review
stringlengths
756
13.1k
review_length
int64
78
1.65k
Damızlıkta Kullanma Yaşı Dişi kuzular ilk kızgınlığı, ilkbahar veya sonbaharda ergin canlı ağırlığının % 40- 60’na ulaştığında gösterirler ancak bu ilk kızgınlıkta koça verilmesi istenmez. Ergin canlı ağırlığının % 40-60’na ulaşmalarının mevsimsel anöstrüs döneminde (yaz veya kış mevsiminde) olması halinde ise kızgınlık göstermezler. Genç dişiler en erken ergin canlı ağırlığının % 70’ine ulaştıklarında ve 7-8 aylık yaşta koça verilmelidir. Damızlık dişiler ergin canlı ağırlığına ulaşmada yağlandırmadan (VKS 3. 0-3. 5) büyütmek yine esas alınmalıdır. Genel olarak koyunlar kuzulama yaptıklarında en az 12 aylık yaşta (365 günü doldurmuş) ve ergin canlı ağırlığının yaklaşık % 85’ine ulaşmış olmalıdır. Genç yaşta ve ergin canlı ağırlığının 2/3 ulaşmamış dişilerin, koça verilmesi durumunda ömrü boyunca verimi düşük kalmaktadır. Yine koça geç vermek de, ekonomik kayıpların yanı sıra koyunlarda yağlanmaya bağlı güç doğum ve metabolik hastalıklara neden olabilmektedir. 69 Koçların Beslenmesi Koç adayı kuzular, besi hayvanları gibi yağlandırmadan büyütülmelidir. Koçlar aşım sezonuna gelmeden önce kondisyonları güçlü olmalıdır. Koç katımı esnasında koçlar yem yemeye çok az vakit ayırırlar. Bu nedenle vücut ağırlıklarının yaklaşık % 12’sini kaybederler. Kötü besleme, koç ölümlerinin başta gelen sebeplerindendir. Zayıf koçlara aşımdan 50 gün önceden başlayarak ilave arpa, mısır, buğday gibi enerji bakımından zengin tahıllardan günde 150 g normal rasyona ilave edilerek, aşım öncesi fazla yağlandırmadan, iyi vücut kondisyon skoruna (2. 75-3. 5) ulaşması sağlanmalıdır. Aşım öncesi ve aşım sırası dönemleri haricinde mera veya kaliteli kaba yemler koçların beslenmesinde yeterli olmaktadır. 2-3 kg kaliteli kuru yonca 60-70 kg’lık damızlık koçların ihtiyacını karşılayabilir. Hayvanların serbest olarak yem, su ve yalama taşlarına erişebilmeleri sağlanmalıdır. Bakım ve Beslemede Dikkat Edilecek Hususlar  Ağılların tabanı ortamda gaz ve sıvı birikiminin azaltılması için düzenli olarak temizlenmeli sezon sonunda ise dezenfekte edilmelidir.  Ağılların duvarları her sene temizlenerek, badana yapılmalıdır.  Yaz döneminde hayvanların yattıkları avlular sık sık süpürülerek buralarda gübre birikmesi önlenmeli, avlular belirli aralıklarla ilaçlanarak bit, pire, kene ve sinek gibi haşerelerle mücadele edilmelidir. Hayvanlarda dış parazitlere karşı ilaçlamanın yapıldığı gün mutlaka ağıl, avlu ve gübreliklerde ilaçlanmalıdır.  Ağılların çatısı akmamalı ve tabanı su çekmemelidir.  Ağılda bulunan yemlikler kolayca temizlenebilir mümkünse sabit olmalıdır. Yemliklere kesif yem ve otlar rahatça konulabilmeli ve artıklar kolayca toplanmalıdır.  Damızlık adayı dişi-erkek kuzular yeterli ve dengeli beslenmeli, gelişme geriliğine uğratılmadan ve yağlandırmadan büyütülmelidir (VKS 2. 25-3. 0).  Bir sürüde koyunların en az % 90’nın Vücut Kondisyon Skoru (VKS) 2-3. 5, gebeliğin son döneminde ise (90-145 günlük) VKS 3. 0-3. 5 olacak şekilde besleme yapılmalıdır.  Önlerinde sürekli yem bulundurulan koyunlar günde 3 saat bulundurulanlara göre 1 kg daha fazla yem tüketmektedirler. Yem kısıtlı olduğunda hayvanlar buldukları kadar yemle yaşamaya çalışırlar. 70  Kışın koyunlara kaba yem olarak kuru ot, kuru yonca, yulaf, arpa ve buğday hasılı verilebilir. Kesif yem olarak; arpa, buğday, yulaf veya mısır (tercihen tane formunda), çeşitli değirmen artıkları, küspeler ve hazır fabrika yemi verilebilir.  Koyun-kuzular sığırlara göre çok daha iyi çiğneme yaptığından, tane formundaki tahıllardan daha iyi yararlanmaktadır. Dışkıda tek, tük görülen sindirilmemiş arpa, buğday veya mısır taneleri önemsenmemelidir.  Tahıl yemlere ısıl işlem uygulamak (hafif kavurmak, haşlayıp vermek), rumende proteinin fermentasyonunu azaltarak, bağırsakta sindirimi artırdığı için ruminant beslenmesinde tercih edilmektedir.  Hayvanların kaba yemi ayırıp kesif yeme yönelmelerini önlemek için kaba ve kesif yemler homojen bir şekilde karıştırılarak verilmeye çalışılmalıdır.  Kaba yem ve kesif yemin birlikte verilme imkanı yoksa, asidozdan korunmak için önce kaba yem, ardından kesif yem verilmelidir.  Hayvanlara verilen yemler bozulmuş ve küflenmiş olmamalıdır.  Koyunlara verilen su, 5 - 30 °C sıcaklıkta, doğum sonrası verilen sular ise hafif ılık olmalıdır. Çok soğuk ve sıcak tercih edilmemektedir.  Koyunlarda ani yem değişikliği yapılmamalıdır. En az bir haftalık alıştırma süresi sonunda yeni yeme geçilmelidir.  Yemler günde 2 eşit öğüne (sabah ve akşam) bölünerek verilmeli, yem saati mümkün olduğunca değiştirilmemelidir.  Yem vermeden önce artık yemler alınmalı ve yemlikler temizlenmelidir.  Koyunlar, verimlerine ve yaşlarına göre gruplara ayrılarak yemlenmelidirler.  Kış döneminde de koyunlar günde iki kez sulanmalıdır.  Hayvanların önünde sürekli kaya tuzu veya yalama taşları bulundurulmalıdır. Bunlar sağlanamıyorsa haftada en az bir kez tuz verilmelidir.  Merada belirli yerlerde özelikle de su yalaklarının yanına üzeri yağmurdan korunmuş oluklar içerisine konan mineral ve tuz karışımlarından hayvanların serbestçe tüketmeleri sağlanmalıdır.  Sürüdeki çoban köpeklerine, her yıl kuduz aşısı yapılmalı ve 6 ayda bir iç parazitlere karşı (praziquantel etken maddeli) ilaçlama uygulanmalıdır.
691
A- SOĞAN YETİŞTİRİCİLİĞİ Soğan, bütün dünyada olduğu gibi, tüketicilerin gelir düzeyine bağlı olmaksızın her evin mutfağının vazgeçilmez sebzesidir. Doğrudan yemek yapımında kullanılan bir tür olmamakla beraber, dünyada ve ülkemizde üretim sıralamasında patates ve domates üretiminden sonra üçüncü sırada yer almaktadır. Yemeklere lezzet ve tat vermesi bakımından vazgeçilemeyen bir sebze olan soğanın, insan sağlığı üzerinde; metabolizma düzenleyici ve mikrobik hastalıklara karşı bağışıklık sistemini güçlendirici etkileri vardır. Soğan, bol süt yapıcı özelliğinden dolayı bebekli anneler için iyi bir gıda olarak bilinir. Ayrıca, önemli bir enerji kaynağı olması nedeni ile büyüme çağındaki çocukların beslenme programlarında yer verilmesi önerilen soğan, kullanımı çok eski yıllara dayanan bir tıbbi bitkidir. Üretim Şekli ve İklim İstekleri: Soğan üretimi, 4 farklı metotla yapılır. Bu üretim şekillerinden ilk üç tanesi ticari amaçlı soğan üretiminde kullanılırken dördüncüsü araştırma çalışmalarında kullanılır. Soğan üretim metotları şöyle sıralanabilir: 1. Doğrudan tohum ekimi ile üretim 2. Arpacık (kıska, güğer) ile üretim 3. Fide ile üretim 4. Tepe soğanı ile üretim Doğrudan tohum ekimi ile üretim: Bu üretim şeklinde baş soğan üretiminde çeşit seçimi oldukça önemlidir. Üretimin yapılacağı bölgenin ekolojik koşullarına uygunluğu denenmiş çeşitler üretimde kullanılmalıdır. Aksi halde, üretim için bütün şartlar yerine getirilse dahi yanlış çeşit seçimi yapılmış ise ticari özelliklere sahip ürün elde etmek mümkün olmayacaktır. Çünkü her soğan çeşidi tohumdan baş bağlama özelliğine sahip değildir. Ekim zamanı; çeşidin kısa gün, orta gün ya da uzun gün çeşidi olup olmadığına göre değişim göstermektedir. Kısa gün soğanlarında hasat tarihi çeşitlere göre değişmekle beraber, tohum ekim tarihi değişim göstermemektedir. Kısa gün soğan çeşitleri için en uygun tohum ekim zamanı; 10 Eylül - 10 Ekim tarihleri arasındadır. Bu çeşitlerin tohum ekimi, ülkemizin güney bölgelerinde bu tarihlerin sonlarına doğru yapılırken, kuzey bölgelerinde ise; bu tarihlerin başlarına doğru yapılmalıdır. Eğer vaktinden önce tohum ekimi yapılır ise; bitkiler ilkbahara daha gelişmiş olarak gireceklerinden kısa sürede sapa kalkacaklardır. Her ne kadar sapa kalkma çeşit özelliği olsa da bunu teşvik eden faktörlerden bir tanesi tohum ekim zamanının ayarlanamayışıdır. Sapa kalkan bitkilerden elde edilen başların ticari kalitesi düşük olduğundan bu durum istenmeyen bir olaydır. Tohum ekim zamanının geciktirilmesi durumunda ise; bitkiler, hasat tarihini belirleyen gün uzunluğuna vejetatif gelişmeyi tamamlamadan ulaşacağından başlar küçük kalacaktır. Orta gün ve uzun gün soğan çeşitlerinde tohum ekim zamanı ise Ocak-Mart aylarıdır. Tohum ekimi mibzer ile yapılmalıdır. Birim alanda daha az tohum kullanma, standart bitki aralık ve mesafelerinin sağlanması, sabit dikim derinliğinin olması ve birim alanın daha iyi kullanılabilmesi için tohum ekiminde mibzer (tohum ekim makinaları) kullanılmalıdır. Elle serpme yöntemi ile ekim yapıldığında birim alana gerekli olan tohum miktarı 1-1.5 kg iken mekanik mibzer kullanımında 600-800 g ve pinömatik mibzer kullanımında ise 350-500 g’dır. Pünomatik mibzerler, hassas tohum ekim makinaları olup çalışma şekli bakımından mekanik ekim makinalarının sahip olduğu düzeneğe sahiptir. Farklı olarak, traktör kuyruk milinden sağlanan hareket ile çalışan hava akım kaynağı ekici düzeni vardır. Burada hava, ekici düzen ile bağlantılı olarak tohumun dolma, tekleme ve taşıma işini görür. Ekici düzenler ise, kullanılacak tohumun özelliğine göre ayarlanabilen yapıya sahiptir. İstenilen ekim mesafeleri ve derinliği verilerek tohum ekimi gerçekleştirilmektedir. Tohum ekim derinliği 1-1.5 cm’yi geçmemelidir. Bazı şartlarda ekim derinliği 6-9 mm olarak verilse de rüzgârlı ve kurak geçen yıllarda, bu ekim derinliklerinde önemli oranda çimlenme kayıpları olabilmektedir. Biraz derine yapılacak ekim ile bu risk ortadan kaldırılabilir. Yalnız, ağır yapılı topraklarda, ekim derinliği 1 cm’yi geçmemelidir. Ekim sıklığı yetiştirilecek çeşidin iriliğine, yetiştirme yapılacak toprağın verimliliğine bağlı olarak değişmekle beraber sıra arası 15-20 cm ve sıra üzeri 5-8 cm mesafe bırakılması ekonomik olmaktadır. Arpacık ile üretim: Arpacık ile üretimde, tohumdan tekrar tohum elde edinceye kadar geçen süre 3 yıldır. Direk tohumdan baş bağlayan çeşitlerde bir yıl içerisinde baş soğan üretimi gerçekleştirilebilir iken, arpacık ile üretilen çeşitlerde bu süreç iki yıldır. Arpacık üretimi için seçilen toprak bu işe uygun olmalı, tohum ekiminden 3-4 ay önce 15-20 cm derinliğinde işlenmelidir. Bir süre sonra yapılan ikinci toprak işleme işleminden sonra, toprak yüzeyi düzlenir. Arpacık üretimi amacıyla genellikle 120 cm genişliğinde tahtalar hazırlanır. Tahtalar arası mesafe ise 40 cm olmalıdır. Hava koşulları ve yağışlar izlenerek Şubat-Mart aylarında tohum ekimi yapılır. Tohumlar ya dikkatlice elle serpilir ya da çiziye ekilir. Eğer, eken kişi bu konuda tecrübe sahibi değil ise çiziye ekim yapılması tavsiye edilir. Çiziler arası 5-6 cm mesafe bırakılması yeterlidir. Çiziler üzerinde her cm2 ’ye 1-2 tohum bırakılır. Dekara gerekli olan tohum miktarı 2-3 kg’dır. Tohumlar 10-15 gün sonra çimlenirler. Bundan sonra sürekli yabancı ot temizliği yapılır. Tohum ekiminden 5-6 ay sonra arpacıklar söküme gelir. Hasat zamanı, yaprakların sararmasından anlaşılır. Hasat, kuru havada yapılır ve toplanan arpacıklar 2-3 gün kurutularak uygun şartlarda depolanırlar. Bir dekar alandan uygun şartlarda 1-1.5 ton arpacık elde edilir. Arpacık ile üretimde en uygun mesafe sıra arası 25 cm ve sıra üzeri 10-12 cm’dir. Kuru soğan üretiminde kullanılacak arpacıklar 1.0-1.8 cm çapında olmalıdır. Arpacık iriliğine bağlı olarak dekara gerekli olan arpacık miktarı 35-40 kg’dır. Kuru soğan üretiminde iri arpacık kullanımı, sapa kalkmayı teşvik eden bir faktördür.
796
A-HAVUÇ YETİŞTİRİCİLİĞİ Havucun anavatanı Türkiye’dir. Sebze üretimimiz içinde önemli bir yeri olan havuç ülkemizde belli alanlarda önemli miktarlarda üretilip tüketilen bir sebzedir. Ülkemizde havuç kışlık bir sebze olarak algılanıp üretilirken Dünya ülkelerinde havuç her mevsimde tüketilen bir sebzedir. Ayrıca havuç ülkemizde turşu haricinde hiç konserve edilmezken, Avrupa ülkelerinde konserve edilmiş olarak büyük miktarlarda tüketilir. Bol miktarda A vitamini barındıran Havuç B, C, D ve E vitaminleri açısından da oldukça zengindir. Ayrıca karoten, şeker ve fosfor ihtiva eder. 100 gram havuçta 40 kalori bulunur. Havuçda bulunan Beta-Karotin yaşlıkdan dolayı ileri gelen görme zayıflığından koruyor. Bağırsakları çalıştırarak sindirime yardımcı olur. İdrar ve gaz söktürücü özelliğe sahiptir. Vücuttaki zararlı maddeleri uzaklaştırmaya yardımcı olarak kanı temizler. EKOLOJİK İSTEKLERİ İklim: Havuç serin iklimden hoşlanır. En uygun çimlenme sıcaklığı 10-15°C arasındadır. Gelişme dönemindeki sıcaklık isteği 15-20°C’dir. Sıcaklık turuncu rengin oluşumunda etkilidir. Optimumdan düşük veya yüksek sıcaklıklarda renkte açılma görülür. Kök gelişme dönemindeki aşırı yağışlar veya su stresi rengin açılmasına neden olur. Havuç bitkisinin çiçeklenme dönemindeki sıcaklık isteği 20-30°C civarındadır. Toprak: Havuç köklerinin düzgün şekilli ve düzgün yüzeyli olabilmesi için toprağın hafif bünyeli olması gerekir. Tınlı veya kumlu-tınlı topraklar tercih edilmelidir. Bununla birlikte yüksek verim istenirse milli ve milli-tınlı topraklar da kullanılabilir. Ağır topraklar, taş ve kesekli topraklar havuç köklerinde küçük ve kısa köklerin oluşmasına, köklerde çatallanmaya, kök yüzeyinde saçak kök oluşmasına, büzüşmeye havuçların uç kısımlarının eğrilmesine neden olur. Çeşit seçimi: Havuç yetiştiriciliğinde çoğunlukla hibrid çeşitler kullanılmaktadır. Cezerye, lokum, un vb işleme amaçlı yetiştiricilikte kuru madde miktarı daha yüksek olan çeşitler tercih edilmelidir. Nantes tipi hibrid çeşitler kullanılmaktadır. Yer seçimi: Havuç yetiştiriciliği için hafif bünyeli toprağı olan, güneşli taban suyu seviyesi yüksek olmayan, drenajı iyi olan yerler tercih edilmelidir. Arka arkaya havuç yetiştirilen yerler seçilmemelidir.Toprak organik maddece iyi olmalıdır. Ayrıca münavebe çok önemlidir. Toprak hazırlığı: Havuç doğrudan tohum ekimi yapìlarak yetiştirilir. Havuç yetiştirilecek toprak ekimden önce derin sürülmeli ve arkasından diskaro çekilerek toprak kesekleri parçalanmalıdır. Tohum ekimi: Havuç yazlık ekilecekse şubat ayından itibaren Nisan ayı ortalarına kadar, Kışlık ekilecekse Mayıs sonu ile temmuz sonu arasında ekilebilir. 2-3 hafta ara ile tohum ekimi yapılarak hasadı sürekli hale getirmek mümkündür. Tohumlar yastıklara veya serpme olarak ekilir. Ekim Pnomatik ekim makinası ile yapılır. Yastığa ekim tercih edilmelidir. Çeşidin kök iriliğine bağlı olarak tohumlar 10-12 cm sıra arası ve 4-6 cm sıra üzeri mesafe ile 2-3 cm derine ekilmelidir. 1000 m2 (1 da) alana 200-300 gr tohum ekilir. Ekim derinliği normalde fazla olursa kökler kısa-kalın, az olursa ince-uzun olur. Ekim sonrası düzgün bir çıkışın sağlanması önemlidir. Çıkış oranı üzerinde, toprak sıcaklığı ve nemi, tohumun canlılık oranı ve iriliği etkilidir. Ekim sonrasì toprağın 1-2 cm’lik kısmının kuru kalmaması gereklidir. Yabancı otlarla ekim öncesi ve sonrası iyi bir mücadele programı uygulanmalıdır. Bu amaçla ekim öncesi ve çıkış öncesi yabancı ot ilaçlarından yararlanılabilir. Havuç bitkileri yabancı otlara karşı duyarlıdır. Bu nedenle yabancı otlarla iyi bir mücadele gerekir. Ekim öncesi yabancı ot ilaçlaması yapılır.Ayrıca çıkış sonrası da yabancı ot ilaçlaması yapılır.Bitkiler 3-4 yapraklı dönemde iken seyreltilmelidir. Gübreleme: Havuç toprağın besin maddelerince zengin olmasını ister. Kışlık ekimlerde gübrelemeye daha fazla özen göstermek gerekir. Topraktaki organik madde miktarı dikkate alìnarak 2-4 t/da olgunlaştırılmış organik gübre verilmesi gerekir. Aksi takdirde kök şekli bozulur, çatallanma artar. Olgunlaşmamış gübre, havuç sineği zararını artırır. Kimyasal gübreler ekimle birlikte verilecekse bant şeklinde ve tohumdan 2.5-7.5 cm uzaklıktaki çizilere verilmesi gerekir. Besin maddelerinden azot (N) havucun rengi üzerinde etkilidir. Fazla azotlu gübreleme, köklerde yarılmayı artırır., yaprak gelişmesini artırarak kök verimini düşürür. Köklerdeki su oranını artırarak muhafaza ömrünü azaltır. Fosfor (P) verimi artırır. Potasyum (K) ise kalite ve muhafaza ömrü üzerinde etkilidir. Toprak analizi sonuçlarına göre saf madde olarak dekara 15-20 kg N, 10-12 kg P ve 10-30 kg K verilmesi önerilir. Azotlu gübre olarak amonyum formlu olanlar tercih edilmeli ve sulama suyu ile verilmelidir. Azotlu gübrelerin % 50’si ekimle birlikte, % 50’si de kök gelişme aşamasında, kökler kurşun kalem kalınlığında iken verilebilir. Bazı topraklarda bor ve nadiren manganez noksanlığına rastlanabilir. Noksanlık durumunda 3 yılda bir 2.5-3.5 kg/da bor verilmesi yeterli olur. Sulama: Ekim sonrası düzgün bir çıkış ve kaliteli kökler elde edebilmek için sulama gereklidir. Yağmurlama sulama sistemi havuçlar için tercih edilmelidir.Yağışların yeterli olmadığı durumlarda haftada 1 kez sulama yeterlidir. Aşırı sulama veya su stresi köklerin yarılmasına ve çürümesine neden olur. Hasat ve Pazara hazırlama: Erkenci havuçlar 2-3 cm çapa ulaştığında yapraklı olarak sökülür ve demetler halinde satışa sunulur. Sanayide kullanìlacak havuçlar omuz çapì 2-4 cm’ye ulaştığında hasat edilir. Depolanacak havuçların normal iriliklerine ulaşması beklenir. Yaprak kısımları kesildikten sonra. pulluk veya patates söküm makinaları veya havuç hasadı için geliştirilmiş makinalarla hasat edilir. Hasadın gecikmesiyle kök rengi açılır, köklerde koflaşma görülür ve toprak zararlılarının zararı artar. Ülkemiz koşullarında havuç hasadı mayıs ayından şubat ayına kadar devam eder. Hasad sonrası işlemler: Hasadı yapılan havuçlar Soğuk hava deposunda depolanacaksa yıkanmadan kasalara konarak depolanır. Hasat edilen havuçlar direk pazara gönderilecekse yıkanır, sınıflandırılır, polietilen torbalara veya kasalara konulur. Havuçlar 0o C ve %90-95 nemde 4-6 ay süreyle depolanabilir. Depolama sırasında hatalı depolama yapılırsa filizlenme, köklenme, öz çürümesi ve enzimatik kararmalar ile su kaybına bağlı olarak renk ve tat kaybı (acılaşma) görülür. Ayrıca bakteri ve mantar kökenli hastalıklar artar.
830
3. Arıcılık Malzemeleri Teknik ve başarılı arıcılığın bir diğer önemli unsurunu uygun ve standart malzemelerin kullanılması oluşturmaktadır. Bu malzemeler içinde kovanlar beklide en önemlisidir. Bugün için Dünya üzerinde profesyonel arıcılıkta en çok kullanılan kovan türü ahşap Langstroth kovanlarıdır. Bölgeler düzeyinde değişik yöresel kovan tipleri bulunsa da ahşap Langstroth kovanları; uygun havalandırması, sağlamlığı, kuluçkalık ve ballık çerçeveleri (petekleri) arasında yer değiştirebilmesi, kovanlar arası petek alış-verişi, hastalık durumlarında pürümüzle yakılabilmesi, kolay taşınabilmesi ve rutubet emici özellikleri nedeniyle profesyonel ve gezginci arıcılığın vazgeçilmez kovan türleridir. Standart Langstroth kovanı dip tahtası, kuluçkalık, ballık, örtü tahtası ve örtü kapağı olmak üzere 5 bölümden oluşur. Kovan yapımında kullanılacak kerestenin iğne yapraklı ağaçlardan (çoğunlukla çam türleri) ve kurutulmuş olması kovan kalitesini artırmaktadır. Unutulmamalıdır ki, kovan malzemesinin yapısı ve gereği veya havalandırmanın yeterli olmayışı sonucu, kovandan atılamayan fazla rutubet hastalık ve zararlıların oluşması yönünden koloni için bir tehlikedir. 4. Mevsimsel Uygulamalar ve Bakım İşleri Kolonilerin Mevsimsel Muayeneleri : Arıcılık çalışmaları, erken ilkbahardan geç sonbahara kadar bir bütünlük gösterir. Özellikle hava sıcaklığının kritik olduğu erken ilkbaharda kontrol sırasında kolonilerin uzun süre açık tutulması sonucu üşütülmeleri arıların gerekli sıcaklığı tekrar sağlayabilmesi için kolonideki bal tüketimini artırır ve hastalıklar için uygun ortam oluşturur. Bu dönemde yapılacak şeker şurubu beslemesi koloninin hızlı gelişmesine katkıda bulunur. Anasız ve zayıf kolonilerin birleştirilmesi, her dönemde olduğu gibi yeterli havalandırmanın sağlanması, arılık yakınında temiz su kaynağının bulunması, oğul kontrollerinin yapılması, gerektiğinde bölme yapılması, ana arıların gençleştirilmesi, flora takibi, zirai mücadele ilaç uygulamaları ile hastalık ve zararlılardan korunma, ilerleyen aylarda kolonilere petek ve ballık verme ilkbahar ve yaz aylarının bazı uygulamalarıdır. Sonbahar dönemi, son bal hasadının yapılması ve kışlatma hazırlıkları yönünden yine aktif bir dönemdir. Son bal hasadı sırasında kolonilerin kış ihtiyaçları için yeteri kadar bahar balı bırakılmalıdır. Çam balı kış besini olarak arılar için uygun değildir. Kışlatma için kolonilerde yeterli bal yoksa koloniler mutlak surette beslenmelidir. Aksi halde açlığa bağlı olarak kış ölümleri kaçınılmaz olur. Başarılı kışlatmanın bir diğer kuralı kışa mutlak surette genç arılarla girilmesi ve kış mevsimi boyunca kolonilerin rahatsız edilmemesidir. Unutulmamalıdır ki kış ölümlerinin asıl nedeni soğuk değil açlıktır. Bazı mevsimsel uygulamalar aşağıda konuları içinde verilmiştir. Kolonilerin Kabartılmış Petek İle Desteklenmesi: Balmumu, iç hizmette görevli 13-18 günlük yaşlı genç işçi arılar tarafından üretilip koloni içinde petek yapımında kullanılır. Ancak, mum salgılayan arılar bu iş için önemli miktarda bal tüketmek ve zaman harcamak zorundadırlar. Değişik araştırıcılarca değişik miktarlar bildirilmesine karşın ortalama 1 gr. balmumu üretimi için 10 gr bala ihtiyaç duyulur. Bu noktadan hareketle, bal hasadından sonra, balı süzülmüş peteklerin, kullanılacağı zamana kadar uygun şartlarda saklanarak tekrar kullanılması, bu yolla daha kısa zamanda daha fazla balın üretilmesi teknik arıcılığın önemli bir kuralıdır. Bu gerçeği bilen arıcılar, ballarını “petekli bal” olarak pazarlamak yerine “süzme bal” olarak pazarlamakta ve balı süzülen petekleri yeniden kullanarak bal üretimlerini artırmaktadırlar. Bununla birlikte, özellikle erken ilkbaharda kış çıkışı sonrası, kolonide stok olarak yeterli bal bulunmamakta ve aynı zamanda doğal bitki örtüsünde de yeteri kadar çiçeklenme ve nektar (bal özü) salgılama olmamaktadır. Koloni gelişimini sınırlayıcı pek çok faktörün var olduğu bu dönemde, koloni gelişimini sağlamak ve hızlandırmak üzere kabartılmış petek kullanmanın ayrı bir önemi vardır. Kolonilerin Gezdirilmesi (Flora Takibi) : Profesyonel ve teknik arıcılıkta flora (bitki örtüsü) takibi ve buna bağlı olarak kolonilerin gezdirilmesi önemli bir kuraldır. Gezginci arıcılık yapılmadan sabit bir arıcılıktan gelir sağlamak mümkün değildir. Türkiye, bulunduğu iklim kuşağı yönünden olsun, nektar ve polen üreten doğal ve kültür bitkileri zenginliği yönünden olsun arıcılık yapmaya çok elverişlidir. Flora takibi ve gezginci arıcılık iyi planlandığı ve bilgili hareket edildiği taktirde arıcıya çok büyük gelir sağlar. Bu iş için her şeyden önce, kolay taşınabilir, çok iyi havalandırmaya sahip modern kovanların kullanılması şarttır. Günümüz şartlarında kolonilerin taşınması gezginci arıcılığın en büyük maliyet unsurunu oluşturmaktadır. Bu yüzden gezginci arıcılık için belirli bir sayının üzerindeki koloni varlığı ekonomik olabilir veya az sayıda koloniye sahip arıcılar nakiller için ortaklık yaparak nakil masraflarını düşürebilirler. Nektar ve polen kaynaklarının seçiminde; bol miktarda ve uzun süre nektar ve polen üreten bitkilerin bulunduğu yöreleri araştırmak işin esasıdır. Yonca, korunga, fiğ, üçgül, kekik, adaçayı, geven, karagan (karabaş), kuş dili, ballıbaba, pamukluk, püren, hardal, oğul otu, pamuk, ayçiçeği, kestane ıhlamur, akasya, okalüptus, turunçgiller, elma, badem ve genellikle Ege Bölgesi kıyı şeridinde bulunan basralı çamlar arıcılık yönünden önemli bitki türlerinden bazılarıdır. Arıların konulacağı yerler olarak; rüzgar almayan, trafiği yoğun ana yollardan ve zirai mücadele ilaç uygulanan alanlardan uzak yerler seçilmelidir. Gezginci arıcılığın ve flora takibinin esasını oluşturan arı nakilleri sırasında; yeterli havalandırma sağlanmalı, özellikle sıcak günlerde taze örülmüş peteklerin eski peteklere göre daha kolay kırıldığı unutulmamalıdır. Nakil sırasında ballı tek bir peteğin dahi kırılması koloninin ölümü olacağından özellikle yaz aylarında taze örülmüş ballı peteklerle nakil yapılmaması, nakil zorunlu ise taze ve ballı peteklerin koloniden alınarak nakillerin mutlak surette geceleri yapılması gereklidir.
