yiyeceklerden uzak durulup beslenme kurallarına uyulması halinde geri kilo alımı yaşanmamaktadır.Tüp Mide Ameliyatından Sonra(Sleeve Gastrektomi) Ayda Kaç Kilo Verilmesi Beklenir?Tüp mide ameliyatında sonra verilen kilolar hastaya göre değişmektedir. Ayda verilecek kilo şeklinde bir hedef bulunmamaktadır. 1,45 metre boyunda 90 kg. ağırlığında bir kadın hasta ile 1.95 metre boyunda 220 kg ağırlığında erkek hastanın aynı zaman içerisinde vereceği kg farklıdır.Tüp Mide Ameliyatından Sonra Üşüme Yaşanır mı?Kiloların verilmesi ile birlikte cildin altındaki yağ dokuların azalması vücudun yalıtım sistemini güçsüz hale getirebilmektedir. Bu durumda üşemeye neden olabilmektedir. Sadece soğuk aylarda değil sıcak aylarda bile üşüme yaşanabilir. Ancak bu durum geçicidir. Vücut belirli bir süre sonra yeni kilosuna uyum sağlayınca üşüme hissi kaybolmaktadır. | 6,329 |
902 | Tedavi Yöntemleri | Uyanık Beyin Tümörü | Toplumda, hayatı tehdit eden hastalıklar sıralamasında, kalp hastalıklarından sonra ikinci sırada onkolojik hastalıklar geliyor. Onkolojik hastalarda, beyin tümörleri çocukluk yaş gurubunda lösemilerden sonra görülen en sık tümörler olup erişkin yaş gurubunda ise üst sıralarda yer alıyor. Beyin tümörlerinin tedavisinde onkolojik sonuçlar kadar, ameliyat sonrası, konuşma, kol bacak hareketleri, algı, işitme, görme gibi özellikli fonksiyonların korunması da önem taşıyor. Ameliyat sonrası bu fonksiyonların korunması için modern tıp uygulamalarında son 20 yılda belirgin gelişmeler yaşanıyor. Uyanık beyin tümörü ameliyatları ise son yıllarda oldukça popülerleşen konulardan biri olarak karşımıza çıkıyor. Ancak her lokalizasyondaki beyin tümörüne uygun bir yöntem olarak değerlendirilmiyor. Genellikle konuşma merkezine yerleşen tümörlerde daha amaca uygun kullanılabileceği düşünülüyor. Memorial Bahçelievler Hastanesi Beyin ve Sinir Cerrahisi Bölümü’nden Prof. Dr. Melih Bozkurt, uyanık beyin tümörü ameliyatları hakkında bilgi verdi.Uyanık beyin tümörü ameliyatı nedir?Uyanık beyin tümörü ameliyatı, adından da anlaşılacağı üzere, ameliyat sırasında hastanın uyanık olması ve buna bağlı olarak, konuşma, kol bacak hareketleri gibi önemli fonksiyonların ameliyat esnasında takip edilebilmesine olanak sağlayan ve bu sayede ameliyat sonrası konuşma bozukluğu ile felç gibi riskleri en aza indirmeyi amaçlayan bir yöntemdir. İlgili fonksiyona göre her türlü yerleşimdeki beyin tümörlerinde bu işlem yapılabilmektedir.Uyanık beyin tümörü ameliyatı hangi hastalıklarda kullanılır?Modern beyin cerrahisi uygulamalarında şu anda, uyanık beyin tümörü ameliyatları beynin konuşma merkezine yerleşmiş beyin tümörlerinin cerrahisinde uygulanan yöntemdir. Çünkü diğer bölge tümörlerinin cerrahisinde uyanık tümör ameliyatı yapma ihtiyacı, elde bulunan modern teknolojiler sayesinde, gerekmemektedir. Çünkü o bölgenin nörolojik fonksiyonları hasta uyurken de takip edilebilmektedir. Fakat tümör yerleşimi konuşma merkezindeyse bunu genel anestezi altında ameliyat sırasında takip etme imkanı mevcut bulunan teknolojilerle mümkün olmadığı için uyanık beyin tümörü ameliyatı gerçekleştirmek bir zorunluluk halini almaktadır.Uyanık beyin tümörü ameliyatı nasıl yapılır?Günümüzde dünya standartlarında uyanık beyin tümörü ameliyatı yapmanın birkaç çeşidi vardır. Ülkemizde yapılan ve şu anda dünyada da kabul görmüş olan uyanık beyin tümörü ameliyatında ameliyat sırasında, henüz tümör çıkarma işlemine başlamadan, hastanın konuşma korteksi yani beynin konuşma ile ilgili bölümü beyin haritalaması ve speech arrest adı verilen yöntemle haritalandırılmaktadır. Konuşmayı etkilemeyecek ya da en az etkileyecek bölge seçilir. Tümör çıkarma süresince hastanın devamlı konuşma fonksiyonları ameliyat boyunca takip edilmektedir. Aynı zamanda bu teknolojinin yanında yellow-560 tümör boyama adı verilen yöntemle de tümör dokusunu normal dokulardan ayırarak hastanın ameliyat sonrası konuşmasının bozulma riski %1’lerin altına çekilmektedir.Uyanık beyin tümörü ameliyatı hakkında sıkça sorulan sorularUyanık beyin tümörü ameliyatı avantajları nelerdir?Konuşma fonksiyonu hasta uyur haldeyken hiçbir şekilde takip edilemez. Çünkü beyindeki konuşma merkezi her ne kadar 2 bölgede olsa da aynı zamanda diğer tüm merkezlerle iletişim halindedir. Dolasıyla özellikle konuşma merkezli tümörlerde uyanık ameliyatlar önemli avantaj sağlamaktadır.Uyanık beyin tümörü ameliyatında enstrüman çalma, resim yapma gibi yetenekler kullanılır mı?Hastaların uyanık beyin ameliyatları sırasında çeşitli enstrümanlar çalması, el yeteneklerini ilgilendiren eylemler sergilemesi son dönemde medyada popüler olsa da gerçekte bunun bir geçerliliği bulunmamaktadır. Çünkü piyano çalma, keman çalma, resim yapma gibi yeteneklerini koruyabilmesi için hastanın illa ameliyat sırasında uyanık olmasına gerek yoktur. Uyanık beyin ameliyatlarının en büyük kısıtlayıcı etkisi tümörün tamamının çıkarılma yüzdesinin uyuyarak yapılan ameliyata göre az olmasıdır. Yetenek kaybı ile ilgili durumlarda fonksiyonel kortikal haritalama adı verilen yöntem sayesinde beynin kol bacak hareket yeteneklerini ilgilendiren bölgelerdeki tümörler hasta uyur haldeyken çok daha rahat çıkarılabilmektedir. Dünyada bu tür yeteneklerin kontrol edildiği uyanık ameliyatlarda hastanın ilk 1 hafta içerisinde 2. ameliyatı olma ihtimali %20’lerdedir. Dolayısıyla günümüzde dünyada modern beyin cerrahisinde kabul gören yöntem, sadece tümörün beynin konuşma merkezinde olduğu durumlarda uyanık yöntemin tercih edilmesi şeklindedir. Diğer yetenekler hali hazırda hasta uyurken rahatlıkla takip edilebilmektedir.Uyanık beyin tümörü ameliyatı başarı oranı nedir?Başarı oranı beyin cerrahisi ameliyatlarında ikiye ayrılır. Hastanın güvenli bir şekilde uyanması ve tümörün çıkarılma yüzdesidir. Tümörü konuşma merkezinde olan bir hastanın uyanık yapılan bir ameliyatta konuşmasının bozulma ihtimali %1’in altındadır. Uyutulan ameliyatlarda bu başarı oranı %2-3’lerdedir. Ancak tümörün çıkarılma başarı yüzdesi uyanık olmayan ameliyat kadar yüksek değildir. Kabaca % 80 ve üzeri tümör çıkarma başarısı uyanık ameliyatta uyuyan hastaya göre daha azdır. Tümör %20’den fazla hala içeride kalmışsa ve eğer kötü huylu bir tümörse ışın ve kemoterapiye başlamadan önce hastaya 2. ameliyatı önermek gerekmektedir. Dolayısıyla dünya üzerinde 15-20 yıl önce çok büyük umut vaat eden uyanık ameliyatlar günümüzde konuşma merkezindeki tümörlerin varlığı dışında kullanılmamaktadır. Bunun en büyük sebebi tümörün istenildiği kadar çıkartılamıyor olmasıdır. Uyanık beyin ameliyatı hastaları çok dikkatli seçilmelidir.Uyanık beyin tümörü ameliyatında ağrı hissedilir mi?İnsan beyninde ağrı lifi yoktur. Dolayısıyla beyin içerisinde işlem yaparken ağrı hissedilmez. Fakat insanın kafatası derisi, kemiği ve beyin zarı ağrı lifleri taşımaktadır. Bu nedenle uyanık ameliyat yapılacaksa bile hasta ameliyatın başında uyutulur, o bölgeler ağrı duymayacağı şekilde anestezili olarak bu katmanlar geçilir, beyin zarı açıldıktan sonra hasta uyandırılır. Beynin içinde yapılan işlemlerde de ağrı duyulmadığı için hasta hiçbir ağrı ve acı hissetmez. Ameliyat bittikten sonra kapatma aşamasında hasta yeniden uyutulur.Uyanık beyin tümörü ameliyatında yaşananlar ameliyattan sonra hatırlanır mı?Anestezi teknolojileri sayesinde kesinlikle hiçbir şey hatırlanmaz. Bunun sağlanmasının sebebi farklı bir deneyim olsa da nihayetinde travmatik bir durum olmasıdır. Kişilerde psikolojik etkileri kalmaması için unutulması sağlanmaktadır.Bir damar ameliyatı, anevrizma ameliyatı ya da bir damar yumağı ameliyatı da uyanık yapılabilir mi?Kesinlikle yapılmaz. Uyanık ameliyatlar sadece beynin konuşma merkezinde ortaya çıkan tümörlerde uygulanabilmektedir.Uyanık beyin tümörü ameliyatı kaç saat sürer?Uyanık ameliyatın süresi uyanık olmayan ameliyata göre daha uzun değildir. Yaklaşık aynı sürelerdedir. Ancak beyin ameliyatlarında süreler çok değişkendir. 4 saat de olabilir, 15 saat de olabilir. Teorik olarak hasta yorulacağı için ameliyatı 4 saatin üzerinde sürecek hastalar için uyanık yöntem tercih edilmez.Uyanık beyin tümörü ameliyatı için hangi hastalar uygundur?Uyanık ameliyatlara karar vermede tümöre bağlı faktörler olduğu gibi hastaya bağlı faktörler de bulunmaktadır. Hastanın tümörü konuşma merkezindeyse uyanık ameliyata uygundur ancak hastanın kalp, kontrolsüz hipertansiyon, kontrolsüz diyabeti gibi eşlik eden ciddi hastalıkları bulunuyorsa uyanık ameliyata uygun değildir. Bazı hastalar kesinlikle uyanık ameliyat olmak istemez. Bu psikiyatrik duruma uygun olmayan hastalar için de yine uyanık ameliyat seçimi doğru olmaz. Bunlara ek olarak yüz üstü pozisyonda ameliyat edilmesi gereken hastalar da uyanık ameliyata uygun değildir.Uyanık beyin tümörü ameliyatı riskleri nelerdir?Beyinde 2 tane konuşma merkezi bulunmaktadır. Biri konuşmanın akıcılığı ile ilgili ikincisi konuşmanın içeriği yani konuştuğunu anlama ile ilgili bölgedir. Birisi sol frontal lob, diğeri sol temporal lobda yerleşiktir. Bu bölgelerdeki tümörlerin uyanık beyin ameliyatı tekniği ile çıkarılması daha doğru olur. Ancak uyanık ameliyatın da kendine has yan etkileri vardır. En büyük kısıtlaması tümörün tamamının çıkarılma yüzdesinin daha düşük olmasıdır. Dolayısıyla modern beyin cerrahilerde uyanık ameliyatı sadece konuşma merkezi tümörlerinde kullanılmaktadır. Sadece uyanık yöntemi tercih etmek de yeterli değildir. Speech arrest adı verilen ameliyat sırasında elektrik uyarımı ile beynin uyarılarak konuşma bölgesinin haritalandığı teknoloji ile daha ameliyata başlamadan konuşma merkezi belirlenmelidir. Konuşmanın elektrik stimülasyonu ile durdurulması, konuşma merkezinin tam olarak haritalandırılması ve daha sonra bunların ameliyat öncesi hazırlanan MR’larda navigasyon yöntemi kontrolünde alınan sonuçlarının örtüşmesi sonucu ameliyat planlanarak başlanabilmektedir. Buna ek olarak ameliyat esnasında epilepsi krizi geçirilme riski tüm uyanık beyin ameliyatlarında bulunmaktadır. Bu risk uyanık beyin tümörü ameliyatlarında uyutulan ameliyatlara göre daha ciddi sonuçlara neden olabilmektedir. | 3,450 |
903 | Tedavi Yöntemleri | TOETVA – İzsiz Tiroid Ameliyatı | Tiroid rahatsızlıklarında bazen ameliyat seçeneği kaçınılmaz olabiliyor. Tiroid ameliyatlarında oluşan dikiş izi özellikle kadınlarda estetik kaygılara neden olabiliyor. Uygun hastalarda başarıyla gerçekleştirilen halk arasında izsiz tiroit ameliyatı olarak bilinen vestibüler yaklaşımla transoral endoskopik tiroidektomi yani TOETVA tekniğiyle görünen hiçbir dikiş izi olmadan ameliyatın gerçekleştirilmesi mümkün olabiliyor. Prof. Dr. Ömer USLUKAYA Meme ve Endokrin Cerrahisi
Kolay Randevu Talebi
TOETVA (İzsiz tiroid ameliyatı) nedir?Halk arasında izsiz tiroid ameliyatı olarak bilinen ağız içinden tiroid ameliyatı yani vestibüler yaklaşımla transoral endoskopik tiroidektomi (TOETVA) görünür yara izi olmayan gerçekleştirilen cerrahi bir tekniktir. Ağız içinde alt dudak iç kısmından kamera ve bu ameliyat şekli için geliştirilmiş cerrahi aletler yardımı ile endoskopik olarak yani halk arasındaki tabiriyle kapalı olarak yapılan bir tiroid ameliyatı şeklidir.TOETVA tekniğinin (izsiz tiroid ameliyatı), ülkemizde giderek uygulaması artmaktadır. Özellikle, estetik kaygıların ön planda olduğu gençler ve manken, spiker gibi kamuoyu önündeki mesleklerle uğraşanlarda tercih sebebidir.İlk kez 2015 yılında tanımlanan ve uygulanmaya başlanılan bu ameliyat tekniği henüz gelişme aşamasındadır ve hızla popüler hale gelmektedir.Hangi hastalarda TOETVA (İzsiz Tiroid Ameliyatı) ameliyatı uygulanabilir?Kapalı tiroid ameliyatı ya da izsiz tiroid ameliyatı olarak bilinen TOETVA tekniğinde güvenliğini sağlamak için hasta seçim kriterlerine kesinlikle uyulmalıdır.Bunlar;TOETVA (İzsiz Tiroid Ameliyatı) ile ilgili sık sorulan sorular TOETVA (izsiz tiroid ameliyatı) ameliyatı nasıl yapılır?Ağız içinde alt dudak iç kısmından kamera ve bu ameliyat şekli için geliştirilmiş cerrahi aletler yardımı ile endoskopik olarak yani halk arasındaki tabiriyle kapalı olarak yapılan bir tiroid ameliyatı şeklidir. Ameliyat esnasında doğal açıklıklar (ağız içi) kullanıldığı için kesinlikle dışarıdan gözle görülebilen bir ameliyat izi oluşmamaktadır. Ağız içindeki iz 1-2 ay içersinde tamamen kaybolmaktadır.TOETVA (İzsiz tiroid ameliyatı) ameliyatına nasıl hazırlanılır? Kapalı tiroid ameliyatı olarak bilinen TOETVA ameliyatları ağız içinden gerçekleştirildiği için ameliyat öncesi ağız için hijyeni önemlidir. Kötü ağız içi hijyen ağız içi bakterilerin dokuda enfeksiyona katkı sağlayabilir. Bu yüzden iyi yapılan bir ağız içi ve diş bakımı ameliyat sonrası enfeksiyon gibi istenmeyen durumları önleyebilir.Özellikle diyabet ve kalp damar hastalığı olan yüksek riskli hastalara izsiz tiroid ameliyatından (TOETVA) 1 ay önce diş kontrolü ve bakımı önerilmektedir.Hastalara ameliyat öncesi günde 3 defa gargara (klorheksidinli) önerilir ve bu uygulamaya ameliyat sonrası 5-7. güne kadar devam edilebilir.TOETVA (İzsiz tiroid ameliyatı) sonrası nelere dikkat edilmelidir?Kapalı tiroid ameliyat tekniği olan TOETVA ameliyatından önce hastalarda ağız için hijyen için kullanılan gargara (klorheksidinli) ameliyat sonrası 5-7. güne kadar devam edilebilir.TOETVA ameliyatından (izsiz tiroid ameliyatı) yaklaşık 1 hafta sonrada dişler fırçalanmaya başlanır.TOETVA ameliyatından sonra ağız içi bakterilere bağlı enfeksiyon riski nedeniyle ameliyattan sonra 5-7 gün boyunca antibiyotik tedavisi uygulanır.Hastalarda ameliyat akşamı gıda tüketimine başlanır.TOETVA ameliyatından (İzsiz kapalı tiroid ameliyatı) sonraki 4.-6. saatte hasta hareket etmeye başlar.TOETVA (İzsiz tiroid ameliyatı) ameliyatı riskli midir? Tiroid ameliyatının genel risklerinin yanı sıra issiz tiroid ameliyat yöntemi TOEVTVA ameliyatı olan hastalarda;Bu şikayetler genelde ameliyat sonrası 1-2 gün içinde düzelir.Bazı hastalarda çene etrafında duysal his kusuru olabilir ve bu 1 ay içinde kaybolur.TOETVA (İzsiz tiroid ameliyatı) ameliyatı kaç saat sürer?TOETVA (İzsiz kapalı tiroid ameliyatı) ameliyatı hastalığın derecesine göre değişebilmektedir. TOEVTA ameliyat süresinde açık ameliyatla karşılaştırıldığında anlamlı bir fark bulunmamaktadır. Genel olarak belirtmek gerekirse tiroid ameliyatları yaklaşık 1-2 saat sürmektedir.TOETVA (İzsiz tiroid ameliyatı) sonrası ses kısıklığı ihtimali var mıdır?“Tiroid ameliyatı ses kısıklığı olur mu?”, “Tiroid ameliyatı ses tellerine zarar verir mi?” , “Tiroid ameliyatı sonrası ses kısıklığı ne kadar sürer?” soruları tiroid ameliyatlarında en sık merak edilen konuların başında gelmektedir. Kapalı tiroit ameliyatı olarak da bilinen TOETVA (İzsiz tiroid ameliyatı) yönteminde ses kısıklığı yaşanma ihtimali açık ameliyatlarla aynı orandadır. Sinir görüntüleme yöntemi kullanıldığı için ses kısıklığı yaşanma ihtimali yüksek değildir.TOETVA (İzsiz tiroid ameliyatı) kanser vakalarında kullanılabilir mi?Kapalı ve izsiz tiroid ameliyatı olarak bilinen TOETVA ameliyatı uygun hastalarda yapılabilmektedir. Tiroid kanserinde izsiz ameliyat tekniği olan TOEVTVA yönteminin uygulanıp uygulanamadı merak edilen konuların başında gelmektedir. TOETVA ameliyatı iroid kanserlerinde şu an için sadece yayılma şüphesi olmayan mikropapiller tip tiroid kanserine yapılabilir | 1,923 |
904 | Tedavi Yöntemleri | Tükürük Bezi Taşının Endoskopik Tedavisi (Sialendoskopi) | Tükürük bezi endoskopisi( Sialendoskopi) tükürük bezi hastalıklarında özellikle tükürük bezi taşlarına yönelik uygulanan bir cerrahidir. Endoskopik tükürük bezi cerrahisi ile birçok hastalık kesi yapılmadan, dikişsiz ve konforlu bir şekilde tedavi edilebilmektedir. Memorial Şişli Hastanesi Kulak Burun ve Boğaz Hastalıkları Bölümü’nden Doç. Dr. Ela Araz Server, tükürük bezi taşı endoskopisi hakkında bilgi verdi.Tükürük bezi nedir? İnsan vücudunda üç büyük tükürük bezi mevcuttur. Bunlar submandibular (çene altı), parotis (kulak önü) ve sublingual (dilaltı) bezlerdir. Ayrıca bu bezlerin dışında ağız ve burun boşluğunda yerleşmiş çok sayıda küçük tükürük bezi bulunur. Bu bezlerde üretilen tükürük ağaç benzeri dallanmalar gösteren toplayıcı kanallarla toplanır en sonun da tek bir toplayıcı kanal haline gelerek ağız içine boşalır.Submandibular bezler her iki çene altında yerleşmiş iki adet bezdir. Tükürük salgısına en fazla katkısı olan, uyarı olmaksızın salınan tükürüğün büyük kısmını salgılayan bezlerdir. Çene altındaki bu bezler dilaltındaki milimetrik boyuttaki açıklıktan ağız içine boşalırlar.Parotis bezler her iki kulak önünde yerleşmiştir. Yüz siniri denilen yüzün hareketini sağlayan sinirin etrafında yer alır. Parotis bezleri üst azı dişler hizasında yanak mukozasından ağız içine boşalır. Yemek yemek gibi tükürük salgısının uyarılmasıyla daha fazla tükürük salgılarlar.Sublingual bezler ise dilaltına yerleşmiş submandibular ve parotis bezlerinden daha küçük olan ve tükürük salgısına daha az katılan bezlerdir. Tükürük salgısını milimetrik açıklıklarla dilaltına boşaltırlar. Tükürük bezi hastalıkları nelerdir?Tükürük bezi hastalıkları kabaca nepolastik ( tümöral) ve non-neoplastik ( tümöral olmayan) hastalıklar olarak iki grupta toplanabilir. Tümöral tükürük bezi hastalıkları etkilenen bezin olduğu bölgede sabit ve zamanla büyüyen şişlikler şeklinde bulgu verirler.Tümöral olmayan tükürük bezi hastalıkları etkilenen bezde tekrarlayan, arada şişliğin gerilediği, ağrılı şişlikler ya da aşırı salya veya ağız kurluğu şeklinde bulgu verirler.Tükürük bezi taşının endoskopik tedavisi (Sialendoskopi) nedir?Endoskopik tükürük bezi cerrahisi ( Sialendoskopi) büyük tükürük bezlerinin (kulak önü ve çene altı tükürük bezlerinin) tekrarlayan şişliklerinde tanı ve tedavi amacıyla uygulanan bir işlemdir. Tükürük bezi alınmasını ve açık cerrahiyi gerektiren birçok hastalık bu yolla kesi yapılmadan ve dikişsiz tedavi edilebilir.Endoskopik tükürük bezi cerrahisinin (Sialendoskopinin) uygulandığı hastalıklar nelerdir?Sialendoskopi kabaca tümöral olmayan, tekrarlayan tüm tükürük bezi şişliklerinde uygulanabilir. Kulak önünde ya da çene altında şişip kaybolan, özellikle yemek yemekle ortaya çıkan ağrılı şişliği olan hastalarda uygulanabilir. En sık yapılma sebebi tükürük bezi taşlarındır.Ayrıca aşağıdaki hastalıklarda da tükürük bezi taşı cerrahisi yapılabilir;Endoskopik tükürük bezi cerrahisi(Sialendoskopi) nasıl uygulanır? İşlem lokal ya da genel anestezi altında yapılabilir. Sadece tanı amaçlı yapılacaksa ve kısa sürede çözülebilecek bir hastalık varsa lokal anestezi altında da yapılabilir. Hastalığın boyutuna göre işlemin süresi değişebilmektedir. Tanısal amaçla yapılıyorsa ya da küçük bir taş çıkarılacaksa işlem en fazla yarım saat sürer. Ancak büyük, kırılması gereken taşlarda işlem birkaç saatten uzun sürebilmektedir.Sialendoskopi büyük tükürük bezleri kanallarına girilerek yapılan bir uygulamadır. Endoskop sayesinde kanalların içerisi (lümeni) gözlenir ve tespit edilen bir hastalık varsa aynı anda tedavi edilebilir. Büyük tükürük bezi kanallarının çapları 0,5mm ile 3,2 mm arasında değişmektedir. Ağıza açıldıkları yerde çapları çok daha küçüktür. Bu nedenle işlem esnasında kullanılan endoskoplar ve aletlerin inceliği de milimetrik boyutlardadır. Endoskopun, yıkama kanalı ve bazı enstrümanların geçirilebildiği çalışma kanalının bulunduğu üç açıklığı vardır. Toplam çapı 1,1-1,8 mm arasındadır.