768
Elma yetiştiriciliği: KÜLTÜREL İŞLEMLER: Çok Bodur (Sık Dikim) Elma Bahçelerinde Uygulanan “İNCE İĞ” Terbiye Şekli Çok bodur bir anaç olan M9 üzerine aşılı Golden Delicious, Starking Delicious ve Amasya gibi kuvvetli gelişen standart çeşitlerle sık dikim bahçeleri kurulduğunda uygulanacak yegane terbiye sistemi “İnce İğ’ dir. Bu sistemde ağaçlarda alçaktan oluşturulmuş küçük bir çatı ve Lider daldan çıkmış küçük meyve dalcıkları bulunur ve de ağaçlar ömürleri boyunca desteğe ihtiyaç duyarlar. Bu terbiye şeklinin tatbikinde aşağıdaki sıranın izlenmesi gerekir; • Her zaman olduğu gibi tercihen 1 yaşlı fidanların kullanıldığı bu terbiye sisteminde dikim budaması esnasında fidanların tepesi topraktan itibaren ortalama 80 cm’ den kesilir • İlk yıl sonunda ağaç dengeli ve yeterli bir gelişme göstermiş ise sadece lider dalın uzantısının çıkarılması yeterlidir. • Ana gövde üzerinde topraktan itibaren 40 cm’ ye kadar olan dallar dipten çıkarılır. • Yan dalların tamamı geniş açı yapacak şekilde iple ağırlık bağlamak sureti ile eğilirler. • Yan dallarda katiyen uç alma yapılmaz. • İkinci gelişme yılı sonunda lider dalın uzantısı, bununla rekabet edebilecek olan dalla değişir. • Yan dallarda kesinlikle uç alma ve dipten çıkarma yapılmaz. Dik giden dal var ise dipten çıkarılır. İkinci yıl ağaçlarda çiçek ve meyveler görülmeye başlar. Üçüncü gelişme yılı sonunda yine lider dalın uzantısı değiştirilir. Ağaçta zayıf bir gelişme var ise yıllık sürgünlerden uç almak gerekir. Yan dallarda uç kesimi yapılmamalıdır. Eğilebilecek durumdaki dallar eğilmeli, aksi halde dipten çıkarılmalıdır.4. ve daha sonraki yıllarda ağaç yüksekliği 2.5 metreyi geçmiş ise her yıl bir veya daha yaşlı dallarda kısaltma yapılmalıdır. Buna paralel olarak sıra arası ve sıra üzeri yönünde giden dallarda da kısaltmalar yapılmalıdır. Gelişmenin çok kuvvetli olduğu yıllarda gelişmeyi zayıflatmak için ağacın tepe kısımlarında yaz budaması da yapılır. Meyve Seyreltme Elma ağaçlarındaki meyve tutumu, genellikle arzu edilenden fazladır. Ağaçlar fazla meyveyi besleyemez, dolayısıyla kalite düşer. Bu sebeple mevcut meyvenin bir kısmının erkenden ağaçtan koparılması gerekir. Elmalarda açan çiçeklerin % 9’ unun meyve halinde elde edilmesi, normal bir ürün için yeterli görülmektedir. Meyve seyreltmesi; budama, çiçeklerin bir kısmını veya meyvenin bir kısmını yok etme şeklinde uygulanır. Seyreltme iki şekilde yapılır. El ile Seyreltme: Bu işlem, meyvelerin el ile koparılıp, atılmasından ibarettir. Bunda çiçek hüzmelerinde bir meyve bırakılır. Esas dallar üzerinde her 15- 20 cm’ de bir meyve bulunacak şekilde meyveler seyreltilir. El ile seyreltme, Haziran dökümlerinden sonra yapılır. Kimyasal Maddeler İle Seyreltme: Kimyasal maddeler çiçek zamanı ve çiçeklenmeden sonraki genç meyve devresinde ağaçlara uygulanır. HASAT, SEÇME, AMBALAJLAMA Elma, meyve olarak ince kabuklu, çok nazik bir meyvedir. Meyveler hasat edilirken avuç içine alınmamalı, parmakla sıkılmamalıdır. Meyveleri toplama kovalarına koyarken ve boşaltırken çok dikkatli olmalıdır. Sebep olunacak küçük bir yara veya ezik depo çürüklüğüne sebep olan mantarlar için giriş kapısıdır. Hasatta diğer bir noktada hasat zamanının doğru olarak tayinidir. Elma meyveleri ağaç olumunda hasat edilir. Meyveler yeme olumuna soğuk hava depolarında belirli süre tutulunca ulaşırlar. Yazlık elmalar, ağaç ve yeme olumuna, ağaç üzerinde iken ulaşırlar. Bu sebeple yazlık çeşitler yeme olumunda hasat edilmelidir. Elma ağaçlarında hasat iki veya üç defa yapılır. İlk hasatta daha ziyade ağacın dış veya alt kısmındaki meyveler koparılır. Sonra ise iç kısımlardaki yarı ve üst dallardakiler toplanır. Hasat edilen elmalar, kasalar içerisinde ambalaj evlerine getirilir, burada sağlamlık, şekil, renk ve kalitelerine göre bir seçmeye tabi tutulur. Sonra meyveler iriliklerine göre boylara ayrılır ve daha sonra da ambalaj kaplarına konulur. Bu işler, küçük işletmelerde el ile büyük işletmelerde ise makinelerle yapılır.
548
Bir ineğin üzerinde oluşturulacak hava akımı, deri üzerindeki teri ve ısıyı uzaklaştırmada önemli bir etkiye sahiptir. ABD’deki araştırma sonuçları, saatte 10 km’lik düşük hava akımlarının sıcak stresindeki hayvanlarda solunum oranlarını %50’ye kadar düşürebileceğini ortaya koymaktadır Barınakların “kuru ve temiz” kalmasına her zaman dikkat edilmelidir. Çatıların ıslatılması veya çatı üzerlerinde gölgelikler oluşturulması yoluyla barınak içi sıcaklık kısmen de olsa düşürülebilir. 3) Sürü sevk ve idaresine yönelik modifikasyonlar: Ortam sıcaklığı yükseldiğinde hayvanlar, vücutlarını soğutmak için ek enerjiye ihtiyaç duymaktadır. Vücut ısılarını normal seviyeye indirmek için solunum sayılarını artıran sığırlar, terlemeyle de elektrolit kaybına uğramaktadırlar. Isı stresi sürecinde; Beslenme programı açısından yapılacak işlemlerin başında hayvanların önünde her zaman temiz ve serin su bulundurulması gelmektedir. Normalde inekler tükettikleri her kg kuru madde için 2-3 L. ve her kg süt verimi için 3-5 L. su tüketir. Bu miktarlar, sıcak stresinde 2-4 kat artar. Serin su; yem ve su tüketimini olumlu yönde etkilediğinden su tankı ve suluklar mümkünse gölgeliklere yerleştirilmelidir. Yemleme serin saatlerde yapılarak kuru madde tüketimi artırılmalıdır. Sıcak stersine bağlı düşen yem tüketimini artırmak için yemleme sayısı artırılmalı, tüketilmeyen yemler; yem tüketimini ve hijyenini olumsuz etkileyeceğinden yemliklerden sıklıkla uzaklaştırılmalıdır. Sıcaklık stresine maruz kalan sığırların yem tüketimleri, özellikle de kaba yem alımları düşmektedir (yapılan çalışmalarda; hava sıcaklığının 18 ºC’den 30 ºC’ye çıktığında kuru madde esasına göre kaba yem tüketiminin yaklaşık % 20 azaldığı ortaya çıkmıştır). Bunun nedenlerinden biride selülozun fermantasyonu sırasında vücut ısısının artmasıdır. Bu süreçte sığırların kaba yemi ayırıp kesif yeme yönelebileceği buna bağlı olarak da asidoz riskinin yükselebileceği akılda tutulmalıdır. Rasyonun kaba yem kaynağı, % 75’i yeşil kaba yem ile uzun lifli 2 kg kaliteli kuru ot ilavesinden oluşturulmalıdır. Rasyona, maksimum % 4 kadar fermentasyon/metabolik ısısı üretimine neden olmayan, karbonhidratlara göre enerji değeri daha yüksek (yaklaşık 2.25 katı) by-pass yağ katılabilir. Katyon [sodyum(Na+), potasyum (K+), kalsiyum (Ca++), magnezyum(Mg++)] ve Anyon [klorür (CIˉ), bikarbonat (HCOȝˉ), sülfat (SO42−), fosfat (PO43−) organik asit ve protein)] yem katkıları ile asit – baz dengesi korunarak, ineklerin ısı stresi ile hızlı soluma, terleme ve aşırı salya ifrazatı ile kaybettiği mineral maddeler karşılanmalıdır. Yapılan bilimsel çalışmalarda, sıcak stresi ile mücadelede rasyondan ziyade fiziksel serinletme yöntemlerinin daha etkili olduğu görülmüştür. Yüksek sıcaklık ve yüksek nem hastalık etmeni mikroorganizmalar için uygun bir çoğalma ortamıdır. İnekler sıcak stresi nedeniyle, hastalıklara karşı dirençleri düşmektedir. Bu nedenle yaz aylarında (+ 24°C ve üzeri sıcaklıklarda) ahır temizliğine, hava sirkülasyonunun sağlanması ile barınak içi oransal nemin düşürülmesine ve ahır zeminin mutlaka kuru olmasına dikkat edilmelidir.
397
Teke Katımı Yöntemleri Keçilerde aşım, rastgele, sınıf usulü ya da elde aşım diye anılan yöntemler ile yapılmaktadır. Serbest (Rastgele) Aşım; Keçi sürüsüne yetecek sayıda teke, sürekli veya aşım mevsiminde sürüde bırakılır ve her teke, tümüyle kendi içgüdüsüne göre rastgele istediği kızgın keçiyle çiftleşir. Serbest teke katımında sürüdeki lider tekeler, diğer tekelerin aşım yapmasını engellediği için sürüde kısa dönemde kısırlık, uzun dönemde de akrabalığı artırabilmektedir. Sınıf Usulü Aşım; sınıf usulü aşım, rastgele aşıma göre biraz daha gelişmiş bir teke katımı yöntemidir. Bu yöntemde verim düzeylerine göre oluşturulacak keçi gruplarına uygun özellikte bir ya da birden çok teke katılır. Doğan oğlakların ana ve babaları ancak her gruba bir baş teke verilmişse belli olmaktadır. Elde Aşım; soy kütüklü yetiştirme yapan keçicilik işletmelerinde uygulanır. Kızgınlık gösteren keçi, önceden belirlenmiş teke ile çiftleştirilir. Kızgınlık gösteren keçiler, arama tekeleriyle saptanır. Kızgınlığın saptanması ve aşım işlemi sabah ve akşama yakın saatlerde yapılır. Elde aşım, en iyi teke katım yöntemidir. Soy takibi olanağı ile birlikte tekelerin daha iyi kullanımını sağlar. Aşım Yöntemlerine Göre Bir Baş Tekeye Ayrılacak Keçi Sayısı (baş) Aşım Yöntemi Genç Teke Ergin Teke Suni Tohumlama Serbest 20 30-35 Günlük alınan 1 doz sperma 4-5 baş keçi için yeterli olup, sürüdeki 150-200 baş keçiye bir teke hesaplanmalıdır. Sınıf 30 35-55 Elde 40 60-75 Keçi ve tekelere sıfat döneminde, yeterli refah koşulları ile birlikte enerji bakımından zengin yemlerin (tane tahıl) verilmesi, döl verimini olumlu yönde etkilemektedir. Keçilerde; aşırı soğuk veya sıcak havalar, yetersiz refah ve bakım besleme koşulları ile uzun süre sağmak, kızgınlık ve gebelik oranını düşürmektedir. Genel olarak keçilerde yaşla beraber döl/oğlak verimi artmakta, bu artış 4-5 yaşta pik yapmakta, daha ileri yaşlarda ise düşmektedir. Sürülerde % 7’ye kadar kısırlık normal kabul edilmektedir. 25 Gebelik Keçilerin, yeniden kızgınlık göstermemesi, gebeliğin ilk belirtisi olarak kabul edilebilir. Gebeliğin sonuna doğru, karın yavaş yavaş büyür ve memeler giderek gelişir. Sağrı kasları, uterusun/rahimin ağırlaşıp sarkmasıyla içeri çöker. Sağrı kemikleri belirgin bir durum alır. Meme başları sıkıldığında koyu, yapışkan bir sıvı gelir. Gebe keçilerde görülen başlıca davranış değişiklikleri, yem yeme isteğinin artması, kimi hayvanlarda yem seçme alışkanlığının oluşması, tekeyi yaklaştırmama ve genel sakinleşme olarak sıralanabilir. Keçilerde gebelik süresi, 145 - 155 gün arasında olup, ortalama 150 gün olarak kabul edilir. Gebelik döneminde;  Keçileri kötü koşullarda nakletmek,  Gebeliğin ilk 45 günlük döneminde uzun süre yürütmek, koşturmak,  Vurma, çarpma ve/veya sıkışma gibi kazalara maruz kalmak,  Altı ıslak ve/veya üstü akan ağıllarda barındırmak,  Donmuş, küflü ve bozulmuş gıdalarla beslemek,  Aç bırakmak veya yeterli yem vermemek,  Bazı hastalıklar (brucella, vibrio, salmonella vb.) yavru atmalara sebep olabilmektedir. Anne karnındaki ölümlerin % 20-25’i, döllenmeden sonraki ilk 45 günde yani rahime tutunma (embriyonal) döneminde olmaktadır. Bu dönemde ölen embriyo, vücut tarafından rezorbe (emildiği) edildiği için yetiştirici tarafında fark edilmez ve keçi daha sonra tekrar kızgınlık gösterebilir. Sürüdeki tek tük atıkların hareket veya yönetim hatalarına, gebeliğin 100. gününden sonra oluşan atıkların ise daha çok enfeksiyona bağlı olduğu düşünülmelidir. Sürüde % 2 den fazla oluşan atıkların, bulaşıcı enfeksiyonları işaret etmesi nedeniyle, veteriner hekime erken müracaat edilmesi atıkların önlenmesinde faydalı olacaktır. Doğum (Oğlaklama) Doğumlar, bireysel doğum bölmelerinde ya da 6-10 başlık ileri gebe keçi bölmelerinde yaptırılabilir. Bireysel doğum bölmelerinde, keçiler, analık 26 yeteneklerine ve yavrunun yaşama gücüne bağlı olarak 4-24 saat arasında tutulabilir. Buradan grup halinde analı-oğlaklı bölmelerine taşınmalıdır. Keçi başına en az 2 m² alanı olan doğum bölmesi, zemininde kuruluk ve temizlik sağlayacak kadar altlıklı olmalıdır. Kuru ve temiz altlık, mikroorganizmaların yeni doğan oğlaklara ağız ve göbek kordonu yoluyla geçişini engellemede hayati önemdedir. Doğumu yaklaşan keçiler, çoğunlukla diğer keçilerden uzaklaşarak (en yakınındaki keçiden 10 metreden daha uzağa) sessiz yer ararlar. Doğumdan birkaç saat önce rahatsızlık ve sık sık pozisyon değiştirme (yürüme, yatma, ayakta durma, yeri eşeleme), sık sık meleme (bir saatte 20 kez ya da daha fazla), yakınında bulunan hayvanı kovalama, tos vurma davranışları görülür. Doğum genellikle kısa zamanda (3 saatten daha az), vertikal pozisyonda yatarak ve yardımsız gerçekleşir. İkiz doğumlarda ise doğum, ikinci yavrunun doğması ile tamamlanır ve 4 saatten daha uzun sürebilir. Bu süreler ırklara göre değişebilmektedir. Toggenburg ve Saanen keçilerinde ikiz doğumlarda iki yavrunun doğumu arasında geçen süre genellikle 10 dakikadan daha az sürmektedir. Keçilerde doğuma müdahale, ancak yavrunun ayağının katlanması, başın karın boşluğuna düşmesi gibi anormal durumlarda yapılmalıdır. Annelerince benimsenmeyen oğlakların ağız ve burunları temizlenerek, üzerlerine serpilen bir miktar tuz vasıtasıyla anaları tarafından yalanmaları sağlanmalıdır. Buna rağmen anaları oğlakları ile ilgilenmiyorsa oğlaklar iyice silinerek veya saç kurutma makinası kullanılarak iyice kurutulmalıdırlar. Analık davranışının başladığının göstergesi olarak, ananın oğlağın emmesine izin vermesi ve oğlağı yalamasıdır. Yerli keçi ırklarında analık kabiliyeti gelişmiştir. Kültür ırklarında ise zayıflamıştır. Kıl keçisi, Ankara keçisi gibi yerli ırklarda analık kabiliyetinin çok yüksek olduğu, sütçü kültür ırklarında ise zayıfladığı görülmektedir. Doğuran keçiler yavru zarlarını (sonunu) 3 saat içerisinde atmaktadır. Atılan bu sonlar/plesenta hemen dışarı alınmalı ve mümkünse gömülmelidir. Zira keçilerde diğer hayvanlar gibi sonunu yiyebilirler. Keçilerde seyrek de olsa yavru zarlarının döl yatağı içinde kalması söz konusu olabilir. 27 Doğum sonrasında keçilere hızlı enerji kaynakları ile birlikte yumuşak kaliteli kuru otlar verilmelidir. Bu dönemde keçilerin enerji ve protein ihtiyaçları % 40–80 oranında artmakta, sağlanmaması halinde ise canlı ağırlık kaybı, süt veriminde düşme, yavrularla ilgilenmeme gibi durumlar ortaya çıkabilmektedir.
841
ÇELTİK YETİŞTİRİCİLİĞİ: EKİM ZAMANI • Ekim zamanını yetiştirilecek çeşidin vejetasyon süresi, hava ve sulama suyu sıcaklığı belirler. Çeltik ekimi yapılması için su sıcaklığının en az 12 derece olması gerekir. • Ülkemizde çeltik ekim zamanı, bölgelerimize göre değişmektedir. Marmara-Trakya ve Karadeniz bölgesinde çeltik ekimi Mayıs ayının ilk yarısında, Ege ve Akdeniz bölgelerinde Nisan ortalarından Haziran sonuna kadar olan geniş bir zaman diliminde ekilebilmektedir. • Güneydoğu Anadolu bölgesinde ise 20 Nisan 15 Mayıs arasında ekiminin yapılması en uygun sonucu vermektedir. İç Anadolu bölgesinde çeltik ekimine biraz daha geç 10-20 Mayıs arasında başlamalıdır. • Ekimlerin geç yapılması da sonbahar yağmurlarının erken başlamasıyla çeltik hasadında güçlük meydana getirmektedir. Yatma sebebiyle dane kaybı artmakta, çeltik randımanı düşmekte ve kurutmada sorunlar yaşanmaktadır. • Ekimde geç kalınmışsa fideleme makineleri ile fide dikimi yapılırsa yaklaşık 1 ay erkencilik sağlamaktadır. EKİM YÖNTEMİ • Çeltiğin Ekim Yöntemleri; 1. İklim şartlarına, 2. Toprak tipine, 3. Ekolojik koşullara, 4. Kırmızı çeltik yoğunluğuna, 5. Münavebedeki bitkilere göre değişiklik göstermektedir. • Ekim yöntemleri 1. Serpme (elle, gübre saçıcıları ile uçakla), 2. Mibzerle 3. Fideleme. • Ülkemizde elle veya gübre saçıcı makineleri ile ekim yaygın şekilde kullanılmaktadır. Uçakla ekim yapılmamaktadır. • Serpme ekimden önce tavalar iyice bulandırılmalı ve tohum üstünde ince mil örtüsü oluşması sağlanmalıdır. • Serpme ekimde tohumlar toprak yüzeyine tutunduktan 3-4 gün sonra tavalardaki su boşaltılır. Tavalara 5-6 gün sonra ince bir su verilir. • Tohumları ıslatmadan buğday ekimi yapar gibi direk mibzerle ekim de yapılabilmektedir. Ancak bu yöntemde yabancı otlarla mücadele zor olmaktadır. Aynı zamanda su kullanımı artmaktadır. Ekimden sonra tohumların çimlenmesi ve fideciklerin toprak yüzeyine çıkması için uzun zamana ihtiyaç duyulmaktadır. • Mibzerle kuruya ekim yapılmışsa 2-3 defa tarlaya su verilip boşaltılarak topraktaki tohumun çimlenip, bitkilerin toprak yüzeyine çıkması sağlanır. Bitkilerin toprağa tutunup, 1-2 yapraklı devreye ulaşmasından sonra, normal geleneksel sulama yönteminin uygulanmasına geçilebilir. • Ekimden sonraki çimlenme süresi; 1. Su ve hava sıcaklığına, 2. Su seviyesine 3. Tohumun ekim derinliğine bağlı olarak 5-10 gün arasında değişiklik gösterir. • Çimlenip su üzerine çıkış yapan bitki yüzdesi tohum kalitesine, tohum yatağının iyi hazırlanmasına ve ekim şekline bağlıdır. • Fideleme ekim yöntemi; çeltik yetiştirilecek tarlaya doğrudan doğruya ekim yapmadan önce fide yastıklarında fidelerin yetiştirilmesi ve daha sonra bu fidelerin tarlaya dikilmesini ifade eder. Bu şekilde, fide yastıklarında 20-25 gün süre ile yetiştirilen fideler çok iyi şekilde tesviye edilmiş tarlaya 1-2 cm derinlikte su verildikten sonra elle veya makine ile dikilir. Dikim işleminden sonra 5-6 gün içerisinde toprağa tutunurlar. Fideler toprağa tutunduktan sonra ilk azotlu gübre uygulaması yapılmalıdır. • Fideleme Makineleri İle Fideleme Yönteminin Avantajları: • 1.Düzenli bitki örtüsünün sağlanması 2. Yatmanın ve mantari hastalıkların önlenmesi 3. Serpme ekime göre daha yüksek verim ve kalitede ürün elde edilmesi 4. Yabancı ot probleminin azalması 5. Sulama suyu tasarrufu (% 30) 6. Kışlık ara ürün yetiştiriciliğine imkân vermesi 7. Uzun vejetasyon süresi isteyen çeşitler yetiştirilebilir. • Fideleme Makineleri İle Fideleme Yönteminin Dezavantajları 1. Fideleme makineleri ek bir yatırım istemektedir. 2. Tarla zeminin fideleme makinesinin çalışmasına uygun olması gerekmektedir. 3. Fideleme yapılması ek maliyet getirmektedir.
488
HİNDİ YETİŞTİRİCİLİĞİ: 3.Kuluçka Resim 2: Hindi civcivleri. Hindi civcivleri tabi kuluçka veya kuluçka makineleri ile çıkarılır. Hindilerde kuluçka süresi 28 gündür. Bir hindi 18 yumurta ile kuluçkaya yatabilir. Çiftleştirmelerde 10 dişi için 1 erkek uygundur. Kuluçkalık yumurtalar folluklardan günde dört defa toplandıktan sonra uygun şartlarda bir hafta bekletilip kuluçkaya konabilir. Sivri, yuvarlak, pürtüklü ve kirli yumurtalar kuluçkada kullanılmaz. Kuluçka yeri temiz ve parazitlere karşı korunmuş olmalıdır. Kuluçka makinelerinde olgunlaşma ve çıkış bölümleri mevcuttur. Olgunlaşma bölümünde yumurtalar 24 gün tutulur. Çıkış bölümünde ise 4 gün kalırlar. Kuluçka makinasında yumurtaların çevrilmesi, havalandırma, ısı, ışık ve nem ayarlarına dikkat etmek gerekir. Başarılı broiler hindi yetiştiriciliği öncelikle sağlıklı hindi civcivi temini ile başlar. Üretime yönelik büyük çapta yapılacak broiler hindi yetiştiriciliğinde civcivler; güvenilir, Tarım Bakanlığı’nca ruhsatlandırılmış ve sertifikalandırılmış kuluçkahanelerden temin edilmelidir. 4. Büyütme sistemleri 4.1. Büyütme sistemi 1 4.1.1. Birinci periyod Resim 3: Hindi kümesi 0-6 haftalık dönemi kapsar (Büyütme Dönemi). Civcivler topluca büyütme kümesinde, semirtme kümesleri için hazırlanırlar. Bu periyot içinde kuluçkada veya kümeste 6.-8. günlerde gagaları kesilip bir çok aşıları da yapılmış olur. 4.1.2. İkinci periyod Resim 4: Yetişmekte olan hindiler. 7. Haftadan kesime kadar olan dönemdir (Semirtme Dönemi). Palazlar büyütme kümesinden Semirtme kümesine nakledilirler. Nakil sırasında kafeslere uygun sayıda palaz konularak olabilecek zayiatlar önlenmelidir. Nakil esnasında bir stres oluşacağından semirtme kümesleri her bakımdan hazır olmalı ve stres faktörleri en aza indirgenmelidir. Stres faktörlerini en aza indirebilmek için, palazlar semirtme kümesine geldiklerinde içme sularında C vitamini kullanılmalıdır. Nakilden 5 saat önceden yem, 2 saat önceden de su kesilmelidir. Erkekler ve dişiler karışık olarak semirtilir. Dişiler 16-18. haftalar, erkekler 22-24. haftalar arasında kesilerek tüketime sunulur. 4.2. Büyütme sistemi 2 Hepsi içeri - Hepsi dışarı sistemidir. Kuluçkadan çıkan civcivlerin seks ayrımı yapıldıktan sonra dişiler ve erkekler kümesin büyüklüğüne göre farklı veya aynı kümeslere koyularak kesime kadar bu kümeslerde bakım ve beslemesi yapılır. 5. Kümes Hazırlığı ve Üretimde Dikkat Edilecek Hususlar 5.1.Dezenfeksiyon “Hastalıklardan korunmanın en önemli basamağı iyi bir dezenfeksiyondur.” Palazlar kümesten boşaltıldıktan sonra kümes içindeki bütün ekipman dışarı çıkartılarak kümes yüksek basınçlı su ile yıkanmalı ve dezenfekte edilmelidir. Zararlı patojenlerin kümes içerisinde oluşan yarık ve çatlaklara yerleşmesini önlemek için bu tip yerler sıva ile kapatılmalıdır. Kümesten alınan altlıklar belirli bir alanda biriktirilerek fermente olmaları sağlanmalı ve çevredeki tarla ve bahçelere dağıtılıp bulaşmanın önüne geçilmelidir. Kümes temizliği yapıldıktan sonra, kümes serilen yeni altlıkla beraber dezenfekte edilerek oluşabilecek çevresel bulaşma en aza indirgenmelidir. Kümes içerisine konulacak her türlü ekipman mutlaka dezenfekte edilmelidir. Resim 5: Kümeste temizlik ve dezenfeksiyon. Suluk hattı ilk önce basınçlı su ile temizlenmeli, daha sonra hat içinde oluşabilecek bakteri ve mantarları yok etmek için dezenfekte edilmelidir. Bütün ekipmanlar yerleştirilip altlık serildikten sonra kümes formaldehit ile fümügasyon yapılmalıdır. Fümügasyonun amacına ulaşabilmesi için kümes içi ısısının 24 oC olması sağlanmalıdır. Bütün bu işlemler civciv gelmeden en az 5 gün önceden bitirilerek kümes dinlendirilmeye bırakılmalıdır. Bulaşmayı önlemek için, pencerelerde sineklerin ve kuşların girmesini engelleyen tel kafesler bulunmalıdır. Dezenfektanlar kesinlikle tariflerine göre kullanılmalıdırlar. Kümeslerin kapısında dezenfektanlı paspas veya su kabı bulundurulmalıdır. 5.2. Altlık “Altlık daima kuru tutulmalıdır.” Kümes zeminine önceden toz kireç serpilir. Daha sonra kümese altlık serilir. Altlık olarak serilen talaşın kalınlığı yazın en az 6-8 cm., kışın ise 10-12 cm. olmalıdır. İşlenmemiş ve kaliteli bir ağaç talaşının temiz ve kuru olanı kullanılmalıdır. Çünkü işleme tabi tutulan ağaçlardaki bazı kimyasal maddeler civcivlerde zehirlenmelere sebep olabilir. Altlık yüzeyi düzgün bir şekilde bastırılıp sıkıştırıldıktan sonra ekipman yerleştirilmesi yapılmalıdır. Altlık materyalinin tozsuz olması gerekmektedir. Aksi takdirde toza karşı çok hassas olan civcivlerde solunum yolu enfeksiyonlarına sebebiyet verilmiş olur. Altlık hafif olmalı ve nem oranı % 20 civarında olmalıdır. Islak ve kekleşmiş altlık günlük olarak değiştirilmelidir. Kafeslere uygun sayıda palaz konularak olabilecek zayiatlar önlenmelidir. Gerektiğinde yeni altlık ilave edilmelidir. Kümes içindeki havada amonyak gazı miktarı 5 ppm veya daha az olmalıdır. Özellikle kış aylarında yeterli havalandırma yapılmadığından altlık kondisyonu kötüye doğru gitmektedir. Bu durumlarda kümeste ısıtıcı ve havalandırma sistemlerinden yararlanılarak altlık kondisyonunun iyi duruma getirilmesi yoluna gidilmelidir.