İşlem ilk olarak bu aletin kanal içine girebilmesini sağlamak için kanalın giriş deliğinin bulunması ve genişletilmesi ile başlar. Uygun genişliğe ulaşıldığında kanalın girişinden başlanarak alet kanal içinde beze doğru ilerletilir. Bu esnada görüşü sağlama ve kanalı açık tutmak için serumla sürekli yıkama yapılır. Kanal ekrandan gözlenerek muayene edilir. Bir noktadan sonra kanal tükürük bezine girer ve dallanmaya başlar. Hastanın anatomisinin izin verdiği yere kadar tüm dallar muayene edilir. Eğer bir hastalık tespit edilmiş ise bu hastalığın tedavisini sağlayan özel aletler çalışma kanalından gönderilerek tedavi edilir. Bazı durumlarda ağız içerinde çok küçük kesiler yapılabilir ya da kanal açıklığının devamı için kanalın içine stent denilen küçük plastik hortum geçici olarak yerleştirilebilir.Tükürük Bezi Taşının Endoskopik Tedavisi (Sialendoskopi) hakkında sık sorulan sorular Tükürük bezi taşları endoskopik olarak nasıl tedavi edilir? Sialendoskopi en sık tükürük bezi taşları için yapılır. Ensokopik olarak yeri tespit edilebilen taşlar bu yolla çıkarılmaya çalışılır. Taşlar üç şekilde çıkarılabilir.Taş imkan varsa tek parça halinde basket ya da forseps denilen enstrümanlar yardımı ile çıkarılabilir. Burada taşın boyutu önemlidir. Eğer çene altı bezindeki taş <3 mm ise ve kulak önündeki bezdeki taş <7 mm ise büyük ihtimal tek parça halinde çıkarılabilir.Tek parça halinde çıkarılamayacak boyuttaki büyük taşlar ise lazer ya da litotiripsi denilen taş kırma yöntemleri ile parçalanarak çıkarılabilir. Küçük parçalar yine basket ya da forseps ile kanaldan çıkarılır.Bazı durumlarda taşlar kırılamayacak boyutta, çok büyük olabilir. Bu durumda ise endoskop ile taşın yeri tespit edilerek ağız içerisinde çok küçük bir açıklık sağlanıp taş çıkarılır ve bu açıklık onarılıp stent yerleştirilir. Bu yönteme kombine cerrahi yöntemi denmektedir.Endoskopik tükürük bezi cerrahisi uygulaması sonrası dönem nasıldır?Eğer sadece tanı amaçlı yapılmış ya da işlem kısa sürmüşse, lokal anestezi altında yapıldıysa hasta işlemden hemen sonra taburcu edilir. İşlem ayaktan yapılır, yatış gerektirmez. Eğer genel anestezi altında yapılacaksa yatış yapılır. İşlemden 4 saat sonra sıvı gıdalarla yemek yemeye başlanır, hasta kendini iyi hissediyorsa taburcu edilebilir. Genel anestezi almayan hastalar ertesi gün normal hayatına dönebilir. Ancak hasta genel anestezi almış ise birkaç gün istirahat ihtiyacı olabilir.İşlem sonrasında ağrı çok az olur. İlgili tükürük bezinde geçici hafif bir şişlik olur. Bu şişlik aynı gün büyük oranda geçer ancak tam toparlanması bir kaç gün alabilir.Koruma amaçlı antibiyotik ve ihtiyaç halinde kullanılacak ağrı kesici reçete edilir. En az bir ay süreyle tükürük bezine masaj yapılması ve bol su içilmesi önerilir. Herhangi bir diyet ya da egzersiz kısıtlaması yoktur.Herhangi bir kesi yapılmadığı için pansuman gerektirmez. Birinci haftada kontrol amaçlı polikliniğe davet edilir. Stent yerleştirilen hastalarda stentin iki hafta kalmasını isteriz ancak çoğu zaman kendiliğinden ağız içine çıkar. Stent hastada herhangi bir ağrı ya da rahatsızlık yapmaz.Endoskopik tükürük bezi cerrahisine alternatif başka bir tedavi var mıdır?Sialendoskopinin yapıldığı hastalıklar için alternatif bir kapalı cerrahi tedavi yöntemi ya da ilaç tedavisi maalesef yoktur. Sialendoskopinin alternatifi tükürük bezinin açık cerrahi ile çıkarılmasıdır. Bu cerrahiler özellikle yüz siniri felci gibi önemli komplikasyonlara neden olabildiği gibi ayrıca tükürük bezinin alınmasını yani organ kaybına da sebep olmaktadır. Endoskopik tükürük bezi cerrahisi komplikasyonları nelerdir?Sialendoskopinin komplikasyonları açık cerrahi ile kıyas kabul edilemeyecek kadar azdır. Bunlar nadiren görülse de aşağıdaki gibidir; | 2,926 |
905 | Tedavi Yöntemleri | Transaksiyonel Analiz (TA) | Transaksiyonel analiz genel itibariyle kişilik, iletişim, gelişim, yaşam, psikopatoloji ve psikoterapi gibi çok geniş bir yelpaze üzerinde insan davranışını açıklayan bir yaklaşım olarak tanımlanıyor. İnsanda üç farklı ego halinin bulunduğunu ifade eden analiz yönteminde söz konusu üç ego; çocuk egosu, yetişkin egosu ve ebeveyn egosu olarak karşımıza çıkıyor. Memorial Bahçelievler Hastanesi Psikoloji Bölümü’nden Klinik Psikolog Arzu Beyribey, transaksiyonel analiz hakkında bilgi verdi.Transaksiyonel analiz (TA) nedir?Kanadalı Psikiyatrist Eric Berne’ün insanın yapısını, kendisini ve diğer insanları anlaması için oluşturduğu bir kuramdır. Transaksiyonel analiz, her tür ilişkisel sorun açısından, kullanılabilen bir yaklaşımdır. Utangaçlık, saldırganlık, çatışma, iletişim zorlukları ve çift problemlerinde kişiliğin ‘’ben’’ yönünü belirlemeyi amaçlamaktadır. Eric Berne’ün 1964 yılında kurduğu Transaksiyonel Analiz Derneği (ITAA) bugün 50’den fazla ülkede faaliyet göstermektedir. Transaksiyonel Analiz’in temel noktalardan biri Ego-Durumları’dır.Transaksiyonel analiz kurucusu kimdir?Kanadalı Psikiyatrist Eric Berne’ün insanın yapısını, kendisini ve diğer insanları anlaması için oluşturduğu bir kuramdır.Transaksiyonel analiz (TA) ego durumları nelerdir?Eric Berne’ün görüşüne göre, insanda 3 benlik hali vardır:“Anne-Baba” benlik durumu (Ebeveyn egosu):Yanımızdaki insanlara tavsiye verirken, eleştirirken, ebeveynlerimizden görüp uyguladığımız tutumlara denmektedir. Korumayı ve kollamayı hayatının merkezine koyarak, zarar geleceğini düşündüğünde, şefkat gösterir. Toplumsal değerleri esas alır. Ebeveyn ego durumundan gelen mesajlar iletişimimizi kısıtlamıyorsa, bizi zorlamıyorsa ve suçlayıcı değillerse bizi güçlü kılmaktadırlar.“Yetişkin” benlik durumu (Yetişkin egosu):Akıl ve mantığın ön planda olduğu, duyguların geri planda kaldığı, problem çözme odaklı olan moddur. Gerçeğe uygun olan özerk davranışları benimser. Bireyin yetişkin ego durumu geliştikçe çevresindeki sorunları çözmeyi, öğrendiğinden, engelleri aşmaya en yatkın ego durumudur. Yetişkin ego durumunda önemli olan nokta, yaşa bağlı olarak değil, bireyin olayları değerlendirme biçimine bağlı olarak gelişmektedir. Yetişkin ego durumu, kişinin yaşantısını problemsiz şekilde devam ettirebilmesi için en uygun ego pozisyonudur. Çünkü kişi, dış dünya ile başa çıkabilmek için gereken süreç, bilgi ve olasılıkları kendisi değerlendirerek karar verecek özgüvene sahiptir. Yetişkin ego durumundaki birey, çevresindeki sorunlara kayıtsız kalmamakta, çözüme yönelik yollar aramakta, aksi halde ise kişi çevreyi ve kendisini önemsemeksizin sorunlara karşı kayıtsız kalmaktadır.“Çocuk” benlik durumu (Çocuk egosu):Zaman zaman güçsüz, boyun eğen, karşı tarafın söylemlerini hızlıca kabul eden, duygularını erteleyemeyen, zaman zaman sabırsız, özgür, asi olan benlik durumudur. İçinden geldiği gibi davranarak, yaratıcı seçimler yapar. Kişiliğin henüz eğitilmemiş yanıdır.Sıralanan üç ego durumunun günlük yaşamda belirli aralıklarla, doğru yer ve zamanda kullanılması normal olduğu kadar sağlıklıdır da…Transaksiyon nedir?“Trans” kelimesi karşılıklı, “aksiyon” kelimesi ise hareket anlamına gelmekte olup, “Transaksiyon” ise, karşılıklı etkileşim, iletişim anlamını taşımaktadır. Transaksiyonel analizde “transaksiyon“ bir iletişim birimi olarak kullanılmakta ve kişiye söylediğiniz bir şeye karşılık verilmesi, bir transaksiyondur. Sahip olduğu 3 felsefeye göre,Bu şekilde kişi içinde bulunacağı durumdan nasıl etkileneceğini belirlemekte, yaşamının nasıl devam edeceğine davranışlarıyla karar vermektedir. Kararımızın bizi götürdüğü yerdeki sorumluluğu da, bir yetişkin gibi kabul etmemiz gerekmektedir.Örneğin, oyuncağını kaybeden bir çocuğun ağlaması, iş hayatındaki başarısızlık sonucunda öfkeden kızaran bir iş adamı ve çocuğunun okulundan gelen telefonla sinirlenen babanın yaşadığı duygu ve düşünceler birer transaksiyon durumudur.Transaksiyon türleri nelerdir?Tamamlayıcı transaksiyonKişiler arasında oluşan iletişim, birbiriyle uyum içinde olan ego durumlarına işaret etmekte olup, giden söylemde cevaplanan söylem istenen şekildedir. Örneğin anne çocuğuna “Yatağını topladın mı?” sorusunu ilettiğinde, çocuğu; “Evet topladım.” yanıtını vermektedir.Çapraz (kapalı) transaksiyonİletişim sırasında, bireyin gönderdiği mesajın istenilen ego düzeyinde cevaplandırılmamasıdır. Annenin çocuğuna sorduğu “Yatağını topladın mı?” sorusuna, çocuğunun, “Benim işim yatak toplamak değil!” şeklinde cevap vermesi, çapraz transaksiyondur.Gizil transaksiyonİletişimde bulunan iki kişiden yalnızca biri veya ikisi birden, iki ego durumunda birden hareket eder. Bu transaksiyonlar aynı anda 2 farklı mesaj içerdiğinden, mesajlardan biri sosyal boyuttayken diğeri psikolojik boyutta olabileceğinden, ifade edilen, sosyal mesaj ile altta yatan (açıkça söylenmeyen), ancak (sözsüz olarak karşıya iletilen) psikolojik mesaj birbirine uymamaktadır. Örneğin yeni sevgili olan bir çift, ilk defa gittikleri lüks bir restoranda ne yiyeceklerine karar veremeyip garsona danıştıklarında, garsonun, menüden pahalı bir yemeği göstererek; “Müşterilerimiz genellikle bu yemeği tercih ederler” yanıtını vermesi, aslında; “Bu yemeği seçin.” mesajını barındırmaktadır.Transaksiyonel analiz nasıl işler?İletişimimiz esnasında, konuşurken hangi benliğimiz devredeyse, buna uygun transaksiyonun devreye girmesi sonucunda, iletişimin devam edip etmeyeceğini, bu transaksiyon belirlemektedir. Örneğin, yetişkin benliğinizle soru iletebildiyseniz ve soruya "mantıklı" bir cevap alabilirseniz, iletişim sağlıklı şekilde devam etmektedir. Ancak karşınızdaki kişi, alaycı ya da kaba bir cevap verirse, “çapraz transaksiyon”un oluşmasıyla, iletişim sona ermektedir. Transaksiyonel analize göre özerklik için gerekli olan farkındalık (bilinç), doğallık ve içtenlik becerilerinin geliştirilmesi gerekir.İnsanlar; fark edilme, bir çerçeve içinde olma; ilişkide bulunduğu kişiyle ilişkisini anlamlandırmaya ihtiyaç duyduğundan, sağlıklı bir ilişki için bu ihtiyaçların doyurulması gerekmektedir. Özellikle duygusal ilişkilerde, iletişim, şehvet, şefkat, güven, merak, sevgi, cazibeyi içerdiği ölçüde kaliteli olmaktadır.Transaksiyonel analizin dayandığı varsayımlar nelerdir?Markaların transaksiyonel analizi kullanımı nasıldır?Bu psikolojik bilgiyi kullanan markalar, tasarladıkları reklamlarda, ürünlerin özelliklerinden bahsederken, yetişkin gibi davranarak, ürünlerin özelliklerini açıklamakta, daha sonra çocuk- ebeveyn ilişkisi kurup, özgürlük, bağımsızlık temalı mesajlar vererek ilerlemektedirler. İletişim kurulması planlanan kesimin hangi benlik durumuna hitap etmek istiyorlarsa o dili kullandıklarında, ikna etme olasılıkları artmaktadır. Çikolata sektöründe – çocuk-, banka sektöründe – yetişkin- modlarına hitap etmeleri fayda sağlamaktadır.Ben Ok’im Sen Ok’sinKişinin kendisine ve başkalarına dair algılarını öznel değerleri dışında değerlendirilmesinin faydası sağlanmaktadır.Ben OK’im, Sen Ok’sin: Kişi için fayda sağlayan bu durumda, bireyler, yaşam koşullarına uygun davranırlarsa karşılarına çıkan problemleri uygun şekilde çözerek, kendilerine güvenerek, diğer bireylere de güven veren, arkadaşça ilişkiler geliştirirler. Şefkatli, onaylayıcı, açık ve yapıcı iletişimi tercih eder.Ben OK’im, Sen OK Değilsin: Dışa yansıtmalı bir pozisyon olup, birey, kendisini haksızlığa uğramış hissederken, diğer bireyleri ezmeye çalışarak, eleştirir. Hatalara tahammül edemez ve baskı kurmaya çalışır.Ben OK Değilim, Sen OK’sin: İçe yansıtmalı bir yaşam pozisyonu olup, çevrelerine karşı kendilerini pasif ve güçsüz hissederken kaçma davranışı göstererek, yüksek çaresizlik, depresyon durumu yaşarlar.Ben OK değilim, Sen OK değilsin: Tamamen sağlıksız bir durum olup, birey, ilişkilerinde sorumluluk almayarak, isyankâr ve iradesiz davranışlar gösterir. Yemede abartma, alkol tüketimi, yaşama seyirci kalma durumları görülerek, umutsuzluk, umursamazlık, mutsuzluk en dikkat çeken özelliklerdendir.Transaksiyonel analizin amacı nedir?“Transaksiyonel analiz”, hem bir psikoloji, hem de bir iletişim teorisi olduğundan amacı, çocukluktan getirdiğimiz dinamiklerin farkına vararak dünü bugünden ayırabilmek, daha sağlıklı bir ruhsal yapıya sahip olmaktır. Reklam sektöründen, özel ilişkilere ve kariyer hayatına, her türlü iletişim stratejisinde, önemli olan doğru benliğe hitap edip etmediğimiz olacaktır. | 3,264 |
906 | Tedavi Yöntemleri | Vats (Video Yardımlı Göğüs Cerrahisi) | Dünyada yaygın ve en ölümcül kanser türleri arasında yer alan akciğer kanserinin görülme sıklığı ülkemizde de artış gösteriyor. Genellikle belirti vermeden sinsi bir şekilde ilerleyen akciğer kanserinin en önemli nedenini sigara kullanımı oluşturuyor. Standart bir tarama yöntemi bulunmayan akciğer kanserinde erken teşhis büyük önem taşıyor. Akciğer kanserinin tedavisinde cerrahi sıklıkla ilk adımı oluştururken, cerrahi alanda yaşanan teknolojik gelişmeler de tedavinin başarısını artırıyor. Göğüs cerrahisinde kullanılan Video Yardımlı Göğüs Cerrahisi (VATS) yöntemi yeni cerrahi teknikler arasında yer alır. Kullanımı günümüzde giderek yaygınlaşan VATS yöntemi ile cerrahi sırasında hastada oluşacak travmayı en aza indirmek amaçlanır. Minimal invaziv yöntem olarak bilinen bu teknik, hastanın göğüs boşluğuna 1 cm’lik kesilerden bir kamera sistemi ve özel olarak üretilen cerrahi aletlerin yerleştirilmesi yoluyla geçekleştirilir. Açık yöntemin aksine hastada doku ve sinir hasarının oluşmasını önleyen VATS yöntemi, daha az kanama, kısa iyileşme süreci, enfeksiyon riskinin düşük olması, daha az ağrı gibi avantajlar sağlamaktadır. Cerrrahi planlanan ve cerrahiye uygun olan bütün hastalara VATS yöntemi uygulanabiliyor. Memorial Ankara Hastanesi Göğüs Cerrahisi Bölümü’nden Prof. Dr. Sedat Gürkök, Video Yardımlı Göğüs Cerrahisi (VATS) yöntemi ile ilgili bilgi verdi.VATS nedir?Göğüs cerrahisinde minimal invaziv yöntem olarak bilinen VATS yöntemi travmayı en aza indirmek için küçük insizyonlar ve özel aletler kullanılarak bir torakoskop (küçük videoskop) ile yapılan göğüs cerrahisi türüdür. Video yardımlı göğüs cerrahisi ameliyatları olarak da bilinen VATS yönteminin kullanımı günümüzde giderek yaygınlaşmaktadır. Göğüs cerrahisi ameliyatı planlanan hemen hemen bütün hastalara VATS yöntemi uygulanabilmektedir.VATS, hastaya klasik yöntem denilen torakotomi (İki kaburga arasının kesilip ekartör konularak, göğüs boşluğuna girildiği açık ameliyat) girişimi uygulamadan, kamera sistemi ve özel olarak üretilen cerrahi aletlerin, göğüs boşluğuna sokulması ile gerçekleştirilen bir cerrahi yöntemdir. VATS Yöntemi hangi hastalıklarda kullanılır? VATS yöntemi hangi durumlarda uygulanır?Video yardımlı göğüs cerrahisi yöntemi (VATS), göğüs cerrahisini ilgilendiren hemen hemen tüm hastalıklarda uygulanabilir. Bunların başında akciğer kanseri, akciğerin doğumsal hastalıkları (Sekestrasyonlar, bronkojenik kistler, atrezik akciğer v.b), akciğerin bül nedeniyle sönmesi (Pnömotoraks), akciğerde hacim azaltıcı (küçültücü) cerrahi (Amfizem cerrahisi –Volume Reduction Surgery, akciğer zarı kanserleri (Mezotelyoma), akciğer zarı iltihaplanması (Ampiyem), akciğer enfeksiyonları (Bronşektazi), akciğer kistleri (Kist hidatik v.b), akciğerin metastatik tümörleri (Kolon, böbrek, karaciğer, beyin vb. organların tümörleri), akciğer yaralanmaları (Künt veya penetran), yemek borusu yaralanmaları, yemek borusu kanserleri, yemek borusu fıtıkları (Hernileri), mediastinal tümörler (doğumsal tümörler ve edinsel tümörler), Timus büyümeleri, Timus kökenli tümörler (Timoma), miastenia gravis nedeniyle timus cerrahisi, mediastinal kistler, diyafram felci (tek taraflı – çift taraflı), diyafram pili takılması, diyafram fıtıkları, diyafram tümörleri, aşırı terleme (ETS ), tüberküloz cerrahisi bulunmaktadır.VATS yöntemi nasıl uygulanır? VATS yönteminde genel cerrahi prensipleri uygulanır. Hastaya çift dümenli entübasyon yapılarak, cerrahi yapılacak bölgeye yani göğüs kafesine kamera giriş yeri açılır. Bu açıklık 1-1,5 cm uzunluğunda olur. Açılan giriş yerinden kamera ile göğüs boşluğuna girilir. Kamera yardımı ile öncelikle cerrahi yapılacak alan değerlendirilir ve cerrahi yapılmasını sağlayan özel aletlerin toraks boşluğuna nereden gireceği konusunda fikir edinilir. Vakaya göre giriş yeri ya tek ya da çift olarak açılabilir. Giriş yerleri belirlendikten sonra özel yapılmış cerrahi aletler bu yerlerden göğüs içerisine yerleştirilir ve operasyon gerçekleştirilir. Böylece minimal invaziv göğüs cerrahisi uygulanmış olur.VATS yönteminin avantajları nelerdir?VATS yönteminin sağladığı avantajlar şöyle sıralanabilir:Vats yöntemi ile ilgili sık sorulan sorular VATS yönteminde hasta seçimi nasıl yapılır?Kapalı yöntemler için ayrıca bir hasta seçim kriteri bulunmamaktadır. Cerrahi planlanan ve cerrahiye uygun olan bütün hastalara VATS yöntemi uygulanabilir.VATS yöntemi ile yapılan cerrahide açık yönteme geçilebilir mi? Açık yönteme neden geçilir?VATS yöntemi yeni bir yöntem olmakla birlikte birçok merkezde gerçekleştirilebilmektedir. Göğüs cerrahisinde yukarıda bahsedilen hastalıkların cerrahisinde ilk tercih olarak uygulanır. Ancak kapalı planlanan her vakanın kapalı olarak bitirilmesi gibi bir kural bulunmamaktadır. Her kapalı ameliyatın açığa geçme durumu söz konusu olabilir. Bu durumlar şöyle sıralanabilir:- Yapışıklık: Akciğer dokusu ve akciğer üzerinde bulunan zarın direkt göğüs boşluğuna aşırı derecede yapışıklık gösterdiği durumlarda kapalı yöntemlerle cerrahi yapmak risk taşır. Akciğerin yapışıklıkları giderilemediği müddetçe kapalı cerrahi yöntemi ile devam etmek risklidir. Bu gibi durumlarda açık cerrahiye geçiş yapılabilir.- Kanama: Cerrahi sırasında vasküler yapılar üzerinde yapılan işlemlerde, kopma veya kesilme sonucunda veya tümör invazyonu nedeniyle kontrol edilemeyen aşırı kanama meydana geldiğinde açık cerrahiye geçmek gerekir.- Anatomik farklılık (anatomik varyasyon): Her hastada doğumsal anatomik farklılıklar (varyasyon) söz konusu olabilir. Bazı durumlarda bu varyasyonlar açık tekniğe geçmeyi gerektirebilir.- Hastanın genel durum bozukluğu: Ameliyat sırasında bazen hastalar kardiak yönden (kalp krizi vb) sıkıntıya girebilir. Bu gibi durumlarda cerrahi süresini kısaltmak ve hastaya gerekli müdahaleyi yapabilmek için açık cerrahiye geçilebilir.VATS yöntemi ile göğüs cerrahisi ağrılı mıdır?Cerrahi işlemlerin hepsinde ağrı mutlaka olur. Tamamen ağrısız işlem mümkün değildir. Ancak klasik yöntemlerle karşılaştırıldığında VATS yönteminde ağrı seviyesi daha az olur.VATS yöntemi güvenilir midir?VATS yöntemi dünyada birçok merkezde güvenli bir şekilde uygulanan bir yöntemdir. Dikkat edilmesi gereken nokta bu alanda tecrübeli bir ekip ve alt yapısı ile donanımı yeterli hastaneyi bulmaktır.VATS işlemi sonrasında hastalar ne kadar sürede günlük yaşamlarına geri dönebilir?Hastanın günlük yaşamına dönüş süresi yapılan işleme göre değişiklik göstermektedir. Bu süreç yapılan cerrahi lezyona ve hastanın durumuna bağlıdır. Günlük yaşama dönüş süresi 1 gün ile 7 gün arasında değişebilir.VATS işlemi için yaş sınırı var mıdır?VATS işlemi için bir yaş sınırı yoktur. Bu cerrahilerde hastanın genel durumu önem taşımakta ve belirleyici olmaktadır.VATS işlemi tekrarlanabilir bir işlem midir? | 2,544 |
907 | Tedavi Yöntemleri | Uniportal Yemek Borusu Kanseri Ameliyatı | Boyundan başlayıp mideye kadar uzanan yaklaşık 25-20 cm. uzunluğundaki yemek borusunda meydana gelen kanserlerin tedavisinde kanserin evresi ve bulunduğu bölge belirleyici olabiliyor. Kanserin evresi ve bölgesine göre gerekli görüldüğü durumlarda kemoradyoterapi denilen ve çok yüksek olmayan radyoterapi dozuyla kemoterapinin birleştirildiği tedaviler de uygulanabilirken, cerrahi yöntemler ön plana çıkıyor. Son yıllarda yemek borusu kanseri ameliyatlarında açık cerrahi yöntem yerine tek delikten gerçekleştirilen uniportal yemek borusu kanseri ameliyatı tercih ediliyor. Memorial Ataşehir ve Şişli Hastaneleri Göğüs Cerrahisi Bölümü’nden Prof. Dr. Hasan Fevzi Batırel, kapalı yemek borusu kanseri ameliyatı olarak bilinen tek delikten gerçekleştirilen uniportal yemek borusu kanseri ameliyatı hakkında bilgi verdi.Uniportal (Kapalı yemek borusu kanseri ameliyatı) yemek borusu kanseri ameliyatı nedir? Yemek borusu kanseri tedavisinde cerrahi teknikler ön plana çıkmaktadır. Yemek borusu kanseri ameliyatında hala daha gerekli görüldüğünde yapılmakta olan açık cerrahi yöntemler yerine kesi boyutlarının küçültüldüğü yöntemler ön plana çıkmaktadır. 3-4 cm boyutundaki bir delikten kapalı yöntemle gerçekleştirilen yemek borusu kanseri ameliyatları uniportal yemek borusu kanseri ameliyatı olarak tanımlanmaktadır.Uniportal yemek borusu kanseri ameliyatı hangi hastalarda uygulanabilmektedir?Kapalı yemek borusu kanseri ameliyatı olarak bilinen uniportal yemek borusu kanseri ameliyatı hastaların büyük bir çoğunluğunda gerçekleştirilebilmektedir.Ancak;Yemek borusu kanseri ameliyatı tek delikten yapılamayan hastalarda genellikle ikinci ya da üçüncü bir delik açarak cerrahi işlem tamamlanabilir. Ancak hala bazı hasta gruplarında açık cerrahi yöntemler tercih edilebilmektedir.Cerrahi işlemin hangi yöntemle yapılacağı konusu hastanın fiziki koşullarıyla yakından ilgilidir. Yemek borusu kanseri ameliyatlarında, tümörlü bölgenin çıkartılıp yemek borusunun mide ile birleştirilme işlemi hassasiyet gerektirmektedir. Bu birleştirme işleminin en sağlıklı hangi cerrahi yöntemle gerçekleştirileceği yapılacak tetkiklerin sonrasında kararlaştırılmalıdır.Uniportal (Kapalı yemek borusu kanseri ameliyatı) yemek borusu kanseri ameliyatı nasıl yapılır?Yemek borusu, göğüs bölgesinin en arka tarafında omurga ve aort damarının hemen önünde, kalbin ve soluk borusunun arka kısmında kalmaktadır. Komşu bulunduğu organlar nedeniyle yemek borusu ameliyatları çok dikkatli yapılması gereken cerrahi işlemler arasında yer almaktadır. Yemek borusu kanseri ameliyatı, tümörün bulunduğu bölge ve tümörün büyüklüğüne göre farklılık gösterebilmektedir.Yemek borusunun 3 cm’ lik kısmı boyunda, 3 – 4 cm’ lik bölümü batın bölgesinde geri kalanı ise göğüste yer almaktadır. Tümörün yemek borusunda yer aldığı bölgeye göre ameliyat farklı yöntemlerde gerçekleştirilebilir.Uniportal (Kapalı yemek borusu kanseri ameliyatı) yemek borusu kanseri ameliyatı hakkında sık sorulan sorular Uniportal yemek borusu kanseri ameliyatının (kapalı yemek borusu kanseri ameliyatı) avantajları nelerdir?Uniportal yemek borusu kanseri ameliyatında (kapalı yemek borusu kanseri ameliyatı) hastanede kalma süresi ne kadardır?Yemek borusu kanseri ameliyatları büyük ameliyatlardır. Ameliyattan sonra hastada her hangi bir sorun yaşanıp yaşanmadığının netleşmesi için hasta 7-8 gün hastanede kalmaktadır. Her ne tek delikten yapılan uniportal ameliyatında vücudun dışındaki kesiler küçük olmakla beraber tümör çıkartılırken birçok komplike işlem gerçekleştirilmektedir.Uniportal yemek borusu kanseri ameliyatından sonra sosyal hayata ne zaman dönülebilir?Tek delikten gerçekleştirilen yemek borusu kanseri ameliyatından sonra hastalar genellikle 1 aydan sonra hastalar tamamen normale dönmektedir.Uniportal yemek borusu kanseri ameliyatından sonra iş hayatına ne zaman dönülebilir?Kapalı yemek borusu kanseri ameliyatından sonra hastanın yeme düzeninin tam olarak düzene oturduğundun emin olunmalıdır. Bu süre de her hastada farklılık göstermekle birlikte yaklaşık 2 ay sürebilmektedir.Uniportal yemek borusu kanseri ameliyatı kaç saat sürer?Uniportal yani kapalı yemek borusu kanseri ameliyatının süresi tümörün bulunduğu bölge ve tümörün büyüklüğüne göre farklılık gösterebilmektedir. Açık cerrahiye göre oldukça kısa süren kapalı yemek borusu kanseri ameliyatları yaklaşık 2,5 -3 saat sürmektedir. Batın bölgesinden 3 delikle gerçekleştirilen midenin tüp haline getirilmesi ameliyatı yaklaşık 45 dakika sürerken göğüs bölgesinden tek delikle yapılan uniportal ameliyatı 1- 1,5 saat sürebilmektedir. Kapalı yemek borusu kanseri ameliyatının riskleri nelerdir?Yemek borusu kanseri ameliyatlarında genel olarak riskler şu şekilde sıralanabilir;Yemek borusu kanseri ameliyatından sonra yaşanabilen kaçağın belirtileri nelerdir?Açık ya da kapalı yöntemle yapılan yemek borusu kanseri ameliyatlarında yaşanabilecek en önemli risklerin başında kaçak gelmektedir.Kaçak belirtileri şu şekilde sıralanabilir;Yemek borusu kanseri ameliyatlarından sonra kaçak belirtileri yakından takip edilmelidir. Ameliyattan sonra midenin iyi kanlanıp kanlanmadığı özel bir yöntemle kontrol edilmektedir. Hastaya damardan özel bir madde verilerek tüp haline getirilen midenin kanlanıp kanlanmadığı yapılan tetkiklerde incelenir.Ayrıca hastanın tansiyonunun ideal seviyelerde kalması sağlanarak midenin daha hızlı iyileşmesine zemin hazırlanmalıdır.Bütün önlemler ve takibe rağmen hastada kaçak belirtisi varsa Bilgisayarla Tomografi çekilerek kaçak olup olmadığı kontrol edilmelidir.Yemek borusu yerine mide veya kalın bağırsak tercih edilmesi hangi duruma göre belirlenir?Yemek borusu kanseri ameliyatlarında tümör bulunan yemek borusu çıkartılarak yerine mide ya da kalın bağırsaktan yemek borusu yapılmaktadır. Yemek borusu kanseri ameliyatlarında genellikle mide tüp haline getirilerek yemek borusu yerine kullanılmaktadır. Midenin kullanılmasındaki avantaj işlemin tek bir seferde gerçekleştirilebilmesidir. Mide ile yemek borusu birbirine dikilerek bu işlem tek seferde bitirilebilmektedir. Ancak hastanın midesinde sorun olması ya da yaşam süresinin çok uzun olmasının öngörüldüğü durumlarda kalın bağırsak gerekli işlemlerin ardından yemek borusu yerine kullanılabilir. Kalın bağırsağın yemek borusu yerine kullanılabilmesinde 3 ayrı işlem yapılmaktadır. Kalın bağırsak çıkartılır, geri kalan bağırsak kısımları birbirine dikilir. Çıkarılan kalın bağırsak yemek borusuna dikilir ve son olarak da kalın bağırsak mideye dikilir. Yapılan cerrahi işlemlerin fazla olması kaçak riskini artırabilmektedir. Bu nedenle uygun hastalarda midenin tüp haline getirilerek kullanılması çok daha olumlu sonuçlar vermektedir.Yemek borusu kanseri ameliyatından sonra hastalar nelere dikkat etmelidir?Açık cerrahi yöntem ya da uniportal yemek borusu kanseri ameliyatlarından sonra hastaların dikkat etmesi gereken durumlar şu şekilde sıralanabilir;Yemek borusu kanseri ameliyatı olan hastaların ömür boyu beslenme düzenlerine dikkat etmeleri gerekir. Beslenme az az ve sık sık olmalıdır. Yemek borusu kanseri ameliyatlarından sonra hastalara tüketecekleri gıdalar konusunda büyük yasaklar getirilmemektedir. Ancak hastaların saf şeker olarak tanımlanabilen bal, pekmez, şerbetli tatlılar gibi gıdalardan uzak durması önemlidir. Saf şekerin çok tüketilmesi hastalarda dumping sendromu denilen şeker anomalisine neden olabilmektedir.Gıdalar iyi çiğnenerek tüketilmelidir.Ömür boyu reflü ilaçları kullanılmalıdır.Asitli içecekler, çay ve kahve aşırıya kaçmamak kaydıyla tüketilebilir.Yemek borusu kanseri ameliyatı olan hastaların karın basıncını artıracak hareketlerden uzak durması gerekmektedir. Ağır kaldırılmamalı ve uzun süreli kabızlıkla ilgili önlemler alınmalıdır. | 2,891 |
908 | Tedavi Yöntemleri | Vajina Daraltma Operasyonu | Günümüzde sık tercih edilen estetik uygulamalar arasında yer alan vajina daraltma ameliyatları pek çok kadının en büyük sorunlarından biri olan vajinal genişlemeye kalıcı bir çözüm sağlıyor. Yaş, gebelik, doğum ya da hormonal nedenlerle genişleyebilen vajina, vajinal daraltma operasyonlarıyla eski sıkılığına kavuşabiliyor. Memorial Şişli Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Bölümü’nden Doç. Dr. Çiğdem Pulatoğlu, vajinal daraltma operasyonları hakkında bilgi verdi.Vajina daraltma operasyonu nedir?Kadınlarda gebelik, vajinal doğum, yaşın ilerlemesi gibi sebeplerden ötürü vajinada bazı deformasyonlar olabilmektedir. Bunlardan biri de vajinal genişlemedir. Vajinal genişleme vajinal daraltma operasyonlarıyla düzeltilebilmektedir. Vajinal genişleme kadınların cinsel hayatlarını olumsuz etkileyebilmektedir. Vajinal genişlik durumda vajinal enfeksiyonlar da daha sık görülebilmektedir. Bunların önüne geçmek, deformasyonları düzelterek vajina anatomisini eski haline getirmek için vajinal daraltma ameliyatı yani vajinoplasti yapılmaktadır.Vajina daraltma operasyonu hangi durumda yapılır?Vajina, kas ve bağ dokudan oluşan bir yapıdır. Bağ dokunun bileşenlerinden biri ise kolajendir. Yaşın ilerlemesi, vajinal doğum, genetik yapı, gebelik gibi sebeplerden dolayı bu dokular etkilenir ve vajina genişler. Vajinal genişlemenin en sık görülen nedeni vajinal doğumlardır. Zor doğumlarda kas ve bağ dokusunda yırtılmalar meydana gelebilir. Doğumun uzun sürdüğü ve bebeğin çatıya inememesi gibi durumlar vajinal genişleme riskini arttırır. Bağ ve kas yapıları genetik olarak zayıf olan kişiler doğum yapmasa da vajinal genişleme olabilmektedir. Bu durumda cinsel ilişkide partneri hissetmede sorunlar oluşabilir. Bunun yanında cinsel ilişki sırasında vajinadan ses gelmesi kişilerin ilişkiye olan konsantrasyonunu azaltabilmektedir. Bazı kişilerde de vajinal doğum sonrasında atılan dikişlerin kötü iyileşmesi durumu olabilir. Ayrıca hormonal bazı eksiklikler nedeniyle de vajinada genişleme olabilmektedir. Vajinal genişlemesi olan hastalara vajinal daraltma ameliyatları yapılabilmektedir.Vajina daraltma ameliyatı nasıl yapılır?Vajinal daraltma hastane ortamında, genel anestezi altında hastanın ihtiyaçlarına göre yaklaşık 1 saat süren bir operasyondur. Ameliyat sonrası kişi genellikle aynı gün ya da 1 gece hastanede kaldıktan sonra taburcu edilir. Vajinanın dışındaki vulvar bölgeye ve labiumlara ek işlem yapılmadıysa, ameliyatın dikiş izleri içeride kalır dışarıdan ameliyat izleri görülmez. Kendiliğinden eriyen dikişler kullanıldığı için iyileşme sürecinde dikiş alınmasına gerek kalmaz.Vajinal daraltma hakkında sık sorulan sorular Vajinal daraltma (vajinoplasti) ameliyatı diğer ameliyatlarla birlikte yapılabilir mi?Vajinoplasti; sistosel (mesane sarkması), rektosel (bağırsak sarkması), labioplasti (iç dudak estetiği), klitoris estetiği, vajen dış dudak dolgusu, epizyotomi skar onarımı ve tüm vajinal gençleştirme prosedürleri ile birlikte yapılabilir.Vajinal daraltma (vajinoplasti) ameliyatı sonrası iyileşme süreci nasıldır? Vajina daraltma ameliyatı sonrası kişi aynı gün veya bir gece hastanede kaldıktan sonra taburcu edilir. Kısa sürede günlük yaşantısına geri dönebilir. Bu süre kişiye göre 1-2 gün ile 1 hafta arasında değişmektedir. İlk haftalar (1-2 hafta) hafif bir rahatsızlık hissi ve ödem görülebilir. Vajinal bölgenin tamamen iyileşmesi 4-6 haftayı bulur. Bu süreçte cinsel ilişkiden kaçınılmalı, enfeksiyon riski sebebiyle havuza, denize girilmemelidir. Kişi ameliyattan 1 gün sonra ılık su ile banyo yapabilir. Ameliyat sonrası; genital bölge temizliği ve hijyen çok önemlidir. Estetik dikiş kullanıldığı için, dikişlerin alınması gerekmeyecektirVajina daraltma ameliyatı kimlere uygulanır?Kendinde veya partnerinde cinsel haz eksiliği, his kaybı, vajinadan ses gelmesi, vajinadan hava kaçağı (vajinadan gaz kaçırma), tekrarlayan akıntı gibi şikayetleri olan 18 yaş üzeri her yaştan kadına uygulanabilir.Vajinal daraltma kremi bir fayda gösterir mi?Bu tür uygulamaların vajinanın bozulan anatomisini düzeltmeye faydası yoktur. Bir ürün kullanmadan önce kadın hastalıkları ve doğum uzmanına danışmak en doğru olan davranış olacaktır.Vajinal daraltma egzersizleri faydalı olur mu?Kegel egzersizleri bir aşamaya kadar faydalı olabilir. Bu egzersizler evde, işyerinde, araba kullanırken bile uygulanabilecek egzersizlerdir. Burada amaç pelvik taban kaslarını güçlendirmektir. Mesane boşken uygulanması gereken egzersizlerdir. Bu egzersizler cinsel birliktelikte hazzı artırabilir, orgazm olamama sorununu çözebilir, idrar kaçırma sorununu önleyebilir, rahim sarkması, mesane sarkması gibi sorunları önleyebilir.Vajinal daraltma labioplasti ile uygulanabilir mi?Vajinoplasti operasyonları iç dudak estetiği (labioplasti) ile aynı seansta yapılabilmektedir. Hatta labioplasti, klitoral hoodoplasti, vajinoplasti ve perineoplasti operasyonlarının tamamı aynı seansta yapılabilmektedir. Böylece hem vajina hem de dış genital bölge (vulva) aynı seansta estetik ve fonksiyonel olarak düzeltilebilir.Vajina daraltma ameliyatını kim yapar?Vajina daraltma ameliyatları bu konuda eğitim almış kadın hastalıkları ve doğum uzmanları tarafından yapılmalıdır. Vajinoplasti tamamen jinekolojik ve rekonstrüktif bir ameliyattır.Vajinal daraltma ameliyatı kalıcı mı?Bu ameliyatların en büyük özelliği kalıcı bir sıkılık elde edilmesidir. Bir daha normal doğum olmadığı sürece de vajinal genişleme olmaz.Vajinal daraltma ameliyatının riskleri nelerdir?Vajinal daraltma ameliyatını deneyimli ve bu işin eğitimini almış bir kadın hastalıkları ve doğum uzmanı yaparsa kanama ya da enfeksiyon gibi riskler çok nadir görülür.Doğum yapmamış kadınlar vajina daraltma ameliyatı olabilir mi?Vajina genişlemesi sadece doğuma bağlı değildir. Bazen de genetik olarak vajina yapısı nedeniyle vajina genişleyebilir, sık cinsel ilişki, hormonal sebeplerle de vajinada genişleme olabilmektedir. Bu tür kadınlara da vajinal daraltma uygulanabilmektedir.Ameliyatsız vajina daraltma ameliyatı yapılabilir mi?Son dönemlerde lazer veya radyofrekans ile vajina daraltma operasyonları yapılabilmektedir ancak bu yöntemlerin hiç biri vajina daraltma ameliyatı kadar kesin ve kalıcı çözüm sağlamaz.Vajina daraltma ameliyatı ne zaman yapılır?Vajina daraltma operasyonu adet kanamasının olmadığı zamanlarda yapılabilmektedir.Vajinal daraltma lazer tedavisi nedir?Bu işlemde karbondioksit lazer ya da Er- Yag lazer kullanılır. Hasta muayene masasına alınır ve yatış pozisyonuna geçirilir. Anestezi uygulanmaz. 20 ile 30 dakika arasında biter. Vajina içine lazer ışını veren bir başlık yerleştirilir. İşlem uygulandığında enfeksiyon riski olmaz. İşlem esnasında vajina kısmında ısı artışı hissedilebilir. Ancak kalıcı çözüm sağlamadığı için tekrarlanması gereken bir işlemdir.İp askı vajinal daraltma nasıl yapılır?İp askı da vajinal daraltma yöntemleri arasındadır. Bunda da özel iplerin vajen dokusunun altına yerleştirilmesiyle yapılır. Bu ipler kolajen yapımını sağlar buna bağlı olarak da vajina daralır. Ancak tüm yöntemler arasında vajinal daraltma ameliyatları en kalıcı olanıdır.Vajinal daraltma ameliyatı sonrasında dikkat edilmesi gerekenler nelerdir?Bu ameliyat genel anestezi altında yapılmaktadır. Ameliyat sonrasında hafif ağrı, kanama beklenen bir durumdur. Doktorun önerdiği şekilde pansuman yapılması gerekir. Ve doktorun verdiği ilaçların düzenli, zamanında kullanılması önem taşır. Ameliyattan sonra ilk bir ay ağır egzersiz yapılmaması gerekmektedir. Havuz ya da denize girilmemelidir. Sigara içilmemeli, bol su içilmeli ve düzenli beslenilmelidir. Bu şartlarla ameliyatın başarısı da yüksek olur, iyileşme de hızlı gerçekleşir.Vajinal daraltma ameliyatı sonrası kanama olur mu?Ameliyat sonrasında hafif bir kanama olması normaldir. Eğer şiddetli bir kanama olursa doktora başvurulmalıdır.Doğumdan sonra vajinal daraltma ameliyatı ne zaman yapılabilir?Normal doğumdan en az bir sene sonra bu ameliyat yapılabilmektedir. Ayrıca bu ameliyat normal doğuma da engel değildir. Ancak doğum sonrasında küçük bir miktar gevşeme olabilir. Bu nedenle bu operasyonu olan kişiler belki ileri dönemde sezaryen tercih edebilmektedir.Vajinal daraltma ameliyatı orgazma nasıl etki eder?Bu ameliyattan sonra cinsel hazzın arttığı bilinmektedir. Daha öncesinde orgazm yaşamayan kadınlarda ameliyat sonrasında isteksizliğin bittiği, cinsel olarak haz yaşandığı ifade edilmektedir.Vajinal daraltma ameliyatı sonrası banyo yapılabilir mi?Ameliyatın ertesi günü ılık banyo yapılabilir. Ancak ameliyat bölgesine çok fazla temas edilmemelidir.Vajinal daraltma ameliyatı sonrası ne zaman cinsel ilişki yaşanabilir?Bu tür ameliyatlar sonrasında en az 4 hafta cinsel ilişki önerilmemektedir. Hekiminizin bu konudaki tavsiyelerine uymak iyileşme sürecinizi hızlandıracaktır.Vajinal daraltma fiyatları nedir?Vajinal daraltma ameliyatlarının fiyatları yapılacak işleme, operasyonu gerçekleştirecek doktor ve merkeze göre de değişiklik göstermektedir. | 3,333 |
909 | Tedavi Yöntemleri | Vajinal Lazer | Kadınlarda sosyal hayatı olumsuz etkileyen ve toplumda oldukça sık karşılaşılan idrar kaçırma sorununun çözümünde önemli bir yere sahip olan vajinal lazer uygulaması, aynı zamanda normal doğum sonucu vajina genişlemesi nedeniyle cinsel hayatı olumsuz etkilenen kadınlar için de kolay ve pratik bir tedavi metodu olmaktadır. Vajinal lazer nedir?Vajinanın içerisine yerleştirilen kadın doğum muayenelerinde sıklıkla kullanılan ultrason probuna benzer bir prob ile tamamıyla ağrısız, acısız, lokal anestezi ile uygulanan bir işlemdir.Vajinal lazer hangi hastalıklarda kullanılır?Uygulama alanı öncelik olarak tıbbi açıdan özellikle toplumda her 3 kadından birinin yaşadığı idrar kaçırma sorunudur. Ayrıca menopoz döneminde görülen vajinal kuruluk şikayetlerinin ve ağrılı cinsel ilişki sorunlarının çözümü için de tercih edilmektedir. Vajina dokularının gençleştirilmesi ıslanma ve ağrı sorunlarını gidermektedir. Tüm bunların yanında vajinal estetik alanında ise sık yapılan doğumlar sonucu cinsel yaşamı olumsuz etkileyen vajina genişlemesi probleminin çözümü için de sıkça uygulanan bir yöntemdir.Vajinal lazer nasıl yapılır?/ uygulanır?Probun 2 boyu bulunmaktadır. Öncelikle geniş kişiye uygun olan boyut ile tedaviye başlanır. Sonuç alındıkça diğer boyu kullanılarak tedaviye devam edilir. 2 seansın arasında yaklaşık 1 ay süre geçmesi gerekmektedir. Vajina içerisine yerleştirilen prob ile vajinanın tüm duvarına çepeçevre lazer ile epitelizasyon uyarımı gerçekleştirilir. Bir diğer anlamda dokuya gençleştirme, yeni hücre üretimi yapılarak genişleme ve sarkma gibi etkiler ortadan kaldırılmaktadır. İlk seansın ardından vajina fark edilir derecede daralmaktadır. İkinci seansın sonunda ise büyük oranda doğum öncesine yakın genişliğe ulaşılmaktadır. Bu şekilde hem idrar kaçırmanın tedavisine katkıda hem de doğumlar ile cinsel yaşamda sorun yaratan vajinal genişleme sorunu çözülmektedir. İşlem sonrası hasta kısa sürede günlük yaşantısına ve işine dönebilmektedir. Cinsel yaşam için de herhangi bir kısıtlama yoktur.Vajinal rejuvenasyona ilişkin s ıkça sorulan sorularVajinal lazer yöntemi ile vajina daraltma, gençleştirme işlemine verilen addır.Vajinal lazer yöntemi ile vajinanın duvarına uygulanan epitelizasyon yani yeni hücre üretimi yapılarak gerçekleşmektedir.Sık ve zorlu doğumlar sonucu ortaya çıkan, daha ciddi vajina genişleme sorunlarını gidermek amacıyla uygulanmaktadır. | 909 |