637
Domates yetiştiriciliği: Domates, Dünyada üretimi yapılan en önemli sebze türlerinden biridir. Domatesin anavatanı, Peru ve Ekvatorun yer aldığı Güney Amerika ülkeleridir. Domates, ilk defa Meksikalılar tarafında kültüre alınmış ve Yeni Dünyanın keşfinden sonra Amerika’dan Avrupa’ya ve Dünyanın diğer tarafların yayılmıştır. Ülkemize 1900 yıların başlarında Adana’da yetiştirilmeye başlanmıştır. Ülkemizde örtü altı sebze yetiştiriciliği 1950’li yıllarda başlanmış olup, 1990’lı yıllara kadar yavaş bir büyüme göstermiş, 1990’lı yıllardan sonra ise hızlı bir artış meydana gelmiştir. Örtü altı sebze yetiriciliğinde türler karşılaştırıldığında en büyük payı domates almaktadır. Domates, kısa vejetasyon süresinde yüksek verimliliği ile her yıl artan üretim ve tüketim miktarı yüksek ticari öneme sahip bir bitki türüdür. Aynı zamanda, içermiş olduğu vitaminler, minareler amino asit, seker ve lifler ile iyi bir besin kaynağıdır. Domates, meyvesi yenen sebzeler içinde en çok tüketilen önemli sebzelerden birisidir. Ülkemizin tüm tarımsal alanlarında açıkta yetiştiriciliği yapılmasına rağmen, örtü altı yetiştiriciliği, daha çok Ege, Akdeniz ve Marmara bölgesinde yapılmaktadır. Büyüme tipi açısından domates üç gruba ayrılır. 1.Bodur domatesler 2.Yarı bodur domatesler 3.Sırık domatesler Sırık domatesler örtüaltı yetiştiriciliği için uygun tiplerdir. Domates tohumu çimlendikten sonra toprak yüzeyine çıkan fidede 2-7 adet yapraklı boğum oluştuğunda, sürgün ucunda başkalaşım meydana gelerek, çiçek tomurcuğu oluşur ve bu yüzden bitkinin boyuna büyümesi durur. Ancak çiçek salkımını taşıyan yaprak koltuğundaki yan sürgün tomurcuğu uyanarak sürer ve bitkinin boyuna uzaması bu yan sürgün vasıtasıyla devam eder. Bundan sonraki her sürgünde 1-3 yapraklı boğum oluşturduğunda, yukarıda anlatılan olay aynen tekrarlanır. Böylece sırık domateslerin boylanması 2-5 m’ye kadar devam eder. Bodur domateslerde ise oluşan çiçek tomurcuğunun yanından yeni bir büyüme ucu oluşmaz boylanma devam etmez. Domateste çimlenmeyle beraber oluşan kökçük uzayarak kazık kökü oluşturur. Kazık kök, uzamaya devam ederken üzerinde yan kökler oluşur uygun koşullarda kökler 1. 5-5 m ye uzayabilir. Örtü altı koşullarında yetiştirilme dönemine ve çeşitlere göre değişmekle birlikte kökler 30-40 cm yayılabilir ve 60 cm derinliğe kadar inebilirler. Gövde başlangıçta otsu yapıda iken, yaşlandıkça odunsulaşır, fakat buna rağmen artan bitki ve meyve ağırlığını taşıyabilecek kapasitede değildir. Bu sebeple başlangıçta dik duran gövde, zamanla yer üzerinde yayılmaya başlar. Domates 6-7 gerçek yapraktan sonra ilk çiçek salkımı görülür. Sonraki çiçek salkımları birinci çiçek salkımından sonraki 2-4 yapraktan sonra meydana gelir. Salkımdaki çiçek sayısı 3 den 400 değişiklik gösterebilir. Çiçek salkımları basit (tekli) veya bileşik (dallanan) yapıda olabilir. EKOLOJİK İSTEKLER İklim İstekleri Domates, ılık ve sıcak iklim sebzesidir. Soğuklardan hoşlanmaz. Yetiştirme döneminde sıcaklık -20 C ye düşerse, bitki tamamen zarar görür. Sıcaklık, 140 C altına düştüğü zaman olgunlaşma gecikir ve verim düşer. Bitki büyümesi için en uygun sıcaklık, 22-260 C’dir. Sıcaklık 150 C’nin altına ve 350 C’nin üstüne çıktığı zaman meyve tutumunda düzensizlikler olmaktadır. Gece ile gündüz arasındaki sıcaklık farkının 8-12 0 C derece olması istenir. 110 C altındaki sıcaklıklarda çiçekler açar, ancak tozlanma ve döllenme açısında problemler yaşanır. İyi bir tozlanma ve döllenme için sıcaklığın en az 16-170 C den yüksek olması gerekir. Genel olarak sıcaklık 240 C’nin üzerine çıktığında, seralar havalandırılmaya başlanmalıdır. Sera içinde oransal nem, % 65-70 olmalıdır. Döllenme için ise nemin %70-80 olması gerekir. Domates yetiştiriciliğinde ışığın da önemi büyüktür. En az 6 saat doğrudan güneş ışığı alan yerlerde yetiştirilmelidir. Isının yüksek, ışığın düşük olduğu dönemlerde bitki zayıf gelişir ve boya kaçar, ısının düşük ışığın yüksek olduğu dönemlerde ise bitki gelişimi yavaşlar. Düşük ışıklanmada şiddetli meyve dökümleri görülmektedir. Toprak İsteği Domates, toprak bakımından fazla secici değildir. Hava ve su tutma kapasitesi iyi ve tuzluluk içermeyen derin topraklardan hoşlanır. Kumlu topraklardan hafif killi topraklara kadar hemen her toprak tipinde yetişir. Derin, geçirgen, su tutma kapasitesi iyi, organik ve besin maddelerince zengin pH’sı 5-7 (hafif asit) olan topraklarda en iyi sonucu verir. Domates derin köklü bir bitki olduğu için yapılacak toprak işlemesinde sürüm derince yapılmalıdır.
598
MALYA Yayılma Alanı: Başta Kırşehir ili ve çevresi olmak üzere Orta Anadolu Verim Yönü: Kombine, et ve yapağı Genel Tanımı: Akkaraman ırkı ile Alman Yapağı Et Merinosunun melezlenmesiyle elde edilmiştir. Merinos x Akkaraman G1 dişiler, Akkaraman koçlarına verilerek Malya tipi oluşturulmuştur. Bacaklar uzun ve vücut Akkaramandan daha iridir. Renk beyazdır, baş ve bacaklarda siyah lekeler bulunabilir. Baş ve boyun altı yapağılı, bacak alt kısımları yapağısızdır. Erkekler ve dişiler boynuzsuzdur. Yarım yağlı kuyrukludur. Kuyruk vücuda bağlantı noktasında geniş olup aşağıya doğru daralır. Irka Özgü Ayırıcı Özellikler: Kurak iklime çok iyi uyum sağlamıştır. Yetiştirme Koşulları: Bozkır iklimine ve kurak şartlara iyi adapte olmuştur. Bakım ve besleme koşulları iyi olan işletmelerde yetiştiriciliği tercih edilir. Damızlık olarak yetiştiriciliği Malya Tarım İşletmesi Müdürlüğü'nde yapılmaktadır. Vücut Ölçüleri ve Verim Özellikleri Vücut Ölçüleri Erkek Dişi Verim Özellikleri Dişi Cidago Yüksekliği (cm) 70 Laktasyon Süt Verimi (kg) 35 Vücut Uzunluğu (cm) 68 Laktasyon Süresi (gün) 90 Doğum Ağırlığı (kg) 4.0 3.6 Yapağı Verimi (kg) 2.7 Ergin Canlı Ağırlık (kg) 80 58 Damızlık Yaşı (ay) 18 Günlük Canlı Ağırlık Artışı (g) 240 Kuzu Verimi 1.2 ACIPAYAM Yayılma Alanı: Denizli, Afyon, İsparta ve Antalya Verim Yönü: Kombine, et ve süt Irka Genel Tanımı : Acıpayam Tarım İşletmesinde geliştirilen ırk, % 50 İvesi, % 25 Dağlıç ve %25 Doğu Friz genotipi taşır. Vücut iri yapılı, renk beyaz ve lekesizdir. Baş genelde beyaz olmakla birlikte kahverengi veya siyah lekeli olanlara da rastlanır. Kaba yapağılıdır. Koçlar ve koyunlar boynuzsuzdur. Kuyruk tek parçalı, oval, orta büyüklükte, yağlı ve uca doğru incelerek uzanır. Özgü Ayırıcı Özellikler: Güç çevre şartlarına dayanıklı ve hastalıklara dirençlidir. Dağlıç ırkının yetiştirildiği ekstansif koşullara uyum sağlayabilir. Yağlı ve büyük kuyruklu Dağlıç'ları doğal olarak aşabilmektedir. Yetiştirme Koşulları: Yetiştiricinin koç talebini karşılamak üzere Gözlü Tarım İşletmesinde 1200 başlık damızlık bir sürü yetiştirilmektedir. Yayılma alanında mera genellikle zayıftır. Basit ağıllarda, sundurma veya rüzgar almayan koruluklarda barındırılır. Bakım besleme koşulları yayılma alanında nispeten iyi olan işletmelerde yetiştirilmektedir. Vücut Ölçüleri ve Verim Özellikleri Vücut Ölçüleri Erkek Dişi Verim Özellikleri Dişi Sağrı Yüksekliği (cm) 69 Laktasyon Süt Verimi (kg) 140 Vücut Uzunluğu (cm) 72 Laktasyon Süresi (gün) 150 Doğum Ağırlığı (kg) 4.2 3.8 Yapağı Verimi (kg) 4 Ergin Canlı Ağırlık (kg) 115 70 Damızlık Yaşı (ay) 18 Günlük Canlı Ağırlık Artışı (g) 350 Kuzu Verimi 1.3 KIVIRCIK Yayılma Alanı : Trakya, Marmara ve Kuzey Ege Bölgesi Verim Yönü: Kombine, et, süt ve yapağı Genel Tanımı : Et ve süt verimi öncelikli olmak üzere iki farklı tipi vardır. Etçi tipte vücut ve göğüs geniş ve yuvarlak, kaslar gelişmiştir. Sağrı hafif meyilli, bacaklar nispeten kısadır. Sütçü tipte vücut ve göğüs dar, bacaklar uzundur. Sırt hattı hafif çukur, sağrı hafif düşük önden arkaya doğru daralan yapıdadır. Vücut genellikle beyaz olup, siyah ve alacalık ta görülür. Baş, karın altı, bacaklar ve bazılarında da gerdan yapağısızdır. Yapağı tipi kaba karışıktır. Erkekler öne doğru spiral boynuzlu, dişiler boynuzsuzdur. Kuyruk yağsız, uzun ve incedir, üzeri uzun kıllarla örtülüdür. Kuyruk tarsal eklemine kadar, bazı hayvanlarda tarsus ekleminden aşağıya uzanır. Irka Özgü Ayırıcı Özellikler: Sürü içgüdüsü ve engebeli arazilerde uzun mesafeleri yürüme kabiliyeti iyidir. Adaptasyon yeteneği yüksektir. Sağlam yapılı ve kanaatkâr olması nedeniyle kötü çevre koşullarına dayanıklıdır. Et ve süt verimi oldukça iyidir. Et yağının kas ve lif aralarında dağılmış olması ete yumuşaklık ve lezzet verir. Kıvırcık kuzularının eti açık renkli ve ince liflidir. Yetiştirme Koşulları: Aile işletmelerinde, yerleşik köy sürülerinde ve ticari işletme sürüleri şeklinde, 20-400 başlık sürüler halinde yetiştirilmektedir. Yüksek, makilik, soğuk ve nemli çevre şartlarına iyi adapte olmuştur. Yılın önemli bir kısmında otlatma uygulanır. Bakım ve besleme daha çok ekstansif koşullarda yapılır. Bölgede erken kuzu kesimi yaygın olduğundan kasaplığa ayrılan kuzular 25-30 günde, damızlığa ayrılanlar ise 60-70 günde sütten kesilirler. Vücut Ölçüleri ve Verim Özellikleri Vücut Ölçüleri Erkek Dişi Verim Özellikleri Dişi Cidago Yüksekliği (cm) 69 64 Laktasyon Süt Verimi (kg) 83 Vücut Uzunluğu (cm) 80 66 Laktasyon Süresi (gün) 180 Doğum Ağırlığı (kg) 4.0 3.7 Yapağı Verimi (kg) 1.5 Ergin Canlı Ağırlık (kg) 60-70 45-55 Damızlık Yaşı (ay) 16-18 Günlük Canlı Ağırlık Artışı (c) 263 Kuzu Verimi 1.2 KARAYAKA Yayılma Alanı : Sinop'tan Trabzon'a kadar Karadeniz kıyı ve dağlık kesimleri ile Orta Karadeniz'in İç Anadolu ile kesişen Tokat ve Amasya çevresi Verim Yönü : Kombine, et, yapağı ve süt Genel Tanımı : Vücut yapısı küçüktür. Bedeni yüksekliğine nazaran uzun, geniş ve derindir. Baş küçük-orta yapılı, dar ve kaba görünüşlüdür. Alında kâkül bulunur. Boynu kısa ve kalın, omuzlar dar, bacaklar nispeten kısadır. Vücut rengi genel olarak beyazdır. Daha çok baş ve boyun bölgesinde olmak üzere çeşitli büyüklüklerde kahverengi ve siyah lekelere rastlanır. Erkekler genel olarak baştan öne doğru kıvrımlarla açılan kalın ve kuvvetli boynuza sahiptir. Dişiler genel olarak boynuzsuzdur. Kuyruk yağsız ve uzundur. Nadiren dip kısmında yağ kitlesi bulunur. Meme az gelişmiş ve bezeldir. Irka Özgü Ayırıcı Özellikler: Tırnak ve bacak yapısı sağlamdır, engebeli ve eğimli meralarda oldukça hızlı hareket eder. Sevk ve idaresi oldukça zordur. En kaba Yapağılı koyun ırkımızdır. Yapağısı, kaba uzun ve keçeleşme kabiliyetinin düşük olması sebebiyle yatak ve yorgan yapımında daha çok tercih edilir. Yapağı özelliği yağmurun deriye inmeden atılmasında özel bir avantaj sağlar. Kâkül yapağının uzun olduğu dönemde görmeyi engelleyecek ölçüde gözleri kapatabilir. Eti lezzetlidir. Yetiştirme Koşulları: Dağlık, ağaçlık, nemli ve soğuk çevre şartlarında yetiştirilir. Yetiştiriciliğinde yaylacılık geleneği yaygındır. Yılda iki kırkım uygulanabilmektedir. Vücut Ölçüleri ve Verim Özellikleri Vücut Ölçüleri Erkek Dişi Verim Özellikleri Dişi Cidago Yüksekliği (cm) 66 62 Laktasyon Süt Verimi (kg) 40-50 Vücut Uzunluğu (cm) 71 63 Laktasyon Süresi (gün) 100-160 Doğum Ağırlığı (kg) 3.5 3.2 Yapağı Verimi (kg) 2-3.5 Ergin Canlı Ağırlık (kg) 55 40 Damızlık Yaşı (ay) 18 Günlük Canlı Ağırlık Artışı (g) 220 Kuzu Verimi 1.1
914
Yumurtalar kuluçka makinesine konmadan 12 saat önce, 25 derecelik oda sıcaklığında tutulmalıdır. Embriyo ölümlerini aza indirmek için bu ön ısıtma yararlı olmaktadır. İnkubasyon döneminde, 1- Sıcaklık 2- Nem 3- Yumurtaların çevrilmesi 4- Havalandırma Konularında çok dikkatli olunmalıdır. Özellikle inkubasyon döneminde faktörden herhangi birinin ihmali çıkışlarda büyük sorunlara neden olabilir. Kuluçka süresi 42 gün olup döllülük oranı % 75 civarındadır. Kuluçka ısısı 36.2 0C dir. Fumigasyondan sonra hazır durumdaki kuluçka makinalarına yerleştirilen yumurtalar 14. günde döllülük kontrolü yapıldıktan sonra 39. günde de inficar bölümüne alınırlar. Civcivlerin yumurtadan çıkışı 2-3 gün sürer. Civcivler kabuğu kırarken gagaları yetersiz kaldığından ayaklarını kullanırlar. Fakat bazen dışarıdan ek yardıma da ihtiyaç duyabilirler. Çıkımdan sonra civcivler ana makinasında 12-14 saat tutularak kurutulmalıdır. Birinci günde her bir civcivin ağırlığı 845 gr. civarındadır. Çıkımı takip eden 6-7. günlerde vücut ağırlığında bir artış olur. Civcivler büyütülme esnasında temiz ve kuru tutulmalıdır. Özellikle 3-4 aylık dönemde asla ıslatılmamalıdır. Hayvanların kuru tutulmaması bağırsak enfeksiyonları ve paraziter hastalıklara, karınlarının ıslanması ise ölümlere neden olabilir. Ayrıca yavrular büyüme döneminde çok fazla yürümeye ihtiyaçları vardır. Aksi takdirde ayak ve solunum sistemi problemleri ile karşı karşıya kalabilirler. Genel olarak yazın yetiştirilen kuşlar, kışın yetiştirilen kuşlardan daha güçlüdürler. Altı aylıktan sonra kuşlar kendi kendilerine yetecek güce eriştiklerinden dolayı problemlerin riski bu dönemden sonra azalır. Yetişkinler hastalıklara daha dirençlidirler. Resim 4:Devekuşu civcivleri. Civciv başına verilecek yem miktarı ilk günlerde 40-50 gr. iken, 3 aylık yaşta 500 gr. a kadar çıkar. 6 aylık yaşa ulaştıklarında verilecek yem 1 kg. dolaylarında olmalıdır. Devekuşu civciv yemlerine kaba yem maddeleri katılmamalı ve ince pelet formda hazırlanmalıdır. Kuluçkadan ilk çıkan civcivlere yoncanın sadece yaprak kısmının ayrılarak verilmesi önerilir. Gereğinden fazla yeşil yem küçük hayvanlarda ishale neden olur. 4.Devekuşu davranışları Ticari devekuşu yetiştiriciliğinde hayvan davranışları konusunda bilgi sahibi olmak büyük önem arz etmektedir. Doğal ortamlarından alınarak çiftlik koşullarında yaşamaya alıştırılan bu hayvanlar, olumsuz çevre koşullarından çok etkilenmekte ve çabuk strese girmektedirler. Bu nedenle bu hayvanın bazı davranışları hakkında bilgi sahibi olmakta fayda vardır. Çiftlik ortamındaki günlük yaşantıları sırasında ayakta durma, aşağı yukarı gezinme, yürüme, yem arama gibi davranışlarında erkeklerle dişiler arasında da farklılıklar gözlenmektedir. Gezinme, erkeklerde yem arama ise dişilerde daha fazla görülmektedir. “Özellikle çiftleşme dönemlerinde saldırgandırlar.” Karanlıkla beraber devekuşu dinlenme evresine geçer. Genellikle gece saat 1-4 arası derin uyku devresine girmektedirler. Kendi temizlik ve kum banyosu gibi özellikleri yanı sıra birbirini gagalama davranışları da sık rastlanılan davranışlardandır. Devekuşlarında saldırganlık, üstünlük belirtici seslenmeler, korku anlarında kanat çırpmalar ve erkeklerin dişilere karşı çiftleşme öncesi kur yapma ile dişilerin, kanatlarını aşağı açarak tıkırtılı bir ses çıkarması erkeği kabul ettiğini gösteren hareketler bu hayvanlara özgü davranışlardandır. 5.Devekuşunun verimleri Devekuşu yetiştiriciliğinde verimlilik, hayvanın tüm ürünlerinin tamamının değerlendirilmesiyle mümkündür. Yalnız eti karlılık için yeterli değildir. Bu hayvan tek başına eti için yeterli karlılığı sağlayamaz. En azından derisini gerektiği ölçüde değerlendirmek gerekmektedir. Bugün devekuşları çeşitli yönleriyle değerlendirilmektedir. Değerlendirme yönleri şöyledir. • Damızlık hayvan (yumurta, civciv, ebeveyn hayvanlar) • Yemeklik yumurta ve yumurta kabukları • Et • Deri • Tüy
479
KEKLİK YETİŞTİRİCİLİĞİ Resim 1:Doğada keklik 1.Genel bilgiler ve özellikleri Eti ve yumurtası için beslenen kekliklerin eti çok lezzetli ve yağ oranı düşüktür. ABD, Fransa, İspanya, Macaristan, Slovakya ve Çek Cumhuriyet gibi birçok ülkede keklik üretilmekte ve bu üretilen hayvanlar özel avlaklarda avlandırılmaktadır. Ülkemizde de kurulmuş olan bazı özel avlaklar ile Tarım ve Orman Bakanlığı’na bağlı Kahramanmaraş Kapıçam, Yozgat, Gaziantep ve Afyonkarahisar Şuhut’ta keklik yetiştiriciliği yapıldığı bilinmektedir. Yurdumuzda keklik yetiştiriciliği; 1-Eti ve yumurtası için, 2-Yetiştirilip doğaya veya avlaklara bırakılması için, 3-Hobi olarak yapılmaktadır. Resim-2: Üretilen kekliklerin doğaya salınması Yurdumuzda Kınalı keklik, Gül keklik, Kum kekliği ve Taş kekliği gibi çeşitleri bulunmaktadır. Türkiye’de en yaygın olarak kınalı keklik bulunmaktadır. Ergin erkek kekliklerin ağırlıkları yaklaşık 550-650 gram olup, ergin dişiler erkeklerden %10 daha hafiftir. Erkek ve dişiler aynı tüy rengine sahip olup, dış görünüşüne bakarak dişi - erkek ayrımı olgunlaşma döneminde mahmuzlarına bakılarak yapılır. Erkeklerin mahmuzları dişilerinkinden daha büyüktür. Mahmuzlara bakılarak cinsiyet tayini yapılabileceği gibi, kesin cinsiyet ayrımı kloakaya bakılarak da yapılabilir. Keklik dolgun vücut yapılı, kısa kuyruklu, yuvarlak kanatlı ve gagaları yem almaya uygun şekilde olup bıldırcından daha iri, sülünden daha küçüktür. Kınalı kekliklerin alnında başlayan karakteristik siyah bant şeklindeki çizgi gözlere ve oradan boynun alt kısımlarına kadar iner. Olgun yaştaki kekliklerin göğüs, sırt, ve kanatları kül grisi renkte olup, yanda çubuk şeklinde siyah çizgiler vardır. Gaga, ayak ve bacaklar kırmızı renkte olup, kınalı keklikler isimlerini bu renklerden almışlardır. Mart ve Haziran ayları arasında günde bir adet yumurta yapar. Yumurtası 15 gram ağırlığındadır. Yumurtlama yaz ortasına kadar uzatılmak istenilirse aydınlatma saati artırılabilir. Damızlık seçilecek keklikler sağlıklı gaga, tırnak. ve ayakları düzgün, kilosu tam olmalıdır. Kekliklerin nesillerinin tükenmemesini sağlamak ve sayılarını artırmak için avlanmanın bilinçli bir şekilde yaptırılması ve keklik yetiştiriciliğine de önem verilmesi gerekmektedir. Daha önceleri tabiatta keklikler sürüler halinde bulunurken, bugün yaban hayatta sayıları çok azalmıştır. Bilinçsiz avlanma ve tarımda verimi artırmak için kullanılan kimyasallar nedeniyle tabii dengenin bozulması sonucu keklik sayısı azalmış ve bunun sonucu olarak avcılar avlayacak keklik bulamaz hale gelmiştir. Resim 3:Izgara sisteminde keklik yetiştiriciliği. 2. Barınakları Keklik yetiştiriciliği kümeste yer veya ızgara sisteminde yapılabildiği gibi, kafes sisteminde de yapılabilir. Evcil yaşamda keklikleri barındırmak için bazı noktalara özen göstermek gerekir. İlk 3 hafta keklikler talaş serilmiş yer bölmelerinde veya kafeslerde barındırılabilir. Bir kafeste 45-50 keklik barındırılabilmektedir. Yerde büyütmede ise ilk gün 5-6 m² bölmelerde 30-33 yavru barındırılabilmektedir. 3-7 haftalar arasında ise talaş üzerinde büyütme yerine ızgara tabanlı ya da kum serilmiş bölmelerde barındırılmalıdır. Yerleşim sıklığı, m2’ye 5-7 keklik gelecek şekilde olmalıdır. Tel örgü aralıkları da 1 cm’den fazla olmamalıdır Keklikler büyük sürüler halinde de yetiştirilebilir. Doğada keklikler çiftler halinde yaşamalarına rağmen evcil ortamlarda 3 dişi 1 erkek veya 4 dişi 1 erkek olarak guruplar halinde üretimler yapılmakta ve üretim başarılı olmaktadır Keklik kafesleri aynı zamanda üretim kafesi olarak kullanılabilir. Salmalarda ise ölçülere göre 8 dişi 2 erkek veya 16 dişi 4 erkek v.b sayılarda keklik konulabilir. Dışarıdan kemirgen veya kuş giremeyeceği şekilde yapılmalıdır kuşlar ve kemirgenler hem hastalık getirir, hem de keklik yumurtaları küçük olduğu için fareler kolayca yumurtaları taşıyabilirler. Tilki, kedi, köpek ve sansar gibi hayvanlar kekliklerin en büyük düşmanlarıdır. Bu gibi hayvanlardan ve karga, serçe gibi kuşlardan korumak için kümes ve kafeslerin etrafı ince tellerle çevrilmelidir. Kümes tabanları ise bahçede kum, kapalı kısımda ise betonun üstüne kaba talaş, sap saman serilmesi tercih edilebilir.
536
DUT YAPRAKLARININ HASADI Dut ağaçlarında, şekillendirme yapılıp, kollarda dallar oluştuktan sonra, bunlardan alınacak yapraklar, ipekböceği beslemesinde kullanılmaya hazır demektir. Kollarda senelik dalların oluştuğu kısma kafa diyoruz. Böceklere verilen yapraklar, bu kafa üzerinde oluşan senelik dallar üzerinde bulunur. Yapraklı durumdaki bu dallara şimal denir. Yurdumuzda genellikle ilkbahar beslemesi yapılıyor İpekböceklerinin 1. ve 2. yaşlarında, yaprak tüketimleri azdır. Bu yaşlarda besleme için olgun yapraklar, tek tek toplanır. Böceklerin 3. yaşında ise şimaller üzerinde bulunan filizler kırılır. İpekböceklerinin ilk üç yaşına genç ipekböcekleri diyoruz. Yetişkin ipekböceği devresi olan 4. ve 5. yaşlarda, böceklerin yaprak tüketimi artar. Bu dönemde filiz kırma veya şimal kesme uygulanır. Bu yolla, ağaçlarda, budama da yapılmış olur. Budama, yaprak hasadı sırasında, yada hasat sonrası yapılır. Kafalama şeklinde yapılan budamada, dallar, ağaçla birleştiği yerden, yani kafa üzerinden kesilir. Yaprak hasadını günün serin saatlerinde yapmak gerekir. Sıcak günlerde, sabahları çiğ kalktıktan sonra veya akşam serinliğinde yapmak uygun olur. Şekil 5:Kafalama budama DUT BAHÇESİNİN BAKIMI Kaliteli ve bol yaprak elde etmek için dut bahçesinin düzenli bakımının yapılması gerekir. Dutluklar, tesis edildikleri ilk yıllarda, gelişmeyi sağlamak için, sık sık sulanmalıdır. Yetişkin dutluklarda da, yaprak verimi, sulamayla doğrudan doğruya ilgili olduğu için, sulama ihmal edilmemelidir. Yaz aylarında, duruma göre, iki-üç kez sulama yapmak gerekli olabilir. Dutluklarda toprak işlemesi; ilkbahar yaz ve sonbaharda olmak üzere, yılda üç kez yapılır. İlkbaharda toprak işlemesi, filizlenmeden önce, yazın, yaprak hasadı ve budamadan sonra, sonbahardaysa, yaprak dökümünü izleyen günlerde yapılır. Dutluklarda, gübreleme yapmak daha kaliteli ve fazla yaprak elde edilmesi için faydalıdır. DUT ZARARLILARI Dut Koşnili : Ülkemizde dut ağaçları için, önemli olan zararlılardan bir tanesi Dut koşnilidir. Bu zararlı, ağaçların gövde ve dallarında, kirli beyaz renkte görülür. Ağaç üzerinde çoğaldıkları zaman, ağacın gelişmesini zayıflatıp, kuruturlar. Daha çok, nemli yerlerde ve gölgede kalmış ağaçlar üzerinde görülürler. Bu zararlıyla, fiziksel mücadele; zararlının durgun olduğu, sonbahar ve kış aylarında yapılır. Ağaç üzerindeki koşniller, yapıştıkları yerden düşürülür. Düşen zararlılar, dış koşulların etkisiyle ölürler. Dallar üzerinde çok fazla miktarda koşnil varsa, bu dallar kesilir ve yakılır. Kimyasal mücadele ise; larvaların ağaç üzerinde dağıldığı ve dutların ipekböceği beslemesinde kullanılmadığı dönemlerde, yaz ilaçlaması yapılır. Kışlık yağlar kullanarak da, yağış olmayan günlerde, kış ilaçlaması yapılır. İpekböceği beslemesinde kullanılan dut ağaçlarında, Dut Koşniline karşı, kış ilaçlaması yapılması daha uygundur. Amerikan Beyaz Kelebeği : Önemli dut zararlılarından biride, Amerikan Beyaz Kelebeğidir. Yurdumuzda, 1975 yılından beri görülmektedir. Bu zararlı, zararını, tırtıl aşamasında, bitkinin yapraklarını yiyerek yapar. Beyaz renkte olan dişi kelebek, yumurtalarını dalların uçlarında bulunan yapraklara bırakır. Yumurtadan çıkan tırtıllar, ağdan oluşan yuvalarını yaparlar. Daha sonra, yaprakları yiyerek büyürler ve ağdan çıkarak ağacın her tarafına yayılırlar. Çok kıllı ve hareketli olan bu tırtıllar, tam büyüklüğe ulaşınca, kuytu yerlere ve gazellerin içine koza yaparlar. Bu zararlıyla mücadele edebilmemiz için yapacağımız iş; tırtıl yuvalarını, ağaç üzerine yayılmadan, olabildiğince erken davranıp, tırtıllı dalları kesip, toplamak ve yok etmektir. TEMİZLİK, DEZENFEKSİYON VE HASTALIKLAR Bütün hayvansal üretimlerde olduğu gibi iyi bir ürün için yetiştirdiğimiz ipekböceklerinin de sağlıklı olması gerekir. Bu konuda şu gerçeği unutmamalıyız. İpekböceği hastalıklarının tedavisi yoktur. Öyle ise yapılacak tek iş kalıyor. İpekböceklerini hastalandırmamak. İpekböceklerinde bakteri, virüs, mantar diye adlandırdığımız mikroplar hastalık yapar. Besleme yerimizi bu mikroplardan ne kadar arındırırsak başarı şansımız da o kadar artar. Besleme yerimizi ve kullandığımız araçları mikroplardan arındırma işlemine dezenfeksiyon; bu işlemde kullanılan ilaçlara da genel olarak dezenfektan diyoruz. İpekböcekçiliğinde kullanabileceğimiz iki uygun dezenfektan vardır. Bunlar formalin ve taze olarak hazırlanmış sönmüş kireç tozudur. Formalin sadece besleme öncesinde besleme odası ve kullandığımız aletlerin dezenfeksiyonunda kullanılır. Besleme Öncesi Dezenfeksiyon: Beslemeye başlamadan 10 gün önce besleme odası, kullanılacak malzeme elden geçirilir. Tamirleri yapılır. Daha sonra besleme odası kireç veya göztaşı-kireç karışımı ile badana edilir. Besleme odasının kapı, pencere aralıkları, yarık ve çatlakları kapatılır. Beslemede kullanacağımız diğer malzeme de bu odaya konduğunda odamız dezenfeksiyona hazırdır. Şimdi sıra mikrop öldürücü ilacın hazırlanmasında. Bu iş için piyasadan alacağınız 1 litre formalini (%37'lik formaldehit) 11 litre suya karıştırdığınızda 1 kutuluk bir besleme yerini dezenfekte edebilirsiniz. AMA ÖNCE DİKKAT Kullanacağınız ilaç keskin kokulu, göz yaşartıcı, tahriş edici bir ilaçtır. Hazırlarken ve kullanırken gaz maskesi kullanınız veya ağız ve burnunuzu ıslak bir tülbentle kapatınız. Şekil 6:Dut koşnili İlacı püskürtmek için kullanacağınız tulumba (pülverizatör, atomizör vs) temiz olmalıdır. Daha önce tarlaya, bahçeye ilaç attığınız tulumbaları bu işte kullanmayınız. Mecbur kalırsanız bu tulumbaları sodalı su ile iyice yıkadıktan sonra kullanınız. Unutmayınız ki ipekböcekleri zehirli ilaçlara karşı çok hassastır. Çok az miktardaki zehirli ilaç bulaşığı bile ipekböceklerini öldürmeye yeter. Atacağınız ilacın etkili olması için buharlaşarak bütün odayı kaplaması gerekir. Bunu sağlamak için ilaç atılacak odanın sıcaklığı 25 derece civarında olmalıdır. Şayet sıcaklık düşük ise oda uygun bir araçla (soba, mangal vs) ısıtılmalıdır. Bütün bu tedbirleri aldıktan sonra hazırlanan ilaç besleme odasına ve malzemeler üzerine her tarafı ıslatıncaya kadar atılır. İlaçlama yapılırken gaz maskesi veya ağız ve burunu kapatacak ufak bir tülbent kullanılmalıdır. İlaçlamaya kapıya en uzak köşeden başlanmalı ve kısa bir sürede bitirilmelidir. İlaçlanan oda en az bir gün kapalı tutulur. Ertesi gün açılarak içinde ilaç kokusu kalmayıncaya kadar havalandırılır.
802
Fındık yetiştiriciliği: Fındıkta Budama: Fındık üreticileri tarafından ayıklama, aralama, seyreltme, atlama, tımar ya da bahçeleme olarak adlandırılan budama, fındık tarımında yapılması gereken işlerin başında gelir. Diğer meyve türlerinde olduğu gibi fındıkta da budama; düzgün ve kuvvetli bir taç oluşturmak, ağacı uzun süre verim çağında tutmak, kuvvetten düşmeye başlamış dalları ya da ocakları yeniden kuvvetlendirerek bir süre daha yüksek kaliteli meyve vermesini sağlamak amacıyla uygulanır. Budama Tipleri: Fındıkta genel olarak 4 tip budama vardır. 1.Dikim Budaması: Fındık fidanları yaprak dökümünden başlanarak Şubat-Mart aylarına kadar olan süre içinde dikilebilir. Fındık fidanı olarak 1-2 yaşlı kök sürgünleri kullanılmalıdır. Çepinlerle sökülen kök sürgünleri fidan çukurlarına dikilmeden önce, zedelenmiş kökler budama makası ile ayıklanır ve fidanların gövdesi 40 cm kadar yukarıdan 1 göz üzerinden kesilir. 2.Şekil Budaması: Tercih edilen dikim sistemine uygun olarak, dikimden itibaren fidanlara şekil kazandırmak amacıyla yapılan budamadır. 3.Verim Budaması: Fındıkta vegetatif ve generatif faaliyetler arasındaki fizyolojik dengeyi uzun yıllar korumak için verim budaması yapılır. 10-12 yaşından itibaren tam verim yaşına gelen fidanlarda; kurumuş, kırılmış, cılız sürgünler çıkarılır, ocak içlerine, dal içlerine ve ocak dışına doğru çok uzamış sürgünler kısaltılır, ocak içlerini açmaya yönelik olarak yaşlanmış, hastalıklı ve üst üste gelişme gösteren dallar dip kısımlarından çıkartılır, ocakların boş kısımları yeni kök sürgünleri ile doldurulmalıdır. Kök sürgünü verme eğilimi yüksek olan bir meyve türü olması dolayısıyla fındıkta kök sürgünü temizliği işlemi de önemli kültürel işlemlerden olup, aynı zamanda ürün budaması olarak da önem arz etmektedir. 4.Gençleştirme Budaması: Meyve ağaçlarında gençleştirme budaması verimden düşmüş ağaçlardan bir süre daha ürün alabilmek amacıyla yapılmaktadır. Budama Zamanı: Fındıkta budama esas olarak iki zamanda yapılabilmektedir. 1. Sonbahar- Kış Budaması: Fındıkta hasat döneminden belli bir zaman sonra, yaklaşık olarak Ekim ayının sonlarına doğru budama işlemleri başlamaktadır. 2. İlkbahar Budaması: Mart ayından itibaren başlayan yaklaşık 3 aylık bir dönemde gerçekleştirilen bu budama yeşil budama olarak da adlandırılmaktadır. Özellikle şekillendirme yıllarında yapılması gereken bir budamadır. Gübreleme: Dikimden itibaren fındık fidanlarının sağlıklı olarak gelişebilmesi, iyi taçlanma gösterebilmesi ve verime yattıktan sonra da kaliteli ürün verebilmesi için fındık yetiştiriciliğinde gübreleme büyük önem taşımaktadır. Gübrelemeden beklenilen faydanın sağlanması, toprakta hangi besin maddesinin noksan olduğunun ve noksanlık derecesinin belirlenmesi ile mümkündür. Gerek yeni dikim yapılacak, gerekse de verim çağında olan bahçelerde fındığın normal bir gelişme gösterebilmesi için ihtiyacı olan besin maddelerinin belirlenmesinde mutlaka toprak ve yaprak analizlerinin yapılması gerekmektedir HASAT, HARMAN ve DEPOLAMA Hasat: Hasada başlamadan önce fındık bahçelerinde genel bir temizlik yapılmalıdır. Bölgenin yağışlı olması ve buna bağlı olarak ta yabancı ot ve dikenlerin bol ve hızlı gelişme göstermesi fındık hasadını güçleştirdiği gibi yere düşen fındığın kaybolmasına sebep olmaktadır. Fındık çeşitlerinin hepsi aynı zamanda hasat olumuna gelmemektedir. Bu nedenle bahçedeki hakim çeşitler hasat olgunluğuna geldiğinde hasada başlanmalıdır. Zurufların % 60 oranında kızarması, zurufun kolay soyulması, fındık tanelerinin zuruf içersinde oynamaya başlaması, fındığın sert kabuğunun % 70 oranında kahverengine dönüşmesi, fındık içinin nem oranının % 30 düzeyine düşmesi, fındık içinin kendine has sertlik ve tadını alması, sağlam ve dolgun meyveleri taşıyan dallar sallandığı zaman mevcut meyvelerin 3/4`ünün daldan dökülmesi, fındığın hasat olgunluğuna ulaştığını gösterir. Harman: Harman yerine getirilen fındıklar yığın halinde bekletilmemelidir. Hemen tırmık ile harman alanına 10-15 cm. kalınlıkta bir tabaka halinde serilir. Güneşli havalarda tahta kürek veya tırmık ile her gün karıştırılarak 3-5 gün kurutulur. Belli bir miktar kuruyan bu fındıklar batöz (patoz) denilen fındık ayıklama makinesine verilmek suretiyle zuruflardan ayrılırlar. Ayıklanan bu fındıklar toprak harmanlarda bez, beton harmanlarda ise bez kullanmadan 2-4 cm. kalınlıkta serilir. Harmanlama sırasında fındığın iyice kurumasına ve nem oranının kabuklu fındıkta %12, iç fındıkta %6’yı geçmemesine dikkat etmelidir. Depolama: Hasat edildikten sonra kurutularak nem durumu muhafaza şartlarına uygun hale getirilen fındığın depolanması önemlidir. Depo olarak kullanılacak olan yer serin, kuru ve havalanabilir nitelikte olmalıdır. Bu şartlarda fındık en fazla 1 yıl özelliği bozulmadan muhafaza edilebilir. Hasat olumundan önce toplanmış, iyi kurutulmamış ve fazla nemli fındıkların muhafazası oldukça güç olup bu gibi fındıklarda küflenme (aflatoksin oluşumuna sebep olabilir), acılaşma ve kızışma olur.
633
Ağıl inşasında:  Avlu; bakım, besleme ve emzirmenin yapıldığı etrafı zeminden 1. 5 metre yükseklikte, hayvanlara zarar vermeyecek bir malzeme ile çevrili ve taban alanı, ağıl tabanın en az 2 katı büyüklükte olmalıdır.  Sundurma; tesisin bulunduğu bölgenin iklimi ve hayvan yoğunluğuna göre değişmekle birlikte, sundurmanın altında yükselen kirli sıcak havanın tahliyesi için duvar yüksekliği 3 m ve çatı eğiminin ise yaklaşık % 26 olması önerilmektedir. Ülkemizin bol güneşli iklim karakteri nedeniyle çatılarda oluşan sıcağın içeriye yansımasını azaltmak için çatı üzerinde gölgelik oluşturma gibi ek tedbirlere ihtiyaç vardır. Ülkemizde yapılan sundurmaların birçoğunda, etrafı açık diye, iklimlendirme için çok önemli olan çatı yüksekliği ve eğimi standartlarının göz ardı edildiği, bu durumun da sundurma altında kirli ve sıcak hava birikimine yol açtığı gözlemlenmektedir. Bu nedenle Hayvanlar düşük yükseklikteki saç altı gölgelikleri tercih etmemektedirler. Yem deposu; 1. 5 kuzulu koyun başına üç aylık yem depolama alanı gereksinimi; - 0. 5 m³ balyalı kuru ot, - 0. 7 m³ sılaj yemi, - 0. 2 m³ kesif yem, - 0. 4 m³ sap olarak hesap edilmelidir Gübrelikler; Koyunlar verim dönemine göre değişmekle birlikte günde ortalama canlı ağırlığının % 4-5’i kadar kg yaş gübre üretir. Bit, pire ve karasinekler için yataklık görevi yapan gübrelikler, ağıllardan uzak tutulmalıdır. 8 Havalandırma Barınaklarda havalandırma; rüzgar ve/veya iç-dış ortam sıcaklık farkı etkisiyle gerçekleşen hava değişimidir. Doğal havalandırma bina içerisinde ideal ortamın sağlanmasında en verimli ve en ekonomik sistemdir. Temiz havanın gece-gündüz barınaktaki her hayvana devamlı akışı sağlanmalıdır. Havalandırma oranı, iç ve dış ortam sıcaklık farkına, rüzgarın süresi, hızı ve yönüne, yakın çevrede bulunan tepe, ağaç ve bina gibi engeller ile binadaki hava giriş çıkış açıklıklarının tasarım ve yerleşimine bağlıdır. Binalar, hâkim rüzgâr yönüne dik açıyla konumlandırıldıklarında doğal havalandırmayı en iyi şekilde sağlayacaktır. Doğal havalandırmada hedef; 1- Barınak içerisinde ortaya çıkan fazla ısı, nem, mikroorganizma, toz ve gazları sürekli olarak uzaklaştırıp, yerine dışarıdan içeriye temiz/taze hava girişini sağlamak, 2- Temiz havanın barınak içerisinde, doğru hızda/akımda eşit ve standart dağılımı sağlamak, olmalıdır. Barınak içinde hayvanlardan sürekli bir şekilde yayılan sıcak hava ve nem, bina içindeki en yüksek nokta olan çatıdan veya bacadan çıkamazsa yoğunlaşarak bina içinde kalacaktır. Hava soğuduğunda altlıkların üzerine su olarak (yoğuşma) geri düşecek ve bakterilerin gelişimi için uygun bir ortam yaratacaktır. %75’in üzerinde bağıl nemde patojen mikroorganizmalar hayvandan hayvana yayılımlarını sağlayacak kadar bir süre canlı kalabilirler. Ancak %75’in altındaki bağıl nem seviyelerinde virüsler saçılımdan (nefesle verme) sonra hayatiyetini kaybederler. Ne yazık ki ülkemizde hayvan barınaklarının çoğunluğunda nem oranı, mikroorganizmaların 40 dk. canlı kalabileceği bir ortamın oluşmasına imkan vermektedir. Ağılardaki kötü hava, solunum yolları hastalıklarına yakalanma riskini artırdığı gibi yemden yararlanmayı da olumsuz yönde etkileyerek verim kaybına yol açmaktadır. Barınak içerisinde hava sıcaklığını yükseltmek için asla havalandırma kısıtlanmamalıdır. 9 Her küçükbaş hayvan için 4. 0 m³ hava hesap edilmelidir. Ağıla taze hava girişini ve ağılda oluşan pis koku ve nemli havanın çıkışını sağlayacak yeterli büyüklükte pencere sistemi ve havalandırma bacaları olmalıdır. Baca etkisiyle doğal havalandırma Doğal havalandırmada, giriş ve çıkışların doğru dengelenmesi gerekmektedir. Sıcak hava binanın çatısından çıkabiliyorsa, yan girişlerden binanın içerisine doğru temiz hava çeker. Bu hava değişimi baca etkisinin korunmasını sağlar. Çıkış, havalandırma girişinden en az 1. 5 m yukarıda olmalıdır. Yan açıklıktan giren temiz hava, ortamda bulunan zararlı gazları, nemi ve sıcak havayı uzaklaştırır. Çatı sıcaklığının içeriye yansımasını da azaltmaya yardımcı olur. Pnömoni; özellikle kötü koşullarda barındırılan (refah yetersizliği) hayvanlarda yaygındır. Sürüde Pnömoni (öksürük) insidansının (hastalığa yakalananların oranı) yüksek olması, öncelikle barınakta havalandırma sorununu işaret etmektedir. Pnömoni;  Barınaklarda kapasitesi oranında hayvan bulundurulması,  Zeminin iyi drene edilmesi/kuru kalması,  Farklı yaşlardaki hayvanların birbirine karıştırılmaması ve  İyi bir havalandırılma sağlanması ile önlenebilmektedir. 10 Yemlikler ve suluklar;  Yemlikler; kaba ve kesif yemlerin birlikte verildiği tarzda mümkünse ahşap malzemeden yapılmalıdır. Tek taraflı yemliklerde yemlik genişliği 40-50 cm, çift taraflı yemliklerde 70-80 cm, yemliklerin yerden yüksekliği 30-40 cm, uzunluğu koyun başına 40-50 cm, kuzu başına 20-30 cm olmalıdır. Kolay temizlenebilen yemlikler seyyar veya sabit olarak duvar kenarlarına yerleştirilebilir.  Su yalakları, betondan veya galvanizli sacdan(tercihen) yapılabilir. Su yalaklarının uzunluğu 4. 0-6. 0 metre yüksekliği 40 cm olmalıdır. Her 10 koyun için 40-50 cm suluk kenarı hesaplanmalıdır. Suluklar; koyunların dinlenme yerlerine yerleştirilmemeli, yemliklerden en az 25-30 m uzaklıkta olmalıdır. Aksi halde dinlenme yerlerinde çamurlaşmaya neden olduğu gibi, ağızları ile taşıdıkları yem kalıntıları ile de sularını kısa sürede kirletebilirler.  Su otlağa tanklar ile taşınıyorsa her 100 koyun için 5 metre uzunluğunda bir suluk hesaplanmalıdır. Suluklar, otlağa yeterli sayıda ve belirli aralıklarla dağıtılmalıdır. Suluklar arası mesafe, düz otlaklarda en çok 1.500 metre, engebeli alanlarda ise 500 metreyi geçmemelidir Ağıl Zeminleri  Ağıl zeminlerinde en çok tercih edilen sıkıştırılmış toprak tabanlardır. Toprak tabandan beklenen; idrarı tutmaması, çamurlaşmamasıdır yani kuruluktur. Tabanda ıslaklığı artıran beton zeminlerden kaçınılmalıdır.  Maliyeti toprak zemine göre fazla, ancak daha sağlıklı olan altlık olarak da sap saman gerektirmeyen ızgara altlıklarda kullanılabilir. Izgara altlıklarda en büyük sorun, gübrenin idrarla birlikte beklemesi ve buharlaşan amonyağın koyunları olumsuz etkilemesidir. Bu nedenle ızgara altındaki atıklar, sıklıkla uzaklaştırılabilmelidir. Izgara zeminler ahşap, plastik veya betondan yapılabilir. o Ahşap ızgara boyutları (çıta kesitleri); 4x5 cm, 5x5 cm ve 6x5 cm, iki çıta arası aralık 1. 5-2 cm olmalıdır. Izgaralar 10x5 cm’lik kalaslar üzerine çakılmalıdır. o Beton ızgaralarda boyutlar; üst genişlik 7. 5 cm ve alt genişlik 3. 8 cm’dir. Açıklık ise 2. 5 cm olacak şekilde yapılmalıdır. Keçiler beton ızgara tabanlarda diğer ızgara tabanlara kıyasla daha fazla kirlenir. o Izgara taban topraktan 50-75 cm yukarıda olmalıdır.
867
## Antepfıstığı Hastalıkları ve Zararlıları Özeti: Bu el kitabı, antepfıstığı yetiştiriciliğinde karşılaşılan hastalık ve zararlıları, bunların tanımları, yaşam döngüleri, zarar şekilleri ve mücadele yöntemlerini ele almaktadır. **Zararlılar:** * **Antepfıstığı Pisillidi:** Nisan ayında çıkan erginler yumurtalarını yapraklara bırakır. Yumurtalardan çıkan nimfler bitki özsuyunu emerek beslenir, yapraklarda sararma ve dökülmeye neden olur. Yoğunluğun fazla olduğu bahçelerde tek ilaçlama ile mücadele edilebilir. * **Antepfıstığı Dal Güvesi:** Nisan-Mayıs aylarında uçan kelebekler yumurtalarını sürgün uçlarına ve meyve salkımlarına bırakır. Çıkan larvalar sürgünlerden galeri oluşturarak beslenir, yaprak ve meyve gözlerinin dökülmesine neden olur. Mart-Nisan aylarında yapılan kontrollerde pupaların toplanması ve nisan ayı sonunda ilaçlama ile mücadele edilir. * **Antepfıstığı Göz Kurdu:** Kışı yumurta halinde geçiren zararlı, ilkbaharda çıkan larvalar meyve salkımları ve yapraklarla beslenir. Yoğunluğun fazla olduğu bahçelerde kış ilaçlaması ve tomurcuk patlama döneminde ilaçlama ile mücadele edilir. * **Antepfıstığı Meyve İç Güvesi:** Mayısta çıkan larvalar meyve embriyosuyla beslenir. Yoğunluğun fazla olduğu bahçelerde Mayıs ayında, meyvelerin yeşil mercimek büyüklüğüne geldiği dönemde ilaçlama ile mücadele edilir. * **Antepfıstığı Karagöz Kurdu:** Kışı ergin halde geçiren zararlı, Şubat-Mart aylarında çıkan erginler kuruyan dallara yumurtalarını bırakır. Çıkan larvalar galeri açarak ağaçların kurumasına neden olur. Mayısta çıkan erginler de meyve gözlerini kemirerek zarar verir. Budama sırasında tuzak dallar bırakılması ve Mayıs ayında ilaçlama ile mücadele edilir. * **Antepfıstığı Meyve İç Kurdu:** Kışı larva halinde meyve içinde geçiren zararlı, Mayıs ayında ergin hale gelir ve yeni meyvelere yumurta bırakır. Yumurtalardan çıkan larvalar meyvenin içinde beslenerek, meyvenin kurumasına ve içini boşaltmasına neden olur. Hasattan sonra yapılan kontrollerde %10'dan fazla larva tespit edildiğinde ilaçlama yapılır. * **Fıdan Dip Kurları (Capnodis spp.):** Erginleri yaprakları kemirir, yumurtalarını kök boğazına yakın yerlere bırakır. Çıkan larvalar kökleri kemirerek beslenir ve ağacın kurumasına neden olur. Erginleri toplanması, yaralı yerlerin kapatılması, kök bölgesindeki larvaların yok edilmesi ve ilaçlama ile mücadele edilir. * **Antepfıstığı Kabuklu Biti:** Kışı ergin halde geçiren zararlı, yaz boyunca bitkinin özsuyunu emerek beslenir, sürgünlerin deforme olmasına ve boylarının kısalmasına neden olur. Bulaşmanın az olduğu durumlarda bulaşık sürgünlerin kesilmesi, yoğunluğun fazla olduğu durumlarda ise kış ilaçlaması veya ilkbaharda yumurtaların açılma döneminde ilaçlama ile mücadele edilir. * **Antepfıstığı Siyah İçkurdu:** Kışı larva halinde meyve içinde geçiren zararlı, Mayıs ayında ergin hale gelir ve meyvelere yumurtalarını bırakır. Yumurtalardan çıkan larvalar meyvenin içini kemirir, meyvenin kurumasına ve içini boşaltmasına neden olur. Hasattan sonra yapılan kontrollerde bulaşık meyvelerin yakılması ve ilk ergin çıkışından bir hafta sonra ilaçlama ile mücadele edilir. **Hastalıklar:** * **Antepfıstığında Karazenk:** Etmen yaprak ve meyvelerde lekeler oluşturur. Yaprak lekeleri kahverengi, köşeli ve yaprak damarları ile sınırlanmıştır. Meyve lekeleri griden açık kahverengiye kadar değişmektedir. Hastalık şiddeti Uzun çeşidinde daha yüksektir. Kültürel önlemler ve ilaçlama ile mücadele edilir. * **Antepfıstığında Meyve Kararmaları:** Etmen toprakta ve bitki dokusunda canlı kalır. İlk enfeksiyonlar Mayıs-Haziran aylarında meyvelerde kararmalar şeklinde başlar. Hastalık şiddeti Uzun çeşidinde daha fazla görülür. Kültürel önlemler ve ilaçlama ile mücadele edilir. El kitabında belirtilen mücadele yöntemlerini uygulayarak antepfıstığı yetiştiriciliğinde zararlıların ve hastalıkların neden olduğu kayıpları en aza indirebilirsiniz. Unutmayın, zararlı ve hastalıklarla mücadele için ilaçlama yaparken mutlaka etiket talimatlarına uyulmalıdır. İlaçların çevreye ve insan sağlığına zarar vermemesi için dikkatli kullanılmalıdır.