910 | Tedavi Yöntemleri | Tüp Bebek (IVF) Tedavisi | Tüp bebek, çocuk sahibi olmanın istendiği ancak doğal yollarla hamileliğin gerçekleşmediği koşullarda yumurtalıkların döllenmesine göre klasik tüp bebek (IVF) ya da mikroenjeksiyon (ICSI) yöntemlerine başvurulan üreme yöntemidir. Tüp bebek tedavisi en genel tanımıyla kadından alınan yumurta hücrelerinin ve erkekten alınan sperm hücrelerinin laboratuvar ortamında döllenmesini ve döllenen embriyonun da kadının rahim içine yerleştirildiği yardımcı üreme tedavisidir. Tüp bebek tedavisinin aşamaları şu şekildedir: Tüp bebek yöntemi genellikle 1 yıldan fazla bir sürede korunmasız birlikteliğe rağmen gebelik durumunun gerçekleşmediği, genetik hastalık veya bebeğin sağlıksız doğma ihtimalinin olduğu durumlarda tercih edilebilmektedir. Tüp Bebek Tedavisi Nedir?Tüp bebek tedavisi, kadından alınan yumurtaların (oosit) ve erkekten alınan spermin laboratuvar ortamında döllendirilip, döllenmiş yumurta veya yumurtaların (embriyolar) rahim içine yerleştirilerek hamile kalınmasına yardımcı olan üreme yöntemidir.Klasik tüp bebek yöntemi haricinde uygulanan mikroenjeksiyon (ICSI) tekniği ise baba adayından alınan tek bir sperm hücresinin, anne adayından elde edilen yumurta hücresi içerisine mikroskop altında ince bir iğneyle yerleştirilerek döllenmenin sağlandığı yardımcı üreme yöntemidir. Özellikle erkek kaynaklı kısırlık durumunda mikroenjeksiyon yöntemi ile döllenme ve gebelik elde etme şansı tercih edilmektedir.Normal bir hamilelikte, erkek spermi bir kadının yumurtasına nüfuz eder ve yumurtalıklardan olgun bir yumurta salındığında yumurtlamadan sonra onu vücudunda döller. Döllenmiş yumurta daha sonra rahim duvarına yuvalanır. Yani cinsel ilişkinin ardından sperm ve oositin birleşmesi ile oluşan yeni hücre (zigot) anne adayının rahmine yerleşir. Burada bölünerek çoğalan zigot gelişerek fetüsün oluşumunu sağlar. Bu sürecin doğal yollardan gerçekleşemediği durumda, 1970’li yılların sonlarından beri uygulanan tüp bebek yöntemi (IVF) yardımcı üreme teknolojisinin en etkili şeklidir.25 Temmuz 1978'de ilk ‘tüp bebek’ Louise Brown doğarken, tüp bebek yöntemi üzerinde işbirliği yapan Robert Edwards ve Patrick Steptoe, IVF'nin öncüleri olarak kabul edilir. Kadınların doğal yollarla gebe kalamaması durumunda uygulanan tüp bebek tedavisi aşılama başta olmak üzere pek çok yöntemi içermektedir.Tüp Bebek (IVF) Tedavi Süreci Nasıldır?Tüp bebek tedavisi, kadından alınan yumurta hücrelerinin ve erkekten alınan sperm hücrelerinin laboratuvar ortamında döllenip, döllenen embriyonun da kadının rahim içine yerleştirilmesi işlemidir.1. Aşama: Hormon tedavisi ile yumurta üretiminin uyarılmasıNormalde kadınlarda ayda bir yumurta büyür, olgunlaşır ve çatlar. Tüp bebek işlemlerinde tek yumurta alınırsa yumurta döllenmeyebilir veya döllendikten sonra sağlıklı bir embriyo gelişmeyebilir. Bu nedenle IVF‘de yumurtalık uyarıcı ilaçlar kullanılarak çok sayıda yumurta elde edilmeye çalışılır. Adetin 2. günü yapılan vajinal ultrasonografi ve kandan bakılan hormon sonuçlarına göre tedaviye başlanır. Tedaviye başlarken ilaç dozları kişinin vücut kitle indeksine (kg/m2), yumurtalık rezervine daha önce IVF yapılmışsa önceki tedavilerde kullanılan ilaç dozlarına ve toplanan yumurta sayılarına göre belirlenir. İlaç dozları ve tedavi protokolleri her hasta için özel olarak belirlenir ve bireyselleştirilmiş tedavi protokolleri uygulanır. Bunlar şu ilaçları içerir:Yumurtalık uyarımı için kullanılan ilaçlar: Yumurtalıkları uyarmak için, bir folikül uyarıcı hormon (FSH), bir luteinize edici hormon (LH) veya her ikisinin bir kombinasyonunu içeren enjekte edilebilir bir ilaç alınabilir. Bu ilaçlar bir seferde birden fazla yumurtanın gelişmesini sağlar.Oosit olgunlaşması için kullanılan ilaçlar: Foliküller yumurta alımı için hazır olduğunda yumurtaların olgunlaşmasına yardımcı olması için (HCG) veya diğer ilaçlar alınır.Erken yumurtlamayı önlemek için kullanılan ilaçlar: Bu ilaçlar vücudun gelişen yumurtaları çok erken bırakmasını engeller.Rahmin iç yüzeyini hazırlamak için kullanılan ilaçlar: Yumurtanın alındığı gün veya embriyo transferi sırasında doktorunuz, rahminizin iç yüzeyini implantasyona daha açık hale getirmek için progesteron takviyeleri almaya başlamanızı tavsiye edebilir.Yumurtalıkların uyarılması işlemi kişisel farklılıklar göstermekle beraber yaklaşık 10-12 gün sürmektedir bu süre içerisinde 2- 3 günlük aralıklarla vajinal ultrasonografi yapılarak yumurtalıklardaki folliküllerin gelişimi izlenir ayrıca ilaçlara yanıtı ölçmek için kanda hormon düzeylerine bakılır. Yumurtalıklardaki folliküller belli bir boyuta ulaşınca yumurtaların olgunlaşmasını sağlayan rhCG veya GnRH analoğu yapılır. Bu iğnenin mutlaka doğru zamanda ve doğru şekilde yapılması çok önemlidir. Söz konusu iğne doğru zamanda ve doğru şekilde yapılmadığı takdirde yumurta yeterli olgunluğa erişemez ve işlem başarısızlıkla sonuçlanabilir. Yapılan bu son iğneden yaklaşık 36 saat sonra yumurta toplama işlemine geçilir.2. Aşama: Yumurtalıktan yumurtaların alınmasıAnne adayına, yumurta alımı sırasında ağrı veya başka rahatsızlıklar hissetmemesi için hafif bir yatıştırıcı veya anestezik verilir. Doktor, üzerine ince içi boş bir iğne takılmış bir ultrason vajinal prob kullanarak kadının yumurtalıklarından yumurta aspire eder. Bu işlem, yaklaşık 12-30 dakika sürer. Bu numuneler zaman kaybedilmeden laboratuvara gönderilir. Yumurtalıklara transvajinal ultrasonla erişilemiyorsa, iğneyi yönlendirmek için bir abdominal ultrason kullanılabilir. Yumurtalar, bir emme cihazına bağlanan bir iğne ile foliküllerden çıkarılır. Anne adayları yumurta alımından sonra kramp ve tokluk veya baskı hissi yaşayabilir.3. Aşama: Spermin alınması Yumurta toplama ile aynı gün, baba adayından sperm örneği istenir. Mastürbasyon ile sağlanan sperm derhal laboratuvara gönderilir. Meni içeriğinde sperm olmayan baba adaylarından ise cerrahi yolla yumurtalıklardan sperm alınabilir. Sperm, laboratuvarda meni sıvısından ayrılır.4. Aşama: Yumurta ve spermin laboratuvar ortamında döllendirilmesiKlasik tüp bebek tedavisinde (IVF) sperm ve yumurtalar bir petri kabında karıştırılır ve ardından laboratuvarda hazırlanan kültür ortamında bir araya getirilerek döllenmeleri beklenir. Bu dönemde, doktorunuz döllenme belirtilerini kontrol eder ve embriyoların büyümesini izler. Mikroenjeksiyon tekniğinin (ICSI) kullanıldığı durumlarda ise sperm, yumurtanın içine enjekte edilir. ICSI, genellikle sperm (semen) kalitesi veya sayısında bir sorun olduğunda, önceki IVF döngüleri sırasında fertilizasyon girişimleri başarısız olduğunda uygulanır.5. Aşama: Döllenmiş yumurtaların anne rahmine yerleştirilmesiDöllenme gerçekleştikten sonra, embriyo gelişimi takip edilerek uygun olan günde transfer işlemi gerçekleştirilir. Ancak transfer günleri, tüp bebek merkezlerinin stratejilerine, çiftin elde edilen yumurta sayısına, gelişmekte olan embriyo kalitesine göre değişim göstermektedir. Transfer edilecek embriyo sayısı kadın yaşı ve daha önce uygulanan başarısız tüp bebek denemeleri göz önüne alınarak, gelişen embriyoların kalitesi ve dönemine göre seçilir. Embriyo transferinin yapılacağı gün ince bir kateter yardımı ile kadının rahmine embriyo transfer edilir. Rahim zarını güçlendirmek ve desteklemek ve implantasyon olasılığını artırmak için, günlük progesteron veya HCG uygulaması önerilir. Çoğu kadın, hormon enjeksiyonlarında minimum ağrı ve rahatsızlık hissedebilir. Transferden sonra yarım saatlik dinlenme yeterlidir. Zira yarım saatten daha uzun yatak istirahatinin gebelik şansını artırıcı bir etkisi olmadığı saptanmıştır.Embriyo transferi sonrası tipik yan etkiler şunları içerir:Anne adayları gebelik testine kadar cinsel ilişkide bulunmamalı, sigara kullanmamalı, doktora danışmadan herhangi bir ilaç kullanmamalıdır. (Ağrı kesiciler mecbur kalınmadıkça kullanılmamalıdır.) Anne adayları bu süreçte; yemek yapabilir, merdiven inip çıkabilir, yürüyüş yapabilir. Ancak embriyo transferinden sonra gebelik testi sonucunu alana kadar spor, ağır iş, ağır yük kaldırma gibi aktivitelerde bulunulmamalıdır.Öte yandan anne adayları tuvalete çıkabilir, banyo yapabilir. Taharetlenme yapılırken haznenin içi yıkanmamalıdır. Zira bu işlem vajen kanalının normal fizyolojik ortamında değişikliğe neden olacağından enfeksiyonlara sebebiyet vermektedir.6. Aşama: Yumurtalıkları dondurmaTransfer edilmek üzere seçilen embriyoların dışında, geride az ya da çok sayıda embriyo kalabilir. Bu embriyolar eğer uygun kalite ve morfolojik özelliklere sahipse, dondurulup saklanarak ileride tekrar bir gebelik şansı için kullanılması tercih edilebilir. Türkiye’deki yönetmeliklere göre embriyolar, dondurulduktan sonra 5 yıl saklanabilir ve kullanılmadıkları süre içerisinde, her yıl embriyoların saklanmasının devamına onay vermek için aile merkeze ulaşarak imza verir.7. Aşama: Gebelik testinin yapılmasıEmbriyo transferinin üzerinden ortalama iki hafta geçmesinin ardından hamileliğin oluşup oluşmadığının saptanması amacıyla gebelik testi uygulanır. Yapılan test neticesinde sonuçların pozitif çıkması durumunda gebelik kesesinin durumunun görülmesi için yaklaşık 10 gün sonra ultrason kontrolü yapılmaktadır.Tüp bebek tedavisi sonrası ne zaman test yapılmalı?Bu nedenlerle tüp bebek tedavisinde hekimin alışkanlığına göre embriyo transferinden 10-12 gün sonra yapılacak kanda gebelik testi en sağlıklı sonucu verecektir. Zira idrarda yapılan gebelik testleri belli bir hormon seviyesine hassas olduğu için erken gebelikte yanlış negatif sonuç verebilir. (Örneğin test 100 gibi bir değere kadar hassas ise erken dönemde daha değer 25 iken yanlışlık ile negatif sonuç verecektir)Ayrıca görsel sonuçlar da bazen yanlış yorumlanabilir. Normal yolla gebelikte ise kanda gebelik hormonu tespit edilmesi en erken olarak ilişkiden 2 hafta kadar sonrası olabilir. Ayrıca yine bilinmesi gereken önemli bir bilgi de şudur: Kanda gebelik testi erken dönemlerde sağlıklı bir gebelikte 2 gün ara ile takip edildiğinde yaklaşık 2 kat artış gösterecektir. Sonrasında ise bu değer 2000 gibi bir değere ulaştığında bizim için gebelik ultrasonografide görülebilir büyüklüğe gelmiş demektir.İlaçsız tüp bebek tedavisi yapılabilir mi?Tüp bebek tedavisinde olgunlaşan yumurtalar toplanır ve mikroenjeksiyon yapılarak döllenme sağlanır. İlaçsız tüp bebek tedavisinde (IVM) tamamen olgunlaşmadan toplanan yumurtalar, laboratuvar ortamında olgunlaştırılır. Bu tedavinin amacı, yumurtaların olgunlaştırılması için kullanılan ilaçlardan zarar görebilecek hastaların tedavilerini, bu ilaçları vermeden sürdürmeleridir.Büyümesi izlenen yumurtalar istenen boyuta geldiğinde toplanır, yumurtaların önce laboratuvar ortamında olgunlaşmaları 24 saat kadar beklenir. Daha sonra hastanın eşinden alınmış olan sperm, mikroenjeksiyon yöntemi ile yumurtalara enjekte edilir ve elde edilen embriyolar dondurulup, daha sonra başka bir ayda transfer işlemi gerçekleştirilir. Günümüzde özellikle yeni tedavi protokolleri sayesinde giderek daha az IVM yöntemine ihtiyaç duyulmaktadır.Tüp Bebek Merkezlerinde Sunulan Hizmetler Nelerdir?Tüp bebek merkezlerinde üreme teknikleri, erkek üreme sağlığı, endoskopik üreme cerrahisi, laboratuvar ve genetik alanlarda hizmetler verilmektedir.Yardımcı Üreme Teknikleri olarak verilen hizmetler:Erkek Üreme Sağlığı alanında verilen hizmetler:Endoskopik Üreme Cerrahisi alanında verilen hizmetler:Laboratuvar alanında verilen hizmetler:Genetik alanda verilen hizmetler:Tüp Bebek (IVF) Tedavisi Hangi Durumlarda Tercih EdilirTüp Bebek Tedavisi ihtiyacının arkasındaki nedenlerden bazıları şu şekildedir:Fallop tüpü hasarı veya tıkanmasıFallop tüpünün hasar görmesi veya tıkanması, bir yumurtanın döllenmesini veya bir embriyonun uterusa gitmesini zorlaştırır.Yumurtlama bozukluklarıDüşük yumurtalık rezervi Anovulasyon, infertilite nedenlerinin %5-25’ini oluşturur. Bir kadında yumurtlamanın olup olmadığı ultrasonografi (USG) ile yumurtlama takibi yapılarak veya serumda progesteron hormon düzeylerine (adetin 19. 21. ve 23. günlerinde) bakılarak tespit edilebilmektedir. USG de yumurtanın büyümediği veya tekrarlayan progesteron ölçümlerinin 3 mg/ml’nin altında olması yumurtlamanın olmadığını gösterir.EndometriozisEndometriozis, uterus dokusu uterusun dışına yerleşip büyüdüğünde ortaya çıkar - genellikle yumurtalıkların, uterusun ve fallop tüplerinin işlevini etkiler.Rahim fibroidleriMyomlar rahim duvarındaki iyi huylu tümörlerdir ve 30'lu ve 40'lı yaşlarındaki kadınlarda yaygındır. Myomlar döllenmiş yumurtanın implantasyonuna engel olabilir.Önceki tüp sterilizasyonu veya çıkarılmasıTüp ligasyonu (fallop tüplerinin gebeliği kalıcı olarak önlemek için kesildiği veya bloke edildiği bir tür sterilizasyon) geçirdiyseniz ve gebe kalmak istiyorsanız, IVF tüp ligasyonu bu durumu tersine çevirmeye bir alternatif olabilir.Bozulmuş sperm üretimi veya işleviOrtalamanın altında sperm konsantrasyonu, spermin zayıf hareketi (zayıf hareketlilik), servikal mukusa nüfus edememesi, hayatta kalamaması veya sperm boyutunda ve şeklindeki anormallikler.Açıklanamayan kısırlıkAçıklanamayan kısırlık, ortak nedenler için değerlendirmeye rağmen kısırlığın hiçbir nedeninin bulunmadığı anlamına gelir.Genetik bir bozuklukAnne ve baba adaylarının genetik bozukluğu çocuklarına geçirme riski var ise preimplantasyon genetik testleri için başvuruda bulunabilir. Tüp bebek tedavisinde yumurtalar toplandıktan ve döllendikten sonra, bazı genetik problemler için taranır; ancak tüm genetik problemler bulunamaz.Tanımlanmış genetik bozukluklar içermeyen embriyolar rahme transfer edilebilir. Preimplantasyon genetik tanı (PGT), çocuklarına ciddi bir genetik hastalık geçirme riski taşıyan çiftlere önerilen bir tanı yöntemidir. Kistik fibrosis, talasemi gibi bazı genetik hastalıkları taşıyan çiftlerin embriyolarında PGT sayesinde gebelik gerçekleşmeden, gebeliğin sonlandırılmasına gerek kalmadan hastalık teşhis edilip o embriyo bu şekilde elenebilir.Preimplantasyon genetik tanı, sadece bu tür genetik hastalık riskleri olan çiftler için değil, aynı zamanda yapısal kromozom bozukluklarının (Örneğin translokasyon, inversiyon vb.) neden olduğu tekrarlayan düşükler nedeniyle sağlıklı bir gebelik oluşturamayan çiftler için de alternatif bir yol sunmaktadır.Kanser veya diğer sağlık koşulları için doğurganlığın korunmasıDoğurganlığa zarar verebilecek radyoterapi veya kemoterapi gibi kanser tedavisine başlanmak üzereyse doğurganlığın korunması için tüp bebek yöntemi (IVF) bu durumda iyi bir seçenek olabilir. Zira tüp bebek yöntemiyle birlikte kadınlar yumurtalıklarından yumurta toplayabilir ve daha sonra kullanmak üzere döllenmemiş durumda dondurulabilir. Diğer bir seçenek olarak da yumurtalar döllenebilir ve ileride kullanılmak üzere embriyo olarak dondurulabilir.Tüp Bebek (IVF) Tedavisinde Başarı Faktörleri Nelerdir?Tüp Bebek (IVF) tedavisinde başarıyı artıran faktörlerKadınlarda kilo arttıkça (VKİ >30) tüp bebeği takiben canlı doğum oranlarının azaldığı görülmektedir. Obez kadınlar için ideal olan kilo verdikten sonra tüp bebek yapmak ve gebe kalabilme şansını artırmaktır. Polikistik over sendromu ve kısırlığı olan fazla kilolu/obez kadınlarla yapılan çalışmalarda yaşam tarzı değişikliği ve kilo kaybından sonra yumurtlama ve canlı doğum oranlarında iyileşme gösterilmiştir. Yağ oranı düşük, protein, demir, magnezyum, kalsiyum ve potasyum oranı yüksek bir diyet önemlidir. Yeşil yapraklı sebzeler idealdir. Doğurganlığı artırmaya yönelik avokado, yumurta, kuruyemiş, fasulye ve somon gibi Omega-3 yağ asitleri ve kepekli tahıllar tavsiye edilmektedir. Şeker oranı yüksek gıdalardan, işlenmiş gıdalardan uzak durulmalıdır.Amerikan Kalp Derneği haftada 5 gün, günde en az 30 dakika egzersizi teşvik etmektedir. Kalp atış hızınızı artıran herhangi bir aktivite yapılabilir. Düzenli egzersiz yapmak tansiyonunu düşürecek, diyabetle mücadele ve IVF başarısı şansını artıracaktır. Sigara içmek, yumurta ve sperm kalitesi üzerinde olumsuz bir etkiye sahiptir. Sigara içen kadınlarda yumurtalıkların uyarılması için daha yüksek dozda hormon ilacı kullanılmakta ve sigara içmeyenlere kıyasla daha fazla tüp bebek denemesi gerekmektedir. Bu nedenle tüp bebek tedavisi planlanan çiftlerde gebelik şansını artırmak için tedavi öncesi sigaranın bırakılması tavsiye edilir. Son araştırmalar, fazla miktarda kafein alımının tüp bebek yoluyla gebe kalma şansını azalttığına işaret etmektedir. Çalışmalar, kadınların günde üç fincandan fazla kahve veya kafein eşdeğeri tüketmemelerini önermektedir.Gebelik öncesi multivitamin takviyesi çoğu zaman tavsiye edilmektedir. Ancak kadın ve erkekte kısırlık nedenine yönelik standart multivitamin içeriğine ilaveten bazı adjuvan (ek tedavi) kullanımı gerekebilmektedir. Kadında androjen (DHEA, testesteron gibi) ve Antioksidan (Koenzim Q10) kullanımının yumurta kalitesi üzerine artırıcı yönde etkisi olduğuna inanılmaktadır. Erkekte de sperm DNA hasarını azaltıp sperm kalitesini artırmaya yönelik antioksidan takviyesi (L Karnitin gibi) çoğu zaman önerilmektedir.Stres, bireyin üreme potansiyelini çeşitli mekanizmalar yoluyla, hormon sistemi, santral sinir sistemi ve bağışıklık sistemini etkileyerek azaltabilir. Fizyolojik olarak kronik strese maruz kalma üreme performansını etkilerken, akut stres özellikle ovulasyon döneminde istenmeyen durumlar ortaya çıkarabilir. Stres, hipotalamustan gonadotropin hormonu (GnRH) salgılanmasını, dolayısıyla hipofiz bezinden lüteinleştirici hormon (LH), folikül uyarıcı hormon (FSH) ve yumurtalıklar tarafından da östrojen hormon salınımını azaltır. Bu durumun doğurganlık üzerinde olumsuz sonuçları olmaktadır. Bu nedenledir ki stresle başa çıkmak çok önemlidir. Akupunktur, yoga, masaj, meditasyon, yürüyüş, günlük tutma gibi aktiviteler stresle başa çıkabilmenizde size faydalı olabilecek aktivitelerdir.https://www.youtube.com/embed/H98cPl1vYdQTüp bebek tedavisinde beslenme önerileriBebek sahibi olmak için tüp bebek yöntemine başvuran çiftlerin bazı önerilere dikkat etmesi, tedaviye büyük destek sağlıyor. Bu süreçte stresi kontrol altına almak, hareketli yaşam ve düzenli egzersiz ile birlikte sağlıklı beslenme gibi faktörleri yaşam tarzı olarak benimsemek, başarıyı artırıyor.Tüp Bebek (IVF) Tedavisinin Riskleri Nelerdir?Tüp bebek (IVF) tedavisinin her aşamasında küçük ihtimaller de olsa bazı riskler ve yan etkiler vardır. Uygulanan ilaçların yan etkileri tolere edilebilecek düzeydedir ve geçicidir. Tüp bebek tedavisi riskleri şunları içerir:Çoklu (çoğul) gebelikTüp bebek tedavisiyle (IVF), rahminize birden fazla embriyo transfer edilirse bu durum çoklu gebelik riskini artırır. Nitekim ortalama her dört başarılı tüp bebek denemesinin birinde çoklu gebelik görülmektedir. Birden fazla fetüsü olan bir gebelik, tek bir fetüse sahip olan gebelikten daha fazla erken doğum ve düşük doğum ağırlığı riski taşır.Erken doğum ve düşük doğum ağırlığı riskiYapılan bilimsel araştırmalar, IVF'nin bebeğin erken doğma veya düşük doğum ağırlıklı doğma riskini az miktarda artırdığını göstermektedir.Yumurtalık hiperstimülasyon sendromuBu durum, tüp bebek yönteminde yumurta gelişimini tetiklemek için folikül uyarıcı hormon (FSH) tedavisi yapılan anne adaylarında meydana gelmektedir. Bazı anne adayları verilen ilaç ve doza aşırı derecede tepki verebilirler. Nitekim iki hafta içerisinde bazı yan etkiler meydana gelebilir. Bu durum "Yumurtalık Hiperstimulasyon Sendromu" (Ovarian hiperstimulasyon sendromu-OHSS) olarak adlandırılmaktadır.Semptomlar tipik olarak bir hafta sürer. Semptomlar arasında hafif karın ağrısı, şişkinlik, bulantı, kusma ve ishal bulunur. Hamile kalan anne adaylarında ise bu belirtiler birkaç hafta sürebilir. Nadiren hızlı kilo almaya ve nefes darlığına da neden olabilen daha şiddetli bir yumurtalık hiperstimülasyon sendromu sorunu ortaya çıkabilmektedir. Ancak günümüzde embriyoların doldurulması ve yeni gelişen çatlatıcı iğneler sayesinde bu bulgular bertaraf edilebilmektedir.Düşük riskiTüp bebek yöntemi ile gerçekleşen gebelikler artık normal yolla oluşan gebelikler gibi takip edilmektedir. Sadece çoğul gebelik olmuşsa bu durum bir risk olarak düşünülebilir. Bunun dışında genel bir bilgi olarak infertil çiftlerde, toplumun diğer bireyleri ile karşılaştırıldığında genetik anomali görülme riski daha yüksektir. Bu nedenle bu çiftlerin elde edecekleri gebeliklerde genetik problem ve tabii ki düşük riski hangi yolla