499
Ulusal AGRIS Merkezi Tarım Bilimi ve Teknolojisi Bilgi Sistemi olarak adlandırılan AGRIS, Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü FAO tarafından geliştirilmiş ve tarım, hayvancılık, balıkçılık, gıda, veteriner hekimliği alanlarında yapılmış bilimsel çalışmaların indekslendiği bir bilgi sistemidir. 1975 yılında kurulmuş olan bu bilgi sisteminin çok sayıda aktif üyesi bulunmaktadır. Her merkez kendi ülkesindeki bilimsel çalışmaları İngilizce olarak işler ve merkezi AGRIS veritabanında yerleştirmek üzere FAO' ya gönderir. Sistem 3 milyondan fazla bibliyografik künye içermektedir. Bu sistemde bütün ülkeler aynı yazılım ve yöntemleri kullanarak uluslararası standartların belirlediği bir üst veri modeliyle verilerini işlemektedir. Böylece bilgi alışverişinin sağlıklı, kolay ve aksamadan yapılması sağlanır. Bu sayede bilgiye erişim, paylaşım ve geri çağırma işlemleri de en üst seviyede gerçekleştirilir. Merkezimiz tarım alanındaki bilgilerin sınıflanması için geliştirilen AGRIS'e özgü özel bir sınıflama sistemi kullanarak bilgileri sınıflandırmakta ve WEBAGRIS programı aracılığıyla veritabanına işlemektedir. İndekslemede kullanılan terimler AGROVOC olarak adlandırdığımız kontrollü bir sözlükten seçilmekte ve istenildiğinde 19 dile birden çevrilebilmektedir. Bu şekilde bilimsel bilgi alışverişinin çokdilli olarak yapılabilmesine aracılık edilmektedir. Uluslararası AGRIS sistemine ülkemiz adına katkı sağlayan merkezimiz, Bakanlık araştırma enstitüleri, üniversiteler ve çeşitli araştırma kurumları tarafından üretilen araştırmaların bibliyografik künyelerini sisteme kazandırmaktadır. Ülkemizde tarım alanında üretilen bilimsel bilgiler WEBAGRIS programı kullanılarak bilgisayar ortamında indekslenip sınıflandırılarak uluslar arası sisteme dahil edilmektedir. Şimdiye kadar 9000'den fazla bilimsel çalışma AGRIS sistemine kazandırılmıştır. İsteyen herkes ücretsiz olarak bu veritabanına www.fao.org/agris adresinden erişebilmekte ve serbestçe bilgi taraması yapabilmektedir. ​AGROVOC PROJESİ : AGRIS birimi tarafından 20 dilde versiyonu bulunan ve 40 binden fazla tarımsal terimi içeren AGROVOC tesarus'un Türkçe versiyonu hazırlanarak diğer dillerle birlikte FAO sayfasından kullanıcılara sunulmuştur (http://aims.fao.org/website/Search-Terms/sub).. Bu yayın, tarım, balıkçılık, hayvancılık, gıda, çevre ve ormancılık alanlarına ait kavram, terim ve terimler arasındaki ilişkilerin gösterildiği, kısa açıklamaların yer aldığı bir başvuru eseri olup bilgi alışverişinin doğru, kolay ve hızlı bir şekilde yapılabilmesinde önemli bir role sahiptir. Terim birliğinin sağlanmasına da önemli bir katkı sağlayacak olan bu eser, arama tarama ve indeksleme yapmak isteyen araştırmacı, öğretim üyesi ve uzmanların yararlanabilecektir. AGROVOC'un Türkçe versiyonunda 40 000 'den fazla tarımsal terim bulunmaktadır. Neden böyle bir projeye ihtiyaç duyulmuştur? Tüm dünyada stratejik bir konjonktüre sahip olduğumuz ve Avrupa Birliği içinde yer almaya çalıştığımız şu günlerde tarımla ilgili terminoloji alanında çok fazla bir varlık gösterilememiştir. Ulusal ve uluslararası platformda aynı dili konuşup anlaşabilmek ve bilimin doğru takip edilmesini sağlamak için tarım alanındaki terminolojide gelişmiş ülkelerdeki seviyeye ulaşılarak bu alanda ilerleme kaydedilmesine ihtiyaç duyulmaktadır. Proje ne zaman başlamıştır ve nasıl yürütülmektedir? Ulusal AGRIS Merkezi görevini yürüten Bakanlığımız Yayın Dairesi Başkanlığı tarafından 2008 yılında başlatılan projede tarımın bütün alanlarından bakanlık uzmanı, araştırmacı, öğretim üyesi ve dil uzmanlarından oluşan 17 kişilik bir grup FAO çatısı altında ülkemizi temsil etmekte ve çalışmalarını yürütmektedir. Projenin kapsamı nedir? Bitkisel üretim, hayvansal üretim, veterinerlik, gıda, balıkçılık ve su ürünleri yetiştiriciliği, tarım ekonomisi ve zirai mücadele gibi tarımın bütün dallarını kapsayan ve ormancılık, çevre, beslenme gibi tarımla çok yakından ilişkisi bulunan alanları ilgilendiren yaklaşık 40 bin terimi ve bu terimler arasındaki ilişkileri kapsamaktadır. Türkçe dışında bu platformda hangi diller yer almaktadır? İngilizce, Fransızca, Almanca, Çince, Arapça, İspanyolca, İtalyanca, Japonca, Rusça, Macarca, Portekizce, Farsça, Slovakça, Lehçe, Çekçe, Korece, Hintçe, Lao ve Tai Dili
508
İpekböceklerinde uyku (deri değiştirme) Uykuya giden ipekböceği özellikle ağız kısmından belli olur. Son yaşlar dediğimiz 4 ve 5. yaşlarda küçülerek adeta bir nokta haline gelen ağız kısmından uykuya giden ipekböceğini tanımak çok kolaydır. İlk yaşlarda ise deri renginin değişmesi, baş kısmının irileşmesi ve şeffaflaşması, ağzın küçülmesi uykuya gidişin belirtileridir. Her uyku dönemi sonunda bir kez alt değiştirme (küne alma) yapılmalıdır. Küne almak için ipekböceklerinin geçeceği büyüklükte (0.5-1 cm2) delikleri olan ağlar besleme yatağı üzerine atılır ve ağ üzerine yem verilir. İpekböcekleri taze yapraklara çıkınca ağ ile birlikte kaldırılarak alttaki kurumuş yapraklar vs. temizlenir. Alt değiştirme ile birlikte seyreltme de yapılır. İpekböcekleri uykudan uyandığında yaprak verilmeden 1 saat önce ortamda olabilecek mikroplara karşı kireç uygulaması yapılmalı daha sonra yaprak verilerek seyreltme ve alt değiştirme yapılmalıdır. YETİŞKİN İPEKBÖCEKLERİNİN BAKIM VE BESLENMESİ 4. ve 5 inci yaşlardaki ipekböceklerine yetişkin ipekböcekleri diyoruz. Bu dönem ipekböcekçiliğinde yaprak tüketiminin ve işçiliğin en fazla olduğu dönemdir. İlk yaşların aksine bu yaşlarda yüksek sıcaklık ve nem çok fazla istenmez. Bu dönemde en uygun sıcaklık. 23-24 derece en uygun nem ise %70-75 dir. İlkbahar beslemesinde bu dönem Mayıs ve Haziran aylarına rastlar. Dolayısıyla hava sıcaklığı istenen sıcaklığın üzerindedir. Bu nedenle bu yaşlarda besleme yeri olarak kuzeye bakan serin yerlerin tercih edilmesi gerekir. Ayrıca güneye bakan pencerelerin kalın perdelerle kapatılması, kapıların hava cereyanı olmayacak şekilde açık tutulması yararlı olur. Bu dönemde ipekböcekleri için yaprak kıyılmasına gerek yoktur. 4. yaşta tam yaprak ve filiz, 5 inci yaşta ise şimal verilebilir. 4. yaşta iki veya üç kez 5. yaşta ise günaşırı alt değiştirme ve her alt değiştirmede uygun şekilde seyreltme yapmak iyi ve kaliteli ürün alınması amacıyla faydalı olur. Özetle yaprak temini, alt değiştirme, seyreltme vb. işler, yetişkin ipekböceklerinde yoğun bir çalışmayı gerektirmektedir. Şekil 13:Küne Temizleme Şekil 12:Uyuyan İpekböceği Yetişkin ipekböcekleri tabla, kerevet ve yer beslemesi olmak üzere üç yöntemle beslenir. Tabla beslemesi: Özel olarak yapılmış bir raf sistemi ve buna uygun tablaları gerektirir. En uygun tabla ölçüleri 60x90 cm dır. Genellikle günde 5 kez yemleme ve bir kez alt değiştirme gerektirir. Sık temizlik ve her yemlemede tablaların raflardan çekilmesi gerektiğinden fazla işçilik ister. Kerevet beslemesi: Yetiştirici için en uygun besleme şeklidir. 3-4 katlı ayaklı veya tavandan askılı ranza şeklinde düzenlenen besleme yatakları küçük bir alanda daha fazla ipekböceğinin bakılmasına imkan verir. Katlar arasında en az 70 cm mesafe olmalıdır. Kerevetlerin eni besleyicinin durumuna bağlı olup ortalama 1 metre olmalı. Boyları besleme odasının boyuna uygun olarak seçilmelidir. Yemleme ve diğer işlemler için kerevetler arasında en az 1 metre yer(koridor) bırakılmalıdır. Şekil 15:Kerevet beslemesi Yer beslemesi: Bu yöntemde ipekböcekleri yerde beslenir. Yalnız taban alanı kullanıldığından fazla yer gerektirir. Kerevet ve yer beslemesinde genellikle şimal beslemesi (dut şimallerinin bütün olarak veya ikiye bölünerek ipekböceklerine verilmesi) yapılır. Bu sistemde alt değiştirme işlemi iplerle de yapılabilir. İple alt alma işleminde beslenmeden önce besleme yatağı üzerine birbirine paralel iki ip atılır. Daha sonra şimaller bu iplere dik olarak besleme yatağına konur. İpekböcekleri üstteki yapraklar üzerine çıktığında ipler iki uçtan tutulup kaldırılarak alt değiştirme yapılır.
487
Sığır yetiştiriciliğinde önemli çevre koşullarından bir diğeri de nispi/relatif nemdir. Nispi/Relatif nemin sığırlar üzerine olan etkisini sıcaklıkla birlikte düşünmek gerekir. Bu amaçla günümüzde iklimin hayvan verimliliği üzerine olan etkisini gösteren Sıcaklık Nem İndeksi (SNİ) kavramı kullanılmaktadır. Basit bir termometre ve higrometre ile ölçülen sıcaklık ve nem değerlerine bakılarak aşağıdaki tablodan SNİ hesaplanabilir. % 90 nispi nem de 26 ºC ile % 20 nispi nem de ki 34 ºC (SNİ 78) aynı düzeyde hayvanı etkilemektedir ( 8 ºC’lik fark nem yüksekliği ile eşitlenebilmektedir). Serinletme sistemleri sayesinde daha fazla süt elde etmenin yanı sıra, ineklerin yemden yararlanma değerinin de iyileştiği bilinmektedir. Bu nedenle ülkemizde çevre sıcaklığının 25°C’ye çıktığı yerlerde karlı bir işletme için laktasyondaki ineklerde serinletme sistemleri kullanılması elzemdir. Sıcak stresinin olumsuz etkilerini azaltmak için başlıca 3 strateji uygulanmalıdır: Gölgelik; Gölgelik kullanımı ile ineklere doğrudan ulaşan güneş ışınlarının önlenerek, vücut yüzeyindeki ısının daha düşük düzeyde kalması hedeflenmektedir. Pasif etkiye sahip gölgelik yöntemi, çevre sıcaklığının düşürülmesini sağlamaz. Çevre sıcaklığının 32°C üzerine çıktığı koşullarda gölgelik kullanımının faydalı bir sonuç vermeyeceği göz önünde bulundurulmalıdır. Çevre sıcaklıklarının yüksek olduğu durumlarda, meraya çıkan ineklere gezinti bölgelerinde gölgelik amaçlı ağaçlandırma ile %3’lük süt artışı sağlamak mümkündür. Serinletme bakımında doğal gölgelikler (meşe, söğüt gölgesi gibi) her zaman daha iyi sonuç vermektedir. Çayır-mera alanlarında, ahır avlularında, çatıların üzerinde ağaç gölgelikleri oluşturulmalıdır. Hayvanlar düşük yükseklikteki saç altı gölgelikleri fazla tercih etmemektedirler. Gölgelikler (sundurmalar); saçak altı duvar yüksekliği en az 3 m, çatı eğimi ise yaklaşık 26 olmalıdır. Fan ve Islatma; İnekler üzerine su püskürtme ile birleştirilmiş şekilde fanların kurulumu, sıcak stresinin etkilerini önemli ölçüde azaltabilmektedir. Ülkemiz iklim koşulları dikkate alındığında hava sıcaklığı aylar boyunca 30°C üzerinde seyrettiğinden gölgelik ve fanlar yeterli olmayabilir. Bu nedenle havalandırma (fan) ve yağmurlama(duş) sistemlerinin kurulması zorunludur. Fan ve ıslatma yöntemini kullanan serinletme sistemleri, 30°C ve üzerindeki çevre sıcaklıklarında oldukça etkindir. Diğer bir ifadeyle, çevre sıcaklığı düzeyi arttıkça fan ve ıslatma yönteminin etkinliği de artmaktadır. Fanlar; yemlik üstüne ve sağım öncesi toplama alanlarına, ineğin ayağını bastığı yerden 3 metre yüksekliğe, %10-20 eğimle ineğin sırtına üfleyecek şekilde yerleştirilmelidir. Fanların barınakta dizilişi de çok önemlidir. Fanlar aynı yönde, çaplarının on katı aralıklarla dizilmelidirler. Eğer hayvanların yattığı yerlerde de ihtiyaç olduğu hissedilirse, yatak yerleri hizasına da bir sıra fan dizilmesinde yarar vardır. Çapının on katı mesafesinde aralıklarla dizilen fanlar kötü havayı birbirlerine ileterek barınak dışına atarlar. Böylece ortamda birikmiş olan amonyak, karbondioksit, metan ve ısınmış havadan kurtulmuş olunacaktır. Su; zeminleri ıslatmadan duş sistemi tarzında hayvanların omuzundan sırtına doğru püskürtülmelidir. Su püskürtücüler (spreyler); yem yeme esnasında, sağım salonuna girmeden önceki bekleme yerlerinde ineğin sırtını tam ıslatacak şekilde ayarlanmalıdır. Islatma esnasında suyun hayvanın üzerinden yere akarak; altlık, durak zeminleri ve yemlerin ıslatmasına izin verilmemelidir. İnekleri ıslatmak için suyun en etkili kullanımı konusunda farklı tavsiyeler bulunmaktadır. Bazı uzmanlar, ineklerin yem yeme esnasında, 1 dakika boyunca 1. 5 litre suyla ıslatılmalarını takiben 10 km/saat lik hava akımı ile 4 dakika kurutulmalarını, bazı uzmanlar ise her inek için 3 dakikalık süre boyunca 3. 5 litrelik su püskürtme, takibinde 12 dakikalık sürede ise doğal haline bırakılmasını önermektedirler. Karar verirken hayvanlardaki sıcak stresinin şiddetine göre fan ve su püskürtme döngüsü ayarlanmalıdır. Fanları, durdurup çalıştırmanın, mekanik arızlara ve ekstra enerjiye yol açtığı, bu nedenle bazı uzmanlar fanları sürekli olarak çalıştırmayı daha efektif bulmaktadır. Sağlık için temiz ve kuru prensibine aykırı olacağından, sağımhanede ve durak(yatma) yerlerinde serinletme amacıyla su kullanılmamalıdır. Mastitise zemin oluşturmaması için serinletme sırasında püskürtülen suyun meme ve meme başlarını ıslatmasına asla izin verilmemelidir. İneğin sırtına hortumla su tutmak, sisleme tarzında küçük partiküllerle püskürtme yapmak, püskürtücüleri sürekli çalıştırmak aynı sonucu vermemektedir. Bu tip işlemler barınağın nemini arttıracağı için hayvanın konforunu bozmaktadır.
582
TUJ Yayılma Alanı: Kars ili, Çıldır ilçesi ve Ardahan, Iğdır İlleri Verim Yönü : Kombine, et, yapağı ve süt Genel Tanımı: Genellikle vücut küçük yapılıdır. Baş küçük, profili düz ve sarkık kulaklıdır. Alnın göze kadar olan kısmı kısımları genellikle çıplaktır. Vücut parlak beyaz renktedir. Burun, göz ve ağız etrafı ile ayaklarda siyah pigment bulunur. Göz etrafında, tarsal ve carpal eklemlerinde koyu renk tercih edilir. İncikleri siyah veya kahverengi olanlara da rastlanmaktadır. Tırnakta koyu gri tondan siyaha yakın bir renk dağılımı gözlenmektedir. Tırnak üstünde siyah pigmentasyon görülür. Yapağı kaba karışık ve halı ti- pidir. Erkekler boynuzlu, boynuz öne doğru helezoniktir. Dişiler boynuzsuzdur, boynuzlulara da rastlanmaktadır. Oyluğu yağlı bir ırktır. Kuyruk çok kısa ve kuyruk omurları orta kısımda yukarıya doğru bükülmüş, ince ve yağsız kuyruk ucu aşağıya doğru yönelmiştir. Bundan dolayı kuyruğun yünsüz, çıplak alt tarafı arkadan bakılınca görülür. Irka Özgü Ayırıcı Özellikler : Sürü içgüdüsü, analık içgüdüsü ve yürüme yeteneği iyidir. Yapağı incelik ve uzunluk bakımından oldukça bir örnektir. Yetiştirme Koşulları : Dağlık, yüksek rakımlı ve engebeli arazi şartlarına sahip bölgelerde yetiştirilir. Meraları iyi değerlendirir. Vücut Ölçüleri ve Verim Özellikleri Vücut Ölçüleri Erkek Dişi Verim Özellikleri Dişi Cidago Yüksekliği (cm) 61 Laktasyon Süt Verimi (kg) 45 Vücut Uzunluğu (cm) 71 Laktasyon Süresi (gün) 124 Doğum Ağırlığı (kg) 3.8 3.7 Yapağı Verimi ( kg ) 2.0-2.5 18 aylık Canlı Ağırlık (kg) 50-55 45-50 Karkas Ağırlığı (kg) 20 Günlük Canlı Ağırlık Artışı (g) 190 Kuzu Verimi 1.2 SAKIZ Ya yılma Alanı : Çeşme, İzmir, Aydın, Marmara ve Ege Sahilleri Verim Yönü: Süt ve döl Genel Tanımı: Vücut dar ve yüksek, bacaklar uzundur. Vücut beyazdır, göz, ağız, burun ucu, kulak ve ayaklarda siyah lekeler vardır. Baş, bacaklar ve karın altı yapağısızdır. Yapağı tipi kaba karışıktır. Erkekler kuvvetli spiral boynuzlu, dişiler boynuzsuzdur. Kuyruğun dip kısmı az yağlı, üçgen görünümlü, uç kısmı yağsız, ince ve uzundur. Meme bezel yapıdadır. Bol süt verimine uygun, geniş, sarkık ve meme uçları genellikle iridir. İkiden fazla meme başı bulunur. Irka Özgü Ayırıcı Özellikler: Erken gelişen bir ırktır. Döl ve süt verimi yüksektir.Adaptasyon kabiliyeti düşüktür. Eti lezzetlidir. Sürü içgüdüsü zayıftır. Yetiştirme Koşulları: Aile işletmelerinde 3-5 başlık sürü halinde yetiştirilir. Ortalama 180-200 kg süt vermekle birlikte iyi bakım besleme koşullarında 500 kg ve üstünde süt veren koyunların sayısı az değildir. Döl ve süt veriminin yüksek olması nedeniyle özellikle verim dönemlerinde ek yemleme yapılmaktadır. Vücut Ölçüleri ve Verim Özellikleri Vücut Ölçüleri Erkek Dişi Verim Özellikleri Dişi Cidago Yüksekliği (cm) 75 73 Laktasyon Süt Verimi (kg) 180-200 Vücut Uzunluğu (cm) 75 72 Laktasyon Süresi (gün) 190 Doğum Ağırlığı (kg) 3.2 3 Yapağı Verimi (kg) 2 Ergin Canlı Ağırlık (kg) 70 50 Damızlık Yaşı (ay) 8-9 Günlük Canlı Ağırlık Artışı (g) 242 Kuzu Verimi 2 HERİK Yayılma Alanı : Amasya ili ve ilçeleri Verim Yönü : Kombine, et, süt ve yapağı Genel Tanımı : Akkaraman ve Morkaraman koyunlarının, Karayaka koçlarıyla melezlenmesiyle elde edilmiş yarım yağlı kuyruklu ve kaba yapağılı bir tiptir. Vücut ve baş orta büyüklükte olup erkeklerde burun dışbükeydir. Boyun ve bacaklar orta uzunluktadır. Sağrı cidagodan biraz yüksektir. Yapağısı genel olarak beyazdır, kahverengi-siyah olanlara da rastlanır. Vücudun yapağısız kısımları olan; baş ve bacaklarda siyah-kahverengi leke ya da benekler görülür. Genel olarak erkekler boynuzlu dişiler boynuzsuzdur. Boynuz, erkeklerde baştan öne ve yana doğru açılan kıvrımlı ve kuvvetli, dişilerde ise zayıftır. Kuyruk vücuda bağlantı noktasında geniş, aşağıya indikçe daralır ve tarsal eklemlere bazen daha da aşağıya uzanır. Kuyruğun geniş kısmı genel olarak düz olup, bazılarında iki parçalı yapıyı andıran oluk görülür. Kuyruk ucu genel olarak yağlıdır. Irka Özgü Ayırıcı Özellikler: Hırçın ve tedirgin yapılıdır. Dışarıdan gelecek en ufak uyarıya dahi duyarlıdır. Yetiştirme Koşulları: Düşük rakımlı tepelik alanlar ile düz arazilerde yetiştirilir. Sıcağa karşı duyarlı olup, yağışlı ve nemli hava şartlarına uyum sağlamıştır. Vücut Ölçüleri ve Verim Özellikleri Vücut Ölçüleri Erkek Dişi Verim Özellikleri Dişi Cidago Yüksekliği (cm) 65 61 Yapağı Verimi (kg) 1.8- 3.5 Vücut Uzunluğu (cm) 67 62 Damızlık Yaşı (ay) 18 Doğum Ağırlığı (kg) 3.5 3.3 Kuzu Verimi 1.1 Ergin Canlı Ağırlık (kg) 60 47 HEMŞİN Yayılma Alanı: Doğu Karadeniz Bölgesinde Artvin ve Rize illeri Verim Yönü: Kombine, et ve süt Genel Tanımı: Vücut sağlam ve orta iriliktedir. Genel olarak boyun kısa, göğüs nispeten dar, sağrı ve bacaklar orta yüksekliktedir. Sağrı cidagodan biraz yüksektir. Küçük kulaklıdır. Kulaksız koyunlar da bulunmaktadır. Vücut rengi genellikle siyahtan kahverengiye kadar değişmekte ve kirli beyaz olanlarına da rastlanmaktadır. Beyaz renkli olanlarda göz kenarları, alın ve bacaklarda siyah lekeler bulunmaktadır. Yüz ve baş genel olarak yapağılıdır. Arka bacaklar ince yapağı ile kaplıdır. Çoğunlukla boynuzsuzdur. Boynuzu olan erkeklerde boynuz büyük ve helezonidir. Dişilerde zayıf boynuz görülebilir. Kuyruk yapısı tek parça olup dip kısmı geniş, tarsal bölgesine doğru daralır ve uç kısmında ince bir parça bulunur. Irka Özgü Ayırıcı Özellikler: Yerli ırklar içinde en uzun kuyruk yapısına sahiptir. Engebeli ve kayalık bölgelerde yürüme ve tırmanma yeteneği çok iyidir. Yüksek rakımlı ve fakir meraları çok iyi değerlendirir. Dayanıklılık, yaşama gücü ve kötü çevre koşullarına adaptasyon yeteneği yüksektir. Analık ve sürü içgüdüsü yüksek, hırçın tabiatlıdır. Yetiştirme Koşulları: Yağışlı ve nemli Doğu Karadeniz iklimine iyi uyum sağlamıştır. Yüksek ve dağlık bölge meralarını çok iyi değerlendirir. Karlı dönemlerde açık veya bir tarafı kapalı ağıllarda barındırılır. Bu dönemde besleme kaba yem ağırlıklıdır. Vücut Ölçüleri ve Verim Özellikleri Vücut Ölçüleri Erkek Dişi Verim Özellikleri Dişi Cidago Yüksekliği (cm) 79 73 Laktasyon Süt Verimi (kg) 110 Vücut Uzunluğu (cm) 72 68 Laktasyon Süresi (gün) 135-170 Doğum Ağırlığı (kg) 3.4 3.1 Yapağı Verimi (kg) 1.7 Ergin Canlı Ağırlık (kg) 65-70 55-60 Damızlık Yaşı (ay) 18 Günlük Canlı Ağırlık Artışı (g) 215 180 Kuzu Verimi 1.1
905
5. Besleme Bıldırcın yavruları çok hızlı gelişir. Bu nedenle başlama yemlerinde %25-28 düzeyinde protein bulunmalıdır. İlk 3 hafta boyunca yavruların başlama yemi ile beslenmeleri gerekir. Bu dönemde enerji gereksinimi ise 2.600-3.000 Kcal ME/kg dır. Genellikle ilk üç haftalık dönemde yüksek proteinli ve enerjili hindi civciv yemi kullanılması önerilir. 6. Cinsiyet Tespiti Canlı ağırlık ortalamaları ergin erkeklerde 110-130 gram ergin dişilerde ise 120-160 gram arasındadır. Görünüş olarak erkeklerin göğüs tüyleri düz kahve renkli, dişilerin ise gri renkli ve siyah beneklidir. Ayrıca erkeklerin ve dişilerin başlarında göğüs tüylerinin renginde şeritler yer alır. Civcivler 2 haftalık olur olmaz tüylerin rengine bakılarak cinsiyet tespiti mümkündür. Ancak kesin olarak 3 haftalık bıldırcınlarda cinsiyet tespit edilebilir. 7. Yumurta Verimi Japon bıldırcınlarının gelişme hızları ve yumurta verimleri oldukça yüksektir. Japon bıldırcınlarının yumurta ağırlığı canlı ağırlığının % 7 - 8’i kadardır. Bu oran tavuklardaki % 3 ve hindilerdeki % 1 ile karşılaştırıldığında oldukça yüksektir. Erkekler yaklaşık olarak 36 günde, dişiler ise 42 günde eşeysel olgunluğa erişirler. Bıldırcın anaçları yılda 250-300 kadar yumurta verebilirler. Resim 5: Bıldırcın yumurtaları Yumurta ağırlığı 9-13 gram arasındadır, daha ağır yumurtalara da rastlanılabilirse de kabuk kalitesindeki bozukluklar ve çift sarılılık nedeniyle kuluçkalık yumurta olarak kullanılması mümkün değildir. Beş bıldırcın yumurtasını bir tavuk yumurtasına eşdeğer kabul ederek değerlendirecek olursak; fosfor 5 kat, demir 7-8 kat, B1 vitamini 6 kat ve B2 vitamini 15 kat daha yüksektir. 8. Canlı Ağırlık ve Karkas Günlük civcivlerde canlı ağırlık 5.9-9.0 gramdır (48, 59). Bir haftalık civcivlerin ağırlığı yaklaşık 3-6 katına ulaşır. Erkek ve dişilerin ağırlıkları seksüel olgunluğa ulaşıncaya kadar birbirine benzerlik gösterir. Olgunluk sonrası dişiler erkeklerden daha ağırdır ve bu artışın yumurtalıklar, karaciğer ve ince bağırsaklardaki artıştan kaynaklandığı ifade edilmektedir. Bıldırcın 5-6 haftalık olunca kesim çağına gelir. Canlı ağırlığı 120-150 gr.,karkas ağırlığı ise 70-85 gr. arasında gelmektedir. Islah yolu ile bu ağırlıklar daha da artırılabilir. Bıldırcın etinin, koyu renkli, yumuşak ve lezzetli olup, yemek için broiler tavukların kullanıldığı her türlü tarzda hazırlanması mümkündür. Resim 6: Bıldırcın karkasları Kuşlar paketlenmeden önce, normal olarak göğüs kemikleri alınıp, bacak kemikleri yerinde bırakılır ve satış noktalarına ulaştırılır. Bıldırcın eti mükemmel bir ve Niasin B1, B2, B6 vitaminleri, mineral ve yağ asitleri ile pantotenik asit kaynağı olduğu belirlenmiştir. Tablo 3. Değişik yaşlarda kesilen erkek ve dişi bıldırcınlarından elde edilen sonuçlar. Kesim yaşları (gün) 35 42 49 Canlı ağırlık erkek, gr 115 115 124 Karkas ağırlığı erkek, gr 74 70 81 Canlı ağırlık dişi, gr 128 141 145 Karkas ağırlığı dişi, gr 84 77 82 9. Barındırma Et üretimi amacıyla bıldırcın yetiştirmek isteyenler besiye alacakları yavruları kendileri üretmek zorundadır. Çünkü besi için gereken yavruları üreten özel kuluçka işletmeleri yoktur. Bu nedenle üretici, damızlık yetiştiriciliği, kuluçkalık ve besicilik gibi üretimdeki çeşitli aşamaların zorluklarını göğüslemek durumundadır. Ancak bu zorluklarına karşılık küçük bir kapalı alanda yeterli ve karlı üretim yapılabilmesi gibi bıldırcın yetiştiriciliğinin önemli bir üstünlüğü vardır. Bıldırcın işletmesi kurulacak arazide yol, su ve elektrik gibi olanaklar bulunmalı, yoksa bunlar sağlanmalıdır. İşletme sakin bir yerde kurulmalı, pazar için iyi ulaşım imkanları olmalıdır. Yerleşim alanları içinde bıldırcın işletmesi kurulması doğru değildir. Sinek ve kokuya neden olmasından dolayı çevreden şikâyetler olabilir. Bıldırcın üretiminde damızlıkların barındırılması, yavruların büyütülmesi ve besi için kümes ya da kümeslere gereksinim vardır. Ayrıca yavru üretimi için bir kuluçka birimi olmalıdır. Bu birimler kapasiteye göre ayrı binalar biçiminde yapılabileceği gibi, aynı bina içinde çeşitli amaçlara uygun bölmeler biçiminde de olabilir. Her işletme amaçladığı üretim kapasitesine göre binanın ve bölmelerin büyüklüğünü belirlemelidir. Bıldırcın kümeslerinin yönü, yani uzun eksenin doğrultusu, kümesin sıcaklıktan etkilenmesi bakımından önem taşır. Sıcak bölgelerde yaz aylarında güneşin olumsuz etkisinden kaçınmak için uzun eksen Doğu-Batı doğrultusunda olmalıdır. Eğer saçak uzunluğu da yeterli olursa, güneş yaz aylarında dik bir yörünge çizdiği için kümes içi sıcaklığının aşırı yükselmesi önlenmiş olur. Sıcak olan bölgelerde 1.5 m. ye varan saçak uzunlukları önerilmektedir. Soğuk bölgelerde kümesler Kuzey-Güney yönünde yapılabilir. Böylece kümesin daha çok ısınması sağlanabilir. Yüksek yerlerde ve deniz kıyılarında kuvvetli rüzgâr zararlı bir etmendir. Bundan dolayı kümeslerin rüzgâra açık olarak yapılması doğru olmaz. Kümesler açık ya da kapalı olarak yapılabilir. Ülkemiz koşullarında açık kümesler(perdeli-pencereli) tercih edilebilir. Kümeslerin ya da kümes içinde çeşitli amaçlar için kullanılacak bölmelerin büyüklüğü, öngörülen üretim kapasitesine, barındırma sistemine (kafes veya yer) ve kuşkusuz sermaye durumuna göre değişir. Yerde yetiştirme tercih edilirse yataklı sistem kullanılabilir. Bu durumda yazın yetiştirmede 3-5 cm., kışın 5-8 cm. Yüksekliğinde odun talaşı, çeltik kavuzu veya saman yataklık olarak kullanılmalıdır. Kümes büyüklüğünün belirlenmesinde ölçü olarak metre kare taban alanında barındırılacak hayvan sayısının alınması gerekir. Erişkin bıldırcınlarda en uygun kümes ısısı 21-27 °C arasındadır.
730
İVESİ Yayılma Alanı : Güneydoğu Anadolu Bölgesi Verim Yönü: Kombine, süt verim öncelikli Genel Tanımı : Vücut sağlam ve orta yapılıdır. Süt tipine uygun, ince fakat sağlam kemik yapısına sahiptir. Vücut beyaz-krem renklidir. Baş, kirli sarı- kahverengi, siyah ve beyaz olmak üzere üç farklı renkte olabilir. Çoğunlukla alında beyaz leke vardır. Kulak ve burunda lekeler ile ayaklarda pigmen tasyon bulunur. Yağlı kuyrukludur. Büyük, yağlı esas kuyruk kitlesinin üzerinde yağsız bir parça bulunur. Kuyruğun yağlı bölümünde alttan başlayıp ortaya kadar uzayan çıplak bir oyuk bulunur. Erkeklerde boynuzlar geriye, aşağıya doğru ve helezoni yapıdadır. Boynuzsuz ve hilal şeklinde boynuzlulara da rastlanır. Dişilerde % 10 oranında zayıf boynuz ve koç boynuzluluk görülür. Meme, yüksek süt verimine uygun şekilde bezel yapıdadır.Memevememe başı formu değişkendir. Irka Özgü Ayırıc ıÖzellikler : Sıcak ve kurak iklim koşullarına çok iyi uyum sağlamıştır. Bu koşullarda uzun mesafeleri yürüyebilir. Analık iç güdüsü gelişmiştir. Değişik çevrelere uyum yeteneğinin yüksek ve sürü iç güdüsünün gelişmiş olması, İvesi'lerin diğer sütçü ırklara üstünlüğü olarak kabul edilir. İsrail İvesi'lerinin kökeni Anadolu İvesisi'dir. Yetiştirme Koşulları: Göçer sistem içinde yetiştirilir. Sıcak ve kurak iklim hayvanı olmakla birlikte değişik çevre koşullarına adaptasyon yeteneği iyi olup soğuk karasal iklim koşullarında bile başarıyla yetiştirilebilmektedir. İvesiler, 40-45 °C'leri bulan sıcak ve kurak çöl şartlarında sürü koyunculuğu şeklinde yetiştirilebilmektedir.Yetersiz mera. barınak ve bakım besleme koşullarında yetiştirilebilir. Besleme kış dönemi dışında mera ve anız otlatmasına dayalıdır. Kış aylarında ağırlıklı olarak samana dayalı, az miktarda dane destekli besleme uygulanır.Yetersiz, basit ve düşük maliyetli ağıllarda barındırılır.Yağışlı ve nemli bölgelerde adaptasyon güçlüğü olmaktadır. Vücut Ölçüleri ve Verim Özellikleri Vücut Ölçüleri Erkek Dişi Verim Özellikleri Dişi Cidago Yüksekliği (cm) 66 65 Laktasyon Süt Verimi (kg) 172 Vücut Uzunluğu (cm) 62 59 Laktasyon Süresi (gün) 185 Doğum Ağırlığı (kg) 4.6 4.4 Yapağı Verimi (kg) 2.5 Ergin Canlı Ağırlık (kg) 74 50 Damızlık Yaşı (ay) 18 Günlük Canlı Ağırlık Artışı (g) 264 Kuzu Verimi 1.1 ÇİNE ÇAPARI Yayılma Alanı: Aydın ili, Çine ve Bozdoğan ilçeleri ve Madran Dağı Verim Yönü: Kombine, et ve süt Genel Tanımı : Vücut orta büyüklüktedir. Baş vücuda göre biraz küçük, kulaklar orta büyüklükte ve sarkıktır. Vücut genellikle bej veya açık gri renkte, baş, kulaklar, bacaklar ve karın altı kahverengiden siyaha kadar değişebilen tonlardaki renkle ya da bu renkleri içeren lekelerle kaplıdır. Kaba karışık yapağılıdır. Erkekler güçlü spiral boynuzlu, dişiler çoğunlukla boynuzsuzdur. Yağlı kuyruklu olup diğer yağlı kuyruklu yerli koyun ırklarından daha toplu bir kuyruk yapısına sahiptir. Kuyruk ucu ince ve içe kıvrıktır. Sağıma elverişli iri meme başlarına sahiptir. Yetiştirme Koşulları: Genelde dağlık alanlarda yerleşik aile işletmesi şeklinde sundurma tipi veya kargı ve çalılarla oluşturulmuş basit barınaklarda yetiştirilmektedir.Yaz aylarında gündüz, kış aylarında ise gece barınakta tutulmaktadır.Genelde tepe ve dağlık alanlarda otlatılmaktadır. Meraları yaz ve sonbahar başlangıcında genelde zayıf kuru otlarla, diğer dönemlerde ise çok güçlü sayılmayacak yeşil otlarla kaplıdır.Aşım veya doğum dönemi gibi kritik süreçlerde ekonomik gücü yeterli olan yetiştiriciler meraya ilaveten çok az miktarda kesif yem desteği sağlayabilmektedir. Vücut Ölçüleri ve Verim Özellikleri Vücut Ölçüleri Erkek Dişi Verim Özellikleri Dişi Cidago Yüksekliği (cm) 70 65 Laktasyon Süt Verimi (kg) 50 Vücut Uzunluğu (cm) 64 62 Laktasyon Süresi (gün) 145-150 Doğum Ağırlığı (kg) 4.0 3.5 Yapağı Verimi (kg) 1.2 Ergin Canlı Ağırlık (kg) 55-60 35-40 Damızlık Yaşı (ay) 18 Günlük Canlı Ağırlık Artışı (g) 210 Kuzu Verimi 1.1
532
Çilek yetiştiriciliği: Toprak Hazırlığı - Dikim Hem çilek meyvesi üretiminde ve hem de fide üretiminde toprak hazırlığına yaz-sonbahar döneminde başlanır. Çilek dikilecek toprak, kumsal ise 4-6 ton, normal topraklarda 3-4 ton yanmış çiftlik gübresi, toprak tahlilinden sonra da gerekli olan gübre verilmelidir. Gübrelemeden sonra, toprak işlenerek gübrenin toprağa karışması sağlanmalıdır. Yastıkların yüksek olması daha iyi drenajı sağlamaktadır. Toprak iyice işlendikten sonra dikim yastıkları aşağıdaki dikim aralıklarında hazırlanmalıdır. Masura genişliği 60-70 cm Masuralar arası 30-40 cm Masura yüksekliği 15- 20 cm Bitkilerin dikim aralığı ; Sıra üzeri 30–35 cm ve sıra arası 25–30 cm Tüm çok yıllık meyve türlerinde kârlı bir verimliliğe ulaşmak için örtü bitkisinin ve yeşil gübrelemenin önemli rolü vardır. Çilek tarımında da yabancı ot problemi sıkça karşımıza çıkmaktadır. Bu problemi dikim öncesi yapılacak münavebe bitki uygulaması ile azaltmak mümkündür. Arpa ve baklagillerin ardı ardına ekilmesi ile birçok yabancı otun çıkışı engellenmekte ve uzun vadede toprağın verimliliğini ve toprak organik maddesini sağlamaktadır. Örtü bitkileri ve münavebe uzun vadede hastalık ve zararlıları yok edilmesinde (veya baskı altına alınmasında) ve verimliliğin sağlanmasında önemli yararları vardır. Bitki atıklarından elde edilmiş kompost kullanımı da bu amaçlı alternatif tamamlayıcı olarak kullanılabilmektedir. Komposttun sadece yastıkların üzerine yayılması (karıklarda kullanılmadan) verimlilikte faydalı olacaktır. Bu amaçla 2.5-3.5 ton/da kompost yeterli olmaktadır. Malçlama Çilek üretim alanının plastik, saman, kuru ot v.s. ile örtülmesine “malçlama” denir. Malçlama ile yabancı ot kontrolü, sulama aralığının uzatılması, meyvelerin temiz kalması, meyvelerde daha az meyve çürüklüğü (Botrytis) görülür. Çilek yetiştiriciliğinde saman da malçlama malzemesi olarak kullanılmakta. Ancak saman ilk yıl olumlu etkisi yanında daha sonraki yıllarda sümüklü böcek, salyangoz ve diğer zararlılar için barınma yeri olabilmektedir. En pratik malçlama, plastik malç veya örme plastik örtü tipleri ile yapılmaktadır. Çilek yetiştiriciliğinde yabancı ot mücadelesi amacıyla siyah plastik tercih edilmektedir. Siyah plastik, güneş ışınlarını engellediği için, yastıklar serin kalmakta, sulama aralığı uzamakta ve plastik altında kalan bitkiler daha yavaş gelişmektedir. Dikim Zamanları Yaz Dikimi Yaz dikiminde Frigo fideler kullanılmaktadır. Frigo fide; fidelikten Aralık-Ocak aylarında sökülerek temizlenen fidelerin mantari hastalıklara etkili ilaçlama yapıldıktan sonra –2 °C de soğuk hava depolarında muhafaza edilmesi demektir. Dikim sırasında fide kökleri 8-10 cm kalacak şekilde ve taç tuvaleti 2-3 genç yaprak olacak şekilde yapılıp, %1’lik fungisit çözeltisine batırıldıktan sonra Şekil 2’de olduğu gibi dikimi yapılır. Dikimden sonra mutlaka bolca can suyu verilmelidir. Daha sonraki günler fideler kontrol edilip, derin ve yüzlek dikilenler düzeltilmelidir. Dikimi yapılan frigo fideler, 15-20 gün süresince günde 3-4 defa yağmurlama sulama ile sulanmalıdır. Aksi halde, yılın en sıcak günleri olmasından dolayı fidelerin tutma şansı azalmaktadır. Yaz dikiminde dikimden sonra açan çiçekler mutlaka koparılmalıdır. Bu sistemde 30 x 35 cm aralık ve mesafelerde üçgen dikim yapılır. Dekara 6.000-7.000 adet fide kullanılmaktadır. Yetiştirme bölgesi ve bakım şartlarına bağlı olarak bu dikim sisteminde bir dekarlık alandan 5-7 ton ürün alınabilmektedir. Kış dikimine göre verim 2-3 kat fazladır. Kış Dikimi Kışları ılık geçen yerlerde (Akdeniz Bölgesi) Ekim-Kasım aylarında taze fide ile yapılan dikim şeklidir. Dikim sırasında fide kökleri 8-10 cm kalacak ve taç tuvaleti 2-3 genç yaprak olacak şekilde yapılıp, %1’lik fungisit çözeltisine batırıldıktan sonra Şekil 2’de olduğu gibi dikim yapılır. Derin ve yüzlek dikimden kaçınılmalıdır. Dikimden sonra bolca can suyu verilmeli ve fideler kontrol edilip, derin ve yüzlek dikilenler düzeltilmelidir. Dikim 25 x 30 cm arlık ve mesafelerle üçgen şeklinde yapılır. Dekara 7.000-8.000 adet fide gerekir. Verim, dekara birinci yıl 750-1000 kg dır. Ancak ikinci yıl 4-5 ton ürün alınabilir. Sonbahar Dikimi Fidelikten sökülen taze fidelerle Eylül-Ekim aylarında yapılan dikim şeklidir. Dikim sırasında fide kökleri 8-10 cm kalacak ve taç tuvaleti 2-3 genç yaprak olacak şekilde yapılıp, %1’lik fungisit çözeltisine batırıldıktan sonra Şekil 2’de olduğu gibi dikim yapılır. Dikimden sonra bolca can suyu verilmelidir. Fideler kontrol edilip derin ve yüzlek dikilenler düzeltilmelidir. Dikim 25 x 30 cm arlık ve mesafelerle üçgen şeklinde yapılır. Dekara 7.000- 7.500 adet fide dikilir. Verim, dekara birinci yıl 500-750 kg dır. Ancak ikinci yıl 3-4 ton ürün alınabilir. Ülkemizde fide dikim zamanları bölgelere ve kullanılan fide niteliğine göre değişmektedir (Çizelge 1). Çilekte genelde sonbaharda yapılıyorsa da ülkemizde son yıllarda (özellikle Akdeniz bölgesinde) “frigo fide” kullanılarak yazın dikim yapılmaktadır.
664
GÖKÇEADA Yayılma Alanı: Gökçeada, Çanakkale ve Kuzey Batı Anadolu Verim Yönü: Kombine, süt ve et Genel Tanımı: Küçük yapılıdır. Vücut beyaz, göz, ağız, burun ucu, kulak ve ayaklarda siyah lekeler görülür. Erkekler kuvvetli spiral boynuzlu, dişiler boynuzsuzdur. Yağsız, ince ve uzun kuyrukludur. Irka Özgü Ayırıcı Özellikler: süt verimi ve yaşama gücü oldukça yüksektir. Sert iklimli bölgelerde de yetiştirilebilmektedir. Çobansız sürüler halinde, yarı yaban yaşam sürer. Erken yaşta cinsel olgunluğa erişir. Hastalıklara dayanıklıdır, herhangi bir aşılama programı uygulanmaksızın yetiştirilebilir. Yetiştirme Koşulları: En çok Gökçeada (İmroz) adasında engebeli ve dağlık arazide, düşük kaliteli mera alanlarında çobansız olarak yetiştirilmektedir. Yarı entansif yetiştiricilik uygulamalarına da rastlanmaktadır. Ağır kış koşullarında barınaklara alınan koyunlara ek yemleme uygulanmaktadır. Vücut Ölçüleri ve Verim Özellikleri Vücut Ölçüleri Erkek Dişi Verim Özellikleri Dişi Cidago Yüksekliği (cm) 61 Laktasyon Süt Verimi (kg) 121 Vücut Uzunluğu (cm) 63 Laktasyon Süresi (gün) 204 Doğum Ağırlığı (kg) 3.8 3.7 Yapağı Verimi (kg) 2.2 Ergin Canlı Ağırlık (kg) 55 48 Damızlık Yaşı (ay) 16 Günlük Canlı Ağırlık Artışı (g) 191 Kuzu Verimi 1.2 KARACABEY MERİNOSU Yayılma Alanı : Marmara Bölgesi, ağırlıklı olarak Güney Marmara Verim Yönü: Et, Yapağı Genel Tanımı : Kıvırcık ile Alman Yapağı Et Merinosu melezlenmesiyle elde edilmiş olup % 90 üzerinde Merinos genotipi taşımaktadır. Vücut geniş, derin, yuvarlak yapılı, orta uzunlukta, sırt düzgün ve geniş, sağrı geniş ve az düşük, bacaklar orta uzunlukta ve iriliktedir. Butlar dolgun ve derindir. Başın yüz kısmı ile bacak uçları çıplaktır. Renk beyazdır. Kuyruk yağsız, uzun ve incedir. Erkekler % 10-15 boynuzlu, dişiler boynuzsuzdur. Yapağısı ince, bir örnek olup tekstile uygundur. Irka Özgü Ayırıcı Özellikler: Yaşama gücü yüksektir. Hemen tüm yıl kızgınlık gösterir. Kuzuların büyüme hızı yüksektir. Koyunlar iyi huylu, sürü içgüdüsü oldukça iyi, sürü halinde yönetilmesi kolaydır. Sağım ve kırkıma olumsuz tepki vermez. Analık içgüdüsü iyidir. Bulunduğu bölge şartlarına uyumlu ve hastalıklara dirençlidir. Yetiştirme Koşulları: Bakım ve besleme koşulları daha iyi olan ve kısmen de entansifleşme eğilimi görülen işletmelerde ve engebesi az ovalık kesimlerde tercih edilen bir ırktır. Vücut Ölçüleri Erkek Dişi Verim Özellikleri Dişi Cidago Yüksekliği (cm) 77 73 Laktasyon Süt Verimi (kg) 78 Vücut Uzunluğu (cm) 73 72 Laktasyon Süresi (gün) 140 Doğum Ağırlığı (kg) 4.5 4.3 Yapağı Verimi ( kg ) 3.6 Ergin Canlı Ağırlık (kg) 80-100 60-65 Damızlık Yaşı (ay) 10-14 Günlük Canlı Ağırlık Artışı (g) 322 Kuzu Verimi 1.4 ANADOLU MERİNOSU Yayılma Alanı: İç Anadolu Bölgesi'nin batı kısımları Verim Yönü: Kombine, et ve yapağı Genel Tanımı: Alman Yapağı Et Merinosu ile Akkaramanın melezlenmesiyle Polatlı ve Altınova Tarım İşletmelerinde elde edilmiştir. Bu merinos tipi % 75-80 Alman Yapağı Et Merinosu genotipi taşır. Baş uzunluğu ve genişliği orta, dudaklar kalın, kulaklar yatay ve geniş, boyun kısa ve kalın, vücut iri, geniş, derin ve uzun, butlar dolgun ve etli, bacaklar uzun ve kuvvetlidir. Renk beyazdır. Başın yüz kısmı ile bacakların alt kısımları çıplaktır. İnce, birörnek, 60-64 S yapağılıdır. Erkek ve dişiler genelde boynuzsuzdur. Kuyruk yağsız, ince ve kısadır. Irka Özgü Ayırıcı Özellikler: İç Anadolu Bölgesi şartlarına adapte olmuştur. Değişik çevre şartlarına adaptasyon yeteneği yüksektir. Yürüme yeteneği, sürü ve analık içgüdüsü iyidir. Yetiştirme Koşulları: İç Anadolu'nun az engebeli ve yetersiz mera şartları ile karasal iklimine uyum sağlamıştır. Bununla birlikte bakım besleme ve barındırma koşulları nispeten iyi olan işletmelerde başarılı bir şekilde yetiştirilmektedir. Barınaklar genellikle meraya yakın yerlere inşa edilmektedir. Karlı dönemlerde ağılda barındırılır. Meranın durumuna ve mevsime göre ek yemleme yapılmaktadır. Vücut Ölçüleri Erkek Dişi Verim Özellikleri Dişi Cidago Yüksekliği (cm) 75 66 Laktasyon Süt Verimi (kg) 70-90 Vücut Uzunluğu (cm) 86 74 Laktasyon Süresi (gün) 120 Doğum Ağırlığı (kg) 4.3 4.1 Yapağı Verimi (kg) 3.0-3.5 Ergin Canlı Ağırlık (kg) 80-90 50-55 Damızlık Yaşı (ay) 18 Günlük Canlı Ağırlık Artışı (g) 240 Kuzu Verimi 1.4 ORTA ANADOLU MERİNOSU Yayılma Alanı: Orta Anadolu Bölgesi Verim Yönü: Kombine, et ve yapağı Genel Tanımı: Akkaraman ırkı ile Alman Et Merinosu melezlenmesiyle elde edilmiştir. Yaklaşık % 80 Alman Yapağı Et Merinosu, % 20 Akkaraman genotipi taşımaktadır. Vücut iri yapılıdır. Baş uzunluğu ve genişliği orta, dudaklar kalın, kulaklar yatay ve geniş, boyun kısa ve kalın, vücut geniş, derin ve uzun, butlar dolgun ve etli, bacaklar uzun ve kuvvetlidir. Yapağı rengi beyazdır. Bacakların alt kısımları ile yüz çıplaktır. Yapağısı ince ve birörnek elyaftan oluşmaktadır. Erkek ve dişiler genelde boynuzsuzdur. Kuyruk yağsız, ince ve uzundur. Irka Özgü Ayırıcı Özellikler: Akkaraman koyunlardan kök aldığı için Orta Anadolu şartlarına iyi uyum sağlamış ve hastalıklara karşı dayanıklı, yaşama gücü yüksek bir ırktır. Değişik çevre koşullarına adaptasyon yeteneği, analık ve sürü içgüdüsü oldukça iyidir. Kuzu verimi ve büyüme hızı Akkaramana göre yüksektir. Yetiştirme Koşulları: Orta Anadolu şartlarında kış aylarında bir süre ağılda; diğer zamanlarda gündüz merada, geceleri açık çevrili yerlerde yetiştirilir. Yerli ırklardan sonra kurak meralardan en iyi yararlanabilen koyun ırkıdır. Bakım, besleme şartları nispeten iyi işletmelerde başarılı şekilde yetiştirilmektedir. Vücut Ölçüleri ve Verim Özellikleri Vücut Ölçüleri Erkek Dişi Verim Özellikleri Dişi Cidago Yüksekliği (cm) 76 68 Laktasyon Süt Verimi (kg) 60-70 Vücut Uzunluğu (cm) 88 75 Laktasyon Süresi (gün) 150 Doğum Ağırlığı (kg) 4.4 4.1 Yapağı Verimi (kg) 3.6-3.8 Ergin Canlı Ağırlık (kg) 85-90 55-60 Damızlık Yaşı (ay) 18 Günlük Canlı Ağırlık Artışı (g) 290 235 Kuzu Verimi 1.4
834
Yaprağı Yenen Sebzeler: ENTEGRE MÜCADELENİN TANIMI Entegre mücadele, kültürel tedbirler, biyolojik mücadele, biyoteknik mücadele vb. uygun olan tüm mücadele yöntemlerini uyumlu bir şekilde kullanarak, zararlı organizmaların populasyon yoğunluklarını ekonomik zarar seviyesinin altında tutan bir zararlı yönetim sistemidir. Ekonomik Zarar Seviyesi: Zararlı organizmaların ekonomik zarara neden olan en düşük populasyon yoğunluğudur. Ekonomik Zarar Eşiği: Zararlı organizma populasyonunun çoğalarak, ekonomik zarar seviyesine ulaşmasına engel olmak için mücadeleye karar verildiği yoğunluktur. ENTEGRE MÜCADELENİN HEDEFLERİ Kaliteli ve ilaç kalıntısı bulunmayan ürün elde edilmesi, Faydalı organizmaların korunması ve desteklenmesi, Çiftçilerin kendi tarlasını düzenli aralıklarla kontrol edebilme ve karar verebilme düzeyine getirilmesi, İlaçların çevrede (toprak, su ve hava) yarattığı olumsuzlukların en aza indirilmesidir. Kimyasal mücadele, Entegre mücadelede en son başvurulması gereken mücadele yöntemidir. Kimyasal mücadele uygulama zorunluluğu var ise, çevre dostu ve seçici ilaçlar kullanılmalı, bunlar tavsiye edilen doz ve zamanda uygulanmalıdır. Kullanılan pestisitlerin son ilaçlama ile hasat arasında geçmesi gereken sürelerine uyulmalıdır. Gereksiz ilaçlamaların önlenmesi nedeniyle ilaçlama sayısı azalacağından zehirlenme riski ve mücadele masrafları azalır. ÖRNEKLEME ve KONTROL YÖNTEMLERİ Yaprağı yenen sebze üretim alanlarında zararlı, hastalık, yabancı ot ve doğal düşmanlar ile ilgili örnekleme yöntemleri, aşağıda ana başlıklar halinde verilmiştir. Bu şekilde örnekler alınarak nedeni araştırılır ve gerek duyuluyorsa laboratuvar analizleri için ilgili araştırma enstitüsüne gönderilir. Zararlılar ve Doğal Düşmanların Örnekleme Yöntemi Yaprağı yenen sebze yetiştiriciliğinde bütün zararlılar ile yararlıların sayımlarında yapılacak örneklemenin üretim alanındaki mevcut popülasyonu temsil etmesi gerekir. Bu nedenle her zararlı için örnek alma şekli, örnek sayısı ve örnek alma zamanı önem taşımaktadır. Örneklemeler haftada bir kez yapılmalı ancak örtüaltı yetiştiricilikte döl süresi kısa olan, hızlı çoğalan zararlılarda (yaprakbitleri, thripsler gibi) bu aralık daha kısa (3-4 gün) tutulmalıdır. Ayrıca ekonomik zarar eşiğine yaklaşıldığında da örnekleme aralığı kısaltılabilir. Gözle zorlukla görülebilen zararlılarda (yaprakbitleri, thripsler, kırmızıörümcekler beyazsinekler ile diğer akarlar) sayım, yardımcı araçlar (lup, steoroskobik mikroskop vs.) kullanılarak yapılmalıdır. Bu amaçla büyük yapraklı olan marul ve ıspanakta 100-1000 m2 ‘de 10-20 adet bitki, küçük yapraklı olan maydanoz, roka, tere, dereotu, nane, fesleğen ve semizotunda ise 100-1000 m2 de 50 adet bitki incelenir. Toprak pireleri, Yeşilkurt, Pamuk yaprakkurdu, Salyangozlar ve Bozkurt için seçilen bitkilerin tamamı incelenerek üretim alanındaki varlığı araştırılır. Toprak piresi için bitkideki ilk zarar belirtileri gözlenir. Yeşilkurt için bulaşık bitki (yumurta ve larvalı) oranı; Pamuk yaprakkurdu için yumurta paketi veya larva sayısı belirlenir. Bozkurt için ise larva ve kesik bitki gözlemi yapılır. Salyangozda ise zarar belirtileri ve zararlı gözlenir. Kırmızıörümcek ve beyazsineklerin sayımı büyük yapraklı bitkilerde, her bir yaprakta 1 cm2’ lik 5 farklı alanında (toplam 5 cm2) olacak şekilde tüm bitki sayılarak kaydedilecek diğer hareketli zararlılar için (Thrips vb.) tüm yaprak alanında olmak üzere bitkilerde sayım yapılarak kaydedilir. Küçük yapraklı bitkilerde ise akarlar ve beyazsineklerin sayımı her bir yaprakta 1 cm2’lik 3 farklı alanda (toplam 3 cm2) sayım yapılır. Bu yöntemin dışında özellikle beyazsineklerin, thrips ve yaprakbiti ergin çıkış zamanlarının ve popülasyon gelişmelerinin izlenmesinde seraya 50-100 m2’ye 1 adet olacak şekilde bitkinin 10-15 cm üzerinden asılan görsel yapışkan tuzaklar kullanılmaktadır. Yeşilkurt, Pamuk yaprakkurdu ve Bozkurtun ergin çıkış zamanlarını izlenmesinde de eşeysel çekici feromon tuzaklar kullanılır. Her örnekleme sonunda elde edilen sayım sonuçları, sürvey çizelgelerine işlenmelidir. Doğal düşmanların örnekleme yönteminde ise; üretim alanında homojen olarak seçilen yukarıda belirtilen sayıda bitkideki yararlılar sayılır. Doğal düşmanlardan, Hemiptera takımına bağlı türlerin ergin ve nimfleri; Coleoptera türlerinin ergin, yumurta, larva ve pupası; Syrphidae türlerinin yumurta ve larvası; Chrysopidae türlerinin ergin, yumurta ve larvası; Aeolothripidae türlerinin erginleri sayılır. Acarina takımına ait yararlı türler ise, zararlıları örneklemek için alınan bitkilerde sayılır. Laboratuvarda yaprakların incelenmesi sırasında predatör akar türler sayılarak kaydedilir. Yapılan sayımlar sonucunda doğal düşmanların yaprak başına yoğunluğu hesaplanarak yazılır. Hastalıkların Örnekleme Yöntemi Fungal hastalıkların varlığı ekim-dikimden itibaren kontrol edilir. Üretim alanlarında bitkiler genel olarak gözden geçirilerek; aralarında solgunluk, gelişmede gerilik, kuruma ve deformasyon belirtileri gösteren bitkiler aranır. Bu belirtileri gösteren bitkilerin özellikle kök, kök boğazı ve gövdedeki iletim demetlerinde renk değişikliği ve siyahlaşma olup olmadığına bakılır. Ayrıca bitkiler sağlıklı görülse dahi, tesadüfi olarak mümkün olduğu kadar fazla sayıda seçilen bitkilerin kök boğazı, gövde ve yaprakları incelenerek; yanıklık, leke, sararma, kuruma, deformasyon, renk değişiklikleri, akıntı ve fungal örtü bulunan bitki kısımları olup olmadığı aranır. Bu şekilde belirti gösteren bitkiler ve kısımları alınarak nedeni araştırılır ve gerek duyuluyorsa analiz edilmek üzere en kısa sürede, örnekler kâğıt ile sarılıp etiketlenerek naylon torba içinde araştırma enstitüsüne veya konu uzmanı bulunan ilgili kuruma gönderilir.