elde edilmiş olursa olsun göreceli olarak daha yüksek olacaktır.Yumurta toplama prosedürü komplikasyonlarıYumurta toplamak için aspirasyon iğnesinin kullanılması kanamaya, enfeksiyona veya bağırsakta, mesanede veya bir kan damarında hasara neden olabilir. Ayrıca riskler kullanıldığı takdirde sedasyon ve genel anestezi ile ilişkilidir.Ektopik gebelik (Dış gebelik)Tüp bebek tedavisi uygulanan anne adaylarının yaklaşık yüzde 2 ila yüzde 5’i ektopik gebelik yaşayacaktır. Döllenmiş yumurta rahim dışına, genellikle bir fallop tüpüne implante olduğunda döllenmiş yumurta rahim dışında yaşayamaz ve gebeliğe devam etmenin bir yolu kalmaz. Erken evrede ultrasonografi yöntemi ve kan testleriyle teşhis edilebilen dış gebelik medikal yöntemler ya da cerrahi operasyonlarla tedavi edilebilmektedir.Doğum kusurlarıAnnenin yaşı, doğum kusurlarının gelişiminde birincil risk faktörüdür. IVF yöntemiyle gebe kalan bebeklerin belirli doğum kusurları riskinin artmış olup olmadığını belirlemek için daha fazla araştırmaya ihtiyaç vardır.StresTüp bebek yöntemi finansal, fiziksel ve duygusal olarak yorucu olabilir. Tüp Bebek Tedavisinde Nelere Dikkat Edilmelidir?Tüp bebek tedavi süreci kararı alındığı anda aslında tedavi başlamış demektir. Hastanın mutlaka tedavi sürecine kendini psikolojik olarak hazırlaması gerekir. Stresi azaltmak için bazı aktivitelerde bulunmak, düzenli egzersiz ve doğa yürüyüşleri yapmak, doğru beslenmek, zihinsel ve fiziksel hazır olmak tedavide başarı şansını artıran etkenlerdir. Bu süreçte baba adayına da büyük görev düşmektedir. Anne adayı ile arasındaki iletişimi her zamankinden daha sıkı tutmalı, ona her konuda destek olmalıdır. Tedavi sürecinin olumsuz sonuçlanacağı endişesi bir kenara bırakılmalı, şayet çeşitli nedenlerle olumsuz sonuçlanırsa bile 3 ay sonra tekrar denenebileceği unutulmamalıdır. Tüp bebek tedavi yöntemini doğal bir gebelik süreci olarak kabul etmek gerekir. Çünkü bu yöntemle gebe kalanlar kadınlar da normal bir hamilelik dönemi geçirmektedir. Çiftin kendi sperm ve yumurtaları ile gerçekleştirilmektedir ve dünyaya gelen bebek de diğer bebeklerden farksızdır. Beslenmeye dikkat etmek tüp bebek tedavi sürecini olumlu etkilemektedir. Doktorun beslenme konusunda önerileri mutlaka dikkate alınmalıdır. Bunun yanı sıra uzman bir diyetisyen ile görüşülüp detaylı bir beslenme planı yapılabilir. Mümkün olduğu kadar da fastfood ve abur cubur olarak adlandırılan besinler yerine daha taze, organik besinler tüketilebilir. Ayrıca sıvı tüketimi de oldukça önemlidir. Kola, çay, maden suyu gibi içecekler sıvı ihtiyacını karşılar diye düşünülmemeli, günde en az 2 litre su tüketilmelidir. Balık tüketiminin de hastaya tedavi sürecinde fayda sağlayacağı unutulmamalıdır.Tüp Bebek (IVF) Tedavisi ile İlgili Doğru Bilinen Yanlışlar Nelerdir?Tüp bebek tedavisi ile ilgili doğru bilinen yanlışlar şu şekildedir:1.Tüp bebek sadece kısırlıkta başvurulacak yöntemdirHayır. Bazı ebeveynlerin çocuk sahibi olabilmesi için gerekli olan ilk ve tek tedavi tüp bebek tedavisidir. Bunlar arasında azospermi, akraba evliliği, genetik hastalık yatkınlığı gibi durumlar ile karşı karşıya olan çiftlerin çocuk sahibi olmak için tüp bebek tedavisini tercih etmesi bebek sağlığı için önemlidir.2.Tüp bebek tedavisine her zaman herkes başvurabilirTüp bebek tedavisi için bazı şartlar bulunmaktadır. Öncelikle çiftlerin evli olması, kadının yumurta sayısının ve erkeğin sperm sayısının olması gerekmektedir. Bu şartları sağlayan çiftlerde tüp bebek tedavisi yapılabilmektedir. İleri yaşlarda yumurta ve sperm sayısındaki değişikliğe bağlı olarak istenilen her yaşta tüp bebek tedavisinin yapılabileceği bilgisi yanlıştır.3.Tüp bebek tedavisi acılı ve ağrılı bir işlemdirTüp bebek tedavisi ağrılı veya acılı bir işlem değildir. Embriyo transferi sırasında dahi anestezi gerekmemektedir. Tedavi, yaklaşık 15-20 gün süren, hastalar için yasakların bulunmadığı hatta günlük yaşantılarına devam edebildikleri konforlu bir tedavidir.4.Tüp bebek tedavisinde ilk denemede gebe kalınmazHer tüp bebek denemesinin kendine ait şansı bulunmaktadır. İlk denemede gebe kalınabilir, gebe kalınamayan durumlarda ise gerekli tedbirlerin alınması ile tedavi sürecine devam edilmektedir. İlk denemelere kıyasla ikinci ve üçüncü denemelerin başarı şansı daha yüksektir.5.Tüp bebek tedavisinde kullanılan ilaçlar kilo yaparTüp bebek tedavisi sırasında kullanılan ilaçlar kilo yapmamaktadır. İlaçların direkt hormon bozukluğu ya da kilo alımına etkisi bulunmamaktadır. Sadece bazı kişilerde iştah artışı ve ödem görülebilmektedir.6.Tüp bebek tedavisi sadece çocuk sahibi olamayan çiftlere yapılabilirTüp bebek tedavisi genetik hastalık sebebiyle gebeliği sonlandırılan, sağlıklı bebek elde etmek isteyen hastalar içinde tercih edilmesi gereken bir tedavidir. Embriyolar anne adayının rahmine yerleştirilmeden önce genetik tanılı tüp bebek yöntemi ile incelenmektedir. Bu yöntemin amacı genetik hastalık geçişinin önlenmesidir.7.Tüp bebek tedavisinde 9 ay boyunca yatma zorunluluğu bulunmaktadırTüp bebek tedavisi desteğiyle gebe kalınması ile doğal yolla gebe kalınmasının bir farkı yoktur. Eğer gebelik süreci boyunca bir risk varsa gerekli tedbirler alınabilir. Fakat bu riskler sadece tüp bebek tedavisine bağlı değildir. O nedenle tedavi sonrası bir risk yok ise yatma zorunluluğu da bulunmamaktadır.8. Tüp bebek tedavisi ile çoğul gebelik olmaktadırGeçmiş zamanlarda embriyo transfer sayısının serbest olması ve yumurta dondurma gibi teknolojilerin olmamasından kaynaklı çoklu transferler yapılabiliyordu. Günümüzde ise dondurma yöntemlerinin gelişmesi ve uygulama sıklığının artması, 35 yaşın altında tek embriyo transfer yapılabilmesi gibi sebeplerden kaynaklı çoğunlukla çoğul gebelik elde edilmemektedir. İki embriyo transferi yapıldığında dahi çoğul gebelik elde etme oranı %30 civarındadır. Bu nedenle tüp bebek tedavisi genelde tekil gebelik ile sonuçlanabilmektedir.9. Tüp bebek tedavisi ilaçları kansere yol açmaktadırTüp bebek tedavisi 1975 yılından beri uygulanmakta ve tedavi sürecinde kullanılan ilaçların hiçbir yan etkisi bulunmamaktadır. Bu durum birçok araştırma ve takipler sonucunda ortaya konmuştur. Tüp bebek tedavisinden bağımsız olarak günümüzde he kadın hem de erkeklerde kanser vakalarının görülme sıklığının arttığı da gözlemlenmektedir.10. Tüp bebek tedavisi aşırı pahalı bir tedavidirTüp bebek tedavisi günümüzde oldukça kısa süren hasta dostu tedavi yöntemlerinden biridir. İlaç kullanımı oldukça azdır. Diğer alternatif tedavi yöntemlerini deneyimleyip başarısız sonuçlar alarak tüp bebek tedavisini en son aşamada düşünen ebeveynlerin daha çok harcama yapmak zorunda kalmaları muhtemeldir. Çiftlerin durumu tüp bebek tedavisine uygun ise farklı alternatifler ile zaman kaybedilmemelidir.10. Tüp bebek tedavisi ile gebe kalan kadınlar vajinal doğum yapamazlarTüp bebek tedavisi sadece gebe kalmanızı sağlayan bir yöntemdir. Doğum şeklinizi etkilememektedir. Gebelik boyunca takipleri yapacak hekim ile doğum şekli görüşülerek, anne ve bebek için en sağlıklı doğum şekli hangisi ise birlikte karar verilebilmektedir.Tüp Bebek Tedavi FiyatlarıTüp bebek fiyatı, tedavi öncesinde yumurta toplama ve embriyo transferi işlemleri yanı sıra tedavi sürecinde yapılan tetkikler, işlemler ve uygulanacak yöntemler nedeniyle değişkenlik gösterecektir. Dolayısı ile tüp bebek fiyatı öğrenebilmek için tüp bebek merkezi ile görüşmeli, tedavi sürecinde ihtiyaç duyulanların neler olduğunun saptanması sağlanmalıdır.Bu formu kullanarak tüp bebek hizmeti ile ilgili bilgi alabilirsiniz.Tüp Bebek (IVF) Tedavisi ile İlgili Sık Sorulan Sorularİnfertilite (kısırlık) nedir?En az 1 yıl herhangi bir korunma yöntemi uygulanmaksızın düzenli cinsel ilişkiye rağmen gebelik elde edilmemesi infertilite yani kısırlık olarak adlandırılmaktadır. Ayrıca yine bu tanım içine bir gebeliğin sonuna kadar gidemediği çiftler de girmektedir.Tüp bebek tedavisi kısaca nasıl anlatılır?Tüp bebek tedavisi sırasında, olgun yumurtalar anne adayının yumurtalıklarından toplanır ve laboratuvarda sperm tarafından döllenir. Daha sonra embriyo adı verilen döllenmiş yumurtalardan bir veya daha fazlasının, bebeklerin geliştiği rahime yerleştirilmesi için bir işlem yapılır. Tüm bu sürece tüp bebek tedavisi adı verilir.Tüp bebek nasıl olur?Tüp bebek tedavisinde, anne adayından alınan verimli yumurtalar ile babadan alınan sperm laboratuvar ortamında döllenir. Döllenmiş yumurtalar yani embriyolar, transfer yöntemiyle anne rahmine yerleştirilir. Gebelik oluşup oluşmadığını anlamak için anne adayında beta HCG hormonu seviyesi kontrol edilir. Bu döngü 2-3 hafta sürer.Embriyo kalitesini etkileyen faktörler nelerdir?Tüp bebek tedavisi için yumurta sayısı kadar yumurta kalitesi de çok önemlidir. Tek bir kaliteli yumurta ile kadınların anne olma şansı vardır. Yumurta kalitesini etkileyen önemli faktörler:Kaliteli sperm seçimi, sperm seçim teknikleri, yumurtanın spermle döllendiği ICSI işleminin tecrübeli embriyologlar tarafından yapılması, merkezin laboratuvar teknolojisi ve yüksek teknoloji kullanımı tüp bebek tedavilerinde başarıyı artıran diğer önemli faktörlerdir. Embriyo kalitesi tüp bebek başarı oranını etkileyen önemli kriterlerin başında gelmektedir. Çoğu merkezde embriyolar hücre sayılarına, şekillerine, hücre boyutlarının eşitliğine göre değerlendirilip embriyo kalitesi belirlenmektedir. Tüp bebek tedavilerinde gebelik şansını artırmak için 5.gün embriyosu (blastokist) transferi hedeflenmektedir. Çünkü 5. güne ulaşmış kaliteli bir embriyonun tutunma şansı 3. güne göre daha yüksektir.Kaliteli embriyoların elde edilmesinde embryoskop adı verilen embriyoların devamlı takip sisteminin kullanımı ve embriyoların genetik analizinde kullanılan NGS yöntemi tüp bebek tedavisinde başarı şansını arttırmada tercih edilen diğer yöntemlerdendir.İyi kalitede embriyolarda genetik anormallik görülme ihtimali çok düşüktür; ancak bu embriyolarda da genetik anormallik olabileceği akılda tutulmalıdır. Bu nedenledir ki iyi kalitede embriyo transferine rağmen tekrarlayan tüp bebek başarısızlıkları olan çiftlerde embriyonun genetik analizi (NGS) sonrası transferi tüp bebek başarısını artırmak için yapılmalıdır.Tüpleri tıkalı olan veya tüplerinde sıvı biriken kadınlarda öncelikle bu tüplerin laparoskopik olarak çıkarılması ya da tüple rahim arasındaki ilişkinin kesilmesi gebelik şansını artıracaktır. Rahim filminde saptanan yapışıklık, miyom ve poliplerin embryo transferinden önce histeroskopi (kapalı rahim ameliyatı) ile temizlenmesi tedavi başarısını artıracaktır. Yine tüp bebek tedavisi sırasında ilaçların etkisiyle rahim içinde belirgin hale gelen poliplerin histeroskopi ile çıkarıldıktan sonra embriyo transferinin gerçekleştirilmesi tüp bebek tedavi başarısını olumlu yönde etkileyecektir. Klasik tüp bebek ve mikroenjeksiyon tedavisi farkları nelerdir?Laboratuvar ortamında sperm hücresi ile yumurta hücresinin bir araya getirilerek döllenmenin gerçekleşmesi işlemine “tüp bebek yöntemi” adı verilmektedir. Mikroenjeksiyon tekniği uygulanırken, baba adayından alınan tek bir sperm hücresi, anne adayından elde edilen yumurta hücresi içerisine mikroskop altında ince bir iğneyle yerleştirilir ve böylece döllenme oluşması sağlanır. Bu nedenle özellikle erkek kaynaklı infertilitede mikroenjeksiyon yöntemi ile döllenme ve gebelik elde etme şansı artmaktadır.Kadınların doğurganlığını etkileyen faktörler nelerdir?Genetik, evlenme ve anne olma yaşının büyümesi, adetlerin düzenli olup olmadığı, cinsel yolla bulaşan hastalıklar, aşırı kilo ve insülin direnci varlığı, sigara-alkol-aşırı kafein tüketimi ve stres doğurganlığı etkileyen faktörler olarak sayılabilir.Tüp bebek tedavisi sonucunda kadınların yumurta rezervi tükenir mi?Hayır, bir kız çocuğu anne karnından belirli bir yumurta rezervi ile doğar. Ergenlik dönemine kadar bu rezervin bir bölümü kaybedilir, daha sonra buluğ çağından itibaren her ay yumurtalıklar adet başlamadan önceki hafta içinde bir sonraki dönemde büyüyecek yumurtaları seçer ve yola çıkarır. Bunlardan sadece 1 veya 2 tanesi gelişip çatlayarak gebelik oluşumu için uygun zemini hazırlar. Gebelik oluşmaz ise bir sonraki dönemde tekrar aynı döngü başlar. Tüp bebek tedavisinde elde edilen yumurtalar o ay için hazırlanan yumurtalardır, bir sonraki ay tekrar yumurta rezervinden yeni yumurtalar gelişecektir.Tüp bebek tedavisi olan kadınlar erken yaşta menopoza girer mi?Hayır, kadınlar belirli bir yumurta rezervi ile doğar. Tüp bebek tedavisi olan kadınlarda o ay yumurtalıkta bulunan yumurtalar geliştirilerek alınır. Kadın tüp bebek tedavisi olsun veya olmasın genetik olarak belirlenen zamanda menopoza girecektir.Gelişen her yumurta döllenir mi?Hayır, yumurta gelişimi için ilaçlar başlandığında yumurtaları hepsi aynı gelişim hızını göstermez. Ayrıca yumurta toplama ve mikroenjeksiyon sonrasında da döllenme ve bölünme gelişimleri de birbirinin aynı gitmez. Hatta kimisi hiçbir gelişme göstermeyebilir ya da gelişimin herhangi bir aşamasında durabilir. Şu ana kadar yapılan çalışmalar embriyoların bu gelişim farklılıklarının altındaki en önemli faktörün yumurta-sperm ve doğal olarak da embriyonun genetik yapısı ile ilgili olabileceğini göstermiştir. Tüp bebek (IVF) tedavisinde yaş gebelik şansını etkiler mi?Yumurtası olan her kadın tüp bebek tedavisi olabilir. 40 yaşından sonra gebelik, gebeliğin devamı ve eve bebek götürme oranları azalmaktadır. 45 yaşından sonra ise yumurta olsa bile gebelik oranları %1 - %5 civarındadır. Yaş ilerledikçe gebelik şansı azalmaktadır.Tüplerin tıkalı olması gebe kalmaya engel olur mu?Tüplerdeki tıkanıklık normal gebelik sürecini olumsuz etkiler. Çünkü normal yolla gebelikte yumurta ve spermin buluşması, embriyonun ilk 5 günlük hayatı ve sonrasında rahim içine iletimi, kadının tüplerinde gerçekleşir. Tüp bebek tedavisinde döllenme işlemi dışarıda gerçekleştiği için gebelik şansını tüplerin tıkalı olması değiştirmez. Ancak bazı durumlarda tüplerde biriken sıvı nedeniyle embriyonun tutunma olasılığı azalır ve LS ile tüpün veya tüplerin kapatılması ya da alınması gerekebilir. Böyle bir durumda doktorunuz size ayrıntılı bilgi verecektir.Miyomların olması gebelik şansını azaltır mı?Rahim iç boşluğuna uzanan miyomlar embriyonun yerleşmesine, gelişimine engel olabilir ya da düşüğe- erken doğuma neden olabilir. Eğer embriyo miyomun yer aldığı bölgeye ya da yakınına yerleşirse kanlanma bozulabileceği için düşüklere neden olabilir. Yine gebeliğin ileri dönemlerine ulaşıldığında miyomlar dejenere olarak ya da kendi etrafında dönerek ağrıya, bazen de erken doğuma neden olabilir. Rahim içinde miyom varlığını gösteren en basit test Histerosalpingografi adı verilen rahim filmidir. Daha ileri inceleme ise Histeroskopi denilen ve rahim içine optik bir aletle girerek inceleme yapılmasını sağlayan küçük bir operasyondur.Miyomların varlığı yumurta rezervini azaltır mı?Hayır, miyom varlığı yumurta rezervini azaltmaz. Yumurtalıklar ile miyomun bulunduğu yer birbirinden ayrıdır. Miyomlar rahimde bulunur, eğer gebelik isteniyorsa ve miyom var ise uzman bir hekim muayenesi sonrası miyomun gebeliğe engel olup olmayabileceği konusunda hasta bilgilendirilebilir, gerekirse cerrahi müdahale dahil tedavi seçenekleri gündeme getirilir.Kullanılan hormon ilaçları kanser riskini artırır mı?Hayır, tüp bebek tedavisinde kullanılan ilaçların kanser riskini arttırdığına dair bir kanıt yoktur. Bu konuda birçok araştırma yapılmıştır ve bu ilaçlarla yumurtalık, rahim ve meme kanseri arasında direkt bir ilişki gösterilmemiştir.Kullanılan hormon ilaçları kilo yapar mı?Tüp bebek tedavisinde kullanılan ilaçlar vücutta ödem, iştah açılması nedeni ile bir miktar kilo alınmasına neden olabilmektedir. Bu ilaçlar vücutta normal hormonal etkiler oluşturabilecek düzeyde oldukları için, kilo alma ile ilgili yan etkileri görülebilir. Bu ilaçlar, daha sonra verilemeyecek seviyede bir kilo alımına sebep olmamaktadır. Bir de bu dönemin hastaya yüklediği psikolojik durum nedeni ile depresyon benzeri davranışlar ve sonucunda yeme içme alışkanlıklarında değişiklikler ve kilo değişimleri görülebilir.Kullanılan hormon ilaçlarının yan etkisi var mıdır?İğnelerin vuruldukları bölgelerde kadınlarda hassasiyet durumuna bağlı olarak; kaşıntı, hafif ağrı, yanma ve tahriş, ayrıca enjeksiyon yerinde çürük benzeri morluk gibi şikayetler olabilir. Tüp bebek tedavisi sırasında göğüslerde hassasiyet, sıcak basması, aşırı duygusallık gibi durumlar ve kasık ağrısı- şişkinlik, kabızlık, sık idrara çıkma da gözlemlenmektedir.Tüp bebek tedavisi süresinde saç boyatılabilir mi?Saç boyaları tehlikeli derecede zehirli değildir, bu nedenle tüp bebek tedavisi sırasında ve hamile iken saçınıza boya uygulanabilir. Boyama işlemi sırasında az miktarda saç boyası cildinize girebilir. Bu küçük bir miktardır, bu nedenle kimyasalın bebeğinizin gelişmekte olan vücudu üzerinde herhangi bir zararlı etkisi yoktur. Gebelikte sadece organik bazlı, amonyak içermeyen saç boyaları tercih edilmelidir.İşe ne zaman dönebilirim?Tüp bebek tedavisi sonrası istirahat önerilmemektedir. Embriyo transferi yapıldıktan sonra ertesi gün işe dönebilirsiniz. İstirahate etmek gebelik oranını artırmamaktadır.Embriyo transferi sonrası ve tedavi sırasında araba ve uçak yolculuğu yapılmasının sakıncası var mıdır?Hayır, tedaviniz sonrası araç ve uçak yolculuğu yapmanızın bir sakıncası yoktur.Bir denemede en fazla kaç embriyo transferi yapılabilir?Hastalara transfer edilecek embriyo sayıları Sağlık Bakanlığı tarafından çoğul gebelikleri önlemek amaçlı kısıtlanmaktadır. 35 yaş üzeri kadınlarda maksimum 2, 35 yaşın altında 1 transfer yapılması gerekmektedir. 35 yaş altında ilk 2 kez başarısız deneme sonrası da 2 transfere izin verilmektedir.Artan embriyolara ne oluyor?Artan embriyolar çiftlerin onamları alınarak dondurulabilmektedir. Tüp bebek tedavisi sonrası olası negatif sonuç alındığında veya daha sonrasında 2.çocuk istemi olursa dondurulmuş embriyolar çözülerek kullanılabilmektedir. Donmuş embriyoların transferi ile ilk yapılan transfer arasında gebelik oranlarında bir fark yoktur.