701
BİBER YETİŞTİRİCİLİĞİ: Fidelerin Dikimi Don tehlikesi tamamen kalktıktan ve sıcaklık 15°C civarında olduğu zaman dikime başlanır. Biber fideleri domates ve patlıcan fideleri kadar hassas olmadıklarından, topraksız olarak da dikilebilirler. Fideler kök bölgesi sevi- yesine kadar toprağa dikilmelidir. Derin dikimler birçok hastalığın daha ilk dikimde bitkilere zarar vermesine neden olmaktadır. Fidelerin köklerinin zedelenmeden çıkarılması için sökümden önce sulan- ması gerekmektedir. Viyollere tek tohum atılmış olanlarda ise viyolden fi- deler toprağı ile çıkarılarak dikimleri yapılır. Hastalığın olduğu yerlerde, Özellikle (Phytophtora capsici Leonian) biberde kök boğazı yanıklığı hastalığı görülen yerler için bu dikim sistemi önerilmez. Bunun yerine Şekil 1’de gösterildiği gibi karık usulü yetiştiricilik yapılmalıdır. Toprağında hastalık bulunan bölgelerde en uygun sulama damla sulamadır. Ekili Arazide Yapılacak Bakım İşleri Fideler açıktaki yerlerinde gelişmeye başladığı andan itibaren yapılacak bakım işleri başlar. Dikimden yaklaşık 20 gün sonra birinci, bundan 3-4 hafta sonra ikinci, bundan 3 hafta sonra da üçüncü çapa yapılır. Hastalık, zararlı, yabancı ot ve su ihtiyacı gibi hususların denetimi için arazi sık sık kontrol edilmelidir. Sulama işlemi çok özenli bir şekilde uygulanmalıdır. Sulamada amaç, düzenli bir nemliliği devam ettirmektir. Biberde su noksanlığı çiçek ve küçük meyvelerin dökülmesine, su fazlalılığı ise yaprak dökümüne neden olur. Bu nedenle ilk meyveler görülünceye kadar sulamadan kaçınılmalıdır. Bu devrede bitkiye gerekli olan su, düzenli aralarla çapa yapmak suretiyle toprakta muhafaza edilir. Biber yetiştiriciliğinde sıcak havada kumlu topraklar her 2-3 günde bir sulamayı gerektirir. Ağır topraklarda ise sulama bölgenin iklim koşullarına bağlı olmak kaydıyla 3-7 günde bir olabilir. Bitkiler birkaç meyve tuttuğu zaman biberler az miktarda gübreye gereksinim duyarlar. Büyüme mevsiminde 2.5-4 cm suya ihtiyaç vardır. Biber Ambalaj Kapları Ambalaj kapları, biberin ulaşımı ve satılması sırasında ürünü iyi koruyacak nitelikte olmalıdır. Ambalajda karton kutular, tahta sandıklar kullanılır. Kutular 3-5 kg biber alır. Bunun yanında ülkemizde 10-20 kg kadar biber alan kasalar, küfeler veya plastik torbalar kullanılmaktadır. Hatta son yıllarda biberlerin dökme olarak, 20-30 kg’lık plastik torbalar içinde ambalajlandığını görmek mümkündür. Ambalaj içinde hiçbir yabancı madde bulunmamalıdır. 1. sınıfta biberler ambalaj içine sıra halinde dizilmelidir. 2. sınıfta ise yığma yapılabilir. Gübreleme Gübreleme Tarlada biber tarımının 3-4 yılda bir, serada ise 2-3 yılda bir aynı yere getirilmesi gerekir. Biberden önce baklagiller, lahanagiller, şemsiyegiller familyasından bir bitki gelmesinde bir sakınca yoktur. Bu bitkiler bibere iyi bir toprak bırakır. Biber, topraktaki organik maddeden hoşlanır. Dekara 3-5 ton yanmış ahir gübresinin tarla hazırlığı sırasında toprağa karıştırılmasında fayda vardır. Ayrıca dekara 25-30 kg azot, 8-15 kg fosfor, 25-30 kg potasyum ve 10-12 kg kalsiyumlu ticari gübre verilmelidir. Azotun %50'si dikim öncesi toprak İşlemede, %25'i ara çapada, geri kalan %25'i de çiçeklenmeden önce, fosfo- run tamamı dikim öncesi toprak işlemede, potasyumun %60-65'i dikim ön- cesi toprak işlemede, geri kalan %35-40'ı ise çiçeklenme öncesinde toprağa verilmelidir. Kalsiyum azotlu gübre formunda verilmelidir. Toprak yapısına göre biberin gübre ihtiyacı değişir. En doğru gübreleme; toprak analizi yap- tırdıktan sonra hazırlanan gübreleme programına göre yapmaktır.
464
KEKLİK YETİŞTİRİCİLİĞİ Resim 1:Doğada keklik 1.Genel bilgiler ve özellikleri Eti ve yumurtası için beslenen kekliklerin eti çok lezzetli ve yağ oranı düşüktür. ABD, Fransa, İspanya, Macaristan, Slovakya ve Çek Cumhuriyet gibi birçok ülkede keklik üretilmekte ve bu üretilen hayvanlar özel avlaklarda avlandırılmaktadır. Ülkemizde de kurulmuş olan bazı özel avlaklar ile Tarım ve Orman Bakanlığı’na bağlı Kahramanmaraş Kapıçam, Yozgat, Gaziantep ve Afyonkarahisar Şuhut’ta keklik yetiştiriciliği yapıldığı bilinmektedir. Yurdumuzda keklik yetiştiriciliği; 1-Eti ve yumurtası için, 2-Yetiştirilip doğaya veya avlaklara bırakılması için, 3-Hobi olarak yapılmaktadır. Resim-2: Üretilen kekliklerin doğaya salınması Yurdumuzda Kınalı keklik, Gül keklik, Kum kekliği ve Taş kekliği gibi çeşitleri bulunmaktadır. Türkiye’de en yaygın olarak kınalı keklik bulunmaktadır. Ergin erkek kekliklerin ağırlıkları yaklaşık 550-650 gram olup, ergin dişiler erkeklerden %10 daha hafiftir. Erkek ve dişiler aynı tüy rengine sahip olup, dış görünüşüne bakarak dişi - erkek ayrımı olgunlaşma döneminde mahmuzlarına bakılarak yapılır. Erkeklerin mahmuzları dişilerinkinden daha büyüktür. Mahmuzlara bakılarak cinsiyet tayini yapılabileceği gibi, kesin cinsiyet ayrımı kloakaya bakılarak da yapılabilir. Keklik dolgun vücut yapılı, kısa kuyruklu, yuvarlak kanatlı ve gagaları yem almaya uygun şekilde olup bıldırcından daha iri, sülünden daha küçüktür. Kınalı kekliklerin alnında başlayan karakteristik siyah bant şeklindeki çizgi gözlere ve oradan boynun alt kısımlarına kadar iner. Olgun yaştaki kekliklerin göğüs, sırt, ve kanatları kül grisi renkte olup, yanda çubuk şeklinde siyah çizgiler vardır. Gaga, ayak ve bacaklar kırmızı renkte olup, kınalı keklikler isimlerini bu renklerden almışlardır. Mart ve Haziran ayları arasında günde bir adet yumurta yapar. Yumurtası 15 gram ağırlığındadır. Yumurtlama yaz ortasına kadar uzatılmak istenilirse aydınlatma saati artırılabilir. Damızlık seçilecek keklikler sağlıklı gaga, tırnak. ve ayakları düzgün, kilosu tam olmalıdır. Kekliklerin nesillerinin tükenmemesini sağlamak ve sayılarını artırmak için avlanmanın bilinçli bir şekilde yaptırılması ve keklik yetiştiriciliğine de önem verilmesi gerekmektedir. Daha önceleri tabiatta keklikler sürüler halinde bulunurken, bugün yaban hayatta sayıları çok azalmıştır. Bilinçsiz avlanma ve tarımda verimi artırmak için kullanılan kimyasallar nedeniyle tabii dengenin bozulması sonucu keklik sayısı azalmış ve bunun sonucu olarak avcılar avlayacak keklik bulamaz hale gelmiştir. Resim 3:Izgara sisteminde keklik yetiştiriciliği. 2. Barınakları Keklik yetiştiriciliği kümeste yer veya ızgara sisteminde yapılabildiği gibi, kafes sisteminde de yapılabilir. Evcil yaşamda keklikleri barındırmak için bazı noktalara özen göstermek gerekir. İlk 3 hafta keklikler talaş serilmiş yer bölmelerinde veya kafeslerde barındırılabilir. Bir kafeste 45-50 keklik barındırılabilmektedir. Yerde büyütmede ise ilk gün 5-6 m² bölmelerde 30-33 yavru barındırılabilmektedir. 3-7 haftalar arasında ise talaş üzerinde büyütme yerine ızgara tabanlı ya da kum serilmiş bölmelerde barındırılmalıdır. Yerleşim sıklığı, m2’ye 5-7 keklik gelecek şekilde olmalıdır. Tel örgü aralıkları da 1 cm’den fazla olmamalıdır Keklikler büyük sürüler halinde de yetiştirilebilir. Doğada keklikler çiftler halinde yaşamalarına rağmen evcil ortamlarda 3 dişi 1 erkek veya 4 dişi 1 erkek olarak guruplar halinde üretimler yapılmakta ve üretim başarılı olmaktadır Keklik kafesleri aynı zamanda üretim kafesi olarak kullanılabilir. Salmalarda ise ölçülere göre 8 dişi 2 erkek veya 16 dişi 4 erkek v.b sayılarda keklik konulabilir. Dışarıdan kemirgen veya kuş giremeyeceği şekilde yapılmalıdır kuşlar ve kemirgenler hem hastalık getirir, hem de keklik yumurtaları küçük olduğu için fareler kolayca yumurtaları taşıyabilirler. Tilki, kedi, köpek ve sansar gibi hayvanlar kekliklerin en büyük düşmanlarıdır. Bu gibi hayvanlardan ve karga, serçe gibi kuşlardan korumak için kümes ve kafeslerin etrafı ince tellerle çevrilmelidir. Kümes tabanları ise bahçede kum, kapalı kısımda ise betonun üstüne kaba talaş, sap saman serilmesi tercih edilebilir.
536
İNEKLERDE BAKIM VE BESLENME Çiftlikte Hayvan Refahı İşletmede hayvan refahı; hayvanların, gelişmesi, uyumu ve evcilleşme durumları ile fizyolojik, etolojik ihtiyaçları ve davranışları dikkate alınarak bakıldıkları ve yetiştirildikleri koşulların asgari standartlarının sağlanması olarak ele alınmalıdır. Hayvan refahı, hayvana sunulan ekstra lüks bir yaşam değildir, hayvanın zihinsel ve fiziksel yaşam kalitesini yansıtan bir kavramdır. Yapılan birçok araştırma, toplam verimlilik üzerine çevre faktörlerinin (bakım-besleme vb.) genetik faktörlerden daha etkili olduğunu göstermiştir. Büyükbaş hayvanlar sağlıklarının sürdürülmesi ve besin ihtiyaçlarının karşılanması için yeterli miktarlarda ve yaşlarına, ağırlıklarına, davranışlarına, fizyolojik ihtiyaçlarına ve beklenen verime göre uyarlanmış uygun bir yemle/rasyonla beslenmelidir. Tüm hayvanlara, fizyolojik ihtiyaçlarına uygun olan aralıklarda yeterli miktarda yeme ve suya erişebilme imkanı sağlanmalıdır. Beslenme ve içme suyu donanımı, yemin ve suyun kontamine olmasını engelleyecek ve hayvanlar arasındaki rekabetin zararlı etkilerini asgariye indirgeyecek şekilde tasarlanmalı, inşa edilmeli ve yerleştirilmelidir. Büyükbaş hayvanlar barınaklarda herhangi bir zorluk olmadan yatabilmeli, dinlenebilmeli, ayağa kalkabilmeli, dışkı ve idrar yapabilmeli, ortam havası ve sıcaklık nem indeksi öngörülen sınırlar içerisinde tutulmalıdır. Barınaklar ile kullanılan alet ve donanımlar; çapraz bulaşmayı ve hastalık taşıyıcı organizmaların oluşmasını engellemek amacıyla, program dahilinde belli aralıklarla düzgün bir şekilde temizlenip dezenfekte edilmelidir. Dışkı, idrar ve yem artıkları ile saçılmış yemler; kokuyu asgariye indirgemek ve sinek veya kemirgenler için cazip bir ortam oluşmasını engellemek amacıyla gerekli sıklıklarda temizlenmelidir. Canlının yaşamını sürdürebilmesi için, iç ortamının dengede olması ve çevreye uyum sağlaması gerekmektedir. Normalden farklı şartlar, hayvanlarda stres oluşturmakta ve bu strese karşı hayvanlar bir takım tepkilerle ortama uyum sağlamaya çalışmaktadır. Yetişkin sığır davranışları; genetiğe ve yönetime bağlı olarak şekillenebilmektedir. Sakin bir şekilde davranılarak yetiştirilen buzağı, dana ve düveler agresif bir şekilde idare edilmiş olanlara göre inek dönemlerinde daha kolay yönetilebilmektedir. İyi davranılmış hayvanlar kendileri ve çiftlik personeli açısında daha az yaralanma riski taşımaktadırlar. 34 Yapılan araştırmalarda; ineklerin, geçmişte yaşadığı acı ve ıstırap veren olayları kolayca hatırlayabildikleri, yaşadıkları stresin bağışıklık sistemlerini zayıflattığı, sindirim ve üreme fonksiyonlarında da gerilmeye yol açtığı ortaya konulmuştur. Sürü yönetiminde, bakım ve beslenmenin yanı sıra stres faktörleri değerlendirmeye alınmalıdır. Arkadaş seçen, aralarında gruplaşmayı ve rutin yaşamayı seven inekler, gruplarından ayrılmaları halinde yeni ortamına alışana kadar stres yaşamaktadırlar. Ülkemizde sığır yetiştiriciliği çoğunlukla zayıf meralara (yetersiz besleme) bağlı olarak yürütülmekte, aynı meradan birden fazla sürü ( hastalık ve zararlı riski) yararlanmaktadır. Meralarda hayvanları güneş ışınları, rüzgar ve yağmurdan koruyacak sundurma ve yeterli içme suyu kaynakları bulunmamaktadır. Ayrıca yem bitkilerine ulaşmak üzere uzun yol (yetersiz enerji ve ayak rahatsızlıkları riski) kat etmektedir. Merada hayvanlar sosyal davranışlarını rahatlıkla sergileyebilme imkanına sahipken, kış mevsiminde kötü ahırlarda yetersiz refah koşullarında barındırılmaktadır. Sığırlarda Korku ve Stres; Su birikintileri, metal yansımaları ve gölgeler (sığır, koyun ve keçilerin retinası sarımsı yeşil ve mavimtırak mor renklere daha hassastır-discromat. Bu nedenle büyükbaş ve küçükbaş hayvanlar, birikmiş su yansımalarından, ışık ve gölgelerin keskin kontrastlarından ve ekipmanların parıldamalarından korkmaktadırlar.), Hayvanların yaşam alanlarında kapı, pencere ve çit gibi yerlere asılarak karartı ve ses çıkmasına neden olan zincir, torba, giysi, ekipman vb. Metal çınlamaları, çarpma ve rüzgar üfleme sesleri, yüksek frekanslı sesler (Sığırlar insanlardan yaklaşık 4 kat, koyunlar ise 5 kat daha fazla sese duyarlıdırlar. Hayvanlar kulaklarını, dikkatlerini çeken noktaya doğru çevirirler, bu nedenle kulak hareketlerine dikkat edilmelidir.) Bakıcı ile zemin, yapı ve ekipmanlardaki ani renk ve form değişiklikleri, Çok karanlık veya aşırı aydınlatılmış ortamlar, Sığırlarda; gürültü, ses, bağırma, dövme, ürkütme, koşturma, kaygan zemin, yatma zemininin sert (beton, taş vb.) olması, yağış, çamur, havasız ortam, hava cereyanında bırakma, yüksek nem, sıcaklık, aşırı güneş, susuzluk, açlık, bozuk yem, ani yem ve hava değişikliği, kalabalık ve sıkışık ortam, sürü/grup, bakıcı ve sağımcı değişikliği, sağımcıların uyguladıkları yanlış sağım teknikleri, veteriner hekimler dışındaki ehliyetsiz kişilerin hayvanlara müdahale etmesi, yalnız bırakma, doğru (yaş, cinsiyet, ırk, verim) gruplamama, kötü ve yetersiz ışıklandırma gibi her türlü kötü çevresel koşullar stres sebebidir. Kısaca hayvanda rahatı ve konforu bozan her şey stres kaynağıdır. Hayvanların metabolizması üzerinde birinci derecede etkili olan hayvan refahının, hiçbir zaman hayvanın sağlığından ve performansından ayrı olarak ele alınamamalıdır. Sağlık; sadece hastalık ve güçsüzlük halinin olmayışı değil; hayvanın bedenen, ruhen ve sosyal yönden tam bir iyilik halidir. Hayvan refahı sağlıktan ayrı değerlendirilmemelidir. Ülkemizde hayvan refahının, hayvana sunulan fazladan ve gereksiz konfor olduğu algısı; yetiştiricileri, nakliyecileri, tüccarları ve kesimhaneleri yanlış yöne sevk etmektedir. Bu nedenle de, ülkemizdeki süt işletmelerindeki yetersiz hayvan refahı koşullarına bağlı ekonomik kayıpların çok ciddi boyutlarda ( 2016 yılı verilerine göre yıllık yaklaşık 60 milyar TL) olduğu gözlemlenmektedir. Süt ineklerinde maliyet/fayda oranının ölçülü (asgari düzey) refah standartları için 35. 7 olduğu, buzağılar için ise 1. 19 olarak hesaplanmıştır. Hayvan refahı yüksek oranda ekonomik kazanç yarattığı gibi insani bir görev ve gıda güvenliğinin de altın anahtarıdır. Güncel araştırmalar, süt işletmelerinde yetersiz refah koşuları nedeniyle sağmal ineklerin % 70’nin ekonomik ömrünü tamamlamadan reforme edildiğini göstermektedir. Bu durum işletme düzeyinde hayvan refahındaki yetmezliğin boyutunu işaret etmektedir. Çiftlik Hayvanlarının Korunmasına ilişkin Avrupa Birliği Çiftlik Hayvanları Refahı Konseyinin belirlemiş olduğu hayvanlara sunulması gereken 5 Temel Hak; Hayvanlar aç ve susuz bırakılmamalıdır; Sağlığını ve gücünü tam koruyacak taze su ve yiyeceğe daimi erişim, Hayvanlar rahat ettirilmelidir; Barınak ve rahat dinlenme alanlarını da içeren korunaklı uygun yaşam ortamları, Hayvanlar ağrı, yaralanma ve hastalıklardan uzak tutulmalıdır; Koruyucu tedbir, hızlı teşhis ve tedavi, Hayvanlar doğal davranışlarını gösterebilmelidir; Aynı türden hayvanların yeterli alan ve uygun tesislerde bir arada tutulması, Hayvanlar korku ve stresten uzak tutulmalıdır; Izdırabı önleyici koşullar ve tedavi İneklerde meme ile arka bacaklarda tarsal eklemden (bilek) tırnağa kadar olan kısımdaki kirlilik aşağıdaki skalaya göre puanlanarak, sürüde ortalama kirlilik skoru hesaplanmaktadır. Bazı ülkelerde, kalça kısmında ki kirlilikte, kirlilik skorlanmasına dahil edilmektedir. Sığırlarda Refah ve Sağlık Kontrol Noktaları; Vücut Kondisyon Skorunun (VKS) 1. 5 altında olması, Rumenin boş olması, Arka bacaklarda-kalçada veya memede kirlilik (kirlilik skorunun 3’ün üzerinde olması), Mastitisin yaygınlığı (aylık klinik mastitis oranın % 2’nin üzerinde olması), Sıcaklık stresi (sık soluma, serin yerde toplanma, salya artışı vb. ), Soğuk stresi (ıslaklık, titreme, sıcak yerde kümelenme vb.), Kanlı-irinli vajen akıntıları, İshal, Barsak ve genital organlardaki ağrıya bağlı olarak kalkık kuyruk, Uzamış veya kıvrılmış tırnaklar, Ayak hastalıkları, belde kamburluk, Yemleme sonrasında ineklerin %10-15’nin ayakta durması, Ekipman yaraları, Gürültülü, sıkışık, havasız, kirli, ıslak ve/veya karanlık ortamlar, Metabolizmal hastalıkların yaygınlığı, Ölüm oranları Dizde şişlik, Bozuk tüy, çökmüş göz, Burun akıntısı, öksürük, Deride döküntü, soyulma, ülserleşme veya nasırlaşma. Kısaca sığırlarda sağlıksız görüntü varsa işletmede refah yetersizliğinden bahsedilebilir.