Çiftlerde sorun olmadığı ve gebelik elde edilemediği durumlarda nasıl bir yol izlenir?Açıklanamayan infertilitede çiftlere ait belirgin bir sebep olmamasına rağmen gebelik oluşmamaktadır. Tüp bebek tedavisinde en yüksek oranda gebelik elde edilen hasta grubudur. Bazen sorunun ne olduğu tedavi sırasında ortaya çıkmaktadır. Kalitesiz yumurta, döllenme problemleri ancak yumurtalar toplanıp mikroenjeksiyon işlemi sırasında ve sonrasında ortaya çıkabilmektedir.Tüp bebek tedavisi uzun sürer mi?Adetin 2.veya 3.günü başlanan tedavi yaklaşık 16 - 17 gün sonra bitmektedir. Embriyo transferi sonrası 10-12 gün beklenerek kanda gebelik testi bakılır.Tüp bebek ile gebe kaldıktan sonra düşük riski normal gebeliğe göre daha fazla mıdır?Tüp bebek yöntemi ile gerçekleşen gebelikler artık normal yolla oluşan gebelikler gibi takip edilmektedir. Sadece çoğul gebelik olmuşsa bu durum bir risk olarak düşünülebilir. Bunun dışında genel bir bilgi olarak infertil çiftlerde, toplumun diğer bireyleri ile karşılaştırıldığında genetik anomali görülme riski daha yüksektir. Bu nedenle bu çiftlerin elde edecekleri gebeliklerde genetik problem ve tabii ki düşük riski hangi yolla elde edilmiş olursa olsun göreceli olarak daha yüksek olacaktır.Embriyo transfer sonrası istirahat edilmeli mi?Embriyo transferi sonrası yoğun bir istirahat önerilmez. İstirahat etmenin gebelik oranını artırdığına dair bir kanıt bulunmamaktadır. Embriyo transferi sonrası 20 dakika istirahat edilerek normal günlük işlere dönülebilir. Cinsel ilişki ve yüksek efor gerektiren işlerin yapılmasında kısıtlama getirilmesi uygun olacaktır.Tüp bebek tedavisi ile cinsiyet seçimi yapılır mı?Evet, normalde tüp bebek tedavisi sonrası yapılan genetik inceleme ile cinsiyet seçimi yapılabilir. Ancak Türkiye’de yasal olarak cinsiyet seçimi yapmak Tüp Bebek Yönetmeliği’nde belirtildiği üzere yasaktır. Bu nedenle cinsiyet seçimi amacıyla genetik inceleme yapılmamaktadır. Ülkemizde cinsiyet seçimi ancak cinsiyet kromozomu ile taşınan genetik hastalıkların varlığında yapılabilir.Tüp bebek uygulamaları ile elde edilen gebeliklerden doğan bebeklerle, normal doğan bebekler arasında fark var mı?Hayır, normal yolla elde edilen gebelik ile tüp bebek uygulaması sonrası elde edilen gebelik arasında herhangi bir fark yoktur.Tüp bebek tedavisi öncesinde özel bir diyet uygulanmalı mıdır?Tüp bebek yardımcı üreme yönteminde, beslenme düzeni oldukça önem teşkil eder. Bunun sebebi, tedavinin başarılı olması için, sağlıklı bir bünyeye sahip olmak gerekliliğidir. Var ise sigara alışkanlığını bırakmak birincil önlem olmalıdır. Yine gebelik öncesi ideal kiloda olmak başarı oranını etkiyen faktörlerden biridir. Düzenli olarak proteinden zengin gıda tüketimine dikkat edilmelidir (haftada 3 kez). Günlük su tüketiminin 2-3 litre civarında olması önerilir. Nohut, fasulye, barbunya gibi kuru baklagillerin tüketim miktarı artırılmalıdır. Çay-kahve tüketimi çok ise kısıtlama getirilebilir (Günde 2-3 fincan). Asitli içeceklerden uzak durulmalıdır. Folik asit takviyesi ve folik asitten zengin gıdalar tüketilmelidir. Ayrıca yine tüp bebek tedavisi öncesi diğer metabolik problemlerin (tiroid, insülin direnci, diyabet…) önceden halledilerek tedaviye başlanması hem başarı şansını, hem de sağlıklı gebelik şansını olumlu yönde etkileyebilir.Gebelik kayıpları ve kürtaj sonraki tüp bebek denemelerinde gebelik şansımı azaltır mı?Gebeliğin kürtaj ile sonlandırılması eğer işlem sırasında ya da sonrasında bir komplikasyon olmadı ise (parça kalması, enfeksiyon, yapışıklık gibi) tekrar gebe kalabilme açısından problem yaratmaz; ancak özellikle erken gebelik kayıplarında bazen yeni bir deneme öncesi çiftin genetik açıdan normal olup olmadığının da araştırılması gerekebilir. Çiftten genetik test istediğinde sonucun 2-3 haftada alınabileceği göz önünde tutulmalıdır.Tüp bebek tedavisi öncesi istenen testler için belirli bir gün var mıdır?Bazı hormon testleri(FSH, LH, östrojen, progesteron gibi) adetin belli günlerinde ( 2.- 3. veya 21.gün) yapılması gerekir. Diğerlerinde ise gün kısıtlaması yoktur. Sadece bazıları için açlık gerekebilir.Tüp bebek tedavisinde seçilen protokole göre tedavi süresi değişir mi?Tüp bebek tedavisinde ilk adım kadını hazırlamaktır. Kadının hazırlığı iki şekilde olabilir; ilki adetin 21. Günü başlayarak yaklaşık 3-3.5 haftada yumurta toplama işlemi yapılan uzun (long) protokol ya da direkt adetin 2-3. günü başlayarak yaklaşık 10-12 günde yumurta toplama işlemi yapılan kısa (antagonist) protokol. Bu şekilde elde edilen embriyoların rahim içine transferi ise hastanın özel şartlarına, hekimin alışkanlıklarına bağlı olarak ya taze (yumurta toplama ile aynı dönemde) ya da dondurma –çözme ( embriyoların önce dondurulup saklanıp, sonrasında hekimin uygun gördüğü bir başka dönemde yerleştirilmesi) ile yapılmaktadır.Semen analizinde sperm sayısı çok az ise veya hiç bulunamamışsa ne yapılmalıdır?Böyle bir durumda tek bir analiz ile kesin karar verilmemelidir. Mutlaka 3 hafta kadar sonra 2. bir analiz ile teyit sağlanmalı, aynı veya yakın sonuç alınırsa öncelikle genetik ve hormon testleri ya da testis ultrasonografisi ile araştırma yapılarak gerekli bilgiler edinilmelidir. Sonrasında ise eğer gerek olursa hasta bir androlog-ürolog ile konsülte edilmelidir. Eğer örnekte hiç sperm yok ise Mikro TESE denilen cerrahi yöntemle testisten sperm elde edilmesi mümkündür. Tercihen kadın eş zamanlı olarak yumurtaları hazır olduğunda öncelikle TESE işlemi planlanmakta, sperm elde edildikten sonra yumurta toplama işlemi yapılarak tüp bebek uygulaması yapılmaktadır. Ancak bazen mikroTESE operasyonu teşhis amaçlı olarak kadın partner hazırlanmadan önce yapılıp, eğer sperm bulunursa dondurulup –saklanıp sonrasında kadın hazırlanabilir.Adetlerim sancılı ve çocuk sahibi olmak istiyorum. Ne yapmalıyım?Adet ağrısı özellikle kadınlarda endometriozis adı verilen bir hastalıkla birlikte görülmektedir. Adetleriniz ağrılı ve sancılı ise ve çocuk isteği var ise vakit kaybetmeden bir uzmana görünerek yumurta rezervi açısından ve endometriozis problemi olup olmadığını kontrol ettirmenizi öneririz.Dondurulmuş embriyo transferi ile taze transfer arasında gebelik oranları açısından bir fark var mı?Dondurulmuş embriyo transferi ile taze transfer arasında gebelik oranı açısından bir fark yoktur. Hatta bazı durumlarda dondurma-çözme ile embriyo transferi gebelik elde etme oranlarını olumlu etkileyebilir.Erkeklerde morfoloji bozukluğu olması durumunda tedavi planı nasıl yapılmalıdır?Tüp bebek uygulamalarında belirli bir sayı ve hareketlilikteki spermlerin verimli olarak kullanılabildiği “in vitro fertilizasyon-IVF”, yani seçilmiş hareketli spermlerin yumurta hücreleri ile ayni ortama konduğu ve doğal döllenme sürecine bırakılması tekniğinin kullanıldığı vakalarda yapılan çalışmalar, spermin dölleme başarısı ile sperm şekil bozukluklarının şiddeti arasında bir ilişki olduğunu göstermiştir. Mikroenjeksiyon yani ICSI yönteminde spermler işlemi uygulayan embriyologlar tarafından özel yöntemler ile mümkün olan en uygun şekil ve yapıda olan spermler seçildiklerinden, özel bazı durumlar dışında morfolojik değerlendirmenin tüp bebek tedavisinde düşünüldüğü kadar olumsuz bir etkisi yoktur. Burada Globozoospermi gibi spermin dölleme kabiliyetinin çok zor olduğu özel şekil bozukluklularını tabii ki bu durumun dışında bırakmak gerekir.Yumurta rezervi kontrolü için AMH (anti müllerien hormon) testini ne zaman yaptırmalıyım?AMH (Anti Müllerien Hormon) testi yumurta rezervini görmek için yapılan bir kan testidir. Testin yapılması için özel bir zaman aralığı veya açlık gibi bir ön şart yoktur. Bu test sonucu yine de uzman bir hekim tarafından ultrason eşliğinde yumurta rezervi kontrol edildikten sonra yorumlanmalı, test sonucu tek başına anlamlandırılmamalıdır. Yumurta dondurma yöntemi daha çok kimlere önerilir?Sağlıklı kadınlarda 30’lu yaşların ortalarından sonra yumurta rezervi belirgin olarak azalmaya başlar. Bunun nedeni kadınların belirli bir yumurta rezervi ile dünyaya gelmesi ve bu rezervin yaşla birlikte giderek azalmasıdır. Her adet döngüsü içinde atılan yumurta hücresinin kalitesi de, yaşın artmasıyla birlikte düşüş gösterir.Yumurta rezervi azalmış bazı kadınlarda üreme çağı beklenenden daha kısa sürebilir. Bu anlamda 35 yaşına gelmiş ve 5 yıl içinde evlilik planı olmayan kadınlar risk altındadır. Eğer yumurta dondurma işlemi daha önce yaptırılmadıysa, 40 yaşından sonra bu yöntemlerle gebe kalma ihtimali de azalır. 40-42 yaşında bir kadının tüp bebek yöntemiyle bebek sahibi olma olasılığı %7-15 oranındadır ve bu kişilerin kendiliğinden gebe kalma şansı ise bu oranlardan çok daha düşüktür. Genetik durumlar yumurta rezervini etkilemektedir. Annesi, kız kardeşleri veya kuzenlerinde 40 yaşından önce menopoz görülen kadınlar risk altında olabilir. Aile öyküsünde erken menopoz olan kişiler, üreme konusunda tecrübeli kadın hastalıkları ve doğum uzmanları tarafından mutlaka değerlendirilmelidir. Böyle bir risk tespitinde yumurtalıkların uyarılarak gelişimi sağlandıktan sonra ultrason altında toplanıp dondurulması önerilmelidir. Daha sonra bu kişiler menopoza girse bile geçmişte dondurulmuş oldukları yumurtalarını kullanarak gebe kalabilmeleri mümkün olmaktadır. Kanser tedavisi amacıyla kullanılan radyoterapi ya da kemoterapi gibi tedavi yöntemleri kadınlarda yumurtalık dokusuna zarar vererek yumurta rezervinin azalmasına ve doğurganlığın kaybolmasına yol açabilir. Böyle durumlarda tedavi öncesi yumurta hücreleri ya da dokusu dondurulup daha sonra kullanılmak üzere tüp bebek merkezlerinde muhafaza edilebilir.Ayrıca kandaki hormon değerleri ya da ultrasonla over rezervinin azaldığının tespitinde yumurtaların dondurulması ve saklanması mümkündür. Öncesinde dondurulan bu yumurtalar kişi evlendikten sonra eşinin spermleriyle birleştirilerek embriyo elde edilebilir. Bu embriyoların transferiyle kişinin de gebe kalıp doğum yapması mümkün olabilmektedir.İki tüp bebek denemesi arasında ne kadar ara vermek gerekir?İlk tüp bebek denemesi sonrası BetaHCG sonucu negatif gelmişse kadının adet görmesi beklenir. Bir sonraki adet sonrası 1 ay ara verilip sonraki görülen adette tedaviye tekrar başlanabilir. Ancak burada ana karar verici hekim olacaktır.İleri yaş tüp bebek tedavisinde yumurta kalitesini artırmak için uygulanan bir yöntem var mı?İleri yaş kadınlarda yumurta rezervi ve kalitenin de azalmasıyla döllenme ve gebelik şansı azalmaktadır. Yumurta kalitesini arttırmak için piyasada satılan bazı vitamin-antioksidan preparatları bulunmakla beraber bunların kaliteyi arttırdığına dair net bir veri bulunmamaktadır.Embriyo transferi tarihine göre gebelik haftası nasıl hesaplanır?Embriyo transferi tarihinden 14 gün geriye gidilir ve son adet tarihi embriyo transferinden 14 gün öncesi olarak belirlenir. Ya da ultrasonografi cihazındaki son adet bölümüne embriyo transfer tarihi yazılır. Sonrasında çıkan gebelik haftasında 2 hafta eklenerek gebelik haftası hesaplanır.Yumurta toplama ve embriyo transferi sonrası denize ve havuza girebilir miyim?Sauna, hamam gibi aşırı sıcak ve nemli mekanlardan uzak durmak, havuza ve denize girmemek, genel olarak önerilir.Adet görmeyen kadınlar gebe kalabilir mi?Menopoz bir süreçtir. Bazen ani ruhsal travmalar, aşırı stres, diyet, fiziksel egzersiz gibi durumlarda adet kesilmeleri görülebilir, bu gibi olaylar menopoz anlamına gelmemektedir. Genellikle 40 yaşından sonra düzensiz adet kanamaları, zaman zaman ateş basması, ruhsal gerginlik gibi bulgular menopoz öncesi dönemini haber verir. Sonra bulgular artarak devam eder. 6 ay süreyle adet görmemek ve yine sıkıntı-terleme-ateş basması-vajinal kuruluk gibi menopozu düşündürebilir. Yine de menopoz diyebilmek için 6 aydan daha fazla adet görememe durumunda FSH hormonu ölçülerek ve diğer semptomlar değerlendirilerek tanı konur.Her adet kesilmesi ve düzensizliği menopoz değildir. Bunun tanısını koymak için bir uzmanla görüşmek ve muayene ve ultrason verileriyle hareket etmek gerekir. Bazen PCO (polikistik over) olan kadınlarda ya da beyinden salgılanan, yumurtlamayı düzenleyici hormonların çok düşük düzeylerde olduğu kadınlarda da adet düzensizliği ve adet görememe durumu olabilmektedir. Kesin tanı için mutlaka bir uzmana başvurmak gerekir.Kanser tedavisi çocuk sahibi olmaya engel midir?Kemoterapi ve radyoterapi kadınların üreme fonksiyonlarının kaybına neden olabilir. Çünkü bu tedaviler, üreme hücrelerinde ve yumurtalıklarda toksik etki yapabilir ve bu yüzden kadın üretkenliğini kaybedebilir. Kanser tedavisi görmek, anne olmaya her zaman engel değildir. Kanser tedavisi öncesi kadınların yumurtaları alınıp dondurularak saklanabilir. Aynı durum erkeklerde sperm hücrelerinin saklanması için de geçerlidir. Özellikle genç erkek ve kadınlarda kanser teşhisi konulduktan sonra alınacak kemoterapi ve/veya radyoterapi öncesi üreme hücrelerinin saklanması sonraki dönemde anne/baba olmak için alınması gereken birincil önlemdir.Cerrahi müdahaleler çocuk sahibi olmaya engel midir? Üreme sağlığını nasıl koruyabilirim?Kadın ve erkeklerde yapılacak kanser vs. nedeni ile cerrahi müdahaleler öncesinde üreme sağlığını korumak amaçlı yumurta/sperm hücresi dondurmak daha sonraki dönemde anna baba olma şansını saklamamızı sağlar. Ancak kadının cerrahi olarak rahimini de kaybetmesi durumunda sadece ülkemizde halen yasalar ile yasaklanmış olan taşıyıcı annelik yolu ile ancak o kadın kendi çocuğunun sahibi olabilir.Bekarım, yumurtalarımı ve anne olma şansımı saklayabilir miyim?Bekar kadınların yumurtalarını dondurmasına Türkiye’de yasal olarak ÜYTE yönetmelik gereği konulan kurallar çerçevesinde izin verilmiştir. Öncelikli olarak kadının yumurta rezerv kontrolü için mutlaka bir uzmana muayene olması ve AMH (Anti Müllerien Hormon) bakılarak bu 2 veri ile beraber yumurta dondurma işlemi yapılıp yapılmayacağına karar vermek gerekir. Yasal olarak düşük over rezervi olan, ailede erken menopoz hikayesi olan ve daha önce çocuk sahibi olmamış kadınlar yumurtalarını dondurabilirler.Tüp bebek ile ilgili bir merkeze görüşmeye giderken yanınızda neler getirmelisiniz?Tüp bebek ünitelerine ön görüşme için giderken daha önce yapılmış olan tüm tetkik ve takiplerinizi yanınızda götürmeniz hekim değerlendirmesi ve eksik kalan tetkikleri istemeleri açısından oldukça önemlidir. Özellikle var ise rahim filmi, semen analizi, yapılmış hormon testleri var ise bunlar mutlaka gideceğiniz hekim tarafından görülerek değerlendirilmelidir.Rahimde polip, septum (perde), sineşi (yapışıklık) olması gebe kalmaya engel midir? Tüp bebek tedavisinde gebelik oranını azaltır mı?Rahim içinde görülen septum, polip veya yapışıklıklar bulundukları yere göre değerlendirilir. Her polip, her septum benzeri oluşum gebeliğe engel değildir. Rahim içinde göründükleri yer ve büyüklüklerine göre gerekirse yapılacak histereskopi operasyonu ile ilgili doktorunuz size ayrıntılı bilgi verecektir.Laparoskopi nedir, ne zaman önerilir?Laparoskopi, karın içinin gözlenebildiği endoskopik bir ameliyattır. Tüplerle ilgili sıkıntı olan hastalarımızda tüplerdeki hasarı ve problemi ortaya koymada altın standart denilen en iyi yöntemdir. Genellikle adet bitimi sonrası bir hafta içinde ve genel anestezi altında yapılır. Tüplerle ilgili ciddi problemler varsa, örneğin hidrosalpenks denen ve tüp ya da tüplerin uç kısımdan tıkanıp, içinin sıvı ile dolduğu durumlarda laparoskopi ameliyatı önerilmektedir.Öte yandan laparoskopi yine yumurtalık kistleri, miyom ya da dış gebelik gibi problemlerde de yapılabilir.Aşılama nedir? Başarı oranı nasıldır?Aşılama ya da diğer ismi ile inseminasyon önce ilaçlar(hap ya da iğne) verilerek kadında 1-2 yumurta (folikül) büyümesi sağlanıp, sonrasında da bu yumurtaların çatlamasından hemen önce erkeğin spermlerinin alınıp hazırlanıp, bir kateter ile rahim içine verilmesi esasına dayanır. İnseminasyonun gebelik şansı cinsel ilişki ile yaklaşık aynı olup %15-20 civarındadır.Aşılama tedavisi kimlere önerilir? Aşılama kaç kez denenebilir?İnseminasyonun bir hastaya yapılabilmesi için kadının her iki tüpünün de açık olması, rahimin normal olması ve yıkama işlemi sonrasında erkeğin meni örneğinde en az 5 milyon hareketli sperm olması gerekmektedir. Yani çok düşük sperm sayıları ya da tıkalı tüpler ile inseminasyon yapılamaz. Yöntemlerin denenme sayıları çiftlerin bireysel özelliklerine göre karar verilir (Örneğin yaş, ekonomik durum vs.) Ancak genelde başarı değerlendirmesi için 2 veya 3 kez denemenin yeterli olduğu düşünülebilir.Dış gebelik sonrası tedaviye ne kadar ara verilmelidir?Eğer dış gebelik oluşmuşsa ilk 2 ayda teşhis ve tedavi edildiğini düşünerek, 3 adet sonra gebelik tekrar denenebilir. Dış gebelik sonrası operasyon planlanırsa (laparoskopi) 2 adet sonra yeni tedaviye başlanabilir.Tüp bebek tedavisi planlanırken kullanılacak ilaç dozu neye göre belirlenmektedir? Tedavi olurken hangi günler izin kullanmalıyım?Tüp bebek tedavisinde günümüzde hasta dostu tedaviler söz konusudur. Yani düşük dozlu ve kadının kendi kendine uygulayabileceği, uzun vadeli düşünüldüğünde kadının ya da bebeğinin sağlığına bir zararı olmayan tedaviler uygulanmaktadır.Tedavi sürecinde çalışıyorsa kadının işinden sürekli izin alması gerekmeyecektir. Sadece yumurta toplama ve embriyo transferi günlerinde birer gün izin kullanması gerekir. Ayrıca transfer sonrası da hastanın ilaçlarını düzenli kullanması dışında yapması gereken bir şey olmadığından izin alması gerekmez. Ancak hasta bazen psikolojik olarak kadın özellikle embriyo transferi sonrası dinlenirse şansının daha yüksek olabileceğini düşünebilir. Böyle bir istek karşısında hastanın konforu ve psikolojisi gözetilerek saygı duyulmaktadır.Tüp bebek tedavisinde başarı mevsimlere göre değişir mi?Tüp bebek uygulamaları uzun yıllardır gerçekleştirilmektedir. Bu yıllar içerisinde elde edilen tecrübeler, tedavi başarısının aylara veya mevsimlere göre fark göstermediğini ortaya koymaktadır.Obezite çocuk sahibi olmayı etkiler mi?Vücut tartısının boya göre normalden fazla olması vücut kitle indeksi ile belirlenir. BMI:kg/m2 olarak hesaplanır. Bu değerin >30 kg/m2 olması durumunda kadınlarda düzenli yumurta gelişiminin olumsuz etkilenebileceği ifade edilmektedir. Tüp bebek uygulamalarında da bu olgularda yumurtalıkların hormon ilaçlarına cevabı daha az olmakta ve az sayıda yumurta gelişmektedir. Ayrıca yağ dokusunun vücuttaki dağılımı da önemlidir. Artmış bel /kalça çevresi oranı yani santral (merkezi) obezite bazı hormonal düzensizlikler ve insülin direnci ile birlikte olduğunda gebe kalmayı da olumsuz etkiler. Gerekirse endokrinolojik konsültasyonla, diyetisyen eşliğinde yapılacak uygun diyet ve egzersiz ile kilo verdikten sonra tedaviye başlanması hem gebelik şansını arttıracak, hem de hastaları gebelikte oluşabilecek obeziteye bağlı sorunlardan da koruyacaktır. Bunlar arasında hipertansiyon, gebelikte gözlenen diyabet, iri bebek, zor doğum ve doğum sonrası bebeğe ilişkin bazı sorunlar sayılabilir. | 21,494 |