1,005
Selenyum Yetmezliği (Beyaz Kas Hastalığı) Selenyum ve E vitamininin hayvanların sağlığı ve verimliliği için gerekli olduğu uzun yıllardan beri bilinmektedir. Her ikisinin de organizmada hücresel yapıların oksidasyonuna neden olan oksidanlara karşı hücre membranlarının korunmasında önemli görevleri vardır. Selenyum ve/veya E vitamini yetersizliği klinik olarak iskelet ve kalp kasında dejeneratif değişikliklerle karakterize bir hastalıktır. Bu hastalığın kardiyak ve iskelet formu olmak üzere iki formu mevcuttur. Kardiyak form; perakut-akut kalp yetmezliği ile karakterize iken, iskelet formu; musküler distrofilerle karakterizedir. Hastalığa yakalanan kuzu-oğlak ve buzağılarda zayıflama, tutukluluk, topallık ve kamburluk görülür. Kalp kasının etkilenmesi halinde ise ani veya birkaç gün içerisinde ölüm gerçekleşebilir. Beyaz Kas Hastalığı, bakır noksanlığına bağlı olarak şekillenen enzootik ataksi hastalığı ile klinik olarak karışabilmektedir. Ancak enzootik atakside koyun-keçilerde aneminin yanı sıra, yapağın esnekliği ve yumuşaklığını kaybederek sertleşmesi çok belirgindir. Kuzularda siyah renkli kısımlarda, beyaz 70 şeritlerin oluşması yine tipik bir belirtidir. Bu iki hastalık, koyun-keçilerde birlikte de seyredebilmektedir. Beyaz kas hastalığının tedavisinde ve korunmasında enjekte yolla (kas içi, deri altı) selenyum ve E vitamini içeren preparatlar kullanılmaktadır. Koruyucu amaçla selenyum ve E vitamini yemlere katılarak (premix) da kullanılmaktadır. Bakır Yetmezliği (Enzootik Ataksi) Şiddetli veya uzun süreli bakır noksanlığına bağlı olarak yurdumuzda, özellikle yeni doğan kuzu, oğlak ve buzağı ile genç kuzularda görülmektedir. Hastalık, simetrik bir serebral demiyelinizasyon ve omirilikte motorik sinirlerin dejenerasyonu ile birlikte seyreder. Bakır organizmada önemli fonksiyonları olan elementlerden birisidir. Çeşitli metabolizma olaylarında ve bazı önemli maddelerin kurulmasında ya kurucu maddelerden birisi olarak ya da kuruluş için gerekli bir faktör olarak rol oynar. Günümüzde çok fazla miktarda bakırlı protein veya enzim tanınmaktadır. Bakır hemoglobinin yapısında yer almamasına rağmen, demirin hemoglobin sentezinde yer almasında, kıl ve yünde keratinleşme ve pigment ile bağdoku bağlantıları şekillenmesinde, sinir dokularının oluşmasında, döl veriminde ve bağışıklık sisteminde aktif rol oynamaktadır. Bakır noksanlığı genel olarak aşağıdaki alanlarda daha çok görülmektedir. 1- Kumlu, organik madde miktarı düşük, fazla aşınan, iklim şartlarının çok değişik olduğu bölgeler, düz sahiller, ırmak yatakları, alüvyal topraklar, 2- Bataklıktan tarıma açılan bitki çürüklerinin fazla olduğu turbalık ve çamurluk topraklar. Ülkemizde başta Orta Karadeniz Bölgesi olmak üzere, Senirkent-Çivril ve Konya bölgelerinde hayvanlarda bakır noksanlığı görülmektedir. Bakır noksanlığında koyunlarda yapağının esnekliğini ve yumuşaklığını kaybederek sertleşmesi çok belirgindir. Kuzularda siyah renkli kısımlarda, beyaz şeritlerin oluşması tipik bir belirtidir. Enzootik ataksi üzerinde çalışmalar yapan araştırıcılara göre, hastalık klinik olarak tam, ağır, orta ve hafif felçli olmak üzere dört grupta incelenmektedir; Tam felçli kuzular; hareket yeteneğini tamamen yetirmiştir. Ağır felçli kuzular; hiç ayağa kalkamadıkları halde, ön bacakları üzerinde durabildikleri, fakat arka kısımlarını kaldıramadıkları görülmektedir. Bu durumdakilerin bile analarını emdikten 3-4 gün sonra öldükleri bildirilmektedir. 71 Orta şiddetteki olaylarda, arka bacak hareketlerinde düzensizlik, sendeleme, zaman zaman düşüp yuvarlanma ve kalkmak için çabaladıklarında köpek gibi oturdukları göze çarpmaktadır. Hafif şiddetli felçlerde ise, özellikle koşturma sırasında daha da belirginleşen arka bacak hareketlerindeki koordinasyon bozukluğu dikkati çekmektedir. Arka bacaklara ve bele yapılan uyarımlarda hassasiyet gözlenir.. Rasyondaki, anorganik sülfat, kükürt ve yüksek seviyedeki molibden, hayvanlarda bakırın emilimi ve depolanmasını azaltmaktadır. Ayrıca, bakır çinko ile de etkileşime girmekte ve yüksek çinko içeren yemler bakırın depolanmasını azaltabilmektedir. Kalsiyum karbonat, kurşun asetat gibi tuzlar da bakırın sudaki çözünürlüğünü azaltarak etki etmektedir. Bakır Zehirlenmesi; Hayvanlarda bakır eksikliği kadar bakır zehirlenmesi de önemlidir. Bağ ve bahçelerde fungusit olarak kullanılan “Bordo bulamacı” ve benzeri bakır preparatları ile ilaçlanmış yerlerde, bakır madeni sahalarında hayvanların uzun süre otlamaları, ayrıca ayak banyoları, koruma veya tedavi amacı ile yemlerle uzun süreli bakır bileşiklerinin verilmesine bağlı vücutta fazla miktarda bakır birikimi de zehirlenmeye sebebiyet vermektedir. Akut zehirlenmelerde sancı, ishal, dehidrasyon, dolaşım şoku ve koma şekillenir. Biraz daha dayanıklı olabilenlerde, sindirim semptomlarına ek olarak, depresyon hali, kaslarda takatsizlik, hemoglobinüri ve sarılık görülür. Kronik bakır zehirlenmelerinde karaciğerde biriken bakır, hayvanın tolere edebileceği limitin üstüne çıktığında, birdenbire hemolitik kriz şekillenir. Sarılık, hemoglobinüri, nabzın zayıflaması sonucu koma ve ölüm şekillenmektedir. Karaciğer bronz renkte, böbrekler ise kurşuni (gun metal) görünümdedir. Kalsiyum-Fosfor Eksikliği veya Dengesizliği Kalsiyum, Fosfor ve D vitamini eksikliği, kuzu-oğlaklarda kemik gelişim geriliği ve şekillenme bozukluğuna (raşitizm), yetişkinlerde ise özellikle uzun kemiklerin bükülmesine (osteomalasi) neden olmaktadır. Kalsiyum, fosfor ve D vitamini eksikliğinin yanı sıra kalsiyum ve fosfor oranının dengesizliği veya emilim bozuklukları da raşitizm veya osteomalasiye sebep olabilmektedir. Küçükbaş hayvanların yem harici tahta, duvar, altlık, plastik, ağaç, kemik gibi nesneleri kemirmesi veya yemesi (pika), kronik yetmezliklerde eklemlerde bükülmeme, kaslarda zayıflık, iştahsızlık ile süt, et ve döl performansında düşüklük görülebilir. Yemlere kalsiyum ve fosfor ilavesi, kalsiyum fosfor 72 oranının dengelenmesi ve D vitamini enjeksiyonlarıyla kısa sürede tedavi edilebilir.
721
VİŞNE YETİŞTİRİCİLİĞİ Anadolu birçok meyve türünde olduğu gibi vişnenin de anavatanı sınırları içerisinde yer almaktadır. Ülkemizde hemen her bölgede vişne yetiştiriciliği yapılmaktadır. Vişnenin ekonomik ömrü 15-20 yıldır. Vişne ağaçları 8-10 m’ye kadar boylanabilir. Taç şekilleri yuvarlak ve küçüktür. Çalımsı görünüşlüdür. Dört yaşındayken meyve vermeye başlar ve 40-50 yıl yaşar. 1.1.1. Tanımı ve Önemi Vişne gülgiller familyasındandır. Meyveleri ekşimsidir. İstanbul ile Hazar Denizi arasında uzanan Kuzey Anadolu Dağları vişnenin anavatanı olarak bilinmektedir. Vişnenin botanikteki Latince adı Prunus cerasus, bugünkü Giresun’un eski adı olan Kerasus’dan gelmektedir. 1.1.2. Döllenme biyolojisi: Vişne ağaçları çoğunlukla kendine verimlidir. Yani herhangi bir dölleyici çeşide gerek olmaksızın kendini dölleyebilmektedir. Çiçeklenme zamanları denk gelirse vişneler kirazları da dölleyebilir. Vişne meyvesi sofralıktan çok meyve suyu, şurubu, reçeli, marmelâdı, kompostosu, pastası ve tatlıları yapılarak tüketilir. Ayrıca kurutularak da yenir ve dış ülkelere özellikle dondurulmuş hâlde ihraç edilmektedir. 1.1.4. Genel istekleri İklim istekleri: Ilıman iklim kuşağının meyvesidir. Yazları nispeten serin geçen ve oransal nemi yüksek olan yerlerde en kaliteli meyveleri verirler. Yüksek yaz sıcaklarından hoşlanmadığı gibi düşük kış soğuklarından da zarar görür. Aşırı yaz sıcakları genel anlamda bitki gelişimini yavaşlatır. Su sıkıntısı olan yerlerde meyve kalitesini düşürür. Bazı çeşitlerde çift pistil (ikiz meyve) oluşumunu artırarak pazar değerini düşürür. Don derinliğinin fazla işlediği topraklarda doğrudan köklerin donması, dal birleşme noktalarına zararlanma, çiçek gözleri veya çiçeklerin donması, gövde yanma ve yarılmaları belli başlı iklim zararlanmalarıdır. Çiçek tomurcukları -2, -4ºC’ye kadar dayanabildikleri hâlde açmış çiçekler -2ºC’de donarlar. Odunsu kısımları ise –40ºC’ye kadar dayanabilmektedir. İlkbaharda çiçeklenmeleri biraz geç olduğu için ilkbahar geç donlarından zarar görme ihtimali düşüktür. Bahçelerde bu risk otomatik olarak çalışan rüzgâr pervaneleri, sisleyici ve dumanlayıcılarla kontrol edilir. Genellikle çiçeklenme dönemindeki don olayı açık ve rüzgârsız gecelerde olacağı için bazı korunma tedbirleri uygulanabilir. Ancak ısrarlı ve devam eden donlarla baş etmek neredeyse imkânsızdır. Kış mevsimi içerisinde -20 ºC’, kışın hemen başı ile sonuna doğru ise -15ºC’ tehlikelidir. Bu derecelerin altındaki soğuklar ağaçlara da zarar verir. Tomurcuk patlamasından sonraki dönemlerde -5 ºC’’nin iki saat sürmesi bütün çeşitlere ekonomik olarak zarar verir. Teorik olarak 400 mm’den daha fazla yağış alan yerlerde vişne yetiştiriciliği yapılabilir. Vişne yetiştiriciliğinde yağışın toplam miktarından ziyade dağılımı önemlidir. Yağışın dağılımı da güvenilir değildir. Bu yüzden kaliteli vişne üretimi için sulama gereklidir. Çünkü kalite unsurlarının geliştiği dönem, ülkemiz genelinde yağışsız bir dönemdir. Vişneler, çiçeklenme ve meyve gelişme devresinde yüksek nemli koşullardan zarar görür. Çiçeklenme süresince yağan yağmurlar meyve tutumunu azaltır. Meyve olgunlaşmasından hemen önce ve olgunlaşma sırasında yağan yağmurlar, meyve çatlamasına neden olabilir. Bunun sonucunda da meyvenin çatlayan kısmında mantari hastalıklar gelişir. Hasada yakın veya hasat esnasında olan yağışlar ise hem yağmur çatlamalarına yol açar hem de ürün kalitesini etkiler. Pek nadir olmakla beraber aşırı kurak giden kışlarda da vişneler rahatsız olur. Kış yağışları ürün kalitesine etki etmeseler de genel ağaç sağlığı bakımından önem taşır.
452
ANTEPFISTIĞININ HASADI, İŞLEME TEKNİĞİ VE MUHAFAZASI Antepfıstığında hasat, meyvelerin hasat olumuna geldikleri zaman yapılmalıdır. Bu dönemde meyve dış kabuğu saydamlıktan matlığa dönüşmekte, kırmızı kabuk yumuşayarak sert kabuktan kolayca ayrılmakta, kemik kabuk çıtlamaktadır (Şekil 1). Erken hasat yapıldığında, meyve içleri yeşil renkli olur. Geç hasat yapıldığında kırmızı kabuk büzüşmekte ve kurumaktadır. Öte yandan iç meyve renginde açılmalar, kalitesinde bozulmaların yanı sıra hayvan ve haşere zararları artmaktadır. Antepfıstığı hasadı cumbaların (fıstık salkımı) elle koparılması ile yapılır. Cumbaların salkım eğiminin ters yönünde ve salkım sapının dalla birleştiği yerden koparılmasına özen gösterilmelidir. Salkımı daldan koparmadan meyveleri tek tek seçerek hasat yapmak doğru değildir. Hasat bu şekilde yapılırsa ağaç üzerinde salkım sapları ve boş meyveler kalmaktadır. Ağaçta kalan bu artıklar zararlılar için uygun bir barınak teşkil edeceğinden mutlaka koparılmalıdır. Hasat işleminin sırıklarla dallara vurularak yapılması da ağaç dallarını zedeleyip kırdığı ve bir sonraki yılın mahsul gözlerine (karagöz) zarar verdiği için verim kaybı olduğu tespit edilmiştir. Antepfıstığında görülen bir yıl tam ürün alınması bir sonraki yılda ise az ürün alınmasının (periyodisite) sebeplerinden biriside bu sayılmaktadır. Antepfıstığında Hasat Sonrası İşleme Tekniği Antepfıstığı yetiştiriciliğinde harcanan iş giderlerinin % 58’i hasat ve hasat sonrası işlemler oluşturmaktadır. Hasat sonrası işlemler temel olarak 6 aşamada gerçekleşmektedir. Bunlar; depolama, kavlatma, çıtlatma veya çıtlak ayırma, sınıflandırma, kavurma ve paketleme işlemleridir. Depolama : Antepfıstığı, hasat sonrası ayıklanıp, kurutulduğu yerlere yani sergi yerlerine taşınmaktadır. Meyvelerin ağaçtan koparılıp, muhafaza için ambara girinceye kadar yapılan taneleme, ayıklama ve kurutma işlemlerine sergi yeri işlemeleri denir. Kuru kırmızı kabuklu Antep fıstığı sergi yerlerinde kurutulduktan sonra, işlenerek pazarlanıncaya kadar jüt çuvallarda ambarlarda muhafaza edilir. Antepfıstığı meyvelerinin kırmızı kabuğu ile muhafaza edilmesi, meyveyi dış koşulların zararından korumakta ve güvelenmeyi engellemektedir. Kavlatma Kavlatma, meyvede kırmızı kabuğun sert kabuktan ayrılarak çıkarılmasıdır. Antepfıstığının kavlatılması için farklı yöntemler uygulanmaktadır. Bunlar tel fırçalı dairesel hareketli yatay kavlatıcı, fırçalı-kayışlı kavlatıcı, dairesel hareketli dikey kavlatıcı ve halen az da olsa kullanılmakta olan devliplerdir (Şekil 2). Kavlatma işlemi, genellikle kurutma ve depolamadan sonra, işleme ve pazarlama öncesi yapılmaktadır. Antepfıstığında kuru kırmızı kabuğun işlenmesi 5 kısımdan oluşmaktadır. • Kırmızı kabuğun su veya buharla yumuşatılması, • Yumuşayan kabuğun devliplerde veya dairesel hareketli kavlatıcılarda kavlatılması,• Ezilen kabuğun eleklerde ayrılması, • Meyvelerin yıkanarak temizelenmesi, • Meyvelerin hızla sıcak hava ile kurutulmasıdır. Antepfıstığının taş altına atılması ve kavlatma işleminden sonra taş altından alınması sırasında taş durdurulmaktadır. Bu da zaman kaybına neden olmaktadır (Şekil 2). Bu zaman kaybını azaltmak ve iş akışını sürekli hale getirebilmek amacıyla, mevcut sisteme alternatif olarak dairesel hareketli kavlatma makinaları (mikser) geliştirilmiştir. Taze kavlatma ile yapılan bu makinelarda meyve su ile çok az bir süre, sadece yıkama işlemi sırasında temas etmekte ve su meyve içine işlemediği için, meyve kalitesinde herhangi bir bozulma meydana gelmemektedir. Aynı zamanda meyve su ile az temas halinde olduğundan bu yöntemle kavlatma da aflatoksin riskide önlenmiş olmaktadır. Yıkama-Kabuk Ayırma: Kavlatma işlemi biten antepfıstığında kabuk ile kavlayan antepfıstığının ayrılması ve temizlenmesi titreşimli elekler vasıtasıyla sağlanmaktadır. Boş-Dolu Ayırma: Bölgemizde içi boş antepfıstıklarının ayrılması, fışlama teknesinde su içinde elin özel hareketleri ile ayrışmaktadır. Bu işlem zaman alıcı olmakla birlikte, meyve tadı bozulmakta ve aynı zamanda aflatoksin riskini de arttırmaktadır. Bunu önlemek açısından boş antepfıstıklarının ayrılmasında aerodinamik özelliğe göre ayırma yapan Pnömatik boş-dolu ayırma makineleri kullanılmaktadır (Şekil 3). Kurutma: Boş fıstıklardan ayrılan kavlak antepfıstıkları, kurutulmak için sergi yerlerine taşınmaktadır. Sergi yeri olarak binaların üstü veya işyerlerinin geniş bahçesi kullanılmaktadır. Sergi yerlerinde fıstıklar 2-3 cm kalınlığında serilmekte ve kurumanın çabuk ve homojen olabilmesi için antepfıstığı sık sık karıştırılmalıdır. Bölgemizde uygulanan diğer bir kurutma yöntemi ise özellikle kış aylarında yağışlı günlerde kavlatılan antepfıstıklarının kısa sürede kurutulması için özel tasarlanmış kurutma tesisleridir.Çıtlama Antepfıstığı meyvelerinin kemik kabuklarının boyuna olarak meyvenin olgunlaşma sırasında kendiliğinden veya sonradan mekanik olarak açılmasına çıtlama denir. Çıtlaklık, çeşit özelliğine göre değişim göstermektedir. Ancak normal kültürel tedbirlerin yapıldığı bahçelerden elde edilen ürünlerin genellikle %50-70’i çıtlak olmaktadır. Çıtlama işlemi halen özel antepfıstığı pensleri ve çekiçlerle yapılmaktadır. Çıtlama işlemi genellikle çocuklar ve kadınlar tarafından yapılmaktadır. Bir işçi günde 15-20 kg antepfıstığı çıtlatabilmektedir. Gaziantep imalatı çıtlatma makinalarının çıtlatma kapasiteleri 8 saatte 210-400 kg dır. İri ve boylama yapılmış antepfıstıklarının çıtlama randımanı daha yüksektir. Zaman ve işçilik kaybını kaldırmak veya azaltmak amacıyla, çıtlak veya çıtlak olmayan antepfıstıklarının ayrılmasında çıtlak ayırma makinesi kullanılarak işlemler mekanize bir halde yürütülmektedir (Şekil 5). Çıtlak ayırma makinası ile; • Daha fazla ürün işlenebilmekte, • İşgücünü azaltarak, maliyet düşük olmakta, • Meyveleri hijyenik bir ortamda işlenmektedir.Kavurma Antepfıstığının en yaygın tüketim şekli kavrulmuş tuzlu Antepfıstığı şeklindedir. Kavrulmuş tuzlu antepfıstığı, kavlak çıtlak antepfıstıklarının, belirli sıcaklık derecesinde, belirli tuz oranında, belirli süre karıştırılarak kavrulmasıyla elde edilir (Şekil 6). Kavrulmuş antepfıstıklarının tuz oranı % 1 civarında olmaktadır. Bu oranın sağlanmasının en uygun yolu % 25 olarak hazırlanmış tuz çözeltilerinde antepfıstığının 5-10 dk bekletilmesiyle sağlanabilmektedir. Antepfıstığı Araştırma Enstitüsünde yerli antepfıstığı üzerinde yapılan bir çalışmada uygun kavurma sıcaklığının 130 0 C, en uygun uygulama zamanının ise 25 dakika olduğu tespit edilmiştir. MUHAFAZA Ürünü depolama süresince, sıcaklık, nem ve ışık, meyve kalitesi üzerine etkili olmaktadır. Ürünün kendine özgü depolama koşullarına uyulmadığı takdirde bozulmalar hızlanmaktadır. Antepfıstığının depolanmasında da kullanılacak olan yerlerin serin, kuru ve havalanabilir, doğrudan güneş ışığı almayan, duvarları dıştan ve içten sıvanmış, depo tabanı su baskınlarına karşı yerden yüksek, rutubete karşı dayanıklı olması gerekir. Antepfıstığı depolarda çeşitlerine ve hasat yıllarına göre ayrılarak depolanmalıdır. Depo olarak kullanılacak yerlerde antepfıstığın bileşimini etkileyecek, antepfıstığına zarar verecek maddeler bulundurulmamalıdır. Depolamadan önce üründe nem miktarının kontrol edilmesi gerekmektedir. Ürün depoya girmeden önce depo mutlaka temizlenmeli ve dezenfekte edilmelidir. Dezenfeksiyon için formaldahit kullanılır. Genelde 100 m3 lük depo hacminde 2 litre % 40 lık formaldahit hesap edilmektedir. Formaldahit uygulaması sırasında depo 3-4 gün hava almayacak şekilde kapalı tutulmalıdır. Ayrıca depoda kullanılan amabalaj ve malzemeler % 4’lük NaOH çözeltisi ile yıkanmalıdır. Sandık ve kasalar borik asit ile yıkanmalıdır Yığma şeklinde depolama yerine, fıstığın jüt çuvallar içinde belirli aralıklı olacak şekilde depolanması sağlanmalıdır. Yığın halinde ve çok sayıda çuvalı üst üste koyarak depolanan fıstıklar, havasız kalabildiğinden belirli bölgelerde küf gelişmesi için uygun sıcaklık ve bağıl nem oluşabilmektedir. Ayrıca çuvalların altına ızgara konulmalıdır. Zarar verici hayvan ve zararlılara karşı gerekli mücadeleler yapılmalıdır. PAKETLEME Sert kabuklu meyveler 1-10 0 C’de ve % 65-75 bağıl nemli koşullarda kabuklu olarak 9-24 ay, 1-10 0 C ‘de ve % 65-75 bağıl nemde 1 yıl, vakum ve gazlı ambalajlarda 1-10 0 C’ de 1-2 yıl , donmuş olarak -18 0 C’de 3 yıl kadar muhafaza edilmektedir. Öte yandan iç Antep fıstığı parşömen kağıdı ile kaplanmış karton kutu içerisinde 12-14 0 C, derecelerinde %50-60 bağıl nem koşullarında 14 ay, aynı sıcaklık ve % 75-80 bağıl nemde ise 4 ay süreyle muhafaza edilirler.
1,059
Çilek yetiştiriciliği: Toprak Hazırlığı - Dikim Hem çilek meyvesi üretiminde ve hem de fide üretiminde toprak hazırlığına yaz-sonbahar döneminde başlanır. Çilek dikilecek toprak, kumsal ise 4-6 ton, normal topraklarda 3-4 ton yanmış çiftlik gübresi, toprak tahlilinden sonra da gerekli olan gübre verilmelidir. Gübrelemeden sonra, toprak işlenerek gübrenin toprağa karışması sağlanmalıdır. Yastıkların yüksek olması daha iyi drenajı sağlamaktadır. Toprak iyice işlendikten sonra dikim yastıkları aşağıdaki dikim aralıklarında hazırlanmalıdır. Masura genişliği 60-70 cm Masuralar arası 30-40 cm Masura yüksekliği 15- 20 cm Bitkilerin dikim aralığı ; Sıra üzeri 30–35 cm ve sıra arası 25–30 cm Tüm çok yıllık meyve türlerinde kârlı bir verimliliğe ulaşmak için örtü bitkisinin ve yeşil gübrelemenin önemli rolü vardır. Çilek tarımında da yabancı ot problemi sıkça karşımıza çıkmaktadır. Bu problemi dikim öncesi yapılacak münavebe bitki uygulaması ile azaltmak mümkündür. Arpa ve baklagillerin ardı ardına ekilmesi ile birçok yabancı otun çıkışı engellenmekte ve uzun vadede toprağın verimliliğini ve toprak organik maddesini sağlamaktadır. Örtü bitkileri ve münavebe uzun vadede hastalık ve zararlıları yok edilmesinde (veya baskı altına alınmasında) ve verimliliğin sağlanmasında önemli yararları vardır. Bitki atıklarından elde edilmiş kompost kullanımı da bu amaçlı alternatif tamamlayıcı olarak kullanılabilmektedir. Komposttun sadece yastıkların üzerine yayılması (karıklarda kullanılmadan) verimlilikte faydalı olacaktır. Bu amaçla 2.5-3.5 ton/da kompost yeterli olmaktadır. Malçlama Çilek üretim alanının plastik, saman, kuru ot v.s. ile örtülmesine “malçlama” denir. Malçlama ile yabancı ot kontrolü, sulama aralığının uzatılması, meyvelerin temiz kalması, meyvelerde daha az meyve çürüklüğü (Botrytis) görülür. Çilek yetiştiriciliğinde saman da malçlama malzemesi olarak kullanılmakta. Ancak saman ilk yıl olumlu etkisi yanında daha sonraki yıllarda sümüklü böcek, salyangoz ve diğer zararlılar için barınma yeri olabilmektedir. En pratik malçlama, plastik malç veya örme plastik örtü tipleri ile yapılmaktadır. Çilek yetiştiriciliğinde yabancı ot mücadelesi amacıyla siyah plastik tercih edilmektedir. Siyah plastik, güneş ışınlarını engellediği için, yastıklar serin kalmakta, sulama aralığı uzamakta ve plastik altında kalan bitkiler daha yavaş gelişmektedir. Dikim Zamanları Yaz Dikimi Yaz dikiminde Frigo fideler kullanılmaktadır. Frigo fide; fidelikten Aralık-Ocak aylarında sökülerek temizlenen fidelerin mantari hastalıklara etkili ilaçlama yapıldıktan sonra –2 °C de soğuk hava depolarında muhafaza edilmesi demektir. Dikim sırasında fide kökleri 8-10 cm kalacak şekilde ve taç tuvaleti 2-3 genç yaprak olacak şekilde yapılıp, %1’lik fungisit çözeltisine batırıldıktan sonra Şekil 2’de olduğu gibi dikimi yapılır. Dikimden sonra mutlaka bolca can suyu verilmelidir. Daha sonraki günler fideler kontrol edilip, derin ve yüzlek dikilenler düzeltilmelidir. Dikimi yapılan frigo fideler, 15-20 gün süresince günde 3-4 defa yağmurlama sulama ile sulanmalıdır. Aksi halde, yılın en sıcak günleri olmasından dolayı fidelerin tutma şansı azalmaktadır. Yaz dikiminde dikimden sonra açan çiçekler mutlaka koparılmalıdır. Bu sistemde 30 x 35 cm aralık ve mesafelerde üçgen dikim yapılır. Dekara 6.000-7.000 adet fide kullanılmaktadır. Yetiştirme bölgesi ve bakım şartlarına bağlı olarak bu dikim sisteminde bir dekarlık alandan 5-7 ton ürün alınabilmektedir. Kış dikimine göre verim 2-3 kat fazladır. Kış Dikimi Kışları ılık geçen yerlerde (Akdeniz Bölgesi) Ekim-Kasım aylarında taze fide ile yapılan dikim şeklidir. Dikim sırasında fide kökleri 8-10 cm kalacak ve taç tuvaleti 2-3 genç yaprak olacak şekilde yapılıp, %1’lik fungisit çözeltisine batırıldıktan sonra Şekil 2’de olduğu gibi dikim yapılır. Derin ve yüzlek dikimden kaçınılmalıdır. Dikimden sonra bolca can suyu verilmeli ve fideler kontrol edilip, derin ve yüzlek dikilenler düzeltilmelidir. Dikim 25 x 30 cm arlık ve mesafelerle üçgen şeklinde yapılır. Dekara 7.000-8.000 adet fide gerekir. Verim, dekara birinci yıl 750-1000 kg dır. Ancak ikinci yıl 4-5 ton ürün alınabilir. Sonbahar Dikimi Fidelikten sökülen taze fidelerle Eylül-Ekim aylarında yapılan dikim şeklidir. Dikim sırasında fide kökleri 8-10 cm kalacak ve taç tuvaleti 2-3 genç yaprak olacak şekilde yapılıp, %1’lik fungisit çözeltisine batırıldıktan sonra Şekil 2’de olduğu gibi dikim yapılır. Dikimden sonra bolca can suyu verilmelidir. Fideler kontrol edilip derin ve yüzlek dikilenler düzeltilmelidir. Dikim 25 x 30 cm arlık ve mesafelerle üçgen şeklinde yapılır. Dekara 7.000- 7.500 adet fide dikilir. Verim, dekara birinci yıl 500-750 kg dır. Ancak ikinci yıl 3-4 ton ürün alınabilir. Ülkemizde fide dikim zamanları bölgelere ve kullanılan fide niteliğine göre değişmektedir (Çizelge 1). Çilekte genelde sonbaharda yapılıyorsa da ülkemizde son yıllarda (özellikle Akdeniz bölgesinde) “frigo fide” kullanılarak yazın dikim yapılmaktadır.
664
README.md exists but content is empty.
Downloads last month
31