911 | Tedavi Yöntemleri | Yarım Diz Protezi (Unikondiler-Unikompartmantal) | Yarım diz protezi, diz kireçlenmesinde kullanılan çok başarılı bir tedavi yöntemidir. Yarım diz protezi başarılı olduğu kadar son derece teknik bir cerrahidir. Memorial Ataşehir Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Bölümü’nden Prof. Dr. Çetin Işık, yarım diz protezi hakkında merak edilen hakkında bilgi verdi.Yarım diz protezi nedir?Kireçlenme denince insanlar, çamaşır makinesinde olduğu gibi dize kirecin çöktüğünü ve ilaçlar ile kirecin çözülebileceğini zannetmektedir. Bu algı sonucu çoğu hasta suistimal edilerek ameliyat dışı basit ve hastalığı yok etmeyen tedavi yöntemlerine yönlendirilmektedir. Çünkü basit bir bitkisel veya cerrahi dışı tedaviyi herkes verebilirken, yarım diz protezi olarak bilinen unikondiler diz protezi cerrahisini uygulayabilecek doktor sayısı çok azdır. Kireçlenme halk arasında bilinenin aksine eklemdeki kıkırdağın harabiyeti hatta yok olmasıdır. Kıkırdak dokusu dizde yastık görevi görür, gelen yükleri emer. Kıkırdak bir otomobilin lastiğine benzetilebilir. Lastik patladığında hareket etmeye devam edilirse, jant lastiği paramparça edecektir. Kıkırdak hasarlandığında da sert olan kemik yumuşak kıkırdağı ezecek ve parçalayacaktır. Patlak lastiğin olduğu tarafa otomobilin yatması gibi; hasarlı kıkırdak varlığında da yürüyüş bozukluğu ortaya çıkar. Dizin iç kısmı çöküp eğilmeler başlar. Kireçlenme tam da böyle bir hastalıktır. Paramparça olmuş bir lastik değiştirilmeden düzeltilemeyeceği gibi kireçlenme gelişen yani kıkırdağı paramparça olmuş bir diz de protez cerrahileri ile değiştirmeden tam tedavi edilememektedir.Yarım diz protezi hangi hastalıklarda kullanılır?Diz kireçlenmesi özellikle dizin tek bölgesini etkiliyorsa (çoğunlukla dizin iç tarafı) yarım diz protezi altın standart tedavi yöntemi olmaktadır. Burada yarım diz protezi için hastanın uygun olup olmadığı nasıl anlaşılır? Sorusu karşımıza çıkmaktadır. Hastanın tanısını koymak ve yarım diz protezi için uygun olup olmadığını öğrenmek zor değildir. Hastanın hikayesi, muayenesi ve basit ayakta çekilmiş röntgenleri ile bu ameliyata karar verilebilir. Bazı durumlarda protezin tipine karar vermek ve uygun olup olmadığını kesinleştirmek için MR tetkiki de istenebilir.Yarım diz protezi ameliyatı nasıl yapılır?Dizin ön kısmından yapılan küçük bir kesi sonrası eklem kapsülü açılıp hasarlı olan dizin iç kısmındaki kemikler temizlenir. Hastanın dizinin ön ve dış kısmındaki tüm anatomik yapılar korunur. Hasarlı kemiklerin yerine, uyluk ve kaval kemiğine tutunan küçük implantlar yerleştirilip, iki implant arasına özel bir polietilen ara madde yerleştirilir. Daha sonra kapsül, cilt altı ve cilt dikilerek ameliyat sonlandırılır.Yarım diz protezi hakkında sık sorulan sorular Yarım diz protezi ameliyatı olan hastaların şikayetleri nelerdir?Yarım diz protezi ameliyatı olan hastalarda görülen en sık belirti ağrıdır. Hastaların en sık başvuru nedeni hareket ile artan tipik ağrıdır. İstirahat ile ağrı azalır. Hastalık ilerledikçe ağrı gece uykudan uyandırmaya da başlar. Ağrının yanı sıra;Yarım diz protezinin avantajlarıYarım diz protezi, total diz protezi için gereken keşiden çok daha az bir kesi ile yapılır. İltihap riski total diz protezine göre çok daha düşüktür. Yara iyileşmesi daha hızlıdır. Kanama miktarı çok daha azdır. Hastanın dizinin ön ve dış kısmındaki anatomik yapılar ve bağlar korunduğu için; hastalar daha aktif olarak ve daha özgür günlük hayatlarına dönebilir. Yani fayda açısından çok fazla üstünlüğü olsa da; çok deneyimli kişilerce yapılması elzemdir. Yarım diz protezi ameliyatı kaç saat sürer?Bu ameliyat deneyimli kişiler ve ekip olarak yapıldığında yarım saat veya 1 saat arası sürede tamamlanır.Yarım diz protezi yerine ameliyat dışı tedaviler kullanılabilir mi?Yarım diz protezi ameliyatı ile amaç; ağrıyı gidermek, eklem hareketlerini artırmak veya korumaktır. Hastalar ameliyat öncesi;Bu tedaviler ağrıyı azaltıp, hareketi artırabilir; fakat hastalığı yok etmez. Hastalık ilerlemeye devam eder. Dolayısı ile bu tedaviler ile gereksiz yere uzun süre kaybetmek; maalesef kireçlemenin ilerlemesine ve hastanın yarım diz protezi şansını kaybetmesine yol açabilir. Kireçlenme hastanın genel sağlığında bozulmaya yol açmadığı için; hastalar genelde cerrahi tedaviyi geciktirmeye meyillidir. Bu da maalesef çoğu hastanın bu ameliyat şansını kaybetmesine neden olmaktadır.Yarım diz protezi ameliyatında başarı oranı nedir?Yarım diz protezi ameliyatında başarı için dört önemli nokta vardır.Bu dört koşul sağlandığında yarım diz protezi ile fonksiyonları bozulmuş veya fonksiyonlarını kaybetmiş bir eklemin tekrar sağlıklı, ağrısız ve düzgün hareketlerine kavuşması mümkündür. Bu koşullar sağlandığında başarı oranı ameliyat sonrası çok yüksektir.Yarım diz protezi ameliyatının fiyatı ne kadardır?Yarım diz protezi ameliyatın maliyeti normal total diz protezi maliyetinden daha yüksek değildir. Ama kullanılan malzemenin kalitesinin, cerrahın deneyiminin ve ameliyat yapılan merkezin iyi olmasının önemi büyüktür. Bu ameliyat total diz protezinin yapılabildiği her yerde veya herkesçe yapılacak bir ameliyat değildir.Yarım diz protezinin çeşitleri nelerdir?Yarım diz protezinin hareketli ve hareketsiz ara yüzeyli olmak üzere 2 çeşidi vardır. Hastaların muayene sonucuna göre hangisinin uygun olduğuna cerrah karar verir.Yarım diz protezi ameliyatının yaşı var mıdır?Kireçlenme için en büyük risk yaştır. Orta yaştan sonra (40-50’ li yaşlar) kireçlenme riski giderek artar. Dolayısı ile orta yaştan sonra yarım diz protezi de uygulanabilmektedir. Yaşamı boyunca her iki kişiden birinde kireçlenme görülmektedir. Kireçlenme yaşlılarda en fazla sakatlık nedeni olan hastalıktır. Kadınlarda üç kat daha fazla görülür. Kilo, aile öyküsü, şekil bozuklukları, geçirilmiş diz ameliyatları (özellijkle menisküsün alınması) ve travma en önemli risk faktörleridir.Yarım diz protezi ameliyatı sonrası ne zaman yürünmeye başlanır?Ameliyat sonrası dönem cerrahın en mutlu olduğu dönemdir. Hastaların ameliyat öncesi kafasındaki; acaba daha kötü olur muyum? Hareket edebilir miyim? Yürüyebilir miyim? Gibi soruların çözüme kavuştuğu dönemdir. Ameliyat günü veya hemen ertesi gün hastalar tam yük vererek yürümeye başlayabilir. Hastaların sadece 1-2 hafta koltuk değneği kullanması yeterlidir.Yarım diz protezi ameliyatı sonrası fizik tedavi gerekir mi?Ameliyat sonrası egzersizlerini düzenli yapan hastalar için çoğunlukla fizik tedavi ihtiyacı olmaz. Ama egzersizlerini yapmakta zorlanan ve kasları zayıf hastalarda fizik tedavi önerilmektedir.Yarım diz protezi ameliyatı sonrası beslenmenin önemi var mıdır?Elbette her ameliyatta olduğu gibi bu ameliyat sonrası da hastalar düzenli ve dengeli beslenmelidir. Ameliyat sonrası kan şekeri kontrol altında olmalı ve kesinlikle sigara içilmemelidir. Hipertansiyon ve şeker hastalarının diyeti de düzenlenir. Özellikle protein seviyeleri düşük hastaların da günlük yeterli miktarda protein alması önemlidir. Yarım diz protezi ameliyatı sonrası iyileşme ne kadar sürer?Bu ameliyat sonrası iyileşme çok hızlı olmaktadır. Hastaların cilt yaraları 2. Hafta sonunda iyileşir, ve bu tarihten sonra hastaların banyo yapmalarına izin verilir.Yarım diz protezi ameliyatı sonrası merdiven çıkılabilir mi?Yarım diz protezi ameliyatından 2 hafta sonra uygun görülen hastalar desteksiz merdiven çıkabilir. İlk 2 hafta içinde de koltuk değnekleri ile merdiven inilip çıkılabilir.Yarım diz protezi ameliyatı sonrası enfeksiyon belirtileri nelerdir?Enfeksiyon riski total diz protezine nazaran çok daha düşüktür; ama: Yara yerinde kızarıklık, ısı artışı, ağrı ve uzun süreli yaradan akıntı enfeksiyon bulgularıdır. Bu durumda acilen hekime başvurulmalıdır.Yarım diz protezi ameliyatı sonrası ağrı ve şişlik yaşanır mı? Ağrı ne kadar sürer?Ameliyat sonrası ilk gün ağrının en yoğun olabileceği dönemdir. Bu nedenle etkin yöntemler ile hastanın ilk geceyi konforlu geçirmesi hedeflenir. Daha sonraları ise hafif ameliyat ağrıları olabilir. Bir ay içinde tamamen yok olur. Asla şiddetli ve uzun süreli değildir. Uykudan uyandıran, yol yürütmeyen ameliyat öncesi ağrılar ise hiç görülmez. Şişlik ise ya hiç olmaz veya ilk birkaç gün çok hafif hissedilebilir.Yarım diz protezi ameliyatı sonrası varis çorabı kullanılır mı?Hastaların İlk 3 ay varis çorabı ve ilk 2 ay kan sulandırıcı kullanması önerilirYarım diz protezi ömrü ne kadardır?Hasta ameliyat için uygunsa, cerrah yarım diz protezi konusunda deneyimliyse, kullanılan protez markası kaliteliyse ve ameliyatın yapıldığı merkezin ameliyathane koşulları bu ameliyat için uygunsa yarım diz protezinin çok uzun süre dayanması ön görülmektedir. Yarım diz protezinin ömrü total diz protezine benzerdir ve en az 15-20 yıl olması hedeflenmektedir. Bu süre çok daha uzun da olabilmektedir. Amaç bir ömür boyu dayanmasıdır. Protezde aşınma veya gevşeme olduğu zamanlarda da rahatlıkla total diz protezi ile revize edilebilmektedir.Yarım diz protezi sonrası dizden ses gelmesi normal mi? Gevşeme belirtileri nelerdir?Bu ameliyat sonrası, ameliyatın tipine göre ara sıra olan ve ağrı yapmayan sesler olabilir. Hareket ile artan aşırı ağrılar ve sesler ise gevşeme belirtileridir. Bu durumda vakit kaybetmeden hekime başvurulmalıdır. Ama bu tür komplikasyonlar çok nadirdir. Erken dönemde gevşeme asla beklenmez. Eğer varsa gevşemenin nedeni de araştırılmalıdır.Yarım diz protezi ameliyatı yerine kök hücre tedavisi uygulanabilir mi?Kayganlaştırıcı, PRP, kök hücre gibi diz içi iğnelerin yarım diz protezinin yerine tedavi olarak uygulanıp uygulanmayacağı sık sorulan soruların başında gelmektedir.Diz kireçlenmelerinde, diz içi enjeksiyonlar doktorların da çok sık tercih ettiği tedavi yöntemleridir. Bu konuda hastaları doğru bilgilendirmek çok önemlidir. Diz içi iğneler ile ağrı azaltılır, hareket ve yürüme mesafesi artar, hastalığın ilerlemesi yavaşlatılabilir ama hastalık yok edilemez.Ameliyat dışı en iyi diz içi enjeksiyon yöntemi kök hücre tedavisidir. Kök hücre tedavisi ile uzun vadede hastalığı durdurulabildiği söylemek bugünkü veriler doğrultusunda çok mümkün değil.Ameliyat sonrası uzun vadede başarı oranı karşılaştırıldığında yarım diz protezi alternatifsizdir. Dolayısı ile uygun endikasyon varsa tedavide altın standart yarım diz protezidir. Ama bunun kararını vermek için her hastanın şikayeti, hikayesi, muayenesi ve tahlil sonuçları ayrı ayrı değerlendirilmelidir. | 3,863 |
912 | Tedavi Yöntemleri | Yumurta Çatlatma İğnesi | Yumurtalama sorunu yaşayıp, adet düzensizliği olan, polikistik over sorunu bulunan ya da eşini belli zamanlarda gördüğü için gebe kalma dönemini ayarlamak zorunluluğu olan hasta gruplarında, çocuk sahibi olmak isteyip gebe kalamayan kişilerde ve henüz gebelik planı olmadığı için yumurta dondurmayı düşünen gruplarda yumurta takibi yapılarak gebe kalma şansı artırılıyor. Yumurta çatlatma iğnesi, bu yumurta takibi sürecinde yumurtalar yeterince büyüdükten sonra olgunlaşmasını sağlayan iğneler olarak tanımlanıyor. Memorial Bahçelievler Hastanesi Tüp Bebek Bölümü’nden Doç. Dr. Arzu Yurci, yumurta çatlatma iğnesi ve kullanım alanları hakkında bilgi verdi.Yumurta çatlatma iğnesi nedir?Yumurta çatlatma iğnesi, yumurtalıklardaki yumurtaların 16-20 mm gibi belli bir büyüklüğe getirildikten sonra olgunlaşması için yapılan iğnelerdir. Bu iğneleri yaptıktan 36 saat sonra da olgunlaşan yumurtalar toplanmaktadır. Yumurta çatlatma iğnesi olarak bilinse de aslında bu iğnelenin asıl görevi yumurtaların olgunlaşmasını sağlamaktır. Vücuttaki LH hormonunun yapacağı işlemin dışarıdan müdahale ile yapılması durumudur. Eğer bu iğne yapılmaz ve gereken süre beklenmez ise foleküller olgunlaşmadığı için yumurtalar boş çıkabilmektedir.Yumurta çatlatma iğnesi hangi hastalıklarda kullanılır?Bu iğneler ovulasyon indüksiyonu adı verilen yani yumurtaları büyütme amaçlı bütün hasta gruplarında kullanılmaktadır. Tüp bebek haricinde yumurta takibi yapılan, yumurtalıklarını belli bir büyüklüğe getirip düzenli ilişki önerilen, aşılama yapılan hasta gruplarının hepsinde gebe kalma olasılığı artırılmaya çalışılan her tedavi yönteminde uygulanmaktadır. Yani özetle aşılamada da, yumurta takibinde de, tüp bebekte de olabilmektedir.Yumurta çatlatma iğnesi avantajları nelerdir?Kadının yumurtlama ile ilgili sorunları varsa, adet düzensizliği varsa uygulanabilmektedir. Yumurta büyütülüp, olgunlaştırılıp bu iğne yapıldıktan 36 saat sonra ilişki önerildiğinde gebe kalma şansı artmaktadır. Yumurtlama problemi olan hastalarda, adet düzensizliği olan hastalarda oldukça faydalıdır.Yumurta çatlatma iğnesi nasıl yapılır, uygulanır?Yumurta çatlatma iğnesi olarak iki çeşit iğne vardır. Subkutan enjeksiyon olarak yapılabilir ya da intramüsküler enjeksiyon olarak uygulanabilmektedir. Yani kalçadan ya da göbekten yapılabilmektedir. Ancak günümüzde kişi göbekten kendi kendine uygulayabilmektedir. İnsülin iğneleri gibi kolay yapılabilen iğnelerdir. Kişi verilen saate uyarak, göbek deliğinin sağından veya solundan 2 cm uzaklığında, dik olarak batırıp kendisi yapabilmektedir. Enjeksiyon verildikten sonra 10 saniye kadar bekleyip iğne çıkarılabilmektedir. Yumurta çatlatma iğnesi hakkında sık sorulan sorularYumurta çatlatma iğnesi sonrası yapılması gerekenler?Eğer gebe kalma isteniyorsa iğneyi yaptıktan 36 saat sonra ilişkiye girilmelidir. Ya da yumurta dondurma işlemi yapılacak işleme 36 saat sonunda geçilmelidir. Çünkü erkek spermleri 72-96 saat kadar canlılıklarını devam ettirmektedir. Yani bu iğne yapıldıktan sonra yumurta çatlamış bile olsa spermlerin bir şekilde yumurtayı dölleme şansı olabilmektedir. Bunun haricinde ayakları havaya kaldırmak gibi çeşitli pozisyonları almak gibi durumların hiçbir anlamı bulunmamaktadır. Yumurta çatlatma ilacı var mıdır?Yumurta çatlatma ilacı bulunmamaktadır, bu bir iğnedir.Yumurta çatlatma iğnesi nereden yapılır?Yumurta çatlatma iğnesi göbekten ya da kalçadan yapılmaktadır.Yumurta çatlatma kimlere yapılır?Yumurtalama sorunu olup, adet düzensizliği olan, polikistik over sorunu olan ya da eşini belli zamanlarda gördüğü için gebe kalma dönemini ayarlamak zorunluluğu olan hasta gruplarında, çocuk sahibi olmak isteyip gebe kalamayan hastalarda yumurta takibi yaparak zamanlamasını ayarlanır ve böylelikle gebe kalma şansları artırılmış olmaktadır.Yumurta çatlatma iğnesinden sonra ne olur?İğneyi yaptıktan sonra yumurtalar olgunlaşıp folikülden atıldığında bunun sperm ile birleşip tubalardan geçerek rahim içine yerleşmesi beklenmektedir. Yani normal bir gebelik sürecidir. Ancak tüp bebek yöntemi olacaksa yumurtalar toplanır ve laboratuvarda döllenip konulmaktadır. Ya da yumurta toplanacaksa sadece yumurtalar olgunlaştırılıp dondurulmaktadır. Ancak özel herhangi bir belirti yoktur. Ancak yumurta çatlarken hafif adet sancısına benzer sancı hissedilebilmektedir. Ancak bu şiddetli rahatsızlık verecek bir ağrı değildir.Yumurta çatlatma iğnesiyle hamile kalınır mı?Yumurta çatlatma iğnesiyle hamile kalınabilmektedir. Aslında bu iğne infertilite yani kısırlık sorunu olan hastalarındaki ilk tedavi yöntemidir. Hastaların yumurtaları takip edilip iğneler yapılarak düzenli ilişkiyle hamile kalınması sağlanır.Yumurta çatlatma iğnesi ne zaman yapılır?Yumurta çatlatma iğnesi yumurtalar 16-20 mm olduğu zaman yapılmaktadır. Adet günü kişiye göre değişmektedir. Örneğin polikistik over hastalarında yumurtalar biraz daha geç büyüyebilmektedir. Azalmış yumurta rezervi olan kişilerde daha hızlı büyüyebilmektedir. Kişinin yapısına göre değişmektedir. Bu nedenle yumurta takibi muayeneleri önem taşımaktadır. Ancak genelde tahmini adetin 10-12’inci günlerine denk gelmektedir.Tüp bebekte yumurta çatlatma iğnesi etkili midir? | 2,008 |
913 | Tedavi Yöntemleri | Yüksek Tibial Osteotomi Ameliyatı | Diz eklemi, vücudun ağırlığını taşıyan karmaşık bir yapıdadır. Uyluk (Femur), kaval (Tibia) ve patella adı verilen üç kemikten oluşan diz ekleminde farklı nedenlere bağlı kıkırdak hasarları yaşanabilmektedir. Halk arasında kireçlenme olarak bilinen kıkırdak hasarlanmasının farklı tedavi yöntemleri bulunmaktadır. Yüksel Tibial Osteotomi ameliyatı kıkırdak hasarı ve kıkırdak hasarına bağlı “O bacak” denilen bacak şekil değişikliğinde kullanılan yöntemlerindendir. Memorial Şişli Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Bölümü’nden Doç. Dr. Olcay Güler, diğer dize bakan yani iç kısmında kıkırdak hasarına bağlı bacak deformitesinde uygulanan yüksek tibial osteotomi tedavisi hakkında bilgi verdi.Yüksek Tibial Osteotomi ameliyatı nedir?Yüksek tibial osteotomi ameliyatı genel olarak kemik düzeltici cerrahi olarak tanımlanabilir. Diz altında bulunan kaval kemiğinin cerrahi yöntemle kesilerek bacaktaki eğrilin düzeltilmesi ameliyatının ismidir. Dizin diğer dize bakan yani iç kısmında kıkırdakta hasar, aşınma oluşabilir. Halk arasında kireçlenme olarak tabir edilen bu durum bacağın şeklinde bozulmalara neden olarak “O bacak” ya da “futbolcu bacağı” görüntüsü oluşturabilir. Bu durumdaki hastalarda bacaktaki yük dizin iç tarafından geçmekte ve kıkırdak hasarı gün geçtikçe artmaktadır. Yüksek tibial osteotomi ameliyatıyla bacakta bozulan aks, olması gereken noktaya yani dizin ortasına hatta dış tarafa doğru kaydırılmaktadır. Yüksek tibial osteotomi ameliyatında bozulan aksın eksi yerine getirilmesi için tibia yani kaval kemiği dize yakın kısımdan gerekli miktarda kesilerek açılmaktadır. Yüksel tibial osteotomi ameliyatı protez önleyici cerrahi yöntem olarak ön plana çıkmaktadır. Çünkü bu hastaların birçoğu ilerleyen dönemde diz protez cerrahisi gerekebilir.Yüksek Tibial Osteotomi ameliyatı hangi hastalıklarda yapılır?Yüksek Tibial Osteotomi ameliyatı hakkında sık sorulan sorularYüksek Tibial Osteotomi ameliyatı nasıl yapılır?Yüksek tibial osteotomi ameliyatında kaval kemiğinin kesilmesi sorun yaratır mı?Yüksek tibial osteotomi ameliyatında kaval kemiğinin kesilmesi işlemi; kemiğin uzunlamasına ekseninde değil yatay aksında keserek yapılan kontrollü bir kırıktır. Bu işleme bağlı olarak kemikte bir incelme yaşanmamaktadır. Ameliyat sonrası iyileşme döneminde bacakta yaşanan güçsüzlük gibi sorunlar egzersiz ve gerekli görülürse fizik tedavi uygulamalarıyla giderilmektedir.Kireçlenmenin olduğu ancak bacak deformitesinin olmadığı durumlarda yapılabilir mi?Hastanın bacağında her hangi bir deformite bulunmuyor ancak kireçlenme bulunuyorsa bu durumu netleştirmek için öncelikle aks filmi denilen bacak boy filmi çekilir. Bacak aksı olması gerektiğin yerden geçiyorsa yüksek tibial osteotomi ameliyatı yerine kıkırdak nakli, kök hücre uygulaması gibi farklı tedaviler gündeme gelmektedir.Yüksek Tibial Osteotomi ameliyatı sonrası iyileşme ne kadar sürer?Yüksek Tibial Osteotomi faydaları nelerdir?Yüksek tibial osteotomi ameliyatının faydaları şu şekilde sıralanabilir;Yüksek Tibial Osteotomi ameliyatı riskleri nelerdir?Yüksek tibial osteotomi ameliyatlarında cerrahi işleme bağlı riskler ile hastaya bağlı riskler bulunabilmektedir. Her cerrahi işlem öncesi hastanın kalp, akciğer gibi riskleri kontrol edilerek ameliyata uygun olup olmadığı değerlendirilmelidir.Yüksek tibial osteotomi ameliyatı bağlı riskler ise şu şekilde sıralanabilir;Yüksek Tibial Osteotomi ameliyatı olanlar nelere dikkat etmelidir?Yüksek Tibial Osteotomi ameliyatı olunmazsa ne olur?Yüksek Tibial Osteotomi ameliyatı hangi yaş grubuna yapılır?Kıkırdak aşınması yani kireçlenme eskiden yaşlı hastalığı olarak bilinmekteydi. Eskiden sadece belli bir yaş grubunun üzerindeki kişileri yapılan yüksek tibial osteotomi ameliyatı artık gerek görülen her yaş grubunda uygulanabilmektedir. Ameliyat kararını hastalığa göre değil hastaya göre değerlendirmek daha doğru bir yaklaşım tarzıdır. Bu ameliyatlardan sonra hasta kendi eklemini kullanabildiği için yaş sınırı konulmayabilir. Ancak çocuklarda görülen bacak deformitelerinde bu ameliyat gündeme gelmemektedir. Çocukların büyümesi devam ettiği için farklı tedavi yöntemleri kullanılmaktadır.Yüksek Tibial Osteotomi ameliyatının başarı oranı nedir?Yüksek tibial osteotomi ameliyatında başarı oranı hastanın durumuna göre farklılık gösterebilmektedir. Erken evre kıkırdak aşınmalarında ameliyatının başarı oranı daha yüksek iken ileri yani geç evre kıkırdak aşınmalarında daha düşük olabilmektedir. Kıkırdak aşınmasıyla birlikte bağ yaralanmaları gibi farklı sorunların da eşlik ettiği durumlar yaşanabilmektedir. Bunların haricinde hastanın; kemik yapısı, kilosu, hareket açıklığı gibi farklı etkenler yüksek tibial osteotomi ameliyatının başarı oranında etkilidir. | 1,766 |
914 | Tedavi Yöntemleri | Yüz Dolgusu | Yüz dolgusu, çene, göz, elmacık kemikleri ve dudak gibi bölgelerde "dolgu" görevi görerek estetik kusurların veya istenmeyen hatların düzeltilmesi için kullanılır. Yeni nesil yüz dolguları, epidermis üzerinde hacim ve dolgunlaştırma etkisi ile cilt yaşlanmasına karşı mücadelede en güncel yöntemlerdendir. Memorial Wellness Kliniği ve Bahçelievler Hastanesi Dermatoloji Uzmanı Doç. Dr. Fatma Pelin Özgen, yüz dolguları hakkında bilgi verdi.Yüz dolgusu nedir?Yüz dolgusu, kırışıklık veya yara izi gibi cilt kusurlarını düzeltmek veya yüz hacmini eski haline getirmek için dermise veya deri altı dokuya enjekte edilebilen maddelerin kullanıldığı estetik tedavi yöntemidir. Dolgu maddeleri, yüze kaybedilen hacmi geri kazandırmak için tasarlanmışlardır. Genellikle cilt altındaki dokularla çok iyi bütünleşen bir molekül olan hyalüronik asitten oluşurlar. Dolgu, yüzde elmacık kemikleri, gözaltı bölgesi, dudaklar, burun kemeri, burun ucu düşüklükleri ve çene bölgesidir. Kolajen dolgular da yüz dolgusu olarak kullanılmaktadır.Yüz dolgusu nasıl uygulanır?Tedavi, yüzün belirli noktalarına çok ince iğneler kullanılarak yapılan enjeksiyonlardan oluşur. Bu iğnelerin kullanımı ağrı yapmaz ve anestezi gerektirmez ancak herhangi bir rahatsızlık olmaması için anestezik kremler kullanılabilir. Kremler işlemden yarım saat önce gerekli bölgelere sürülür. Uygulama yapılacak alan sayısına bağlı olarak, tedavi genellikle 10 ila 20 dakika sürer.Yüz dolgu maddeleri nelerdir?İçinde bulunan şeker ve protein sebebiyle gerekli bir molekül olan ve en sık kullanılan biyolojik yüz dolgu maddeleri arasında yer alan hyalüronik asitle birlikte kolajen de en sık kullanılan yüz dolgu maddeleri olarak tercih edilir.Biyolojik dolgu maddeleri, vücut tarafından tolere edilme avantajına sahiptirler, ancak geçici etkileri 4-8 ay ile sınırlıdır.Hyalüronik asit epidermal tabakada bulunur ve yaşla birlikte azalma eğilimi gösterir. Bağ dokusunda temel bir role sahip olan hyalüronik asit, cildin elastikiyetini ve sıkılığını etkileyen özellikleri sayesinde bir yüz dolgu maddesi olarak kullanılmaktadır. Kolajen sığır veya otolog (kişinin kendinden alınan) olabilir ve yaygın olarak kullanılmaktadır.Hyalüronik asitHyalüronik, asit vücudun kendiliğinden ürettiği ve bu nedenle doğal olarak vücut tarafından iyi tolere edilen bir maddedir. Hyalüronik asit, dermiste bulunan fibroblastlar tarafından üretilen elastik lifler ve kolajen ile birlikte cilt tonunu, sıkılığını, elastikiyetini ve hidrasyonunu veren moleküller olan glikozaminoglikanlar grubuna aittir.Yıllar geçtikçe, hyalüronik asit sentezi düşüşe uğrar. Cilt daha kuru görünür, kırışıklıklar oluşur ve genel bir hacim kaybı vardır. Hyalüronik asidin müdahale edilecek derinlik seviyesine, yoğunluğa ve hacim oluşturma yeteneğine göre ayırt edilen çeşitli türleri bulunur.Düşük yoğunluklu hyalüronik asit dolgu maddesi: Daha yüzeysel kırışıklıklar için kullanılır ve daha hızlı yeniden emilim ile karakterize edilir.Orta yoğunluklu hyalüronik asit dolgu maddesi: Nazolabial kıvrımlar gibi daha derin kırışıklıklar için kullanılır.Yüksek yoğunluklu hyalüronik asit dolgu maddesi: Hacimsel dolgulardır, elmacık kemikleri ve çene çizgisi gibi destek alanları için kullanılır.Hyalüronik asit yüzde hangi bölgelere uygulanabilir?Hyalüranik asit dolgular yüzde; göz çevresi (kaz ayakları), nazolabial çizgiler (burun deliklerinin tabanı ile ağız köşeleri arasında çizgiler), dudak kırışıklıkları (barkod kırışıklıkları), elmacık kemiklerin belirginleştirilmesi, çene ve çene çizgisi, ameliyatsız burun estetiği, dudak konturlarının belirginleştirilmesinde ve hacminin artırılmasında kullanılabilmektedir.Kolajen dolgu nedir?Kolajen dolgu, kırışıklık gibi yaşlanma belirtileri nedeniyle yüzün dudak ve elmacık kemikleri gibi bazı bölgelerinde gibi oluşan hacim kaybıyla mücadele etmek için kullanılan maddelerdir. Kolajen dolgu maddeleri, biyolojik veya emilebilir dolgu maddeleri grubuna aittir. Bu nedenle, elde edilen etkiler geçicidir ve genellikle ortalama üç ila dört aylık bir süreye sahiptir.Kolajen dolguların etki süresi, yaşam tarzımızdan ve alışkanlıklarımızdan etkilendiği için kişiden kişiye büyük farklılıklar gösterir. Örneğin; sigara içmek veya aşırı ve güneşe fazla maruz kalmak, kötü alışkanlıklarla ilişkili düzensiz bir yaşam tarzı, dolgunun etki süresini önemli ölçüde azaltabilir.Kolajen aşısı cilde nasıl etki eder?Kolajen aşısı cildin epidermis tabakasının altında bulunan dermis tabakasında kolajen üretimini uyarmaktır. Özel içerikleri ile pek çok farklı cilt sorununa hızlı çözümler sunar. Ayrıca destekleyici etkisi ile cilt gençleştirme veya güzelleştirme amaçlı uygulamalarda olumlu etkilere sahiptir. Kolajen aşısının uygulama alanı, ciltteki izler, yaşa bağlı olarak gelişen kırışıklıklar, akne izleridir. Dolgu gibi hacim vermezken, doğal görünümü tercih eden hastalarda özellikle kırışıklıklarda açılmalar, izlerde azalmalar görülür. Kolajen aşısının etkisi ortalama 4 hafta gibi bir sürede kendini göstermektedir. Bu etki ortalama 1-1,5 yıl sürmektedir. Yüz dolgusunun yan etkileri nelerdir? Çoğu zaman dolgu tedavisinin önemli bir yan etkisi görülmez. Bununla birlikte, gözlemlenen yüz dolgusu komplikasyonları şunlardır:Tedavi edilen bölgede;Bazı durumlarda vücut alerjik tepki gösterip yüz dolgusuna reaksiyon gösterebilir. Kullanılan dolgu maddelerine alerjik reaksiyonu olanların dolgu yaptırması sakıncalıdır. Yüz Dolgusu İle İlgili Merak Edilen Diğer SorularYüz dolgusu kalıcı mıdır?Biyolojik dolgu maddeleri ile yapılan yüz dolgusu kalıcı değildir. Yüz dolgusunun etkisi 6 ila 9 ay sürer ve zaman geçtikçe yüz eski görünümüne geri döner. Bu nedenle etkilerin tamamen geçmesi beklenmeden 4-5 ayda bir tedavinin tekrarlanması önerilir. Yüz dolgularının geçici olması bir avantaj olarak değerlendirilebilir çünkü dolgu maddeleri ile yapılan müdahalelerin geri dönüşlü olması aslında vücudun doğal görünümünü korumasını sağlar.Tüm yüz dolguları aynı mıdır?Tüm dolgu maddeleri aynı değildir ve bireysel ihtiyaçlara en uygun olanı belirlemek uzman hekimlerin işidir. Dolgu maddeleri her yaş için uygun bir çözüm olsa da çoğu zaman estetik tedaviye verilecek olası fizyolojik cevaba göre yaşa ve tedavi edilecek problemin türüne göre farklı maddeler tercih edilebilmektedir.Kimler yüz dolgusu yaptıramaz? Dolguda bulunan yardımcı maddelere karşı doğrulanmış alerjisi olanlar, hamile veya emzirenler, pıhtılaşma bozukluğu bulunanlar, enjeksiyon bölgesinde mevcut enflamasyon veya enfeksiyon olanlar, otoimmün cilt veya bağ dokusu bozuklukları bulunanlar, yüz dolgularının uygulanamayacağı durumlar arasında yer almaktadır. | 2,569 |
915 | Tedavi Yöntemleri | Vitrektomi | Vitrektomi, göz içerisinde yer alan vitreus sıvısının çıkarılmasını içeren göz ameliyatıdır. Gözün ortasından bulunan vitreus, gözün şeklini korumakla görevli şeffaf bir yapıdır. Bulanıklaşan bu sıvının çıkarılması ve retinada onarım yapılması için kişiye vitrektomi uygulaması yapılabilir. Mikro cerrahi operasyon olarak uygulanan vitrektomi ameliyatından lokal anestezi kullanılır. Vücut tekrardan vitreus üretinceye kadar vitreus sıvısı, berrak sıvı ile değiştirilir. Vitrektomi ameliyatı, kişinin durumuna bağlı olarak bir ya da birkaç saat arasında sürebilir.Vitrektomi Nedir?Vitrektomi, gözün retinası ve vitreusdaki sorunları tedavi etmek için göz içerisinde yer alan vitreus adlı jel benzeri maddenin ameliyatla alındığı bir cerrahi prosedürdür. Göz küresinin merkezini dolduran jel benzeri madde vitreus olarak bilinir. Vitreusun bulanıklaşması, retinanın zarar görmesi ve ilaçlara bağlı olarak vitreusun bozulması sonucunda bu ameliyattan yararlanılır. Vitrektomi ameliyatı esnasından vitreusun tamamen çıkarılması sağlanır. Retinada onarımlar da bu ameliyat içerisinde yapılabilir. Gözden çıkarılan vitreus yerine cerrah, steril tuzlu su, silikon yağı ya da göz kabarcığı yerleştirir. Böylelikle göz şeklinin korunması sağlanır.Vitrektomi Çeşitleri Nelerdir?Gözün hastalık bulunduğu kısma bağlı olarak vitrektomi çeşidi de farklılık gösterebilir. Pars plana vitrektomi, anterior vitrektomi, minimal invaziv vitrektomi, total vitrektomi ve parsiyel vitrektomi olarak beş çeşitte incelenebilir.Vitrektomi çeşitleri şöyle açıklanabilir:Pars Plana Vitrektomi (PPV)Pars plana vitrektomi, en yaygın kullanılan vitrektomi türleri arasındadır. Bu teknikte uygulanırken gözde bulunan ve pars plana adı verilen bölgeden çok küçük kesilerle vitreusa ulaşılır. Ulaşılan bu alandan vitreus çıkarılır. Retina dekolmanı, makula deliği, diyabetik retinopati ve vitreus kanaması gibi birçok retina hastalığında bu ameliyat çeşidinden yararlanılır.Anterior vitrektomiAnterior vitrektomi, uygulanırken gözün ön kısmında yer alan vitreus jelinin çıkarılması sağlanır. Özellikle katarakt ameliyatları sırasında ya da sonrasında, vitreusun ön kısmında kanama veya hasar oluştuğunda bu ameliyat türünden yararlanılır. Gözün ön kısmında bulunan komplikasyonları tedavi ederek ve görüş kalitesinin artmasını sağlar.Minimal invaziv vitrektomi (MIVS)Minimal invaziv vitrektomi, standart olan pars plana vitrektomiye göre daha küçük kesilerle yapılan bir işlem olarak bilinir. Bu yöntem içerisinde daha küçük aletler kullanılarak gözde minimum hasarla tedavi planlanır. İyileşme süresi daha kısa olarak bilinir. Bu vitrektomi türünde retinayla ilgili daha hafif sorunlar veya hassas müdahaleler tercih edilebilir.Total vitrektomiTotal vitrektomi ise gözdeki vitreusun tamamen çıkarılmasını içerir. Özellikle göz içerisindeki enfeksiyon gibi durumlarda tüm vitreus dokusunun alınması gerekebilir.Parsiyel vitrektomiParsiyel vitrektomi işleminde ise vitreusun yalnızca belirli bir kısmının çıkarılır. Sınırlı bölgelerde yapılan küçük müdahalelerde veya vitreusun yalnızca sorunlu olan bölümü alınır.Vitrektomi Ameliyatı Neden Yapılır?Vitrektomi ameliyatı, retinanın zarar görmesi, makula deliğinden meydana gelen yırtılması, diyabetik retinopati ve vitreus kanaması gibi durumlarda yapılabilir. Bunların yanında birçok farklı göz rahatsızlığının tedavisinde de vitrektomiden yararlanılır.Vitrektomi ameliyatının yapılma nedenleri şöyle sıralanabilir:Retina dekolmanıGözün arka bölümünde bulunan ve kişinin görme işlevinde önemli bir role sahip olan doku, retina olarak bilinir. Dekolman ise retinanın göz duvarından ayrılmasıyla görülen bir durumdur. Bu durum yaşandığından vitrektomi ameliyatı ile vitreus çıkarılır ve retina yerine sabitlenebilir.Diyabetik retinopatiDiyabetik retinopati, özellikle diyabet hastalarının gözlerinde küçük kan damarlarının zarar görmesiyle meydana gelir. Retina üzerinde kanamalar, görme kaybı ve sıvı birikimi gibi belirtilerle kendini gösterir. Vitrektomi, bu kanamaların temizlenmesi ve retinanın tedavi edilmesi için yapılabilir.Makula deliğiMerkezi görme alanını etkileyen makula, retinanın bir bölgesidir. Makul deliği ise bu alanda bir yırtılma ya da boşluk görülmesi durumudur. Vitrektomi ameliyatı ile makul deliği onarılır ve görme kaybı önlenebilir.Vitreus kanamasıGözde bulunan vitreusun içerisinde kanama oluştuğu durumda görme kalitesi düşerek ve görme kaybı yaşanabilir. Vitrektomi ameliyatı ile bu kanama temizlenir ve gözün arka kısmında bulunan yapılar net bir şekilde görmeye görmek için iyileştirilir.Göz travmalarıGöz yaralanmaları ve travmaları sonucundan vitreus dokusunun içinde yabancı cisimler veya hasar gören bölgeler oluşabilir. Bu durumda, vitrektomi ameliyatı yapılarak gözdeki yabancı maddeler çıkarılır ve göz sağlığının korunması amaçlanır.Epiretinal membranEpiretinal membran, ince doku tabakası olarak retina yüzeyinde bulunur. Bu membran, retinada buruşmalar şeklinden kendini gösterebilir ve zaman içerisinde görme kaybına neden olabilir. Vitrektomi ameliyatı ile epiretinal membranı kaldırılarak görme sağlığının iyileştirilmesi sağlanır.Vitrektomi Ameliyatı Sonrasında Dikkat Edilmesi Gerekenler Nelerdir?Vitrektomi ameliyatında gözün içindeki vitreus dikkatli şekilde göze zarar vermeyecek şekilde alınır. İşlem esnasında özel mikrocerrahi aletlerden yararlanılır. Vitreus yerine tuzlu su veya gaz ile doldurulur. Bu sayede göz içindeki basınç korunarak tedavi edilir. Vitrektomi sonrasında gözde hafif bir ağrı, kızarıklık veya bulanık görme gibi belirtiler oluşabilir.Vitrektomi sonrası dikkat edilmesi gerekenler şöyle sıralanabilir:Vitrektomi Hakkında Sık Sorulan SorularVitrektomi ameliyatı riskli mi?Vitrektomi ameliyatı, her cerrahi müdahalede olduğu gibi bazı riskler taşıyabilir. Kanama, enfeksiyon, katarakt oluşumunun yanında göz içindeki basınçta değişiklikler ve komplikasyonlar oluşabilir. Alanında uzman doktorlar tarafından yapıldığı durumda bu risk azalmaktadır.Vitrektomi ameliyatı sonrası görme ne zaman olur?Vitrektomi ameliyatı sonrasında görme, ameliyatın türüne ve gözün durumuna göre değişiklik gösterebilir. Çoğu kişide görme, ilk birkaç hafta içinde iyileşmeye başlayarak açılır. Tam iyileşme süresi ise ortalama 3 ila 6 ay sürebilir.Vitrektomi tekrar yapılır mı?Vitrektomi ameliyatı bazı durumlarda tekrar yapılabilen bir ameliyat türüdür. Özellikle retina dekolmanı veya diyabetik retinopati gibi tekrarlayan göz hastalıklarında vitrektomi yapılabilir. | 2,377 |
916 | Tedavi Yöntemleri | Whipple | Pankreas başı, bu bölgeye yakın safra yolları ve 12 parmak bağırsağı tümörlerinde uygulanan Whipple ameliyatları hastaların hayatını kurtarıyor. Cerrahinin en büyük ameliyatlarından biri olan Whipple yönteminde iyi bir merkezin başarı oranının yüzde yüze yakın olması gerekiyor. Bu yöntemin etkin bir şekilde uygulanması için deneyimli bir cerrahi ekibin olması şart. Memorial Şişli Hastanesi Genel Cerrahi Bölümü Uzmanları Whipple ameliyatı hakkında bilgi verdi.Whipple ameliyatı nedir?Pankreas başı, 12 parmak bağırsağı ve safra yollarının pankreas başına yakın bölümlerinde oluşan tümörleri, bu 3 organ birbirlerine yapışık vaziyette oldukları için ayırmak mümkün olmamaktadır. Bu yüzden bu organlarda meydana gelen tümörlerde o bölgeyi Whipple ameliyatı ile komple temizlemek çok daha etkin bir tedavi yöntemidir. Pankreas başı, 12 parmak bağırsağı ve safra yollarının bu bölgeye yakın bölümlerinin komple alındığı bu yöntemin adı Whipple operasyonudur.Whipple hangi hastalıklarda uygulanır?Whipple, Pankreas başı, bu bölgeye yakın safra yolları ve 12 parmak bağırsağı tümörlerinde uygulanan ameliyat yöntemidir. Cerrahinin en büyük ameliyatlarından biri olan Whipple yönteminde iyi bir merkezin başarı oranının yüzde yüze yakın olması gerekmektedir. Bu yöntemin etkin bir şekilde uygulanması için deneyimli bir cerrahi ekibin olması şarttır. Memorial Hastanesi Genel Cerrahi Bölümü’nun Whipple operasyonlarındaki başarı oranı yüzde 100’dür. Türkiye genelinde ise yüzde 1-5 arasında ölüm ve yüzde 30 civarında morbidite (en hafifinden en ağırına komplikasyon) oranı mevcuttur. Türkiye’de maalesef pankreas tümörleriyle ilgili kişilerin fazla deneyimi yok. Whipple ameliyatının yapılıp yapılmayacağını sağlayan etken bilgi değil deneyimdir. Günümüzde artık karaciğerin arkasındaki toplardamara atlamış tümörlerde de bu ameliyat yapılabilmektedir.Whipple nasıl uygulanır?Pankreas başı, 12 parmak bağırsağı ve safra yollarının pankreas başına yakın bölümlerinde oluşan tümörleri, bu 3 organ birbirlerine yapışık vaziyette oldukları için ayırmak mümkün olmamaktadır. Bu yüzden bu organlarda meydana gelen tümörlerde o bölgeyi komple temizlemek çok daha etkin bir tedavi yöntemidir. Pankreas başı, 12 parmak bağırsağı ve safra yollarının bu bölgeye yakın bölümlerinin komple alındığı bu yöntemin adı Whipple operasyonudur.Mide aslında hem girişinde hem de çıkışında gözle görünür bir kapak olmasa da, kapak gibi davranan bir adele sistemine sahiptir. Bu kapağın olması sindirim sistemi için gereklidir. Pilor denilen bu kapağın operasyon sırasında korunması sonrasında oluşabilecek sindirim sistemi şikayetlerinin önlenmesini sağlar. Bu özel kapağın korunması için “Pilor Koruyucu Whipple” operasyonu uygulanmaktadır.Whipple ameliyatı hakkında sık sorulan sorular Whipple ameliyatı ne kadar zamandır uygulanıyor?Whipple 1930 yılında bulunan bir ameliyat yöntemidir. Whipple prosedürü Amerikalı cerrah Allen Whipple tarafından bulunmuştur. Amerikalı cerrah, bulduğu yönteme kendi soyadını vermiştir.Whipple ameliyatı ne kadar sürer?Whipple yönteminde ameliyat 5-8 saat arasında sürebilir.Whipple ameliyatı güvenilir mi?Cerrahinin en büyük ameliyatlarından biri olan Whipple yönteminde iyi bir merkezin başarı oranının yüzde yüze yakın olması gerekmektedir. Bu yöntemin etkin bir şekilde uygulanması için deneyimli bir cerrahi ekibin olması şarttır. Memorial Hastanesi Genel Cerrahi Bölümü’nun Whipple operasyonlarındaki başarı oranı yüzde 100’dür. Yani Whipple ameliyatı güvenilir bir ameliyattır.Whipple ameliyatı sonrasında mide bulantısı yaşanır mı?Whipple ameliyatı sırasında mide kapağı da denen adale sistemini korumak amacıyla “Pilor Koruyucu Whipple” operasyonu uygulandığı için ameliyat sonrasında sindirim sitemi şikayetleri yaşanmaz.Whipple ameliyatı sonrasında farklı bir sorun olur mu?Whipple ameliyatı ile pankreas başı, midenin yarıya yakını, 12 parmak bağırsağının tamamı ve safra yollarının bu alana komşu bölümü komple çıkartılmaktadır. Operasyonun en önemli yanı alınan bu organların birbiriyle koordinasyonun yeniden doğru bir şekilde sağlanmasıdır. Bu nedenle Whipple ameliyatı mutlaka uzman doktorlar tarafından gerçekleştirilmelidir. Uzman bir doktorun gerçekleştirdiği Whipple ameliyatında başarı oranı yüzde 100’dür.Whipple ameliyatı sonrası beslenme nasıl olmalı?Çoğu insan Whipple sonrasında beslenme değişikliğine ihtiyaç duymaz ancak ameliyat sonrasında insülin üretiminin daha düşük olması, bazı kişilerin şeker alımını azaltması gerektiği anlamına gelebilir. Yine de ameliyat sonrasında doktor gereken bilgilendirmeyi yapacaktır.Whipple ameliyatı için biyopsiye gerek var mı?Bu bölgede oluşan tümörlerde biyopsi yapmak çoğunlukla gerekmemektedir. Pankreas başında şüpheli bir kitle olma durumunda biyopsiye gerek olmaksızın Whipple ameliyatı uygulamak en doğrusudur. Çünkü yapılan biyopsi bölge itibariyle her zaman doğru yerden alınmayabilir. Dolayısıyla yanlış sonuç verilebilir.Pankreas kanserinde erken teşhis için ne yapılmalı?Pankreas, vücudun en arkasındaki organlardan biridir. Genellikle karın içi organların tümünde şikayetler öne yansır. Öne yansıyan bulgular içinde çok geride olduğu için pankreas kanserleri, yakalandığında yüzde 90’a yakınında ameliyat olma sınırı geçmiş olur. Ailesinde bu tip hastalıklar olanlar ya da olmayanların dönem dönem bazı tarama kan testleri yaptırmaları gerekmektedir. En başarılı olduğumuz hasta grubu tesadüfen kontrole giden kişilerdir.Pankreas kanserinin erken belirtileri nelerdir?Pankreas kanseri, erken evrede genellikle belirti vermeyen ve ilerlediğinde faklı şikayetlerle kendini gösteren bir hastalıktır. Özellikle sırta vuran ağrı, idrar ve deri renginin sararması ile sarılık gelişimi, tümör çok ilerlediğinde açığa çıkar. Pankreasın bulunduğu yer nedeniyle şikayetler de farklı hastalıklar ile benzerlik gösterebilir. Midenin arkasında yer alan bir organ olduğu için ağrı şikayeti, yine midenin arkasında gelişir ve pankreasta var olan bir sorunun da göz ardı edilmesine yol açar. Mide ağrısı şikayeti, asit salgısının azaltılmasına yönelik bir takım tedaviler ile giderilmeye çalışıldığında, pankreas kanseri tanının gecikmesine neden olabilir. Yemek sonrası ya da yatay pozisyona geçince artan karın ağrısı, az sancıları, şişkinlik, kusma ve iştah kaybı, koyu renkli ya da kanlı idrar, genel halsizlik, karaciğer ve safra kesesinde büyüme, kaşıntı, varis pankreas kanserinin belirtilerindendir.Pankreas kanserinde risk grubu kimlerdir?Sigara kullanımı ve obezite, her tümörün oluşumunda olduğu gibi pankreas kanserinin ortaya çıkmasında da önemli rol oynar. Pankreas kanseri ile şeker hastalığı ilişkisi göz ardı edilmemelidir. Diyabet hastalığı ortaya çıktıktan sonra pankreasta hastalık gelişimi daha riskli hale gelmekte, pankreas kanseri diyabet ile belirti verebilmektedir. Bazı genetik faktörler de pankreas kanserinde etkindir ve ailesel geçiş söz konusudur. Bu açıdan aile fertlerinde pankreas kanseri olan kişilerin genellikle daha sık aralıklarla takip edilmesi gerekir. Bazı kanser türleri de pankreas kanserine eşlik edebilir ve pankreas kanserinin oluşumunu tetikleyebilir. Ailesinde kanser öyküsü olan kişilerin bu açından da değerlendirilmesi önemlidir. Son yıllarda hastalığın 40-50 yaş arasında görülme sıklığı artmakta birlikte, 50 yaş üstü insanlarda daha sık görünmektedir. | 2,665 |
Subsets and Splits